28 Kasım 2013 Perşembe

Bulunmaz, Ömer Faruk Kurhan için Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu!

Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

Soruşturma No: 2013/152018

Karar No: 2013/63258

Konu: "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR"a itiraz.

1 - "PROVOKATÖR" demek, bence "HAKARET" ve "İFTİRA"dır.

2 - Sahibi olduğum işbu derginin "SANSÜR EDİLMESİ" kavramını kamuoyuna yansıtmak, bence tam bir "HAKARET" ve "İFTİRA"dır.

3 - "İÇİNE DÜŞTÜKLERİ ÇUKUR""HAKARET ve İFTİRA"dır.

4 - Şüpheli Ömer Faruk Kurhan, 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" eylemine liderlik etmiş biridir. Bunun ne anlama geldiğini görmek için, dosyaları incelemek gerekir:

2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663  HAKARET
2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523 HAKARET
3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 HAKARET
8. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/843 HAKARET
12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 HAKARET
22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 HAKARET
27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 HAKARET
24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201 İFTİRA
40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 HAKARET İFTİRA TEHDİT
6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481 TAZMİNAT
23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 TAZMİNAT
23. Asliye Hukuk Mahkemisi 2013/230 TAZMİNAT
24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 TAZMİNAT

Dâvâ dosyaları dikkatle incelendiğinde rahatlıkla görülebilecektir ki, bu dâvâ dosyalarında adı geçen Ömer Faruk Kurhan, "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" eyleminin önderlerinden biridir. Diğer önder de "asılsız ihbarcı" Mustafa Şükrü Demirkanlı'dır...

5 - Ömer Faruk Kurhan, bana karşı yazdığı onlarca yazılara da sahiptir. Bana karşı yazdığı "HAKARET" ve "İFTİRA" içeren yazıları tek tek gündeme getirip, savcılara sunmaya başladım. Bir dosya da, "İFTİRA SUÇU" kavramıyla soruşturma aşamasındadır. Beni savcılığa şikâyet edip, kovuşturmaya uğramam sonucu "BERAAT" ettiğim İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki dâvâ dosyasına dayandırılan "İFTİRA" soruşturmasının, kovuşturmayla tamamlanıp, yargı aşamasına gelecek.

6 - Ömer Faruk Kurhan, herhangi bir sosyal paylaşım sitesinde sıradan yazı işleriyle değil, tek işi olan "BASIN - YAYIN İŞLERİYLE" iştigâl etmektedir. Böylelikle, sürekli olarak "KAMUOYUNU" etkilemekte olan Ömer Faruk Kurhan'ın bu etkileme gücü hesaba katılarak, başta İnternet'deki yazıları olmak üzere, çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda yazdığı yazılar da göz önünde bulundurularak, onun toplumsal olarak bir dezenformasyon yapma durumunda bulunduğu saptanabilmelidir. 

7 - Şüpheli Ömer Faruk Kurhan'ın "Gülüşün Güller Açsın", "Dersimiz Kadın", "Tiyatroda Yirmi Yıl: Yarın İçin Dünden Bazı Hatırlatmalar" adlı kitaplara sahip olduğu için, "KAMUOYUNU" etkilemeye çalışan bir şahıstır. Öznel, tekil, tikel bir konuda soruşturma yapılıyor olsa da, onun ve benim "TİYATRO SANATIYLA İŞTİGÂL ETMEMİZ" nedeniyle, onlarca yıllık estetik-etik karşıtlığımız söz konusudur. Ben, doğam gereği, "ADLİYEYİ MEŞGÛL ETMEME" düşüncesiyle, hiç kimseyi mahkemeye verme niyetinde bulunmayan biri olmama karşın, şahıs, beni mahkemeye vermiş ve yukarıda da belirttiğim gibi bu dâvâ benim lehime olarak "BERAAT" ile sonuçlanmıştır. Benim sözüm var: "BENİ MAHKEMEYE VERENİ MAHKEMEYE VERİRİM!" Bu anlamda, "BERAAT" sonrası savcılığa suç duyurusunda bulundum ve dediğim gibi bu dosya soruşturma aşamasında. UYAP'dan istenebilir. 

Sadece bununla değil de, "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" süreciyle ilgili olarak hukukî gündemi işgâl edebilen bütün dâvâ dosyalarımızı incelemenizde yarar olduğu kanısındayım...

8 - Sayın Savcı Halil Sezgin (Onun yerine başka biri olabilirdi. Herhangi bir kişisel saptamada bulunmuyorum. Kezâ Sayın Savcı Halil Sezgin'le başka soruşturma dosyaları nedeniyle de "hukukî işlerimiz" oldu... Son derecede nesnel bir savcıdır.) adalet düzeneğinin yoğun bir iş yükü altında olması nedeniyle olsa gerek, bence, bağışlasınlar ama, dosyayı tam olarak algılamamış. Bu dosya, entelektüel içeriğe sahiptir ve bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" gereksinir. Eğer mevzuat elverirse, benim de katkıda bulunabileceğim bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" hazırlanmalıdır. Mevzuat elvermezse, Sayın Savcı Halil Sezgin ve/ya bir başka savcı, "BİLİRKİŞİ RAPORU" hazırlanması yönünde karar vermelidir.

9 - Benim, sosyal devlet, halk, tüyü bitmemiş yetim hakkında yaptığım mücadeleye dikkat edilirse, hiçbir kötü niyet içerisinde asla olmadığım, 
"ADLİYEYİ MEŞGÛL ETME" gibi bir eğilime sahip bulunmadığım görülecektir. Oysa 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" elemanları, adaleti, hakkı, hukuku, kanunu, mevzuatı yaralamak için ellerinden geleni yaptılar, yine yapmaktadırlar.

10 - 1100 kişinin topluma verdiği zararı Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik görmüş olmalı ki, otuz yılı aşkındır hiç hak etmediği hâlde benim, devletin, halkın ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını sürekli olarak yiyen "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" ruhanî lideri Genco Erkal başta olmak üzere, 1100 kişinin tümü sorgulanmalı, kovuşturmaya uğramalı. "KAMU HUKUKU DÂVÂSI" gücüyle ceza almalılardır. Yoksul bir ülkede zar zor yaşadığımızı duyumsatmalıyız...

SONUÇ VE İSTEM: Sıraladığım durumları göz önünde bulundurup, "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR" yanlış sonucunu değiştirmenizi saygılarımla arz ve talep ederim. 29.11.2013

MÜŞTEKİ
HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

***

Ayrıca bakınız:

Bulunmaz, Demirkanlı vekili Burhan Gün dosyasını ağır cezaya yolladı!

Bulunmaz, Seval Deniz Karahaliloğlu'nun dâvâsına, karşı dâvâ açacak...

T.C.
KARŞIYAKA
3. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2012/289
KARAR NO: 2012/1119

Numarasını sunduğum dâvâ dosyasının Yargıtay'da olduğunu gösterir belgeyi, Turgay Demirkaya'ya vermenizi arz ve talep ederim. 29.11.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
T.C. Kimlik No: 50482204038

Bulunmaz, Seval Deniz Karahaliloğlu'nun istediği parayı geç ödeyecek!

T.C.
KARŞIYAKA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

ESAS NO: 2012/597

KARAR NO: 2013/349

T.C. İzmir Sekizinci İcra Müdürlüğü'ne ait 2013/13672 ve 2013/13674 numaralı dosyalara da sunulmak üzere, mahkemenizde görülmüş dâvâ dosyasının Yargıtay'da olduğunu gösterir belgeyi, Turgay Demirkaya'ya vermenizi saygılarımla arz ve talep ederim... 29.11.2013


HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

T.C. Kimlik No: 50482204038

26 Kasım 2013 Salı

Bulunmaz kendisini İHBAR eden Mustafa Demirkanlı'yı şikâyet edecek!

T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

ŞİKÂYET EDEN: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
T.C. KİMLİK NO: 50482204038
ADRES: Ali Baba Türbe Sokak No: 13/8 Çemberlitaş, İstanbul
TELEFON: 0532 642 88 57   / 0212 513 47 32   
FAKS: 0212 513 47 33
E-POSTA: tiyatroyun@gmail.com

ŞİKÂYET EDİLEN: MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI
ADRES: Reha Yurdakul Sok. No: 28/1 Billur Ap. Şişli-İstanbul
Gülbağ Mh. Şahinler Sk. No: 42 D. 10 Mecidiyeköy - İstanbul
TELEFON: 0212 216 75 20   
E-POSTA: tiyatrodergisi@gmail.com

SUÇ: Hakaret, İftira, Suç Uydurma, Tehdit (TCK 106, 125, 267, 271)
SUÇ TARİHİ: 21.05.2013
SUÇ BELGESİ: "İHBAR DİLEKÇESİ" (Soruşturma No: 2013/72962)

AÇIKLAMALAR:

1 - Ben, yukarıda somut bilgilerini verdiğim resmî belgeleri bir rastlantı sonucu "EVRAK SORUŞTURMA" bürosundan alabildiğim ve başka dâvâlarım nedeniyle yaptığım araştırmalar sonucunda gördüm... Çeşitli sanat ve siyaset konularında sürekli yazılar yazan bir kişi olduğum için, hakkımda açılan TCK 125 Madde içeriğindeki (hakaret) önemsediğimi pek söyleyemem. İşbu madde, nesnel değil öznel ve somut değil soyut. Hakaret olgusunu içeren bu madde, kişiden kişiye, savcıdan savcıya ve yargıçtan yargıca ve hattâ Yargıtay üyesinden Yargıtay üyesine değişik algı oluşturabilecek ve TBMM ilgili komisyonunda da üzerinde çalışma yürütülmesi gereken öznel bir maddedir. Oysa ben, iftira, suç uydurma, devletin yargı organlarını da aşağılama suçlarından asla yargılanmadım, yargılanmıyorum ve büyük olasılıkla yargılanmayacağım. Bu türlü yasa maddelerine çok büyük özen gösteriyorum. Halkın deyimiyle "VATAN HAİNLİĞİ" kavramını içeren TCK 301. Madde ile suçlanabilmek beni olağanüstü sarsıp şaşırtıcı derecede üzdü. Bu nedenle, olağan yaşantım altüst olduğu gibi tüm dünyaya yönelik olarak yapabildiğim uluslararası işlerim de son derecede aksayıp, ülke ekonomisi az da olsa zarar gördü! 

