31 Ekim 2013 Perşembe

LİNÇ KAMPANYASI sürecindeki Bulunmaz, "başka türlü" tehdit ediliyor!

T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

ŞİKÂYET EDEN: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
T.C. KİMLİK NO: 50482204038
ADRES: Ali Baba Türbe Sokak No: 13/8 Çemberlitaş, İstanbul
TELEFON: 0532 / 642 88 57 - 0212 / 513 47 32      
FAKS: 0212 / 513 47 33
E-POSTA: tiyatroyun@gmail.com

ŞİKÂYET EDİLEN: 0536 025 26 89 numaralı telefonun sahibi

SUÇ: Tehditle dolandırıcılık yapma girişimi
SUÇ TARİHİ: 30.10.2013 saat: 11.22

AÇIKLAMALAR:

Adını bilmediğim, "Doğu Şivesi" ile konuşan, sesinden kırk yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim biri, yukarıdaki no'lu telefonla beni arayarak, "Şafak Operasyonu" ile ilgili olarak aranan Diyarbakır / Dicle nüfusuna kayıtlı Ali Ural'ın yakalandığı ve Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde bulunduğunu, kendisinin burada polis memuru olduğunu belirterek, benim ifademin alınması gerektiğini dile getirdi. Bağırarak söylüyordu!

Bu arada benim adımı "0212 513 47 32 numaralı telefonun sahibi kim?" sorusuyla öğrenmişti. Olayın benimle ilgili bölümünü sorunca, benim kredi kartlarımla uluslararası bir dolandırıcılık söz konusu olabileceğini belirtti. Benim hiçbir kredi kartım olmadığını söyleyince de bankamatik kartımın olup olmadığını sordu ve ben, sadece emekli maaşımı aldığım Ziraat Bankası kartımın olduğunu dile getirdim. Hemen koşarak Ziraat Bankası'na gitmemi ve bankamatik işlemini kontrol ederken kendisiyle konuşmamı emretti. Bankaya gidip gitmeme kararını kendisinin değil, benim verebileceğimi belirtince de, emniyet görevlisi olan birine itiraz edemeyeceğimi, sonumun iyi olmayacağını ve o zaman derhal Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği'ne gitmem gerektiğini söyledi. Bana, Emniyet Müdürlüğü adresini vermesini ve oranın tarifini yapmasını söyledim. Bu kez, çok yüksek ve sert bir sesle; "Sen buraya gelmezsen, bir oraya gelmesini biliriz!" dedi. "Buyurun gelin!" dedim. 

İnternet'ten Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 0212 429 44 11 no'lu telefonunu öğrenip, santral memuruyla görüştüm. Memur beni sabırla dinleyip, bunun bir dolandırıcılık girişimi olabileceğini, öyle bir telefon numarasına sahip bir polis memuru bulunmadığını, durumu savcılığa şikâyet etmem gerektiğini de belirtti. İşbu görüşme, dolandırıcının beni aradığı zamandan 10 dakika sonra, saat 11.32'de gerçekleşmeye başladı.

Dolandırıcının beni aradığı zamandan 20 dakika sonra saat 11.42'de dolandırıcıyı 0532 642 88 57 no'lu telefondan aradım ve bir kez çalan telefon derhal "meşgûl"e alındı. Davranış polisin anlattığını anımsattı.

DELİL: Savcılığın dinleyeceği 0536 025 26 89 no'lu telefonla görüşme.

SONUÇ VE İSTEM: Süren dâvâlarımın yoğunluğunda yapılan "taciz" beni rahatsız etti. Bu telefon sahibinin bulunarak ifadesinin alınmasını ve tabiî cezalandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 01.11.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

Bulunmaz, adalete aykırı karar veren Yargıç Mine Arısoy'a itiraz ediyor!

"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"ne gönderilmek üzere: 


T.C.
İSTANBUL 
36. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DEĞİŞİK İŞ NO: 2013/518 


KONU: İst. 36. Sulh Ceza Mahkemesi "Değişik İş No: 2013/518", İst. 2. Asliye Ceza Mahkemesi "Değişik İş No: 2013/423" kararları hukuka, mevzuata, yasaya aykırı olduğu için CMK. 309. Madde'den yararlanma.


İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesi Sayın Yargıcı Mine Arısoy'un verdiği ilgili kararın, adalet anlayışına, ceza mantığına, dâvâ tekniğine, düşünce özgürlüğüne, etik ve estetik bilince, genel eğilime, hak anlayışına, ifade olanağına, temel kanunlara, mevzuata, olgunluk tutarlılığına, özgürlük gelişimine, sanatsal davranışa, teâmüle, usûl ekonomsine, vaziyetlere, Yargıtay içtihatlarının içeriklerine, zamanlamaya hiç uygun olmadığını düşünüyorum... Ayrıca, Sayın Yargıç Mine Arısoy'un belgeleri, dâvâları, dosya içeriklerini, duruşma tutanaklarını tam hakkıyla incelemediğini düşünüyorum!... Bu nedenle, "CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ" makamının, dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeden, hakkaniyetli bir biçimde inceleyeceğine olan güvencim gayet tamdır!... 

SONUÇ VE İSTEM: Karar verirken Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 309. Maddesi'ni göz önünde bulundurarak, benim kişisel menfaatlerim için değil, hukukun tarihsel ve toplumsal çıkarları için tavır geliştiriniz! Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 01 Kasım 2013


HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

30 Ekim 2013 Çarşamba

29 Ekim 2013 Salı

Bulunmaz, Bülent Sezgin'e kaç paralık dâvâ açağına karar veremiyor!...

T.C.
İSTANBUL ANADOLU 
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

SORUŞTURMA NO: 2013/75791

Benim hakkımda haksız yere "DÂVÂCI ve ŞİKÂYETÇİ" olan Bülent Sezgin'e açacağım "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" vb. dâvâlar için, dosyada bulunan bütün belgelerin fotokopi çıktılarını almak istiyorum. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 31.10.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

***

Not: "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR"

bozulmazsa, Hilmi Bulunmaz, Bülent Sezgin'e çok ciddî bir "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açacak. Hiç kimse "UYARMADI!" demesin!

Bulunmaz, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi avukatı Süleyman Anıl'a ders veriyor!

T.C.
İSTANBUL
ANADOLU 40. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/854

KONU: Bilirkişi raporu yazılmadan, tanıklar dinlenilmeden ve aşağıda sunduğum dâvâ dosyaları hiç incelenmeden verilecek kararın savunma hakkını daraltacağı düşüncesiyle yargı yararına çiziktirilmiş birkaç not...

AÇIKLAMALAR:

1 - Mahkemenizde görülen bu "ENTELEKTÜEL DÂVÂ", sıradan bir dosya içermediği için, mutlaka "BİLİRKİŞİ RAPORU" gerektiriyor...

2 - 13 Mayıs 2013 tarihli "AÇIKLAMALAR" metniyle de arz ettiğim "TANIKLAR" Mehmet Cemalettin Bulunmaz ve Turgay Demirkaya ile birlikte "TANIK" Mesut Alptekin'in dahi dinlenilmesi gerekiyor!...

3 - "ENTELEKTÜEL DÂVÂ" sürecinin niteliği ve nesnelliği gereği, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin önderlerine de değgin başlattığım aşağıdaki dâvâ dosyalarının incelenmesi gerekiyor:

19.11.2013 saat 10.35     İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943
10.12.2013 saat 09.30   İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201
12.12.2013 saat 10.10   İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481
19.12.2013 saat 10.20   İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523
23.01.2014 saat 11.55    İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551
06.02.2014 saat 10.10   İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843
04.03.2014 saat 11.05   İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663
06.03.2014 saat  09.45 İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399
25.03.2014 saat 09.30 İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230
Günü belirlenmeyen  İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda üç madde olarak sıraladığım işlemlerin yapılmadan "SUÇ VE CEZA" denklemi kurmaya çalışmak, hukuku da zorlar... İşlemleri yapmamak "HUKUKA AYKIRI" sonuçlar doğurur. Olumsuz, yanlış bir kararın her ne denli Yargıtay ve/ya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü yada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi makamlarından dönebileceğini düşünsem de, sunduğum üç maddenin önemsenerek, savunmanın daraltılmamasına ve genişletilmesine çaba harcanacağı kanısındayım. Saygılarımla arz ve talep ederim. 31.10.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

***

Ayrıca bakınız:


Bulunmaz, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi avukatı Süleyman Anıl'a ders veriyor!

