4 Aralık 2007 Salı

Yazar olmak isteyip de, bir türlü yazar olamayan Yaşam Kaya çok garip!

Coşkun Büktel
3 Aralık 2007

Shakespeare'in değil doğum tarihini, hangi yüzyılda yaşadığını bile bilmeyen; en az 150 yıllık Türk tiyatro tarihinin 100 yıl önce, yani 1907'de başladığını sanan

Yaşam Kaya, "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünüyor

Yeditepe Üniversitesi gazetecilik bölümü öğrencisi (belki de öğretim görevlisi) Neslihan Ece Uncuoğlu, bir tiyatro eleştirmeni ile röportaj yapmaya karar vermiş ve bula bula Yaşam Kaya'yı bulmuş. Kaya da Uncuoğlu'na, tiyatro sanatıyla ilgili olarak; yüzlerce kez tekrarlandığı için artık 12 yaşındaki çocukların bile ezberlediği klişeleri (seyircimiz eğitimsizdir, popüler değilseniz kimse sizinle ilgilenmez, Londra'da İstanbul'dakilerden daha çok tiyatro vardır, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra politik tiyatro gerilemiştir, ülkemizde tiyatro meslek haline gelmemiştir, vb) bir kez daha tekrarlamış.

Yaşam Kaya'nın ya da herhangi bir tiyatro insanının yaratıcı ve yetenekli olmasını beklemiyoruz; ama herkesin ve "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeniyim." diyen Yaşam Kaya'nın tutarlı olmasını bekliyoruz.

Yaşam Kaya, Uncuoğlu'na verdiği röportajda da bir kez daha yinelediği üzere, "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünen bir eleştirmendir(!). coskunbuktel.com okurları, eserleriyle değil de, bu tür pazarlama başarılarıyla övünen insanlara güvenilmemesi gerektiğini iyi biliyorlar; çünkü onlar, Rusya'yı sarstığı söylenerek pazarlanan Tuncer Cücenoğlu oyunu "Çığ" hakkındaki (diğer tüm sitelerin görmezden gelerek okurlarından gizlediği) nahoş gerçekleri biliyorlar. (Bakınız: Büktel, "Çığ Aslında Nedir, Neyi Sarsıyor?")

Uncuoğlu'na verdiği röportajda, "İngiliz tiyatro dergilerini inceliyorum sıklıkla" diyen Yaşam Kaya; İngiliz (bu arada Türk) tiyatrosu hakkında şu "değerli" bilgilerle insanları aydınlatmaktan(!) da geri durmuyor:

"İngilizler, 1400’lü yıllarda Shakespeare’ in çıkışı dünyayı sarsmıştır. İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir."

Ben, İngiltere'de eleştiri yayınlayamıyorum, İngiliz dergilerini de (eski kitapçılarda ara sıra bulduğum eski sayılarının dışında) düzenli izleyemiyorum. Ama, Shakespeare'in 1564'te doğduğunu (yani, Yaşam Kaya'nın dediğinin tersine "1400’lü yıllarda" değil, 16. Yüzyıl'ın ikinci yarısında ortaya çıktığını) lise yıllarımdan beri gayet net olarak biliyorum. İngiliz tiyatrosunun Shakespeare'le başlamadığını ve "Mucize Oyunları", "Gizem Oyunları", "Ahlak oyunları" gibi, Shakespeare'den birkaç yüzyıl öncesine dayanan geleneklere sahip olduğunu; ("İspanyol Trajedisi"nin yazarı Thomas Kyd ve "Doktor Faustus"un yazarı Christopher Marlowe gibi) biri Shakespeare'den önce doğmuş ve her ikisi de eserlerini Shakespeare'in büyük çıkışından önce yazmış ve ölmüş önemli yazarların bulunduğunu ise sonradan üniversitede öğrendim ve bir daha da unutmadım.

Ayrıca, (Metin And'ın daha eski tarihli yerli oyun metinleri bulmuş ve 1983'te "Şair Evlenmesi'inden Önceki İlk Türk Oyunları" başlıklı kitabında bu metinleri yayınlamış olmasına rağmen) ilk Türk oyunu olduğu genellikle kabul edilen "Şair Evlenmesi"nin bile 1859'da, yani 150 yıl önce, yazıldığını ise ortaokuldan beri biliyorum ve "İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir." diyerek okurları, hem Türk hem de İngiliz tiyatrosunun "kapsadığı süreçler" konusunda dezenforme eden Yaşam Kaya'nın da bilmesini; ve "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünmek yerine, hiç değilse, tiyatronun bu temel olguları hakkında yanlış yapmamakla övünür hale gelmesini, gerekli görüyorum.