2 - TCK 301. Madde nedeniyle soruşturma işlemine tâbi olmak, benim için bağışlanabilir bir durum değil. Ben, birçok sanat alanında sanatsal üretimlerde bulunan biriyim. Başta tiyatro sanatı olmak üzere edebiyat, fotoğraf, öykü, resim ve şiir üzerine de yoğunlaşan bir sanatçı kimliğine sahibim. Kırk yılı aşkındır sanatla uğraşmakla birlikte, "bütün dünyayı" gezebilen bir şahıs olarak "ASILSIZ İHBARCI" Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yaptığı işbu "İHBAR" eyleminden sağaltılamaz ruhsal yaralar aldım. Bu nedenle, kendisine fahiş denilebilecek bir "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açacağım! Ben, bu ülkede doğdum, bu ülkede çalışıyorum, bu ülkede askerlik yaptım, (12 Eylül Faşizmi koşullarında) bu ülkede tutuklanıp işkence gördüm, bu ülkede işler kurup, bu ülkede vergi veriyorum. Yirmi beş yıldır profesyonel tiyatro sahibiyim. Kitaplar yayımlamakla birlikte yayınevi sahibiyim. Gazete, dergiler yayınladım... Resim sergileri, kültür merkezleri açan bir sanatçı olarak, ülkeme karşı son derecede duyarlı bir insanım... Ben, halktan, sosyal devletten, tüyü bitmemiş yetimden yana olduğum için yaptığım tüm sanatsal üretimleri ücretsiz olarak sunuyorum. Oyunculuk, yazarlık işlerimi ücretsiz olarak halkın, sosyal devletin, tüyü bitmemiş yetimin yararına kullanıyorum! 

3 - "ASILSIZ İHBARCI" Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı ise, sanatı sevmeyen, sanatçılara karşı husumet duygusu içinde bulunan ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü "Mustafa Kurt'tan usûlsüz reklâm (PARA)" alan birisi. Kendisinin kurucularından biri olup, daha sonra sahipliğini yaptığı, hemen ardından da derginin sahipliğini eşinin üzerine yaparak, "Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü" sıfatıyla çeşitli şantaj olaylarına da imza atan biri olan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, yayınladığı "Tiyatro... Tiyatro... Dergisi"ni hiçbir zaman için ayın tam birinde yayınlayamamasına, günler, hattâ haftalar ve de bâzen aylar sonra yayınlamasına karşın, sanki ayın birinde yayınlıyormuş gibi davranıp, başta "Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt" olmak üzere, resmî tiyatro kurumlarının yöneticilerini kandırmaktadır... "Ne var bunda?" sorusunun gelebileceği varsayımıyla hareket ederek, bu sorunun yanıtını veriyorum: Resmî tiyatro kurumları, oyunlarının gün ve saatini duyurmak için tiyatro dergilerine reklâm (AVUÇ DOLUSU PARA) veriyorlar. Ancak, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, günler, haftalar, bâzen aylar sonra yayınlanıp, resmî tiyatro kurumlarının programlarını olağanüstü geç yayınlıyor... Böylelikle de, zamanı geçmiş programlarını yayınlayarak, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle yaşayan Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın zarar etmesine neden oluyor... 

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik'in, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Sayın Mustafa Kurt'un ve İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Sayın Şakir Gürzumar'ın ve de İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Sayın Hilmi Zafer Şahin'in, Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Sayın Mehmet Çevik'i vb. tiyatroların yöneticilerinin ifadelerine başvurulmalıdır... Şunu da belirtmekte yarar var: "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, reklâm (PARA) hesaplarında teslimiyetçi davranmayan Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürü Sayın Rahmi Dilligil'e yapmadığını bırakmamış, dergisini tam bir şantaj aracı gibi kullanıp, Dilligil'in "hapishanede çürümesi" için yardım ve yataklık yapmıştır. Bu nedenle İ. Rahmi Dilligil'nin ifadesine başvurulabileceği gibi, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin arşivi tarandığında, Dilligil'in nasıl bir "CADI AVI" öznesi olduğu kendiliğinden de ortaya çıkabilecektir.

4 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, sadece Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürü Sayın İ. Rahmi Dilligil'e değil, onun yanı sıra birçok kişiye de acımasızca ve düşmanca saldırılarda bulunmuştur. Gözünüzde canlanması için sadece birkaç örnek vermekle yetineceğim:

a) Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu
b) Tiyatro Yazarı Sayın Coşkun Büktel 
c) Tiyatro Yazarı Sayın Feridun Çetinkaya
ç) Tiyatro Yazarı Sayın Melih Anık
d) Tiyatro Yazarı Sayın Recep Bilginer
e) Tiyatro Yazarı Sayın Tuncer Cücenoğlu
f) Kültür Eski Bakanı Sayın İstemihan Talay

Örnekleri artırmak olası. Örneklerin tümünün, diğerlerinin belgelerini "KOVUŞTURMA" aşamasında sunacağım... "İHBAR EDEN" Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı, ülkesi için yana yıkıla çalışan benim gibi bir insana "HAKARET" ediyor ve "İFTİRA" atıyor, "SUÇ" uyduruyor ve "TEHDİT" yağdırıyor. Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı kendi özüne, yapısına uygun bir biçimde davranarak "ASILSIZ İHBARCI" oluyor! 

5 - "ASILSIZ İHBARCI" Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı, İstanbul Barosu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Avukat Sayın Burhan Gün ile oluşturduğu "diyalog" sonucunda, kendince, benim hakkımda İstanbul Barosu'na sürekli olarak başvurabiliyor. Hakkımda İstanbul Barosu'na başvurduğunu belirtmesine karşılık, (yaptırımı olduğunu bilmediğim) baro hakkımda herhangi bir karar almamıştır!... İstanbul Barosu'nu bir tehdit aracı gibi kullanan Mustafa Şükrü Demirkanlı, Özel Soruşturma Bürosu'na verdiği dilekçede, hiç çekinmeden şunu da söyleyebilmiştir:

"İstanbul Barosu'na yönelik hakaretleri ilgili baroya iletilmiştir." 

Bu konuda İstanbul Barosu ile yazışıp, benim hakkımda nasıl bir karar aldırdığının da öğrenilmesi gerekir kanısındayım. Benim bildiğim kadarıyla İstanbul Barosu bir tehdit ögesi olarak kullanılmamalıdır. 

6 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, âdeta bir "SUÇ MAKİNESİ" olduğu için, şimdilik kendisi hakkında tam da yedi dâvâ açtım. Mustafa Şükrü Demirkanlı hem "SABIKALI HAKARETÇİ"
hem de şu ânda kendisine karşı açtığım yedi dâvâyla yargılanmaktadır... İstanbul mahkemelerinde yargılanan şikâyetçinin dosyaları şunlardır:

2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663  HAKARET
12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 HAKARET
22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 HAKARET
27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 HAKARET
40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 HAKARET İFTİRA TEHDİT
6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481 TAZMİNAT
23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 TAZMİNAT

Şikâyetçinin eşi Gülhan Avşar'ı da şu mahkemelerde yargılatıyorum:

24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201 İFTİRA
24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 TAZMİNAT

Şikâyetçinin temsilcisi Levent Çağlayan şu mahkemede yargılatıyorum:

8. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/843 HAKARET

Şikâyetçinin arkadaşı Can Törtop'u şu mahkemelerde yargılatıyorum:

2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523 HAKARET
23. Asliye Hukuk Mahkemisi 2013/230 TAZMİNAT

7 - Şikâyetçi Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın benim hakkımda başlattığı dayanaksız soruşturmalardan küçücük bir örnek vermekle yetiniyorum:

Soruşturma No: 2013/72893

8 - Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın başlattığı "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde, benim hakkımda başlattıkları ilk "KAMU DÂVÂSI" dosyasında "BERAAT" aldım. Bu "BERAAT" kararı, nesnel hukuk metni yazma gücü bulunan bir bilim adamının yazdığı "BİLİRKİŞİ RAPORU" metinlerine dayandırıldı:

İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi Dosya No: 2010/8 Esas
İstanbul 9. Asliye Mahkemesi Dosya No: 2010/337 Esas

9 - Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın başlattığı "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYALARI" yüzünden, yaşantımı bile sürdüremez hâle geldim. Uluslararası iş yapıp kendi alanında dünyanın en büyük firması olan bir şirketin kurucu başkanı, sahibi bulunduğum için sürekli olarak ülke dışına çıkmam gerekirken, yaklaşık altı (6) yıldır doğru dürüst işlerimi takip edememiştim... Ülke ekonomisine yaptığım katkılar da sıfır (0) noktasına savrulmaya başlamıştı. Neyse ki, yukarıda sıraladığım on iki (12) madde hâlindeki "mahkeme başvuru tarihleri"ne de bakıldığında görülecektir ki, Demirkanlı ve onun 1100 yoldaşı "frene basmak" zorunda kaldığı için "EKLER" bölümünde de sunulduğu gibi ülke dışına çıkarak, ülkeme yeniden döviz kazandırmaya başlayabildim. Oysa, kendi alanında dünyanın en büyük firmasının sahibi olan önemli bir kişi olarak kendilerini kesinlikle mahkemelere vermiyordum... Beni öylesine bir "boğulma" noktasına sürüklemek istediler ki, ben, "onlar gibi" olmasa bile, "ADLİYELERİ MEŞGÛL ETMEK ZORUNDA" kalıyorum. Bu şahıslar, bana yapabilecek başka bir eylem bırakmadılar. 