Bulunmaz, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi sahibi Bilginer'i de tutanağa geçirttirdi!


Bulunmaz LİNÇÇİ Oyun Atölyesi sahibi Bilginer'in avukatına karşı çıktı!


Haluk Bilginer'in avukatı Süleyman Anıl'ın avukatı İbrahim Demirci yok!


Bulunmaz, Haluk Bilginer'in Avukatı Süleyman Anıl'a hukuk dersi verdi!


Bulunmaz, Av. Süleyman Anıl dâvâsını LİNÇ eylemine eklemek istiyor...

26 Ekim 2013 Cumartesi

Bulunmaz, avukatlıktan para kazanan Reyhan Kayışlı'ya da ders verdi!

T.C.
İSTANBUL
23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

Dosya No: 2013/312


KONU: Şimdiye dek ek süre / uzatım istediğimde, bütün Asliye Hukuk Yargıçları, bir ay süre verdikleri ve 07 - 22 Ekim 2013 tarihleri arasında yurtdışında bulunmak zorunda olduğumdan ötürü Sayın Yargıç Zeynep Sunay Kavak Hanımefendi'nin şahsında İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden özür dileyerek, ekte sunduğum pasaport bilgilerimi saygılarımla arz ve talep ediyorum... Savunma metnini de sunuyorum...


1 - Benim, Reyhan Kayışlı'ya yönelik olarak hiçbir kişilik hakkı saldırısı gerçekleştirdiğim söz konusu değildir. Reyhan Kayışlı, hukuku, kendi kişisel çıkarları ve müvekkilinin çıkarları doğrultusunda kullandığı için, kendisine ve müvekkiline Anayasal hakkım olan eleştiriler yaptım. Ben, bir sanatçı olduğum ve estetik düzeyde eleştiriler yazma alışkanlığına sahip bulunduğum için, Reyhan Kayışlı'ya da estetik ve etik eleştiriler getirdim. Bunun dışında herhangi bir kastım asla ve kesinlikle yoktur...


2 - İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2013/397 Değişik İş kararını yasalara aykırı bulduğum için, dâvâ dosyasının "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü" gönderilmesini ivedilikle sağladım...


3 - Avukat Reyhan Kayışlı hanımın savunduğu müvekkilleri bana karşı "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenledikleri için, onlar, (mutlaka incelenmesi gereken) şu dâvâ dosyalarıyla da yargılanıyorlar:


HAKARET DÂVÂLARI

İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663 - Demirkanlı
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523 - Can Törtop
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843 Levent Çağlayan
İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 - Demirkanlı
İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 -  Demirkanlı
İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 - Demirkanlı

İFTİRA DÂVÂSI

İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201 - Demirkanlı

HAKARET, İFTİRA, TEHDİT DÂVÂSI:

İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 - Demirkanlı

TAZMİNAT DÂVÂLARI

İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/481 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230 - Can Törtop
İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı

Dosya no'larını sunduğum dâvâ içerikleri incelendiğinde görülecektir ki bana karşı hazırlanmış hukukî saldırı söz konusudur!... Reyhan Kayışlı, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin unutulması için olağanüstü gayretle, hukukun gerilemesi yönünde çaba harcamaktadır. Bu dâvâyı açmasının nedeni de budur. Ayrıca 5651 Sayılı Yasa çok yeni olduğu ve hazmedilemediği için, yanlışlar yapılabiliyor... 29. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı Mine Arısoy yanlış karar verdiği için "Yasa Yolları Bürosu" kanalıyla "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"ne itiraz ettim. Yargıç Mine Arısoy'a karşı yazıp, ilgili kuruma gönderdiğim savunma dilekçesini size de sunuyorum. Yine, Mine Arısoy'un İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesi adına 2013/518 DEĞİŞİK İŞ numaralı dâvâ dosyasına da itiraz ettim. İtiraz metnini de ek olarak sizlere sunuyorum.


SONUÇ VE İSTEM: Av. Reyhan Kayışlı'nın para kazanmak amacıyla açtığı dâvânın reddine karar verilmesini arz ve talep ederim. 28.10.2013


HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ


EK:
1 - Pasaport fotokopi çıktıları
2 - 29. Sulh Ceza Mahkemesi kararına itiraz
3 - 36. Sulh Ceza Mahkemesi kararına itiraz

Bulunmaz'dan, 10. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı İsmail Ermiş'e itiraz...

"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"ne gönderilmek üzere:

T.C.
İSTANBUL
10. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2012/1758 Esas


KONU: Sayın Yargıç İsmail Ermiş'in mevzuata, tüzeye, yasaya uygun davranıp, yargıçlık soğukkanlılığıyla, çoğul, nesnel, somut, tümel karar vermek yerine, tekil, öznel, soyut, tikel karar vermesine karşı çıkışım...

Sayın Yargıç İsmail Ermiş, diyalektik hukuka yaslanmadan benim aleyhime karar vermeyi gayet uygun gördü. Ben, bir yargıç gibi düşünce geliştirmiş hukuksal bir donanıma sahip olmasam bile, sanatçı olmanın verdiği sezgisel güç ve entelektüel duygularla Sayın Yargıç İsmail Ermiş beyin doğru değil de yanlış, güzel değil de çirkin, iyi değil de kötü karar verdiği kanısındayım. Bir yargıç, hukuk nosyonuna, yasal kavramlara, mevzuat göstergelerine benden daha yakın yaşayan ve bu nedenle de, benden daha anlaşılır bir hukukî metinle yaklaşabilir... Ancak, benim muhakeme edildiğim dâvâ dosyalarına sadece hukuk, yalnızca kanun bağlamında bakılmamalıdır. Hukukun, sosyolojik bir bilim olduğunu kabûl ediyorsak, hukukun estetik ve etik değerleri olduğunu, bu bilime, duygusal ve sezgisel bir dille yaklaşılması gerektiği unutulmamalıdır...

Sayın Yargıç İsmail Ermiş, duruşmada jest ve mimiğini kullanırken peşin hükümlü bir beden diliyle hareket ediyor... Bu izlenimi edindim... Bu, bir entelektüel, bir ressam, bir sanatçı, bir şair, bir tiyatrocu olarak elde ettiğim bana ait izlenim... Bu itiraz metnindeki sözlerin caydırıcılık etkisi olmasa bile, tarih ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden biri olduğumdan usuma gelenleri söyleyebilme, bu düşüncelerimi kayıt altına alarak, gelecek kuşaklara aktarabilme hakkına sahibim. Bu aktarım sürecinde, beni hiçbir koşul asla engelleyemez. Düşüncelerimi, görüşlerimi, hukuk ve estetik anlayışımı, yalnızca resmî kayıtlara girsin diye yazmıyorum. Ben, "BERAAT EDEYİM" düzeysizliğine sığınmak istemediğim için, muhakeme edildiğim yaklaşık olarak elli dâvâ dosyası içinde dahi, "TÜRKİYE HUKUKU VE TÜRKİYE TİYATROSU" kavramlarına ışık tutabilecek oylumlu bir kitap hazırlayıp, tüm dünyaya duyuracağım. Sadece Türkçe değil, birçok dilde de yayınlanacak olan bu kitap, "TÜRKİYE HUKUKU VE TÜRKİYE TİYATROSUNUN TOPLUMSAL ANATOMİSİ" hakkında yazınsal lezzet sunabilecek.

