30 Nisan 2009 Perşembe

Mustafa Demirkanlı, alçaklığını sürdürüyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı, her zaman yaptığı gibi, yine yalanlar üzerine bir yazı inşa etti. Okuyunuz. (HB)

***

Kiminle Karşı Karşıyayız?


Mustafa Demirkanlı
1 Mayıs 2009


Bugün, işçiler, emekçiler, devrimciler, sosyalistler alanlarda olacak, İstanbul’da ise Taksim’i zorlayacak. Sosyalistiği ile övünen Hüseyin Hilmi Bulunmaz, “1 Mayıs’ı” “1 Mayıs Dünya Tiyatro Günü” olarak kutlanmasını öneriyor. Bugün sitesinden yaptığı çağrı ile ofisinde çay içmeye davet ediyor, Egemen güçlerin, 1 Mayıs’ı kendi mecrasından çıkartmaya, “Bahar Bayramı” olarak kutlanmalı önerilerine “sol(!)”dan katkı yaparak “1 Mayıs”a yönelik provokatif öneriler sunmaktan kaçınmıyor. İki yıl önce de 27 Mart’ta tüm tiyatro STK’ları “AKM Yıkılamaz” eyleminde Taksim’deyken, AKP’li Belediyenin, TODER’le gerçekleştirdiği karşı kutlamanın konuğuydu, Coşkun Büktel’le birlikte.

Ertuğrul Timur’un, Hüseyin Hilmi Bulunmaz dosyasında (http://www.tiyatrom.com/tyt/fkm_bulunmaz.htm) belgeleriyle açıkladığı Fetullah Gülen Cemaati’yle ilişkilerinden de gördüğümüz gibi 2002’de de “27 Mart Dünya Tiyatro Günü”nü FKM’de kutlamaktan da kaçınmamış, dosyanın devamında başkaca ilişkilerinde açıklanacağı spotları yer alıyor.

Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ın FKM (Fırat ya da Fetullah Kültür Merkezi) ile ilişkileri dosyanın bir yerinde şöyle açıklanıyor: “Bu belgede dikkatimizi çeken hilmi bulunmaz'da ulvi alacakaptan'da ısrarla fkm de etkinlik yaptıkları ve kovuldukları yılı 2001 olarak açıklamaktadır. Oysa fkm belgelerinde her ikisinin de 2002 de orada olduğu belgelidir. Fkm müdürü yıllarca değişmemiştir. Dolaysıyla da 2001 de kovduğu kişileri 2002 de söyleşiye yada etkinliğe , oyun sahnelemeye çağırmış olması pek mantıklı değildir. En iyi ihtimalle hüseyin hilmi bulunmaz'da, ulvi alacakaptan'da yılları şaşırmıştır diyebiliriz.”

Dosya’nın diğer konu başlıkları olarak şu spotlar yer alıyor, merakla bekliyoruz:
- HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ VE ULVİ ALACAKAPTAN BUGÜN BİLE SÜREN İLİŞKİLERİ, BİRBİRLERİNE DESTEKLERİ...
- HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ'DAN MENFAAT KARŞILIĞI SAADET PARTİSİNE ÖVGÜ...
- HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ AKP BELEDİYESİ İLE EYLEM KIRICI 27 MART GİRİŞİMİ...
- VE HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ'IN FAŞİST LİDERE TAZİYEYE SESSİZ DESTEĞİ...”

Şimdi başa dönelim, bugün emekten yana bütün güçler alanlarda emeğin gününü kutlarken, Hüseyin Hilmi Bulunmaz ne öneriyor? “1 Mayıs Dünya Tiyatro Günü” olsun bununla da kalmıyor, kendi kendine bildiri yazıyor, “1 Mayıs Dünya Tiyatro Günü” için, ardından da 1 Mayıs’ta ofisine çay içmeye davet ediyor, sitesindeki çağrısında.

Bu saldırgan tutum ve provokatif kalkışmalar yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor. (Umarım bu ilişkilerin içinde Coşkun Büktel yoktur.) Hüseyin Hilmi Bulunmaz, asıl mesleği olan kuyumculuk ve elmas kalemleri ihracatıyla uğraşıp, yaz tatilini Capri adasında nasıl geçireceğini anlatırken, boş vakitlerinde de “Sanat’a Soldan Bakmak” panelinde boy gösteriyor. Özgür Tiyatro Sanat Yönetmeni talep ettiğim panel kaydını gönderdiğinde, daha yakından tanınması için yayına vereceğim. “1 Mayıs” önerisinin nedenini panelde de soru olarak yöneltmiştim, sürpriz olsun diye bire bir kaydını yayımlamanın daha şık olacağını düşünüyorum.

Hüseyin Hilmi Bulunmaz, ilişkileriyle, yaşamıyla bize sadece tiyatro da değil hayatta da neyle karşı karşıya olduğumuzu çok açık olarak anlatıyor, sanırım Ertuğrul Timur’un araştırma dosyası tamamlandığında çok daha fazla bilgiye sahip olacağız.

Sizce kiminle karşı karşıyayız?

Mustafa Demirkanli

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)

***

Hilmi Bulunmaz
1 Mayıs 2009


Mustafa Demirkanlı, yukarıya aktardığımız yazısında, bir değil, birçok yalan birden söylüyor. Demirkanlı'nın, şimdilik birkaç yalanına değineceğiz. Belki daha sonra, Demirkanlı'nın alçakça uydurduğu yalanların tamamına değinebiliriz.