SONUÇ VE İSTEM: Şikâyetçi, sadece ve tek başına eylem yapan sade bir vatandaş değil ve eylemleri münferit değil. 1100 kişilik bir "örgüt" kurup, bu "örgüt"ü suç işlemek için ivmelendiren bir konumda olan Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın şikâyetini geri çekiyor bahanesiyle suç ögelerini silmeye çalışması gözden uzak tutulmayarak, soruşturmanın devam etmesi, videoda görüleceği gibi, kendisiyle birlikte hareket edip suç ortaklığı yapan Levent Çağlayan'ın da işbu nedenle İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi'nde "SANIK" bulunduğu hiç unutulmamalıdır. Eğer mevzuat elverirse Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın başlattığı soruşturma nedeniyle yargılanmasını ve/ya böyle dayanaksız soruşturma başlattığı için şikâyetçi olduğumu saygılarımla arz ve talep ederim!... 27.11.2013


MÜŞTEKİ
HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ


EKLER:
1 - 2013/72962 Soruşturma No'lu dosyadan 17 sayfa
2 - PASAPORT FOTOKOPİSİ

23 Kasım 2013 Cumartesi

Gülhan Demirkanlı ve vekili Av. Reyhan Kayışlı Yargıtay'ı beklemiyor...

T.C.
İSTANBUL
35. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/311 Esas
KARAR NO: 2013/558

KONU: Dosya Yargıtay'da bulunduğuna göre, "İSTANBUL 8. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ"nün gönderdiği "İCRA EMRİ" hakkında bilgi istemi

1 - Gülhan Avşar Demirkanlı, hukuk aykırı bir biçimde şikâyetçi oldu.

2 - Savcı, kabahatli davranıp, hukuka, kanuna aykırı iddiayı kabûl etti.

3 - Yargıç, müşteki ve savcıyı destekleyerek karar verip hüküm kurdu.

4 - Kapanmayan dosya Yargıtay'da. Yargıtay'ın kararı BEKLENİYOR!

SONUÇ VE İSTEM: Avukatlara güvenmediğimden hiçbir zaman için avukat tutmuyorum... Hukuku, okuyarak öğrenebiliyorum. Bu durum da, bâzen usûl hataları yapabilme korkusuna neden oluyor. Hakkımda karar verip hüküm oluşturan siz olduğunuza göre, size başvuruyorum. "İCRA EMRİ" yazısı konusunda sizin görüşlerinize gereksiniyorum... Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 25 Kasım 2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

12 Kasım 2013 Salı

Tiyatro yıkanların ülkesinde hiç durmadan yürüyen bir tiyatro yapıcısı...

Dünyaya gözlerini açar açmaz bir ışık demetiyle değil, kör bir karanlıkla karşılaşmıştı. Kör müydü? Tüm sesleri işitiyor, tüm sözleri anlıyordu!... İçinde insan sıcaklığı olan kişiler ses verip konuştuğunda bu insanların içindeki ışığı hemen görebiliyordu. Derinin altında hareket eden iskelet seslerini duyduğunda, güneş bile birden bire kararıveriyordu. Hüzün... 

Her canlı gibi doğmuş, her canlı gibi büyümüş ve her canlı gibi ölecekti. Bunu doğduğu ilk ânda duyumsamıştı. Bunu herkes duyumsar mıydı? Bilmiyordu... Bildiği bir şey varsa, kendisi dünyada olup biten her şeyi ânında duyumsayıp, en emniyetli kasadan bile daha emniyetli beyninin en derin yerine kilitlemeye programlanmıştı. Buna da emindi. Hüzün...

Çalışmak için geldiği bu dünyada gece gündüz çalışıyordu. Çalışmaktan yorulduğunda da bir başka işte çalışmaya can atıyordu. Dur durak nedir bilmeden didinip duruyordu. Kötülerin egemenliğindeki kem dünyanın iyileştirilebilmesi için durmadan çalışmaya yemin etmiş yada böyle bir programla dünyaya fırlatılmıştı... Sürekli çalışıyor, çalışıyordu. Hüzün...

Sekiz yaşındayken bir ayakkabı tamircisinin yanında yamak oldu. Daha işe başladığı ilk zamanlarda özen göstererek ayakkabıların dikilmesinde ustasına yardım etmeye yoğunlaşsa bile, ustasının, özel işlerini angarya biçiminde kendisine dayatması sonucu önce omuz silkmiş ve ardından kapıyı çarparak çekip uzaklara gitmişti!... Buna canı sıkılmıştı. Hüzün...

Bir yandan okulda defter, kalem, kitap ve çanta eskitirken, bir yandan da ikinci işinin arayışına girmişti. Çevresinden aldığı duyumlar sonucu, bir marangozhanede çalışmaya başlayabilmişti. Sıcak tutkal elde etmek için yoğun bir uğraş gerektiren kirli ve zor işi kendisine yüklemişlerdi... Ailesinden hiçbir kimse çalışması gerektiğini söylememesine karşılık, çalışmadan duramadığı, çalışmaya programlandığı için sürekli çalışma düzeninde yaşamayı yeğliyordu... Çalışmamak alçaklıkla birdi. Hüzün...

Birçok işe girip çıktıktan sonra, hem bir kuyumcu atölyesinde çalışıyor, hem seyyar satıcı olarak meyve satıyordu. Sadece birkaç saatlik uykuyla yetinerek özgür zamanında kitap okuyup, hayatı yeniden öğreniyordu... Hayat zordu... Hayatını kolaylaştırmak için hızla bilinçlenirken, şimşek hızıyla tiyatro sanatına musallat oluyordu! Pisler kirletiyordu. Hüzün...

Piyasa kültüründen uzaklaştıkça siyasallaşıyor ve işçi sınıfının hareketi içinde bulunduğu için ilelebet mutlu yaşayacağına hep emin oluyordu... Marks adı, Mars gezegeni kadar uzakta olsa da, bir meteor gibi hayatına girmiş ve bilimsel sosyalizmle tanışmıştı. Kapitalizmin tabu olmadığını, yoksulluğun kader olamayacağına karar verdiğinde bir işçiydi. Hüzün...

İnsandı, işçiydi, yoksuldu ve devrimciydi! Okul yüzü görüp görmediğini neredeyse anımsamıyordu. İnsanı eğip büken okuldan nefret ediyordu. Zorlansa da okuyabilirdi... Okumayı yeğlemedi... Düzene eklemlenmek, düzenin çanağını yalamak istemiyordu... Kapitalizmin okuluna gitmek yerine, hayatın okuluna gitti. Hayat okulunda alın teri, nasır ve bilimsel sosyalizm vardı... Bilim, matematik, sanat, siyaset, şiir okudu. Hüzün...

Askere gitmek zorunluydu! O yaşlardeyken "Savaş Karşıtları Derneği" kurmayı akıl edememişti. Gitti... Yirmi ayı gitti... Geldi. Kavgaya hiç ara vermediği için yeniden başlamak gibi bir lükse sahip değildi. Kötülüğün iktidarda olduğu dar zamanlarda durup dinlenmek yasaktı!... Bu yasağı kendi kendine kendisi koymuştu. Hep çalışıyor, okuyor, sanat, siyaset yapıyordu. En sevdiği renk kızıl bayrağı asla kan kokmuyordu. Hüzün...

Kendini bildi bileli hep tiyatro yapıyordu. Verili tiyatronun pisliğini çok iyi bildiği için, bu tiyatronun ceset hâline gelmişliğini teşhis edebiliyor, yepyeni tedavi yöntemleri geliştiriyordu. Kendisinin, devletin, halkın ve tüyü bitmemiş yetimin çıkarlarının ortaklaşması için, toplumsal gücün bilimsel sosyalizmi öğrenmesini arzu ediyor, bunu salt arzu düzeyinde bırakmayıp, koşullarını sürekli zorluyor, zorluyor, zorluyordu. Hüzün...

Düşlerini süsleyen en büyük varsıllık, kendi adını taşıyabilen bir tiyatro kurmaktı... Kurdu... Kurar kurmaz da, başta resmî faşizm olmak üzere, ülkedeki her renkten faşizmin şimşeklerini hep üzerine çekti... Faşistler ittifak kurup, önüne hep barikat ördüler! Barikatları teker teker aştıkça, tiyatral tarikatla baş başa kaldı... Kudurmuş köpekler gibi pis salyalarını akıtan "bin bir gece masallı masklı alçaklar", önce illegal olanı ve hemen arkasından da legal olanı keskinleştirerek üzerine saldırdılar. Yılmadı... Yılmazdı... Kendi için, devlet için, halk için ve tüyü bitmemiş yetim için yılmaması gerekiyordu. Kendisi için değil ama karşıtları için... Hüzün...

11 Kasım 2013 Pazartesi

Bulunmaz, Demirkanlı ve onun avukatı Reyhan Kayışlı'ya ders veriyor!

T.C.
İSTANBUL
27. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2012/943

KONU: Sanık Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın niyetini özetleme çabası.

1 - Ben, alışkanlığım, doğam, tutumum gereği, beni dâvâ etmeyen kişiyi dâvâ etmemeye özen gösteren biri olmama karşın Sanık Demirkanlı'nın beni defalarca dâvâ etmesi sonucu, mahkemenizde süren dâvânın yanı sıra aşağıdaki mahkemelerde çeşitli dâvâlar başlatmak zorunda kaldım:

a) 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663 HAKARET

b) 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664 HAKARET

c) 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551 HAKARET

ç) 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399 HAKARET/İFTİRA/TEHDİT

d) 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481 MANEVÎ TAZMİNAT

e) 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205 MANEVÎ TAZMİNAT

Şimdilik kaydıyla yukarıdaki dâvâlarla sınırladığım, ancak çok yakında birçok dâvâyı daha ekleyeceğim, Demirkanlı dosyaları incelenmeden yapılacak bir muhakeme, bence, eksik, hatâlı, yarım, yanlış olacaktır. Bu, tamamıyla benim kişisel kanımdır. Bir hukukçu duyarlılığıyla değil, bir dâvâcı duyarlılığıyla dile getirilmiş bu kanının yanılgı içerebileceğini tabiî ki düşünüyorum. Bu nedenle, doğal ki, takdir Sayın Yargıç tarafından belirlenecektir. Ben, sadece ve yalnızca, tarihe not düşme adına öznel isteğimi belirtiyorum. (Bu dâvâ dosyası da içinde olmak üzere, muhakeme edildiğim onlarca ve onlarca dâvâ dosyası, hazırlamakta bulunduğum kitabının içeriğini oluşturacaktır.)