Sayın Yargıç İsmail Ermiş, bana karşı "KAMU DÂVÂSI" açtıran Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın lehine ve benim aleyhime karar vermek için, bence, cezayı, hukuku, kanunu, mevzuatı gayet zorlamış. Cezanın, hukukun, kanunun, mevzuatın zorlandığını anlayabilmek için, "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü" yetkililerinin alacakları cezaî, hukukî, kanunî, mevzuata uygun kararı verilebilmesini bekleyeceğim...

Sayın Yargıç İsmail Ermiş, Mustafa Şükrü Demirkanlı lehine ve de benim aleyhime karar vererek, tiyatro dünyasındaki olumsuzluklara da hukukî destek sunmuştur. Sayın Yargıç İsmail Ermiş, tiyatro dünyasını izlemek zorunda olmasa bile, eğer mevzuat elverebilirse, makamınız bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" hazırlatarak hukuk tiyatro ilişkisi yönündeki bir hukuk belgesiyle, hem hukuka ve hem tiyatroya destek sunmalıdır.

Sayın Yargıç İsmail Ermiş, resmî tiyatro kurumlarından da usûlsüz olarak reklâm (PARA) alan ve bütün resmi tiyatro kurumlarının oyun programlarını gayet geç yayınlayarak bu kurumların zarara uğramasına neden olabilen Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı ile aramızdaki uzlaşmaz çelişkilerin temelini algılayabilmek için Av. Reyhan Kayışlı'nın "resmî avukatlığını" yaptığı dergi yöneticileri ve bağlaşıklarına karşı açtığım aşağıdaki dâvâ dosyalarını tümel muhakeme gereği, çok somut olarak, teker teker ve kılı kırka yararak araştırıp, hemen incelemesi gerekirdi:

HAKARET DÂVÂLARI
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663 - Demirkanlı
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523 - Can Törtop
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843 Levent Çağlayan
İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 - Demirkanlı
İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 -  Demirkanlı
İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 - Demirkanlı

İFTİRA DÂVÂSI
İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201 - Demirkanlı

HAKARET, İFTİRA, TEHDİT DÂVÂSI:

İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 - Demirkanlı

TAZMİNAT DÂVÂLARI

İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/481 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230 - Can Törtop
İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı

SONUÇ VE İSTEM: Karar verirken Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 309. Maddesi'ni göz önünde bulundurarak, benim kişisel menfaatlerim için değil, hukukun tarihsel ve toplumsal menfaatleri için karar veriniz. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 28 Ekim 2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

EK BİLGİ:

http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/aslsz-ihbarc-lincci-demirkanl-bulunmaz.html
http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/09/bulunmaz-avukat-reyhan-kayslya-hukuk.html
T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

SORUŞTURMA NO:
KONU: Bugün (26 Ekim 2013 Cumartesi) saat 09.50'de Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği'nden bir polis memuru telefon edip, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın benden şikâyetçi olduğunu ve bu nedenle ifade vermem gerektiğini söyledi. Bu nedenle vereceğim ifademe ek olarak sunduğum yardımcı açıklama.
1 - İnternet teröristi ve sanal anarşist Burak Caney, benim hakkımda "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenledi!...
http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/03/bir-iftirann-bataklk-anatomisi.html
2 - Gülhan Avşar Demirkanlı, Levent Çağlayan ile Mustafa Şükrü Demirkanlı, sanatıma karşı "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenledi.
www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm
3 - Ahmet Cüneyt Yalaz, Bülent Sezgin, Duygu Dalyanoğlu, Fırat Güllü, Ömer Faruk Kurhan "ÜÇÜNCÜ LİNÇ KAMPANYASI" düzenledi...
http://tiyatroyun.blogspot.com/search?q=HUKUKSAL+L%C4%B0N%C3%87+KAMPANYASI&max-results=20&by-date=true
4 - Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) Başkanı Üstün Akmen, Ömer F. Kurhan için "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" yazıp düzenledi.
http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/lincci-ustun-akmen-bulunmaz-kars-iftira.html
5 - Tiyatro... Tiyatro... editörü Mustafa Şükrü Demirkanlı, "CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" için bana karşı ihbar düzenledi...
http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/aslsz-ihbarc-lincci-demirkanl-bulunmaz.html
Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlıyı şu dâvâlardan yargılatıyorum:
2. Sulh Ceza Mahkemesi - 2012/663 HAKARET
12. Sulh Ceza Mahkemesi - 2013/664 HAKARET
22. Sulh Ceza Mahkemesi - 2013/551 HAKARET
27. Sulh Ceza Mahkemesi - 2012/943 HAKARET
40. Asliye Ceza Mahkemesi - 2013/399 HAKARET, İFTİRA, TEHDİT
6. Asliye Hukuk Mahkemesi - 2012/481 MANEVÎ TAZMİNAT
23. Asliye Hukuk Mahkemesi - 2013/205 MANEVİ TAZMİNAT
Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlıyu şu dâvâlardan yargılanııyorum:
24. Asliye Ceza Mahkemesi / İFTİRA
24. Asliye Hukuk Mahkemesi / TAZMİNAT
Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Trabzon Temsilcisi Levent Çağlayan'ı şu dâvâdan yargılatıyorum:
8. Sulh Ceza Mahkemesi / HAKARET
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini ve dergisindeki diğer şüphelileri sürekli olarak şikâyet edip mahkemeye verdiğim için, ikide bir benim hakkımda suç duyurusunda bulunmakta ve "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR" ile değerlendirilmektedir. (Örnekse bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/aslsz-ihbarc-lincci-demirkanl-bulunmaz.html)
SONUÇ VE İSTEM: Sıraladığım maddelerin altında bulunan linkler tıklandığında, görülecektir ki, fiziksel olmasa da (olmayacağının hiçbir garantisi yoktur), düşünsel olarak benim sanatçı kişiliğim ilga ve imhâ edilmek isteniyor... Savcı'nın bu durumu göz önünde bulunduracağına eminim. Yine de yinelemek istedim... Arz ve talep ederim... 26/10/2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