Shakespeare hakkında da kendi ülkesinin tiyatrosu hakkında da, en basit bir tarihsel perspektife bile sahip olmayanlar, İngiltere'de eleştiri yazan ilk ve tek Türk olursa; Theope'yi ve "Ölüleri Gömün"ü aforoz eden bir vandal (Lemi Bilgin) DT genel müdürü olursa; ülkenin yazarları bir yazara iftira ettiği sabit olan Özdemir Nutku'yu başkan yapıp onunla gurur duyarsa; başka oyun bulunamıyormuş gibi mantık hatalarıyla dolu bir metin ("Çığ") DT'de ikinci kez sahnelenir ve Avrupa'ya lanse edilirse; ve bütün bu olguların işaret ettiği sorunları 15 yıldır somut belgelerle teşhir eden ve ta 10 yıl önce, "bindiğiniz dalı kestiğinizi ne zaman fark edeceksiniz? İlle yere çakılmanız mı gerek? İlle birinin düdüğü çalıp 'paydos' diyerek kapınıza kilit vurması mı gerek?" ("Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları", Dramatik Yayınlar, 1998, sayfa 348.) diyerek tüm tiyatrocuları gaflet uykusundan uyanmaya davet etmiş olan Coşkun Büktel'e, Orhan Aydın gibi ilerici demokrat örgütçüler dahil, hiç kimse kulak asmazsa; böyle bir tiyatroda, tiyatro sanatı yapılmıyor, yalnızca madrabazlık yapılıyor, yalnızca bazı esnaflar tiyatrodan rant sağlıyor demektir. Sanat değeri olmayan, sanatsallık talebi bulunmayan, sanatsallık taleplerine kulak asmayan bir tiyatro, halka tiyatroyu sevdirmeyi başaramaz ve önce halkın ilgisini, sonra da salonlarını kaybeder. Ben bunu bugün söylüyor değilim; on yıl önce söyledim. Ama kime söyledim? Kendilerinden iyilere tahammül edemeyen şişkin egolu tiyatro esnafına söyledim. Tınmadılar, tınmıyorlar. Ama tiyatrolarımız yıkılıyor diye AKP'yi suçluyorlar. Ya ne olacaktı? Siz o cılız zekalarınızla, tiyatroda yaratıcılığı aforoz edip, kendi kendinize tiyatroculuk oynayasınız diye; AKP, Türkiye'nin en büyük rantlı arsalarının tiyatro binaları tarafından "işgal edilmesine" seyirci mi kalacaktı? "Kalmaz" dedik! On yıl önce söyledik! Aldırmadınız. Kendinizden iyilere tahammül edemediğinizden, kendinizi beğenmişliğinizden, ahmakça kibriniz yüzünden, haklı uyarılara kulak asmadınız.

Tiyatromuz "sanatsal ruhunu" ve sonucunda halkın ilgisini kaybetmiş olmasaydı; AKP, değil % 47'yle, % 67'yle bile gelmiş olsa, tiyatro salonlarını yıkmayı aklından bile geçiremezdi.

Türk tiyatrosunun sorunları AKP'yle başlamadı ve AKP'nin bitmesiyle bitecek değildir. Türk tiyatrosunun asal sorunu AKP değil; onca uyarılarımıza rağmen, hâlâ daha gaflet uykusundan uyanmamakta (şımarık çocuklar gibi) inat eden ve özeleştiri yapıp kendi içindeki vandalizmle yüzleşmek ve mücadele etmek yerine, AKP'nin vandalizmini eleştirerek prim yapıp kendi vandalizmini örtbas etmeye çalışan Türk tiyatrocularıdır.

Siz, AKP'yi medenileştirmeye (demokratikleştirmeye) çalışmayın! Onlar, halka tiyatro değil, mescit vaat ederek iktidara geldiler ve vaatlerinin gereğini yapıyorlar. Siz vıdı vıdıyı bırakıp, on beş yıldır kafanıza vura vura, tiyatronun sanatsallaşmasını ve tiyatro eleştirisinin bilimsel yöntemlere dayandırılmasını talep eden Coşkun Büktel'in uyarılarına bari bundan sonra kulak vererek, tiyatronuzu ve tiyatrocuları (yani kendinizi) medenileştirmeye (demokratikleştirmeye) ve böylelikle halkın gözünde tiyatro sanatını yüceltmeye bakın!

Halk, o zaman, ancak o zaman, tiyatronun da katkısıyla, aydınlanma ve rönesansı nihayet yaşayabilir ve sizin vıdı vıdı yaparak asla başaramayacağınız şeyi, AKP'nin fişini çekip ampulünü söndürmeyi, başarabilir.

Aşağıda iki adet link verdik. Birincisi sizi Yaşam Kaya röportajına götürecek. İkincisi ise, Hilmi Bulunmaz'ın Yaşam Kaya'yı eleştiren taze bir yazısına:

1. "YAŞAM KAYA İLE SÖYLEŞİ"

2. YAŞAM KAYA'NIN SERZENİŞİ