2 - Her ne kadar ayrı kişiler olsalar da, (daha önceki hukuk metinlerinde ayrıntılı olarak anlattığım içerik gözönünde bulundurulduğunda görüleceği üzere) Gülhan Avşar Demirkanlı, İsmail Can Törtop ve Levent Çağlayan hakkında açtığım dâvâ dosyalarının da incelenmesinde hukukî yarar bulunduğu kanısındayım. Sürmekte olan dâvâ dosyaları şunlardır:

a) 2. Sulh Ceza Mahkemesi / HAKARET

b) 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/ - HAKARET

c) 24. Asliye Ceza Mahkemesi / İFTİRA

ç) 23. Asliye Hukuk Mahkemesi / MANEVÎ TAZMİNAT

d) 24. Asliye Hukuk Mahkemesi / MANEVÎ TAZMİNAT

Yine şimdilik kaydıyla sınırlı tuttuğum dâvâlar, "çığ gibi" artıp büyüyecektir. Bunun asal nedeni, benim karşımda birkaç kişi değil, tam tamına 1100 kişinin bulunmasıdır. Benim sanatsal ifade olanağımın ilelebet ilga ve imhâ edilmesi için başlatılan "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" metnine imzâ atan 1100 kişinin tümünden dâvâcı olacağım. Kendisi için, devlet için, halk için ve tüyü bitmemiş yetim için mücadele veren, bu uğurda insanî ve içtimaî tüm haklarını bile erteleyebilecek kadar olgun bir hayat tarzı sürdüren bir sanatçının kendisi zararına, devlet zararına, halk zararına ve tüyü bitmemiş yetim zararına uygun bir hayat tarzı sürdürmesini isteyen 1100 kişinin, benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin zararına dedikodu, dezenformasyon, hakaret, iftira ve intikam kavramlarıyla hareket etmeleri, ceza bağlamında, hukuk kapsamında da tartışılıp, 1100 kişinin ülke sanatına verdikleri büyük ve kötücül zarar da cezalandırılmalıdır. Bütün bunlarla birlikte düşünüldüğünde, sizin vereceğiniz olumlu hukukî karar, sadece benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin rahatlamasına değil, aynı zamanda, benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin önünde barikat kurup, âdeta sanatsal bir tarikat oluşturan 1100 kişinin, bu tür suçlara meyletmesini de ilelebet engelleyici bir kıvılcım olarak tarihe not düşecektir.

3 - Benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin gördüğü zararların algılanıp, tarihe not düşülmesi sonucu, sadece tiyatro sanatı değil, bütün sanatlar, hattâ bütün toplumsal etkinlikler, ilk kez güneşi hisseden bir canlı gibi hukuka minnettar kalacaktır. Bunun size nasip olmasını arzu ediyorum. Yinelemekte yarar var: Bunlar, benim öznel sanatçı dileğimdir. Nesnel hukuk kurallarıyla düşünüp, somut verilerden yararlanarak, genel hukuk çerçevesini çizecek olan tabiî ki Sayın Mahkeme Yargıcı'dır. Ben düşündüklerimi yazarken, Sayın Yargıç düşündüklerini hüküm hâline getirecektir. Takdir mahkemenindir.

Yukarıdaki bağlamla yaklaşıldığında, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yayınladığı Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'tan, İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den, Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Çevik'ten aldıkları reklâm (PARA) mercek altına yatırılmalıdır. Bu nedenle, (hiçbir zaman için zamanında yayınlanmadığı için Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın zarar etmesine neden olan) Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne reklâm (PARA) veren Mustafa Kurt, Hilmi Zafer Şahin ve Mehmet Çevik'in dinlenilmesi, onların bu konudaki görüşleri alınması gerekir. Benim bundaki amacım, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın bana verdiği zarar nedenyle yargılanmasından önce/öte, devlete, halka, tüyü bitmemiş yetime verdiği zarar nedeniyle, sanatsal, tarihsel ve toplumsal olarak yargılanması isteğidir.

4 - Yukarıda iki (2) kez yinelemek zorunda kaldığım "ASILSIZ İHBARCI" kavramını açıklamakta yarar var. Ben, bir sanançı olduğum için, sürekli olarak sanatsal yapıtlar üreten biriyim. Başta edebiyat, resim, tiyatro sanatıyla uğraşmanın yanı sıra, üç tane basılı kitabı olan bir şair olduğum için, arının bal yapması, ineğin süt vermesi doğallığında, binlerce şiir yazmış bir kişi olarak, "ey savcı" adlı bir şiir yazıp yayınladım. Bu şiirimi yayınlar yayınlamaz, birçok kişi bu şiirle ilgili olarak bana olumlu görüşlerini belirtirken, ne yazık ki, sanat karşıtı Demirkanlı, bu şiiri okur okumaz, yemeyip içmeyip, beni, "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamına dâvâ etti. (Bakınız: ) Tabiî ki, şiir sanatından anlayan Sayın Savcı, "ey savcı" şiirinin bir sanat yapıtı olduğunu tescil ederek, Mustafa Şükrü Demirkanlı hakkında "ASILSIZ İHBARCI" sıfatını kullanmamıza dayanak oluşturdu. Bu konunun üzerinde özellikle durulup, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "DEVLET TİYATROLARI ESKİ GENEL MÜDÜRÜ SAYIN İ. RAHMİ DİLLİGİL" hakkında yaptığı karalayıcı yayınların da incelenmesi ve (bence) Sayın İ. Rahmi Dilligil'in (mutlaka) dinlenilmesi gerekir. Yinelemenin oluşturacağı tekdüzeliği göze olarak diyorum ki, bunlar, tamamıyla benim kişisel, öznel görüşlerimdir. Hukukî değerlerdirmeyi yapıp yapmama hakkı tabiî ki Sayın Yargıç'ın inisiyatifindedir. Not düşüyorum...

5 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu'na yaptığı da incelenip, Sayın Karaosmanoğlu'nun görüşlerine başvurulmalıdır...

6 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, TİYATRO YAZARI SAYIN MELİH ANIK'I HİTLER İLE BİRLİKTE AYNI KAREYE "FOTOKOLAJ"LA YERLEŞTİRDİĞİ ve altında, Anık'a beslediği düşmanlığı "dışa vurduğu yazı" hukuk masasına yatırılmalıdır.

7 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Theope adlı oyunu yazdığı için "göklere çıkarılması gereken" yazar Coşkun Büktel'i bataklığa mahkûm etme eylemleri de kılı kırka yararak irdelenmelidir... (www.coskunbuktel.com/bukteldemirkanlifacebooktartismasi.htm)

8 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, yazar Sayın Feridun Çetinkaya'ya yönelik karalayıcı yazıları değerlendirilmeye tâbi tutulmalıdır. "SUÇUN ŞAHSÎLİĞİ" ilkesini bilmeme karşın, bunları yazmamın nedeni tarihe not düşmektir... Bunca derin ve geniş konuyla Yargıç'ın gözlerini yormaya hakkım olup olmadığını sürekli bir biçimde sorgulamama karşın, "bizden sonraki kuşaklar"ın Türkiye tiyatrosunun nabzını ölçme hakkına olan saygım nedeniyle bunları da belirtiyorum...

9 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, tarihsel ve toplumsal "suçları", saymakla bitmeyecek kadar yoğun bir içeriktedir. Saygın Yargıç'ı daha fazla yorma hakkını kendime tanımayı asla uygun bulmadığım için, şimdilik kaydıyla, sözü burada "kesmek" zorundayım.

10 - Her şeye karşın, dâvâ dosyası sizin inisiyatifinizde bulunduğu için, hukukî sözü siz söyleceksiniz. Ben, yazınsal irdeleme yapmak hakkımı kullandım. Sayın Mahkeme ve Yargıtay vb. beni "bağışlarsa" sevinirim.

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

6 Kasım 2013 Çarşamba

T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

ŞİKÂYET EDEN: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
T.C. KİMLİK NO: 50482204038
ADRES: Ali Baba Türbe Sokak No: 13/8 Çemberlitaş, İstanbul
TELEFON: 0532 / 642 88 57 - 0212 / 513 47 32    
FAKS: 0212 / 513 47 33
E-POSTA: tiyatroyun@gmail.com

ŞİKÂYET EDİLEN: ÖMER FARUK KURHAN
ADRES: Sevinç Sk. 9/7 Florya Bakırköy/İSTANBUL
E-POSTA: tfkurhan@gmail.com

SUÇ: İFTİRA (TCK 267), 
SUÇ TARİHİ: 02.10.2009, öncesi ve sonrası

AÇIKLAMALAR:

"Provokasyon: Birini, bir topluluğu suç sayılacak bir eyleme, harekete itmek için tahrik etme; kışkırtı, tahrik." Kaynak: Vikisözlük (http://tr.wiktionary.org/wiki/provokasyon)

1 - Şüpheli Ömer Faruk Kurhan, bana "İFTİRA" atma kastıyla şunu söyleyebilmiştir:

"HİLMİ BULUNMAZ TARAFINDAN YAYINLANMASI, HİÇ KUŞKUSUZ PROVOKASYON AMAÇLI OLDUĞUNU GÖSTERİR. İSTANBUL BULUNMASI'NA HAZIRLANIRKEN HİLMİ BULUNMAZ BU TİP JESTLERİ HEP YAPTI."

Şüpheli Ömer Faruk Kurhan, bununla da yetinmeyerek, küçücük bir makalede, benim hakkımda, çok ciddî "İFTİRA" eylemlerinde bulunmuştur. Örnekse şöyle:

"...SAHİBİ OLDUĞU TİYATRO OYUN DERGİSİNİN SON SAYISINI TOPTAN SANSÜRLEYİP DAĞITIMINI ENGELLEYEN HİLMİ BULUNMAZ..."

"...TOPLUCA İÇİNE DÜŞTÜKLERİ ÇUKUR..."

"...BAYAĞILIKLA TARTIŞILMAZ, ANCAK TEŞHİR EDİLİR..."

Ve küçücük yazıda, neredeyse onlarca "İFTİRA SUÇU" ögesi var.