25 Ekim 2013 Cuma

T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
UZLAŞTIRMA BÜROSU'NA

SORUŞTURMA NO: 2012/129622

KONU: 25 Ekim 2013 Cuma günü, saat 12.00'de gelen polis memurunun yaptığı 6 Eylül 2013 tarihli tebliğ nedeniyle bilgilendirme çalışması.
1 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, Devlet Tiyatroları Koordinasyon Kurulu'nda yaptığı konuşmada, tiyatro yazarı Coşkun Büktel'e "İFTİRA" attı. Bakınız: http://www.coskunbuktel.com/theopepolemigi.htm  ve http://www.coskunbuktel.com/nutkuoycedskandal.htm
2 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, yüzlerce insanın örgütlenip, İnternet ortamında bana ve benimle birlikte tiyatro yazarı Coşkun Büktel'e karşı başlatılan "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde ruhanî liderlik yaptı. Bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/03/bir-iftirann-bataklk-anatomisi.html
3 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, tam tamına 1100 kişiyi bir araya getirerek, "İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI" sürecini başlattı. Bakınız: www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm
4 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, nüfûz gücünü kullanarak, başta Mustafa Şükrü Demirkanlı, Gülhan Avşar Demirkan, Levent Çağlayan ve İsmail Can Törtop'un gazetecilik etkisini kullanarak, bana karşı "ÜÇÜNCÜ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlattı.
http://tiyatroyun.blogspot.com/search?q=HUKUKSAL+L%C4%B0N%C3%87+KAMPANYASI&max-results=20&by-date=true
5 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, sürekli olarak desteleyip etkisi altına aldığı Mustafa Şükrü Demirkanlı sayesinde, "İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamında bana karşı asılsız ihbar yaptı.
http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/aslsz-ihbarc-lincci-demirkanl-bulunmaz.html
6 - Ben, "ADLİYEYİ GEREKSİZ YERE MEŞGÛL ETMEMEK" için, çok yakın bir zamana dek, hiçbir kimseyi mahkemeye vermiyordum. Bu tavrımı gerekçelendirirken de, sürekli bir biçimde, beni mahkemeye vermedikten sonra, 1100 KİŞİLİK LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" bünyesindeki hiçbir kişiyi mahkemeye vermeyeceğimi, ancak, bu örgüt bünyesindeki herhangi bir kişinin bile bana karşı dâvâ başlatması sonucu harekete geçeceğimi söyledim ve "seri hâlde suç duyuruları" sürecine girdim. Onlarca, belki yüze yakın "SUÇ DUYURUSU" sonucu, bâzı dâvâlar açabildim. Bunlardan bir bölüm sunuyorum:
19.11.2013 saat 10.35 İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943
10.12.2013 saat 09.30 İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201
12.12.2013 saat 10.10 İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481
19.12.2013 saat 10.20 İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523
23.01.2014 saat 11.55    İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551
06.02.2014 saat 10.10   İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843
04.03.2014 saat 11.05   İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663
25.03.2014 saat 09.30 İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230
Günü belirlenmeyen  İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
7 - ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, hem cezî, hem hukukî, hem mevzuata uygun muhakeme edilmesi gerektiği gibi, hem estetik, hem etik olarak da muhakeme edilmeyi hak ediyor. Ben, kendine, devlete, halka, tüyü bitmemiş yetime karşı tarihsel ve toplumsal olarak sorumlu olduğum için, ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU'yu, tiyatral olarak da muhakeme ediyorum. Türkiye tiyatrosunun hızla ceset hâline gelip, şimşek hızıyla çürüyüp küflenmesine neden olan en önemli kişilerin başında gelen ŞÜHPELİ ÖZDEMİR NUTKU, başta William Shakespeare olmak üzere, emperyaliz kültürün ülkemizi tutsak alması için, âdeta bir "MİSYONER" gibi çalışmaktadır. ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, sadece ve yalnızca bana karşı işlediği "SUÇ" için yargılanmamalı. Zâten, başlatılan bu "SORUŞTURMA / KOVUŞTURMA" sadece ve yalnızca benim haklarımı savunup, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin hakkına savunmayacaksa, böyle bir "SORUŞTURMA / KOVUŞTURMA" sürecinden sadece bireysel haz alacağım ki, bu da benim siyasal ve toplumsal görüşüme aykırı. Yine de, SAYIN SAVCI HÜSEYİN YAVAŞ, hukukî olarak neyi uygun görürse, ona razıyım.
SONUÇ VE İSTEM: Bana, Coşkun Büktel'e, devlete, halka, tüyü bitmemiş yetime sürekli bir biçimde zarar veren ŞÜPHELİ ÖZDEMİR NUTKU, mutlaka yargılanmalı ve verdiği kalıcı rahatsızlıklar nedeniyle kesinlikle cezalandırılmalıdır. 25.10.2013

MÜŞTEKİ HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

Bulunmaz'dan, 35. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı Füsun Alca'ya itiraz...

"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"ne gönderilmek üzere:

T.C.
İSTANBUL 
35. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/311 Esas

KONU: Sayın Yargıç Füsun Alca'nın mevzuata, tüzeye, yasaya uygun davranıp, yargıçlık soğukkanlılığıyla, çoğul, nesnel, somut, tümel karar vermek yerine, tekil, öznel, soyut, tikel karar vermesine karşı çıkışım...

Sayın Yargıç Füsun Alca, benimle ilgi dâvâların hangisine bakarsa baksın, benim aleyhime karar veriyor. Ben, muhakeme edildiğim bütün dâvâlarda suçluysam, Sayın Yargıç Füsun Alca, bütün dâvâlarda, benim aleyhime karar verebilir. Ben, bir yargıç gibi düşünce geliştirebilecek bir hukukî donanıma sahip olmasam bile, sanatçı olmanın verdiği sezgisel güç ve entelektüel duyguyla, Sayın Yargıç Füsun Alca'nın doğru değil de yanlış, güzel değil de çirkin, iyi değil de kötü karar verdiği kanısındayım. Bir yargıç, hukuk nosyonuna, yasal kavramlara, mevzuat göstergelerine benden daha yakın yaşayan ve bu nedenle de, benden daha anlaşılır bir hukukî metinle yaklaşabilir... Ancak, benim muhakeme edildiğim dâvâ dosyalarına sadece hukuk, yalnızca kanun bağlamında bakılmamalıdır. Hukukun, sosyolojik bir bilim olduğunu kabûl ediyorsak, hukukun da estetik ve etik değerleri olduğunu, bu bilime de, duygusal ve sezgisel bir dille yaklaşılması gerektiği unutulmamalıdır. Ben böyle düşünüyorum.

Sayın Yargıç Füsun Alca, duruşmada jest ve mimiğini kullanırken, peşin hükümlü bir beden diliyle hareket ediyor... Bu izlenimi edindim... Bu, bir entelektüel, bir ressam, bir sanatçı, bir şair, bir tiyatrocu olarak elde ettiğim bana ait izlenim... Bu itiraz metnindeki sözlerin caydırıcılık etkisi olmasa bile, tarih ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden biri olduğumdan usuma gelenleri söyleyebilme, bu düşüncelerimi kayıt altına alarak, gelecek kuşaklara aktarabilme hakkına sahibim. Bu aktarım sürecinde, beni hiçbir koşul asla engelleyemez. Düşüncelerimi, görüşlerimi, hukuk ve estetik anlayışımı, yalnızca resmî kayıtlara girsin diye yazmıyorum. Ben, "BERAAT EDEYİM" düzeysizliğine sığınmak istemediğim için, muhakeme edildiğim yaklaşık olarak elli dâvâ dosyası içinde dahi, "TÜRKİYE HUKUKU VE TÜRKİYE TİYATROSU" kavramlarına ışık tutabilecek oylumlu bir kitap hazırlayıp, tüm dünyaya duyuracağım. Sadece Türkçe değil, birçok dilde de yayınlanacak olan bu kitap, "TÜRKİYE HUKUKU VE TÜRKİYE TİYATROSUNUN TOPLUMSAL ANATOMİSİ" hakkında yazınsal lezzet sunabilecek. 

Sayın Yargıç Füsun Alca, bana karşı da "KAMU DÂVÂSI" açtıran Gülhan Avşar Demirkanlı, Kemal Aydoğan, Mustafa Şükrü Demirkanlı, Nihat Haluk Bilginer adlı kişiler lehine, benim aleyhime karar vermek için, bence, cezayı, hukuku, kanunu, mevzuatı gayet zorluyor. Cezanın, hukukun, kanunun, mevzuatın zorlandığını anlayabilmek için, "Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü" yetkililerinin alacakları cezaî, hukukî, kanunî, mevzuata uygun kararı verilebilmesini bekleyeceğim...

Sayın Yargıç Füsun Alca, yukarıda bahsettiğim şahısların lehine ve benim aleyhime kararlar vererek, tiyatro dünyasındaki olumsuzluklara hukukî destek sunmuştur... Sayın Yargıç Füsun Alca, tiyatro dünyasını izlemek zorunda olmasa bile, eğer mevzuat elverebilirse, makamınız bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" hazırlatarak hukuk tiyatro ilişkisi yönündeki bir hukuk belgesiyle, hem hukuka ve hem tiyatroya destek sunmalıdır.

Sayın Yargıç Füsun Alca, Gülhan Avşar Demirkanlı ile aramızdaki uzlaşmaz çelişkilerin temelini algılayabilmek için, Reyhan Kayışlı'nın "resmî avukatlığını" yaptığı dergi yöneticileri ve bağlaşıklarına karşı açtığım aşağıdaki dâvâ dosyalarını tümel muhakeme gereği, çok somut olarak teker teker ve kılı kırka yararak araştırıp, incelemesi gerekirdi:

HAKARET DÂVÂLARI
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663 - Demirkanlı
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523 - Can Törtop
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843 Levent Çağlayan
İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 - Demirkanlı
İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 -  Demirkanlı
İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 - Demirkanlı

İFTİRA DÂVÂSI
İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201 - Demirkanlı

HAKARET, İFTİRA, TEHDİT DÂVÂSI:
İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 - Demirkanlı

TAZMİNAT DÂVÂLARI
İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/481 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230 - Can Törtop
İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 - Demirkanlı

SONUÇ VE İSTEM: Karar verirken Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 309. Maddesi'ni göz önünde bulundurarak, benim kişisel menfaatlerim için değil, hukukun tarihsel ve toplumsal menfaatleri için karar veriniz. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 28 Ekim 2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ


EK BİLGİ: 
http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/09/bulunmaz-avukat-reyhan-kayslya-hukuk.html

2 Ekim 2013 Çarşamba

Bulunmaz, Demirkanlı için kalem oynatan Reyhan Kayışlı'ya ders verdi!

T.C.
İSTANBUL 
23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/205 E


KONU: "ENTELEKTÜEL / HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" (www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm) temel sponsoru Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı Yazişleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın hukuk yanlışlarını açıklamaya çalışmak.


1 - Mustafa Şükrü Demirkanlı, tiyatro dünyasında haksızlıklar oluşturan bir kişi olarak tanındığı için, hukuka gerçek anlamda değer vermeyen acemi avukatlarla çalışmayı yeğliyor. Daha önce vekil olarak tuttuğu avukat Burhan Gün ve Volkan Eker'in hukukun üstünlüğü konusunda istekli olmayışlarından yararlanarak, çeşitli dâvâlar açan Mustafa Şükrü Demirkanlı, avukat Burhan Gün ve avukat Volkan Eker'in kendisini terk etmeleri yada bu avukatları azletmesi sonucunda, hukuka daha uzak bir avukat olan Reyhan Kayışlı'yı tutmuştur. Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, müvekkiliyle özdeşleştiği için, benim hakkımda, İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi, İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi makamlarında yapay dayanaklara dayanan dâvâlar açmıştır. Bu mahkemelerdeki dâvâ dosyaları istenip okunduğunda görülecektir ki, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı'nın hukukun üstünlüğü ilkesiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Avukat Reyhan Kayışlı, elmalarla armutları toplamayı, sapla samanı karıştırmayı, hattâ ayvalarla şeftalileri aynı küfeye yerleştirerek şeftalilerin ezilmesine neden olmayı alışkanlık hâline getirmektedir. Oysa ben, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni değil, Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı mahkemeye verip, onun hakkında tazminat dâvâsı açtım. Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Kültür Bakanlığı'ndan ödenek aldığını değil, reklâm aldığını dile getirdim. Bu durumdan sadece ben değil, devlet, halk, emekçiler, işçiler ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerin çarçur edilmesi nedeniyle, saydıklarımın zarar gördüğünü dile getirdim. Bizim verdiğimiz vergilerle ayakta durabilen kuruluş ve kurumları denetlemek, onlar hakkında görüş dile getirmek, bizim Anayasal görevimizdir. Hiçbir kimse, hele ki, hukuka zerre kadar hiçbir değer vermeyen Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun vekili avukat Reyhan Kayışlı, benim Anayasal görevimi yapmamı asla ve kesinlikle engelleyemez. Bunun için mahkemeleri etkilemeye çalışmalarına izin vermem. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin söz verdiği zamanda yayınlanmak yerine, günler, hattâ haftalar ve bâzen de aylar sonra yayınlanması, benim vatandaşlık hakkımın, tiyatro izleyicisi olma hakkımın çiğnenmesi anlamına gelmekle birlikte, ben, aynı zamanda profesyonel tiyatro sahibi olduğum için, bu derginin tiyatro sanatının düzeyini düşürmesi nedeniyle, ben de dolaylı olarak zarar görüyorum. Benim derdim, Mustafa Şükrü Demirkanlı'dan para tahsil edip, o parayı paşalar gibi yeme isteği değildir. Eğer mevzuat elverirse, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kuleleriyle ilgili olarak var olan bir sorunu gidermek için, gerekirse alacağım tazminat parasını Kültür Bakanlığı'na hibe edebilirim. Benim için para kazanmak, her zaman için ikincil konudur. Ayrıca ben, Bulunmaz Kuyumculuk Yayıncılık Gösteri Sanatları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul, Tiyatro OYUN Dergisi, Bulunmaz Yayıncılık gibi birçok kuruluşun sahibiyim. Ben, para peşinde değil, hukuk peşindeyim. Benim savcılıklara suç duyurusunda bulunmadığım imasıyla cevap yazan vekil Reyhan Kayışlı, avukatlığı, Adalet Sarayı'ndaki Baro Odası'ndan alınan cübbenin giyildiği süreyle sınırlı tutuyor. Oysa avukatlık, hukuka saygıyla orantılı ve insanın derisi gibi koruması gereken ince bir meslek olmalıdır. Ben, benim kişilik haklarıma değil, toplumun, tarihin, kanunu, hukukun kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğunu saptadığım için dâvâ açıyorum ve alacağım tazminatı da, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin kurtarılması koşuluyla Kültür Bakanlığı'na hibe etmeyi öneriyorum. Tabiî ki, mevzuat elverirse. Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, kendisini âdeta hukukî fetva sahibi görerek, mahkemenin iradesini hiç sayıp, benim açtığım dâvâyı kabul eden mahkemeyi yasadışı ilân ediyor. Neymiş? Ben, tazminat dâvâsı açmanın yasal olanağına sahip değilmişim. En hafif deyimiyle avukat Reyhan Kayışlı, hiç kibar davranmayıp, hukukun üstünlüğü ilkesinin üzerine bir avuç kara kömür çalıyor. Dâvâyı kabul eden mahkemeyi neredeyse yasadışı ilân etme eylemine yönelen avukat Reyhan Kayışlı, elinden gelse, mahkemelerden arınmış bir hukuk sistemi oluşturacak. İyi ki elinden böyle bir şey gelmiyor.

2 - Burak Caney, bana karşı iğrenç ve ilginç bir kampanya başlatmıştır. Onu dâvâ açtığım dilekçede dile getirmiştim. Yineliyorum. Burak Caney'le Mustafa Şükrü Demirkanlı arasında, en azından eylem birliği anlamında müthiş benzerlikler var. Bu konuyla ilgili olarak, eğer olanak tanınırsa, yüzlerce, belki binlerce sayfa belge sunabilirim. Burak Caney, bir İnternet teröristi, bir sanal canavar, bir kampanya düzenleyicisi olarak, dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya, onun eylemlerini yapan bir adama çok benziyor. Benzerlikler, farklılıklar bulunması, ancak mahkemelerin işidir. Benim elimde devlet olanakları olmadığına göre, bu konuda söz sahibi olan mahkemelerdir. Zâten, Demirkanlı hakkında tam tamına sekiz dâvâ sürmektedir. Bunun üçü hukuk dâvâsı ve beşi de ceza dâvâsdır. Ben mahkemelere güveniyorum. Avukatlara güvenseydim, hakkımda açılan neredeyse yüz dâvânın birinde olsun avukat tutardım. Türkiye'deki hukuk sistemi, avukatların iş oluşturması üzerine açık verdiği için, hukuk sistemini eleştirsem de, bu konudaki en büyük sorumlu yada sorumsuz kişiler avukatlardır. Avukatlar, "suç ve ceza" denklemindeki karmaşalardan yararlanarak, paşa paşa para kazanma olanaklarına ulaşmaktadırlar. Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, hukukî olarak herhangi bir söz söyleme yeteneğine sahip olmadığı için, Burak Caney ve IP üzerinde duruyor. Benim amacım, Burak Caney'le Mustafa Şükrü Demirkanlı arasındaki tıpa tıp benzerlikleri mahkemeye sunup, mahkemenin bu konuda hüküm vermesine yardımcı olmaktır. Bunun dışında herhangi bir düşüncem yoktur ve olamaz da... Burak Caney'le Mustafa Şükrü Demirkanlı arasındaki benzerlikleri, sadece buradan değil, onlarca dâvâ dosyasında da sürekli olarak sundum. Ancak, mahkemelerin yoğunluğu, savcı ve yargıçların yorgunluğu nedeniyle, çoğul, nesnel, tümel hukuk anlayışıyla değil, tekil, öznel, tikel hukuk anlayışıyla hareket edildiği için, Burak Caney&Mustafa Şükrü Demirkanlı bağıntısı kurulamıyor. Bu bağıntının kurulabilmesi için, hem İnternet ortamından, hem hukuktan ve hem de tiyatrodan anlayabilen bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" metnine gereksinim vardır. 