2 - Şüpheli Ömer Faruk Kurhan, 1100 kişilik bir arkadaş grubuyla birlikte, bana karşı çok iğrenç bir "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlatarak, bu "KAMPANYA" başlangıcında, sürecinde, sonrasında, sürekli olarak bana "İFTİRA" atarak, bana karşı "İFTİRA SUÇU" işlemiş ve bu suçu işlemeyi sürdürmektedir. Ben, kendisine karşı hiçbir suç işlemediğim hâlde, hem kendisi, hem de 1100 kişilik yakın arkadaş grubu, sürekli olarak benim hakkımda savcılıklara suç duyurusunda bulunarak, beni yargılatmış ve böylelikle de, benim rahatça yaşama ve seyahat etme olanaklarımı ilga ve imhâ etmiştir... Ben, hem bir sanatçı ve hem de uluslararası ticaret yapan önemli bir iş adamı olduğum ve başta birçok uluslararası kuyumculuk fuarları olmak üzere, neredeyse ömrümün çoğunu yurt dışında geçirmek zorunda bulunduğum için, Ömer Faruk Kurhan ve 1100 kişilik yakın arkadaş grubunun, neredeyse "SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇU" işlemek ister gibi beni sürekli bir biçimde İstanbul Adalet Sarayı'na "TUTSAK" etmesi, benim açımdan kesinlikle bağışlanabilecek bir durum değildir. 

3 - Bizim düşünebilme, konuşabilme, davranabilme, seyahat edebilme, ticaret yapabilme, uluslararası ilişkilerimizi geliştirebilme ve sanatsal üretimde bulunabilme özgürlüğümüzü ilga ve imha eden Ömer Faruk Kurhan ve 1100 kişilik arkadaş grubu, mümkünse tam 1100'ü birden, mevzuat elvermezse, Ömer Faruk Kurhan tek başına "İFTİRA SUÇU" kapsamındaki net içerik nedeniyle mutlaka cezalandırılmalıdır. Aşağıda somut delillerini sunduğum nedenlerle, Ömer Faruk Kurhan, Türk Ceza Yasası'nın 267. Maddesi'ndeki net dayanaklar sonucu, "İFTİRA SUÇU" nedeniyle soruşturmaya, kovuşturmaya uğrayıp, 267. Madde gereği, hakkında "KAMU DAVASI" açılarak, cezalandırılmalıdır. Bu nedenlerle, Ömer Faruk Kurhan'dan "DAVACI VE ŞİKÂYETÇİ" olmakla birlikte, asla ve kesinlikle "UZLAŞMAK" istemiyorum...

HUKUKSAL NEDEN: İFTİRA SUÇU (Türk Ceza Kanunu 267)

TANIKLAR:

Coşkun Büktel
Ali Baba Türbe Sk. Onur Han 5/8-9 Çemberlitaş - Fatih / İstanbul
Tel: 0212 513 47 32-33

Mehmet Cemalettin Bulunmaz
Alibaba Türbe Sk. Onur Han 5/8-9 Çemberlitaş Fatih / İstanbul
Tel: 0212 513 47 32-33

DELİL:

"ŞİŞLİ'DE BİR KIRAATHANE'DE..." başlıklı yazı...

SONUÇ VE İSTEM:

Yukarıda sunduğum nedenlerle, şikâyet edilen ve kendisinden şikâyetçi olduğum ve kesinlikle uzlaşmak istemediğim şüpheli ÖMER FARUK KURHAN hakkında gerekli soruşturmanın yapılmasını ve Türk Ceza Kanunu'nun 267. Maddesi'nden ("İFTİRA SUÇU") cezalandırılması için "KAMU DAVASI" açılmasına karar verilmesini arz, talep ederim. 06.11.2013


ŞİKÂYETÇİ HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

5 Kasım 2013 Salı

İçinde tiyatro mücevheri barındıran yoksul bir gencin gerçek gibi rüyası

Hilmi Bulunmaz
5 Kasım 2013

Karadeniz'in şirin ve sevimli kentinin küçük bir köyünde doğdu. Sadece Karadeniz'i değil, tüm ülkeyi kara bulutlara teslim eden askerî darbenin ardından doğan apolitik gençlerden biriydi!... Annesi askerî darbeyi asla anlatmıyor, babası bu konuda hep susuyordu. Kitap?... Okumuyordu...

Evin tek eğlencesi televizyon dizileriydi. O da, tüm ailesiyle birlikte dizi tutkunu olmuştu. Öyle ki TV dizilerinin tümünün adını ezbere bilmekle kalmayarak her oyuncunun geçmişini bile ezbere biliyordu. Karadenizli genç, köyden kasabaya, kente, İstanbul'a kaçma düşü görmeye başladı!

Televizyonun birinde bir "yetenek yarışması" izlerken, Karadenizli bir opera sanatçının çorbacılık yaptığını öğrenmişti. Çorbacılık yapmasına karşın, opera sanatçılığı inadını bırakmayan Karadenizli, yoksul gence, tiyatro oyuncusu olma ivmesi kazandırmıştı... Ama o çorbacı olamazdı!

"Peki neden tiyatro? Neden peki tiyatro? Tiyatro neden peki? Neden?!"

Soru sormayı akıl edememesine karşın, televizyon içinde akvaryumdaki balıkların gezindiği gibi gezinen oyunculara öykündüğünü duyumsadı! Tiyatro sanatçısı olduktan sonra, televizyon yıldızı olabileceğini sezdi!...

"Hangi nedenle olursa olsun tiyatro! Neden ne olursa olsun tiyatrooo!"

Köyünden kasabaya gidip gelerek, ancak ortaokulu bitirebilmiş, liseye gitme düşünü bile görememişti. Tüm aile, tüm zamanlarında televizyon dizilerinin karşısında bozuk para gibi harcanırken, genç, oyunculuktan başka düş görmüyordu. Yalnız uyurken değil ayakta da düş görüyordu. 

"Mutlaka tiyatro! Tiyatro mutlaka" Ortayit akaltum! Abcçdefgğğğ!!!..."


Düşündü. Köylerde tiyatro yapıldığı haberleri gelmişti kulağına... Hangi köylerde? Ege - Akdeniz köylerinde! Karadeniz'in tüm köylerini geçirdi aklından. Okuldaki en iyi dersi coğrafyaydı! Hiçbir köyde tiyatro yoktu!! Kasaba?! Birkaç kasabada acemice yapılan tiyatro çalışmaları olduğunu duymuştu. Ancak, o kasabaların adlarını kesinlikle anımsayamıyordu...

"Kesinlikle tiyatro! Anam avradım olsun tiyatro! Pustum ki tiyatrooo!"

Haritayı eline alıp, Kırklareli'nden başlayarak Artvin'e dek Karadeniz'e kıyısı olan kentleri tek tek inceledi... Kafasındaki (televizyon dizilerinin emrettiği) tiyatroya uygun bir kent, bir ilçe, bir kasaba bulamadı... Gözü sürekli olarak İstanbul'a takılıp kaldı. İstanbul'u kalem darbesiyle deldi!

"Namussuzluk yapma pahasına tiyatro! Tiyatro yapma namussuzluk!"

İstanbul'da uzun yıllardır tiyatroyla uğraşan, dürüst bir tiyatro sahibiyle iletişim kurdu... Dürüst tiyatro sahibi, bütün emekçi ve yoksul tiyatrocu adaylarına davrandığı gibi davranarak, yol ve yolluk paralarını gönderip, hem de arkadaşıyla birlikte İstanbul'a gelmesini sağladı... Konuştular...

Tiyatro sahibi, bu gencin bâzı özelliklerini asla beğenmemişti! Tiyatrocu ("aslında televizyon dizicisi") olmak için, namusunu bile satabilecek bir potansiyel taşıyan yoksul gençten iğreniyordu. Böyle bir duyguya sahip olduğu için, yoksul genci değil, kendini suçluyordu. Sevmek istiyordu...

"Şerefsizlik yapma pahasına tiyatro! Tiyatro yapma şerefsizlik pahası!"

Karadenizli yoksul gencin tiyatro için her yola başvurma deneyimsizliği karşısında, bu gence "potansiyel şerefsiz" muamelesi yapmak yerine bu genci sahiplenen tiyatro sahibi, bu gençle birlikte İstanbul'a gelen diğer gence, günlerce bakmış ve çocuklarına gösterdiği ilgiden daha fazla ilgi göstermişti!... Kendi çocukları ciddî bir entelektüel süreçten geçtiği için, kendini, sosyal devleti, emekçi halkı, tüyü bitmemiş yetimi... savunacak durumdaydı! Karadenizli yoksul genç, her türlü ahlâksızlığı, hilebâzlığı, haysiyetsizliği, namussuzluğu, onursuzluğu ve şerefsizliği yapabilirdi... 

"Onursuzluk yapma pahasına tiyatro! Tiyatro yapma onursuzluk pah!"


İstediği "her şeyi" yapmasına karşın yol ve yolluk parasını aldığı, evinde kaldığı, tiyatrosunu kullandığı, evinin en mahrem yerlerine kadar girip, mahrem yerlerini kirletmek istediği adama ihanet eden bunalımlı genç Karadeniz'deki köyüne döner dönmez, (televizyon dizisi oyuncusu bile olamayacağını anladığı için) ahlâksız, haysiyetsiz, namussuz, onursuz, şerefsiz söylemini güçlendirmeye başladı! Kendisini sahiplenen dürüst tiyatro sahibini karalamak için, küçük beynini harekete geçirip, işbirliği içerisindeki şerefsiz tiyatro mafyasıyla birlikte pislik imalatına başladı... 

"Tiyatro mafyasına katılma pahasına tiyatro! Tiyatro yapma pahası!!"

Gençti, köylüydü, yoksuldu, zavallıydı... Gençler için, köylü için, yoksul için, zavallı için sanat yapmak istemiyordu!... "Televizyon yıldızı" olmak istiyordu. Gözlerini kapadı... "Televizyon yıldızı" olan fahişe, puşt ruhlu insanları düşündü... Uyuklamak üzereyken, ağır ağır kalkıp, her zaman gülen gül renkli yüzüne bakmak için matlaşmış aynaya yöneldi. Baktı... Kendini tanıyamadı. Bu kendisi değildi! Değiştiğini bile anlayamayacak kadar kendisi değildi. Tanıyamadı ve avazı çıktığı kadar bağırmak istedi:

"Vay orospu çocuğu vay! Tiyatro yapma pahasına orospu çocuğu vay!"