3 - Ben, avukat Reyhan Kayışlı'nın müvekkili Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın kampanya destekleyicisi değil, bizzat kampanya düzenleyicisi, kampanya önderi, kampanya sponsoru olduğunu kanıtlayan belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt ve tanık sundum. Bunları görmezden gelen Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, mahkeme yargıcına karşı illüzyon yaparak, kendilerinin hukuk dosta ve benim hukuk düşmanı olduğumu anlatmak isteyen bir gayret içerisine girip, nafile bir çaba uçurumuna yuvarlanıyor. Ben, adliyenin yoğunluğu, savcı ve yargıçların yorgunluğu nedeniyle, şimdiye dek, hemen hemen hiçbir kimse hakkında dâvâcı ve/ya şikâyetçi olmamıştım. Ancak, şöyle bir ilkem vardı: Benim hakkımda dâvâcı ve/ya şikâyetçi olanları, ben de, dâvâ ve/ya şikâyet edecektim. Bunu ciddî bir uyarı olarak algılamayan linç kampanyası düzenleyicileri ki, başta dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun vekili avukat Reyhan Kayışlı, onların açmış/açtırmış bulundukları dâvâların sonuçlanmasının hızını da hesap ettiğimizde, yaklaşık olarak birkaç yıl sonra dâvâcı ve şikâyetçi olmaya başladım. Bu nedenle, "Davalı söz konusu mantık ve hukuk dışı iddialarını birçok şikâyet ve dava dilekçesinde dile getirmiş, ancak müvekkil hakkında davacının kişilik haklarını zedelediği yönünde hiçbir mahkeme kararı çıkmamıştır." diyerek, zamana oynayıp, müvekkilleri hakkında açtığım/açtırdığım sekiz (8) dâvânın göz kaçmasını sağlayarak, edilgen bir dille de olsa "YALAN" söylüyor. Benim şimdiye dek saptadığım kadarıyla ki, onlarca kez, belki yüz kez soruşturmaya, kovuşturmaya uğrayan bir kişi sıfatıyla söylüyorum, avukatların birçoğu "YALAN" söylemeyi meslek anlayışı hâline getirmişler. Ben, neredeyse yüz kez soruşturmaya, kovuşturmaya uğrayan biri olmakla birlikte, sadece ilkokul mezunu bir insan olmama karşın, hiçbir zaman için asla ve kesinlikle avukat tutmamanın mantığını da bu vesileyle açıklamış olayım. Çünkü ben, "YALAN" söylemeyi, "YALAN" söyletmeyi günahım kadar olsun sevmiyorum. "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" olarak anılan olay, sadece benim ağzımdan dile getirilmiyor. Örnekse, Coşkun Büktel, Feridun Çetinkaya, Mehmet Cemalettin Bulunmaz, Mesut Alptekin, Oğuzcan Önver, Turgay Topal tarafından yazılı olarak dile getirilmekle birlikte, sözlü olarak da birçok kişi tarafından dile getiriliyor. "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" onlarca tiyatrocu tarafından değil, avukat Reyhan Kayışlı'nın müvekkili dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı tarafından örgütlenen tam tamına 1100 kişi tarafından meydana getirildi. Benim "küfür ve hakaret" eyleminde bulunduğumu dile getirerek, bana "İFTİRA" atan Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun 125., 267., 271. ve benzeri maddelerinde "KAMU DÂVÂSI" açtırmanın yanı sıra, 100.000,00 TL'den az olmamak üzere, "MANEVÎ TAZMİNAT" dâvâları da açacağım. Dikkat buyurunuz; dâvâsı değil, dâvâları açacağım. Bir dâvâ değil, birçok dâvâ, belki onu (10'u) aşkın dâvâ açacağım. "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, daha şimdiden para biriktirmeye başlarsa, kendisi için çok hayırlı olur. Benim ve Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını ilga ve imha etmek için 1100 kişi tarafından imzalanıp, kamuoyuna sunularak, bir örgütlülük disiplini içerisinde vücuda gelen "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" bildirisinin dördüncü paragrafında, benim bir "LİNÇ GİRİŞİMCİSİ" olduğum bildirildi. Ben, ilkelerim gereği, bana "LİNÇ GİRİŞİMCİSİ" diyen hiç kimse hakkında dâvâcı ve/ya şikâyetçi olmadım. Çünkü ben, yazının gücüne güvendiğim için, yazıyı yazıyla yanıt verdim. Ben, bana tokat atana tokat atar, tükürene tükürür, yazı yazana yazı yazarım. Benim eşitlik anlayışım adalet üzerine tesis edilmiştir. Başka türlüsü benim demokrasi anlayışıma, doğal yapıma aykırıdır. Ancak, bana "LİNÇÇİ" diyen kişilere, ben de, "LİNÇÇİ" demeye başlayınca, yazı yazma yetenekleri bulunmayan 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" örgütü elemanları, benim hakkımda, neredeyse yüz kez soruşturma, kovuşturma başlattılar. Örnekse, dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim hakkımda onlarca kez soruşturma, kovuşturma başlatmakla birlikte, bir kez de, kendisini hiç ilgilendirmeyen bir konuyla ilgili olarak, "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamına, hem de, "DEVLETE KARŞI SUÇ İŞLEDİĞİM" yönünde iddia ederek, "ASILSIZ İHBAR" suçunu işledi. Bunun için de, koşullarım elverdiğinde, "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı hakkında suç duyurusunda bulunmakla birlikte, suç duyurusu kabul edildiği ân, 200.000,00 TL'den az olmamak üzere, "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açacağım. Beni, neredeyse zihinsel özürlü olarak göstermek isteyen "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun "YALAN" söyleme alışkanlığı edinmiş vekili avukat Reyhan Kayışlı, hiç utanmadan şunu söyleyebilmektedir: "Hukuk kişilerin zihinsel dünyasındaki algılarla değil, somut olay ve kanıtlarla ilgilenir." Baştan aşağı, tepeden tırnağa, sağdan sola, soldan sağa belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt, tanık olgularıyla dolu savunma metinlerimi birer sümüklü kağıt mendil sanan "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun vekili Reyhan Kayışlı, henüz 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu metnini bile okumaya üşenmiş olmalılar ki, bu kanunu ezbere bilen yargıca karşı illüzyon oluşturmaya yelteniyorlar. Benim, İnternet ortamında da olsa, sanal biçimde de vücuda getirilmiş bulunsa, "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" ile "LİNÇ" edilmek istendiğimi, en azından tiyatro dünyasında, Mısır'daki Sağır Sultan bile duydu. Örnekse, "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yakın arkadaşı ve/ya bir yakını olduğunu sandığım İRFAN ASLANBAŞ, bizi fiziksel olarak da "LİNÇ" etmek için, Coşkun Büktel'le beni Galatasaray Lisesi'ni önüne çağırıp, şöyle söyledi:

"BIRAKIN KENDİNİZİ KANDIRMAYI //// KAÇ GÜNDÜR ŞU DUVARA BİR ŞEY YAZMA İRFAN DİYE TUTUYORDUM KENDİMİ AMA DAYANAMADIM ERTUĞRUL ABİ GERÇEKTEN ÇOK HAKLI

ARKADAŞLAR BU CİĞERİ BEŞPARA ETMEZLERLE UĞRAŞILMAZ BIRAKIN UĞRAŞMAYI BUNLAR İÇİN HAYATINIZI BİR DENGESİZLİĞİN İÇİNE SÜRÜKLEMEYE BİLE DEĞMEZ (ERTUĞRUL TİMUR DEDİĞİNİZ ADAM YERİ GELDİ EVİNDE KARISININ İKİ KELAMINI DERDİNİ ÇOCUĞUNUN SORUNLARINI DİNLEMEYİ BIRAKTI NEYMİŞ


TİYATROCULARIN YALTAKLIKLARINA HABER TAŞIYCAK DİYE SİTEYE HARA GÜRELE HABERLER TAŞIDI BİR DÜNYA İŞTE BULUNDU GENÇLERİ TOPLADI TİYATRO AŞKINA NE OLDU YİNE BU CİĞERİ PEŞPARA ETMEZLERDEN HAKARETLER KÜFÜRLER YEDİ 2 PİŞMİŞ KEDİ ADAMIN RUH HALİNİ BOZDU) HADİ TOPLANIN BİRİLERİNİN KAFASINI GÖZÜNÜ PATLATALIM DESEM ?????????? GENÇLER TİYATRO YAPABİLDİĞİNİZ KADAR ŞİDDETTEDE GAZLANSANIZ YA ????? HERKEZMİ TİYATROCU OLDU???"


Bu belge bile, durumun ne kadar vahim olduğunu kanıtlıyor. "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın başlattığı 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecindeki elebaşı olan Ahmet Ertuğrul Timur'un yayınladığı www.tiyatrom.com sitesinde yayınlanan bu yazı, mahkeme süreci başlamaya başlayınca yayından kaldırılmasına karşın, biz, bu belgeyi, turşu kurmak için değil de, günü geldiğinde kullanılmak üzere, "hukuk arşivi" kısmına not ettik. Evet, şimdi günü geldi ve Sayın Yargıç okusun diye buraya da eklemiş oldu.

Yaptıkları işlerin "SUÇ" olduğunu bilen şahısların ruh yapısıyla parmak titreterek sözüm ona hukuk metni yazan "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, "SUÇ" ögesini "ES" geçemediği için, zamanaşımı kavramına sığınıyor. Ancak, benim bildiğim kadarıyla, "İFTİRA SUÇU" için zamanaşımı "ALTI YIL" olarak saptanmıştır. Koşullarım elverirse, "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı ve onun vekili Reyhan Kayışlı hakkında "İFTİRA SUÇU" nedeniyle "KAMU DÂVÂSI" açmaya çalışacağım. 1100 kişinin tümü zamanaşımı kavramına sığınmak istedikleri için, ikide bir benim hakkımda "ASILSIZ İHBAR" eylemine yöneliyorlar. Hemen hemen her gün adliye - karakol arasında mekik dokumak zorunda kaldığım için, bırakınız dâvâ açmayı bir yana, doğal hayatımı bile sürdüremiyorum. Bu nedenle, mevzuat elverirse, dâvâlı ve vekili hakkında "KARŞI DÂVÂ" açılmalıdır. Mevzuat elvermezse, zâten ben dâvâ açacağım.

4 - "ASILSIZ İHBARCI" dâvâlı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın vekili avukat Reyhan Kayışlı, kendi işine gelen dâvâ dosyalarını sıralarken, şu dâvâ dosyalarının hiçbirini sıralamayı "akıl etmek" istememiş:

HAKARET DÂVÂLARI
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523
İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMİSİ 2010/8
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843
İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551
İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664
İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943

İFTİRA DÂVÂSI

İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201

TAZMİNAT DÂVÂLARI

İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/481
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230
İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205

Ayrıca, İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi 2011/3131 E, yeniden görülmek üzere, Dosya No: 2013/268 E aynı mahkemede muhakeme edilmektedir. Olay ve olguları kendi çıkarları yönünde değerlendirenler, nesnel davranmamaktadır.

5 - Benim hakkımda yüz civarında soruşturma, kovuşturma başlatan kişiler, benim kendilerine karşı, benim ölçülerime göre son derecede düşük düzeydeki tazminat talebini "FAHİŞ DÜZEYDE" bulmaları şaşırtıcıdır. Bir hukuk metni bile yazmaktan yoksun kişilerin, hukuk felsefesi konusunda derinleşen kişiye (Hüseyin Hilmi Bulunmaz'a) "HAKARET" düzeyinde nitelemelerde bulunulmasını asla ve kesinlikle kabul etmiyoru.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıkladığım gayet net, oldukça somut, çok anlaşılır nedenlerle, dâvâlı ve onun vekili avukatın haksız ve hukukî dayanaktan yoksun dilekçesinin reddi ile mevzuat elverirse, hukuk konusundaki deneyimsiz avukatın duruşmalardan alıkonulması gerekmektedir. Ayrıca, UYAP'tan alınacak bilgiler doğrultusunda, benim adım (Hüseyin Hilmi Bulunmaz) geçen tüm dâvâların birer birer incelenip, ciddî bir hukukî ve sanatsal içtihat oluşturulması gerekir. Çünkü bu dâvâ, tekil, tikel, öznel, soyut bir dâvâ değil, çoğul, tümel, nesnel, somut bir dâvâdır. Bu dâvâda, mutlaka "BİLİRKİŞİ RAPORU" gerekmektedir. Bu dâvâ, ancak "DİYALEKTİK HUKUK" yöntemiyle algılanabilir. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 03.10.2013

DÂVÂCI HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ


EKLER:
1 - İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 BİLİRKİŞİ RAPORU
2 - İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemes 2010/337 BİLİRKİŞİ RAPORU
3 - İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/397 Değişik İş belgesi
4 - İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/268 Yeniden görülen dâvâ

1 Ekim 2013 Salı

Bulunmaz, asılsız ihbarcı Demirkanlı'yla mükerrer hukuk maçı yapacak!

T.C.
İSTANBUL
35. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/268

KONU: Haksız biçimde suçlanıp, hatalı olarak hazırlanmış iddianame ile yargılanarak, yanlış bir hükümle mahkûm olduğum dâvâ düzeltme yoluna gidilmeli, Yargıtay yolu açık tutulup, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" uygulanmamalıdır. Mahkemeden isteğim bunlardır...

Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim sanatsal ifade olanakları ilelebet ilga ve imhâ etmek için, elinde bulundurduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi ve www.tiyatrodergisi.com.tr sitesini, âdeta birer şantaj aracı kullanarak, 1100 kişiyi bir araya getirip, benim tanımlamama göre, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlatmıştır. Ben, bu nedenle kendisine yönelik olarak incitici ve sert eleştiriler yaptığımda da, Anayasal hakkım olan eleştirel bakış açısı olanağını, sanki bir hakaret biçiminde kullanmışım havası oluşturarak, Cumhuriyet Savcısı Sayın İsmail Onaran'ı, en hafif deyimiyle inandırıp ikna ederek, Sayın Onaran'ın, benim hakkımda hatalı, eksik karar vermesine neden olmuştur. Sayın Onaran, suç duyurusuna tekil, tikel, öznel bakıp, adliye ortamının yoğunluğu ve kendisinin yorgunluğuna yenik düşmüştür. Bunun gayet net ve somut örneği şudur: Ben, hiçbir zaman için "Alper Cücenoğlu" adını anmamış olmama karşın, Sayın Onaran, iddianamenin ikinçi paragrafı, ikinci tümcesi, on ve on birinci sözcüklerini hatalı bir biçimde iddianameye eklemiştir. Bu denli yoğunluk ve yorgunluk içerisindeki bir savcıyı eleştirmek niyetinde olmamakla birlikte, şunu da ifade etmem gerekir: Savcılar, yargıçlar, olay ve olgulara çoğul, tümel, nesnel bakmalılardır. Sayın Onaran, nesnel davranmamıştır. Nesnel davranılmayınca da, ister istemez, niyet ne kadar hukukun üstünlüğü düzleminde olursa olsun, sonuç, bence, hukuk dışı olmuştur. Sayın Yargıç Füsun Alca da, hukukî bir denge gözetmek için, neden - sonuç ilişkisinin bir uzantısı olan diyalektik hukuk anlayışı yerine, statik bir karar vermiştir. Bu arada, ben, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" gerçeğini duyumsayamadığım için, bunu kendi çıkarıma olarak yorumlayıp, bu öneriyi kabul ettim. Birikimsiz, deneyimsiz, hukuksuz bir evrede bulunduğum için, kabul ettiğim bu önerinin, aslında benim çıkarıma olmadığını, Fazıl Say'ın yargılandığı aşamada usa vurdum. "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" uygulamasının, Yargıtay'a gitmeme sonucunu doğurduğunu anlayabilmem için, hukukla döşenmiş Türk Ceza Kanunu'nu öğrenmem gerekiyormuş. Onlarca, neredeyse yüz kez muhakeme edildiğim süreçte edinmiş bulunduğum hukuk felsefesi algısıyla birlikte, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" önerilerine sıcak bakmamaya başladım. Örnekse, İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi, İstanbul Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi ve diğer mahkemelerde süren dâvâlarımın hiçbirinin ilk duruşmasında, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" önerisini asla ve kesinlikle kabûl etmedim. Çünkü, Yargıtay'a, Yasa Yolları Bürosu'na ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecine kapatılan yoldan rahatsızlık duyuyorum.

Genellemeci girizgâhtan sonra madde madde ilerlemekte yarar gerekir.

1 - İnternet teröristi, sanal canavar Burak Caney, bana karşı "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" eylem sürecini de başlattı.
(Bkz: http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/03/bir-iftirann-bataklk-anatomisi.html)

Burak Canay takma adlı şahsın, Ahmet Cüneyt Yalaz, Ahmet Ertuğrul Timur, Burhan Gün, Bülent Sezgin, Duygu Dalyanoğlu, Eyyüp Fırat Kuyurtar, Fırat Güllü, Gülhan Avşar Demirkanlı, İbrahim Demirci, İnan Yılmaz, İsmail Can Törtop, KemaL Aydoğan, Levent Çağlayan, Mehmet Bozkır, Mesut Bulut, Murat Çoban, Mustafa Demirkanlı, Nihat Haluk Bilginer, Nurhan Tekerek, Oyun Atölyesi'nden biri yada birileri, Ömer Faruk Kurhan, Özdemir Nutku, Seval Deniz Karahaliloğlu, Süleyman Anıl, Uğur Demirci Tosun, Yücel Erten ve 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elemanlarından birilerinin olduğu kanısındaydım. Bu kanı nasıl oluştu? Bana karşı, legal - illegal, meşru - gayrimeşru, yasal - yasadışı eylemlerde bulunan bu kişiler, benim sanatsal ifade olanaklarımı ilelebet ilga ve imhâ etmek için böyle bir eyleme girişmiş olabilirler. Elimde gayet net, oldukça somut bir belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt bulunmadığı için, ister istemez, bir sezgi, bir kanaat boyutuyla konuşabiliyorum.

2 - Mustafa Şükrü Demirkanlı ile Ömer Faruk Kurhan ve diğerleri de "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" eylemi başlattı...
(Bakınız: www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm)

Yukarıdaki link tıklandığında, bana karşı düzenlenen bu kampanya bildirisinin içeriğinde, bana "LİNÇÇİ" denildiği görülebilecektir. 1100 kişinin bir araya gelerek, İnternet ortamında da olsa, sanal biçimde de geliştirilse, bana "LİNÇÇİ" demesi karşısında, ben, mahkemeye gitmeyi yeğlemeyi doğru bulmadığım için, yazıya yazıyla karşılık verdim. Tam tamına 1100 kişi, bana karşı örgütlenip, benim sanatsal ifade olanaklarımı ilga ve imha etmek istemenin yanı sıra, üstüne üstlük, bir de bana "LİNÇÇİ" dediklerinde, ben de, onlara "LİNÇÇİ" demeyi uygun buldum. Benim bu sözü söylerken, asla ve kesinlikle hakaret etme gibi bir kastım, bir niyetim yoktu; olamazdı da. Çünkü ben, Türk Ceza Kanunu'nun 125. Maddesi'nin hakaret suçlarına karşı yaptırım gücünü biliyorum.

3 - Ömer Faruk Kurhan, şunu başlattı: "ÜÇÜNCÜ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" ("HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI")

(Bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/search?q=%22HUKUKSAL+L%C4%B0N%C3%87+KAMPANYASI%22&max-results=20&by-date=true)

4 - Avukatlar Burhan Gün, Eyyüp Fırat Kuyurtar, İbrahim Demirci, İnan Yılmaz, Mehmet Bozkır, Mesut Bulut, Murat Çoban, Reyhan Kayışlı, Süleyman Anıl, Uğur Demirci Tosun vb. ya bana karşı dolaysız olarak yada dolaylı olarak, "DÖRDÜNCÜ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenlediler.
(Bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/04/blog-post_2561.html)

Ben, devletin, halkın, emekçinin, işçinin, tüyü bitmemiş yetimin zarar görmemesi için, bütün sanatsal etkinliğimi ücretsiz sürdürdüğüm için, piyasayı ele geçirmiş 1100 kişinin haşin ve sert saldırılarına uğramakla birlikte, 1100 kişilik bu örgüt, bana karşı olağanüstü büyük zararlar verdiler. Aşağıda sunduğum dâvâ dosyaları incelendiğinde görülecektir ki, benim ücretsiz oyunculuk, ressamlık, şairlik, yazarlık vb. dersler vermem, yönettiğim oyunlar için izleyicilerden hiçbir para talep etmemem, yayınladığım dergi ve kitapları ücretsiz olarak dağıtmam, özetle halkın, tüyü bitmemiş hakkını ödemeye yeltenmem, 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elemanlarının hiçbir zaman için hoşuna gitmedi. Bu yüzden, gereksiz bir biçimde, beni mahkemelerle oyalamaya çalıştılar. Ben de, bu nedenle, "kimseyi mahkemeye vermem" ilkemden ödün vererek, bunları teker teker mahkemelere veriyorum. Aşağıdaki mahkemeler tablosu, her şeyi gayet net, oldukça somut bir biçimde aydınlatıyor. 

DELİLLER:

HAKARET DÂVÂLARI
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523
İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMİSİ 2010/8
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843
İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551
İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664
İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943

İFTİRA DÂVÂSI
İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201

TAZMİNAT DÂVÂLARI
İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/481
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230
İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205

TANIKLAR:
Coşkun Büktel
Mehmet Cemalettin Bulunmaz

SONUÇ ve İSTEM: AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ "hukuk istasyonu"na kadar uzamasını arzu etmediğim dâvâ dosyasının detaylı ele alınıp, yukarıda özetle sunduğum, aslında binlerce sayfalık dâvâ dosyaları içeriklerini oluşturan belgeler, bilgiler, bulgular, deliller, kanıtlar ve ayrıca tanıklara dayanan özgün hukukî süreci göz önünde bulundurmanız dileğiyle arz ve talep ederim. Saygılarımla. 02.10.2013


HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ 


EK:


1 - İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesine verilen hukuk belgesi.
2 - İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesine verilen hukuk belgesi.
3 - İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 BİLİRKİŞİ RAPORU
4 - İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi 2010/337 BİLİRKİŞİ RAPORU