1 Kasım 2013 Cuma

Bulunmaz, Asılsız İhbarcı Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı mahkûm ediyor!

T.C.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
UZLAŞTIRMA BÜROSU'NA

SORUŞTURMA NO: 2013/72893

KONU: Nisan 2009 tarihinde bize "LİNÇ GİRİŞİMCİSİ" diyebilen, (Kaynak: www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm linkinde bulunan "KINIYORUZ" aldatıcı başlıklı "İFTİRA" metninin 4. paragrafındaki son tümcenin sondan başa doğru okunduğunda 4. ve 5. sözcükleridir!) "LİNÇ GİRİŞİMCİSİ" sözünü içeren metni tiyatro dergileri de içinde olmak üzere birçok yayında yıllarca yayınlatan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, sunduğu belgelerde kendisine "LİNÇÇİ" demememe, (Türk Ceza Kanunu 125. Madde ve TCK 73. Madde: "(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse ALTI AY içinde şikâyette bulunmadığı takdirde SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA YAPILAMAZ." denilmesine karşın) "HAKARET" suçu nedeniyle dâvâ açtırabilmeyi istemektedir. Oysa, yasal olarak dâvâ açılabilmesi olanaksızdır. Yasaya aykırı dâvâ açılamayacağına göre, bu soruşturmanın kovuşturma aşamasına sıçramaması gerekir. Çünkü, zamanaşımına uğramış ("23 NİSAN 2012 TARİHLİ" -ZAMANAŞIMININ ÜZERİNDEN DE BİR YILDAN FAZLA BİR ZAMAN GEÇMİŞ) edebî metinde kendisini hedef aldığımı anlamsız ve gereksiz bir dille iddia etmektedir: 

"...LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Yayın Yönetmeni... diyerek isim olarak belirtmektedir."

"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, harfleri, heceleri, sözcükleri, tümceleri, paragrafları, metni "KOPYALA – YAPIŞTIR – KARIŞTIR" mantığıyla deforme ediyor... Mustafa Şükrü Demirkanlı, böylece "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamına yaptığı "ASILSIZ İHBAR" (Kaynak: http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/07/aslsz-ihbarc-lincci-demirkanl-bulunmaz.html) sonucunda reddedilmiş olması nedeniyle olsa gerek, âdeta ruhsal dengesini yitirip, sürekli olarak "ADLİYEYİ GEREKSİZ YERE MEŞGÛL ETME SUÇU İŞLEME" girişiminde bulunuyor. Bu nedenle de, Savcı Halil Sezgin’i aydınlatmak istiyorum...

AÇIKLAMALAR:

1 - "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisine asla 
"HAKARET" edilmediğine öyle emin ki; 5651 SAYILI YASA'NIN 9. MADDESİ içeriğindeki yaptırımı kesinlikle anımsamak istemiyor... 

("5651 sayılı kanunun 9. maddesinde, İnternet ortamında yapılan yayındaki içerik dolayısıyla hakları ihlâl edilen kişilere içeriğin yayından çıkarılmasını talep etme hakkı düzenlenmiştir. Burada hakkı ihlâl edilen kimse, içeriğin çıkarılmasını talep ederken hazırladığı cevap metninin söz konusu İnternet sitesinde yayınlanmasını isteyebilir. Başka bir ifadeyle, 9. Madde hakları ihlâl edilen kişilere, bu ihlâlleri giderebilme olanağı sağlamıştır. Benzer düzenleme, 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 14. Maddesi'nde ‘düzeltme ve cevap’ başlığı altında yer almaktadır."

Avukat Burhan Gün, Avukat Reyhan Kayışlı ve Avukat Volkan Eker'le işbirliği içinde olan Mustafa Şükrü Demirkanlı, yasa yoluna başvurup hakkını aramak yerine, önce "KAMU DÂVÂSI" açtırmayı, ardından "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açmayı yeğleyebiliyor!... Bakınız:

a) "KAMU DÂVÂSI" (35. Sulh Ceza Mahkemesi, D. No: 2011/3131)

b) "TAZMİNAT DÂVÂSI" (10. Asliye Huk. Mah. D. No: 2012/650)

Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın birincil ereği, yasal haklarını elde etmek değil, benim, uluslararası işler yapan bir şirket sahibi olmam nedeniyle, benden para sızdırmaktır... Onun ikincil ereği de, hiçbir zaman için asla zamanında, yayınlanması gereken tarihte ve her ayın birinde çıkmayan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne usûle aykırı bir biçimde reklâm (PARA) almasına yönelik olarak getirdiğim eleştirilere eleştiriyle yanıt vermek yerine, beni mahkemeler kanalıyla yıpratabilmektir. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'tan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den ve de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Sayın Mehmet Çevik'ten sürekli olarak reklâm (PARA) alabilen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kullandığım Anayasal ve yasal düzeydeki eleştiri hakkımı, yasalara aykırı biçimde engellemek istiyor. Anayasa'ya, hukuka, mevzuata ve yasalara aykırı biçimde düzenlediği ve benim, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" tanımlamasıyla dile getirdiğim eylemin incelikli biçimde, kılı kırka yararak inceleneceği eyleminden çok korkan Mustafa Şükrü Demirkanlı enerjimin dağılması için, benim hakkımda ikide bir savcılıklara suç duyurusunda buluyor ve sürekli "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamına verdiği ve beni TCK'nun 301. Maddesi'nden yargılatıp, hapse attırmak istediği "ASILSIZ İHBAR" düşmanlığına, husumetine, saldırısına kadar savrulabiliyor. Bu ülkede savcılar ve yargıçlar var; yanlış hesap Bağdat'tan değil, savcıdan döndü!

Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin "RESMÎ AVUKATI" Reyhan Kayışlı'ya danışıp, 5651 SAYILI YASA'dan yararlanarak, SULH CEZA MAHKEMESİ tarafından verilen "DEĞİŞİK İŞ" başlıklı "İÇERİĞİN YAYINDAN KALDIRILMASI" kararıyla amacına ulaşmak yerine, yasaları kendi kişisel menfaatleri için kullanma yoluna sapmayı daha uygun görebilen Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın amacı da "üzüm yemek değil, bağcı dövmek" olarak tiyatro kamuoyunun belleğine yerleşiyor. Demirkanlı 
"ADLİYEYİ GEREKSİZ YERE MEŞGÛL EDEREK", bu kurumu bir "TEHDİT" ögesi gibi kullanıyor... Demirkanlı, bununla yetinmeyip, bana karşı kazandığı karmaşık dâvâlar sonucu, benim bir şirket sahibi olduğumu iyi bildiği için, sürekli olarak bana "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açıyor yada avukat olarak tuttuğu Reyhan Kayışlı'nın, bana "MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açmasını teşvik etmeyi yeğliyor!...

2 - Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisi dâvâlar açmakla asla yetinmeyip yakınlarını ve en önemlisi, hukuktan zerre kadar olsun ve kesinlikle hiç anlamayan eşi Sayın Gülhan Avşar Demirkanlı'yı da mevzuata aykırı bir biçimde "KAMU DÂVÂSI" açmaya azmettiriyor!... Sayın Savcı İsmail Onaran'ın 'hatâlı iddianame' hazırlamasından yararlanan Gülhan Avşar Demirkanlı-Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yasalara aykırı olarak eylem yaparak, hareket edebilme amacı, Sayın Yargıç Cavit Marancı'nın üstün hukuk bilgisi sayesinde, benim lehime sonuçlanabildi... (Bakınız: "T.C. İSTANBUL 1. SULH CEZA MAHKEMESİ / DOSYA NO: 2010/8930")

3 - Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yakın arkadaşı, dergisinin has yazarı, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" örgütlenmesindeki güçlü 
"DÂVÂ YOLDAŞI" Ömer F. Kurhan da, Demirkanlı'nın teşvik etmesi sonucunda İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde Dosya No: 2010/8 ile hakkımda "KAMU DÂVÂSI" açtırdı. Ben yapılan muhakeme sonucu 
"BERAAT" ettim. Buna çok içerleyen Mustafa Şükrü Demirkanlı, hem gazetecilik(?!) olanağını ve hem de çevresel olanaklarını son damlasına kadar kullanıp, bana yönelik "ZİNCİRLEME KAMU VE MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI" açtırmayı da başardı. UYAP'taki "HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ MUHAKEMELERİ" süreci incelendiğinde de ne demek istediğim somut verilerle karşınıza çıkacaktır... Bakmalısınız!

Yinelemekte sakınca görmüyorum: Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın asal sorunu yasal değil, siyasaldır! Siyasetçilere yaranarak kurucusu olduğu Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sayesinde usûlsuz reklâm (PARA) almaktır. Zamanında yayınlanmadığı için, resmî tiyatro kurumlarından alabildiği reklâm (PARA) karşılığını veremediği, yani oyun programlarını günler, hattâ haftalar, bâzen de aylar sonra ancak yayınladığından resmî tiyatro kurumlarının zarar etmesine neden olduğu ve böylece, benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediği nettir. Böyle düşünürsek, Demirkanlı'nın siyaset esnafıyla "SAMİMÎ" olması "ANLAŞILIR" ve "DOĞAL" bir durumdur. İktidara gelen her renkten partinin Kültür ve Turizm Bakanları ile "İYİ İLİŞKİLER" oluşturan Mustafa Demirkanlı bu bakanlığa bağlı olarak çalışan Devlet Tiyatroları Genel Müdürleri ile 
"İYİ İLİŞKİLER" de oluşturabiliyor. Demirkanlı, "İYİ İLİŞKİLER" oluşturamadığı bakan, belediye başkanı ve genel müdürle mahkemelik olma ve/ya onların mahkemelerde "SÜRÜNMELERİ" için pek gayret ediyor. Demirkanlı, "her türlü olanağı" kullanırken yasaları gözetmiyor. Ne demek istediğimi anlayabilmek için, lütfen aşağıdaki linkin ucunda okunmayı bekleyen haberi okuyunuz (Küçük bir tadımlık sunuyorum):

"'…Bunlar mahkumiyetle sonuçlanmış davalardır. Zamanın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü'nün -İ Rahmi Dilligil- belgeleriye ortada duran intihal iddiasını ortaya çıkarttık, Devlet Tiyatroları sanatçısı Serhat Nalbantoğlu da suç duyurusunda bulundu, savcılık ciddiye aldı, dava açmak için zamanın Kültür Bakanı İstemihan Talay'dan yargılama izni istedi -yasa gereği prosedür böyledir- ama Sayın Bakan o izni vermedi, bunun üzerine yazdığım bir yazıdaki -H……. ayyuka çıkmış Genel Müdür'ünü savunan Bakan- cümlemden dolayı bir değil, iki mahkumiyetim var: Biri 3 AY HAPİS CEZASI -tecil edildi ama ceza cezadır- diğeri ise 7.000 LİRA TAZMİNAT ÖDEMEYE MAHKÛM OLDUM…

(Coşkun Büktel: "Mustafa Demirkanlı, Küfür (Hakaret) Yüzünden Mahkemece Tazminata Mahkum Edilmiş, ‘Tescilli Ve Sicilli’ Bir Küfürbazdır!")


LİNK: www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=946
Bunlar sizin sözleriniz; her şeyi kendi ağzınızla ve kendi sitenizde açıklıyorsunuz. 

Her zamanki gibi, verdiğim linkteki açıklamaların “bir şekilde” yok edilmesi ihtimaline karşı, Hilmi Bulunmaz’ın sitesinde de yer alan aynı açıklamalarınız için Bulunmaz’ın sitesinden de link veriyorum. 

Ne olur ne olmaz!..

LİNK: http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2009/05/coskun-buktel-mustafa-demirkanl-kufur.html"


(Kaynak: Yeni Tiyatro Dergisi /
www.yenitiyatrodergisi.com/haberler/mustafa-demirkanliya-belgeli-yanitlar)

4 - Yalnızca küçücük bir tadımlık sunmakla yetinerek, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yasalarla yaptığı danstan ilginç bir demet link sunalım:

www.yenitiyatrodergisi.com/haberler/basina-ve-tiyatro-kamuoyuna-duyuru-ve-bir-tekzip

http://tiyatroyun.blogspot.com/2007/04/demirkanli-kiilerle-uraiyor.html

www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=514

www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=1387

www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=1382

http://arsiv.zaman.com.tr//1999/02/19/kultur/all.html

http://arsiv.zaman.com.tr/1999/12/23/kultur/3.html

www.tiyatro.net/haber/138/devlet_tiyatrolarinda_neler_oluyor.html

http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2009/05/coskun-buktel-mustafa-demirkanl-kufur.html

www.milliyet.com.tr/2001/01/24/sanat/asan.html

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/10/10/248748.asp

www.ortakhaber.com/v2//haberler/templates/haber.asp?articleid=1049&zoneid=9&y=29

http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/10/bulunmaz-7-davadan-yarglattg-demirkanl_2884.html

http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/08/bulunmaz-mustafa-demirkanlya-100000_2316.html

http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/06/neydi-mustafa-demirkanlnn-istedigi.html

www.facebook.com/note.php?note_id=10150267636835711

http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2009/05/yalan-makinesi-mustafa-demirkanlnn_6833.html

www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=2903

www.yenitiyatrodergisi.com/haberler/mustafa-demirkanliya-belgeli-yanitlar

www.milliyet.com.tr/2001/06/28/yazar/asik.html

www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=515

www.izafet.net/threads/temiz-yayincilik-nedim-saban.453098

www.hisse.net/forum/archive/index.php/t-7713.html

www.evrensel.net/v1/05/09/13/kultur.html

www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=haberyazdir&articleid=755498

http://94.75.229.225/actuel_index.php?news_code=1124749231&year=2005&month=08&day=23

www.tiyatro.net/haber/828/tiyatro_tiyatro_dergisi_kapaniyor.html

www.tiyatronline.com/haberler/sahne-insanlari/1582/t-yilmaz-ogut.html

5 - Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "ASILSIZ İHBARCI" olduğunu da kanıtlayan "İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" makamının resmî belgesini sunuyorum:


T.C.
İSTANBUL
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU

Soruşturma No: 2013/72962
Karar No: 2013/30165


KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

DÂVÂCI: KAMU HUKUKU
MÜŞTEKİ: MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI
ŞÜPHELİ: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

SUÇ: DEVLETİN YARGI ORGANLARINI ALENEN AŞAĞILAMA - HAKARET

SUÇ TARİHİ: 21/05/2013 - İSTANBUL


SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ

Müşteki, Cumhuriyet Savcılığı'nca tespit edilen ifadesinde, "Tiyatro... Tiyatro... Dergisi" isimli dergide yayın yönetmeni olduğunu, hakkında İHBARda bulunduğu Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın ise tiyatroyla ilgili ve meraklı olan bir kişi olduğunu, tiyatroya olan ilgisi nedeniyle elektronik posta yoluyla kendisine ait www.tiyatroyun.blogspot.com isimli İnternet sitesinde sürekli tiyatro insanlarına karşı yazılar kaleme alarak ve video görüntüleri yayınlayarak tiyatro insanlarına karşı sürekli HAKARET içerikli beyanlarda bulunduğunu, bundan dolayı kendisine HAKARET edilen kişilerin şikâyetlerine istinaden hakkında Cumhuriyet Savcılıkları'nca soruşturmalar yapılıp, KAMU DÂVÂları 
açıldığını, CEZA MAHKEMELERİnde yargılandığını, hakkında HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA DAİR KARARlar verildiğini, kendisine yönelik HAKARETlerinden dolayı da, hakkında şikâyetlerde bulunduğunu, şahsen kendisinin ve sair tiyatro insanlarının hakkındaki şikâyetler nedeniyle hakkında SORUŞTURMAlar yapılan ve aleyhine KAMU DÂVÂları açılan Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın bu dâvâlar nedeniyle "EY SAVCI" başlıklı bir şiir kaleme aldığını ve www.tiyatroyun.blogspot.com isimli sitesinde bu şiiri yayınladığını, yayınladığı bu şiirinde YARGI TEŞKİLÂTINI HEDEF ALARAK ithamlarda bulunduğunu, şahsıma ve sair tiyatro insanlarının şahsına yönelik İFTİRA ve HAKARETlerden dolayı ayrıca ŞİKÂYETlerde bulundukları, ancak şüpheli tarafından kaleme alının şiir ile YARGI TEŞKİLÂTI HEDEF ALINDIĞINDAN dolayı hakkında CUMHURİYET SAVCILIĞI'NA İHBARda bulunduğunu, şahsi bir şikayetlerinin olmadığını beyan etmiştir.

İHBARA KONU OLAN ŞİİRİN www.tiyatroyun.blogspot.com sitesinde yayınlandığını ve hâlen http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/10/ey-savc.html sayfasında yayında bulunduğu ilgili site üzerinde yapılan araştırmada anlaşılmıştır.

Günümüz ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİlerinde, istisnaları dışında, geniş bir yelpazeyle DÜŞÜNCEyi AÇIKLAMA korunmakta ve İFADE HÜRRİYETİ kapsamında değerlendirilme suretiyle ÖZGÜRLÜĞÜN SAĞLADIĞI HAKLARdan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.

Ne var ki; İFTİRA, KÜFÜR, ONUR, ŞEREF ve SAYGINLIĞI zedeleyici söz ve beyanlar, MÜSTEHCEN içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI, HUKUK DÜZENİNİ CEBİR YOLUYLA DEĞİŞTİRMEYE YÖNELEN, NEFRET, AYRIMCILIK, DÜŞMANLIK ve ŞİDDET yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ bağlamında hukukî koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezaî yaptırımlara bağlanmaktadır.

Bu doğrultuda, şüphelinin kaleme aldığı "EY SAVCI" başlıklı şiirde kullandığı 

"halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun

sana kirli kağıttan bir diploma

kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye 
korkunç renkli bir kravat vermişler

sen

eline tutuşturulan kağıdı fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun

halka adalet

halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren 
savcı
senin dilini eşek arısı soksun"

şeklindeki dizelerinde herhangi bir HAKARET içerikli ifadelerin yer almadığı, YARGI TEŞKİLÂTINI KÜÇÜMSEYEN, AŞAĞILAYAN, ARGO tabirlerle ve KÜFÜRlü sözlerle YARGI TEŞKİLÂTINI RENCİDE EDİCİ kelimeleri ve ibarelerin kullanılmadığı görülmüş, şiirde dile getirilen beyanların hakkında açılan KAMU DÂVÂları nedeniyle yapılan bir ELEŞTİRİ MAHİYETİNDE SÖZCÜKLER olduğu düşünülmüş, kullanılan sözcüklerin SUÇ UNSURU taşımadığı, kaleme alınan şiirin TÜRK CEZA KANUNU'nun 301. MADDESİ kapsamında bir SUÇ TEŞKİL ETMEDİĞİ KANAATİNE VARILMIŞTIR.

Ayrıca İHBARa konu şiirde somut olarak bir savcı ismi zikredilmediği, genel anlamda SAVCILIK TEŞKİLÂTINA YÖNELİK İFADELERde bulunulduğundan dolayı TÜRK CEZA KANUNU 125. MADDESİ kapsamında SUÇ UNSURLARININ OLUŞMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR.

TÜRK CEZA KANUNU'NUN 301. MADDESİ doğrultusunda şüphelinin savunmasının alınabilmesi için, Adalet Bakanlığı'nın izninin alınması gerektiği nedenle, UNSURLARI OLUŞMAYAN SUÇ hakkında şüphelinin savunmasının alınmasının yoluna gidilmemiştir.

AÇIKLANAN NEDENLERLE;

Şüpheli hakkında yüklenen suçtan kamu KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172/1 Maddesi uyarınca karar örneğinin şikâyetçisi bulunmadığı nedenle İHBAR edene ve savunması alınmadığından dolayı şüpheliye tebliğine yer olmadığına, Ceza Muhakemesi Kananu 173/1 Maddesi uyarınca 15 gün içinde yetkili ve görevli Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı'na itirazı kabil olmak üzere karar verildi. 24/05/2013

Halûk GEDİKLİ - 40899
İstanbul Cumhuriyet Savcısı
e - imzalıdır

6 - Kendisine hakaret ve/ya küfür etmediğim hâlde, hakaret ve küfür etmişim gibi "ASILSIZ İHBAR" girişiminde bulunan Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "SABIKALI KÜFÜRBAZ" olduğunun delili belge:

"KÖŞE YAZARLARINA TAZMİNAT CEZASI

Tiyatro...Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni Mustafa Demirkanlı ve yazar Üstün Akmen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'na HAKARET ettiği iddiasıyla toplam 12.5 milyar Türk Lirası tazminat cezasına çarptırıldı.

Demirkanlı ve Akmen; Kocaeli B. B. Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten'in yönetmeliğe aykırı bir şekilde görevden alınarak yerine Ragıp Savaş'ın getirildiği dönemde yazdıkları yazılarda Karaosmanoğlu'na 'BASIN YOLUYLA HAKARET ETTİKLERİ' iddia ediliyor.

Konu ile ilgili ilk dava; Tiyatro… Tiyatro… ve Nokta Dergisi yazarlarından Uluslararası P.E.N. Kulüpleri Federasyonu Türkiye Merkezi Genel Başkanı Üstün Akmen'e açılmıştı. Akmen'in, Nokta Dergisi'nin 12-18 Temmuz 2004 tarihli 1097 sayısında 'İzmit Tiyatrosu karanlığa gömülürken' başlıklı yazısında geçen, 'Ve sen! Sen, eyyy İzmit'in Büyükşehir Belediye Başkanı… Karanlık gelecek habercisi, sen. Islık çalıp şeytan kovalayan, sanattan korkan oğlan… Çobansın sen demek! Koyunlarını yayacaksın çayıra, sen de yan gelip kavalı çalacaksın…' şeklindeki ifadelerinin 'HAKARET UNSURU İÇERDİĞİ' yargısına varıldı.

Akmen, kararı veren Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Karaosmanoğlu'nun kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle 7 bin 500 YTL (7.5 milyar TL) tazminat ödemeye mahkum edildi.


İkinci dâvâ ise 2 Temmuz 2004 sayılı BİRGün Gazetesi'ndeki köşe yazısında 'İzmit ve AKP' başlıklı yazının sahibi MUSTAFA DEMİRKANLI'ya açılmıştı. Yazısında '… dün beline kadar sarkan sakallarını Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu için kesen, dini bütün, ama herkesten bütün(!) Karaosmanoğlu'na 'Ne diyorsunuz bu işe?' diye Yuvacık Belediye Başkanı olduğu günlerde sorsaydınız, muhtemelen 'Vay, kafir!' der, sakallarını sıvazlardı…' ifadesine yer veren DEMİRKANLI'NIN 5 BİN YTL (5 MİLYAR TL) MANEVÎ TAZMİNAT ÖDEMESİNE KARAR VERİLDİ."


(Kaynak: IV. KUVVET, "KÖŞE YAZARLARINA TAZMİNAT CEZASI" Link: www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=5581)

7 - Mustafa Şükrü Demirkanlı ve şeriklerine karşı açtığım "dâvâlar"ı incelemenizi, böylece hukukî bir kanaat elde etmenizi arzu ediyorum:

19.11.2013 saat 10.35     İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943
10.12.2013 saat 09.30   İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/201
12.12.2013 saat 10.10   İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/481
19.12.2013 saat 10.20   İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/523
23.01.2014 saat 11.55    İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/551
06.02.2014 saat 10.10   İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/843
04.03.2014 saat 11.05   İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/663
06.03.2014 saat  09.45 İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/399
25.03.2014 saat 09.30 İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi 2013/664
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205
Günü belirlenmeyen  İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/230
Günü belirlenmeyen  İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/205

8 - İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi Sayın Yargıcı Ahmet Duymaz'ın "isteği" doğrultusunda yazdırılan "BİLİRKİŞİ RAPORU" metninden, giriş ve sonuç bölümlerinden kanaat oluşturacak tadımlık sunuyorum:


"Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Öğretim Üyesi
Çırağan Cad. 4, 32353 Beşiktaş / İstanbul

BİLİRKİŞİ RAPORU

İSTANBUL 9. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE'NE

Dosya No: 2010/337 Esas

(...)

SONUÇ

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 29.07.2010 tarih ve 2010/21117 Esas No'lu iddianame ile 01.11.2010 tarih ve 2010/28987 Esas No'lu iddianamede sanık HİLMİ BULUNMAZ'a isnat edilen eylemlerden

1) Müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek'e yönelik 'LİNÇÇİ' ŞEKLİNDEKİ NİTELENDİRMESİNİN ELEŞTİRİ HAKKI HUKUKA UYGUNLUK SEBEBİ KAPSAMINDA KALDIĞI, BU SEBEPLE DE HAKARET SUÇUNU OLUŞTURMAYACAĞI;"

9 - Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın çok yakın arkadaşı, dergisinin yazarı, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecindeki ortağı, şeriki, "dâvâ yoldaşı" Ömer Faruk Kurhan'ın, "HAKSIZ VE HUKUKSUZ" bir biçimde bana karşı açtırabildiği "KAMU DÂVÂSI", benim nitelikli imgelerimin algılanabilmesi için, "BİLİRKİŞİ RAPORU" yazılmasına ihtiyaç duymuştur. Bu nedenle mahkemenin saptadığı bir uzman kişiye "BİLİRKİŞİ RAPORU" yazdırılmıştır. Bu "BİLİRKİŞİ RAPORU" metninin katkısıyla, "BERAAT" ettim... Yine giriş ve sonuç bölümleri:


"BİLİRKİŞİ RAPORU

İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMESİ'NE

Dosya No: 2010/8 Esas

23.06.2010 tarihli duruşma oturumunda almış olduğunuz karar uyarınca, mahkemenize ait 2009/945 esas sayılı dava dosyası üzerinde bilirkişilik yapmak üzere, tarafınızdan re'sen bilirkişi olarak seçilmiş bulunmaktayım. Görevim, dava dosyasına ibraz edilen bütün belge ve kayıtları incelemek suretiyle, davaya konu yazının eleştiri sınırları içerisinde kalıp kalmadığı konusunda bir rapor hazırlamaktır. Dosya üzerinde gerekli incelemelerimi tamamlamış bulunmakla, ulaşmış olduğum sonuçlar aşağıda aktarılmıştır.

(...)


Yine müşteki ve diğer kimselerin kızardıkları, kırmızı oldukları benzetmesi, benzetmenin yöneldiği kimselerin kişiliğiyle ilgili olmayıp, dile getirilen eylemleri sebebiyle yapılan bir benzetmedir. Sanık HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ, kendisi ve Coşkun Büktel ile müşteki Ömer Faruk Kurhan'ın da aralarında olduğu kişilerle aralarında yaşanan tartışmaları esas alarak, onların eylemlerini değerlendirmek üzere belirli benzetme ve nitelendirme yapmıştır. Belirtmek gerekir ki, bireyler eleştiri hakkının kullanılması çerçevesinde, olay ve eylemlerle ilgili olarak çeşitli benzetmeler, nitelemeler yapabileceklerdir. Burada önemli olan, kullanılan ifadelerin ve yapılan benzetmelerin abartılı, ölçüsüz ve olayı anlatmaktan uzak olmaması gereğidir ki, davaya konu açıklamalar açısından kullanılan benzetmelerin abartılı, ölçüsüz ve olayı anlatmaktan uzak olduğu söylenemez. Şunu da belirtmek gerekir ki, eleştiriye yönelik açıklamalar objektif olay açıklaması veya değerlendirme yada bir övgü olmadığına göre, belirttiğimizi özelliklere sahip olmak koşuluyla muhatabını rahatsız edebilecek, sert ve haşin ifadelere yer verilmesi de doğaldır. Bireylerin muhataplarının beğenmedikleri davranışlarını sadece basit ifadelerle ve yalın kelimelerle dile getirme zorunluluğu bulunmayıp, davaya konu açıklamalarda olduğu gibi, bunları benzetmeler yoluyla da açıklamaları mümkündür. 


SONUÇ OLARAK, YUKARIDA AÇIKLANAN SEBEPLERLE ELEŞTİRİ HAKKI HUKUKA UYGUNLUK SEBEBİ KAPSAMINDA OLAN DÂVÂYA KONU AÇIKLAMALARIN MÜŞTEKİ AÇISINDAN HAKARET SUÇUNU OLUŞTURMAYACAĞI KANAATİNE ULAŞMIŞ BULUNMAKTAYIM.


Durum bilgilerinize saygı ile sunulur. 28.12.2010


Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku

Öğretim Üyesi"

10 -  Yukarıda dokuz (9) maddeyle sınırlamaya çalıştığım açıklamalara onlarca, yüzlerce, binlerce madde daha ekleyebilirim... Ancak, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "TOPLUMSAL SUÇ" karnesini açıklamak yine mümkün olmayabilir!... Tam tamına yirmi üç yıldır Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla çürütebilen Tiyatro... Tiyatro... Dergisi adlı yayının âdeta bir "ŞANTAJ" gereci gibi kullanılarak, Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürlerinden Sayın Rahmi Dilligil'e, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu'na ve tiyatro yazarları Coşkun Büktel, Feridun Çetinkaya, Melih Anık, Tuncer Cücenoğlu ve Recep Bilginer ve saymakta zorlanacağımız kadar çok sayıdaki tiyatro insanına karşı "ASILSIZ İHBAR" başta olmak üzere, birçok konuda "YASAL, SİYASAL VE TOPLUMSAL SUÇ" işlemekten kesinlikle ve asla geri durulmamıştır. "SABIKALI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, âdeta bir "SUÇ MAKİNESİ" gibi hareket etmiş, hâlâ da etmektedir!... 


SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda anlattıklarım, anlatacaklarımın binde biri oranındadır. Ancak, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yaptıkları gibi "ADLİYEYİ GEREKSİZ YERE MEŞGÛL ETMEK" yerine "kısa kesiyor" ve doğal olarak, inisiyatifi sizin hukuk zekânıza terk ediyorum.
"KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR" verip, dosyayı kapatmanızı ve Demirkanlı'nın şüpheli sıfatıyla yargılanmasını iddia etmenizi, devlet, halk ve tüyü bitmemiş yetim adına arzu ederim... Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim... 04.11.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