Demirkanlı diyor ki:

.........."Bugün, işçiler, emekçiler, devrimciler, sosyalistler alanlarda olacak, İstanbul’da ise Taksim’i zorlayacak. Sosyalistiği ile övünen Hüseyin Hilmi Bulunmaz, '1 Mayıs’ı' '1 Mayıs Dünya Tiyatro Günü' olarak kutlanmasını öneriyor. Bugün sitesinden yaptığı çağrı ile ofisinde çay içmeye davet ediyor, Egemen güçlerin, 1 Mayıs’ı kendi mecrasından çıkartmaya, 'Bahar Bayramı' olarak kutlanmalı önerilerine 'sol(!)'dan katkı yaparak '1 Mayıs'a yönelik provokatif öneriler sunmaktan kaçınmıyor."

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Öncelikle, Demirkanlı'nın yukarıdaki yalanına konu olan kısacık metnimizi buraya aktaralım;

.........."Bulunmaz Tiyatro, 1 Mayıs 1989'da kuruldu. 1 Mayıs 2009 günü, saat 2030'da sizleri çay içmeye bekliyoruz. Tel: 513 47 32-33"

(Bkz: "Önce alanlara, sonra kutlamaya!")

Bulunmaz Tiyatro, çalışmalarını bir ofiste değil, çok küçük de olsa, bir tiyatro işliğinde sürdürüyor. Demek ki, işliğe ofis diyerek, Demirkanlı yalan söylüyor!

Bulunmaz Tiyatro, insanları, 1 Mayıs mitinginin yapıldığı saatlerde değil, dikkat ediniz, saat 20.30'da çay içmeye bekliyor. Neden ısrarla 1 Mayıs günü bekliyor? Çünkü, Bulunmaz Tiyatro, rastlantısal olarak değil, özellikle 1 Mayıs günü kuruldu. Bulunmaz Tiyatro, kurulduğu gün olan 1 Mayıs 1989'da da, 1 Mayıs mitinginin yapıldığı saatte değil, daha ileri bir saatte işçiler, emekçiler, devrimciler, sosyalistlerle buluştu.

Bunu tarih böyle yazdı. Bunu değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Alçak Demirkanlı'nın bile!

Franz Kafka'nın yazıp Ahmet Cemal'in dilimize kazandırdığı ve bizim tarafımızdan oyunlaştırılan Dönüşüm'ü oynadığımız Bakırköy'deki Karya salonu, 1 Mayıs 1989'da, tıklım tıklım dolmakla birlikte, salona sığamayanlar, Karya'nın kafeteryasında ve Cumhuriyet Kitap Kulubü'nün mekanında, oyunumuzun bitmesini bekliyorlardı. Şu anda Beykoz Karya ve Maltepe Grandhouse'un işletmecisi olan İzzet Tozkoparan'ın bu durum karşısında ne kadar etkilendiği, hâlâ gözlerimizin önünden gitmiyor. Tozkoparan'la dostluğumuzun hiç bozulmadan sürmesinin başat nedeni, 1 Mayıs 1989 günü, hem de hiçbir ücret almaksızın, salonunu bizim hizmetimize sunmasıdır.

Bunu tarih böyle yazdı. Bunu değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Alçak Demirkanlı'nın bile!

Karya'daki kalabalık, neredeyse sadece işçilerden oluşuyordu. İşçilerin, oyun bitiminde, üzerimize attıkları kırmızı karanfillerin kokusu hâlâ burnumuzu sızlatıyor. Ne hoş bir kokudur; karanfil kokusu! Bu kokuyu, Demirkanlı gibi linç çağrıcısı alçaklar hiçbir zaman, asla duyumsayamazlar.

.........."Hüseyin Hilmi Bulunmaz, '1 Mayıs’ı' '1 Mayıs Dünya Tiyatro Günü' olarak kutlanmasını öneriyor."

olmasının nedeni de, aynı politik düşünceden kaynaklanıyor.

Tam iki yıl önceye gidip, Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın kaleme aldığı tiyatro bildirisinden iki paragraf okuyalım:

.........."Biz; 'Bütün Dünyanın İşçileri Birleşin!' sloganına önem veren kişi, kuruluş ve kurumlar olarak, 'Karşı Bildiri' sunma yerine, 'Karşıt Bildiri' sunmayı uygun görüyoruz. Şimdiye dek, kanıksanmış ve yasak savma niteliğinde kaleme alınmış metinler yerine, dünyayı yerinden oynatmak isteyen güçlerle bağlaşık kurarak, geleceğin tiyatrosunu oluşturma adına, sesimizi yazıya dönüştürme çabası içerisinde olduğumuzu duyururuz.

..........Bundan böyle, 27 Mart tarihini tiyatro tapınıcılarına bırakıp, 1 Mayıs tarihinin Dünya Tiyatro Günü olarak düşünülmesini ve uygulanmasını öneriyoruz. Bu önerimize katkıda bulunmak isteyen kişi, kuruluş ve kurumların görüşlerine önem veriyoruz."

(Bkz: "1 Mayıs 2007 Dünya Tiyatro Günü Bildirisi")

Bulunmaz ne diyor?

.........."Biz; 'Bütün Dünyanın İşçileri Birleşin!' sloganına önem veren kişi, kuruluş ve kurumlar olarak..."

diyor!

Demirkanlı ne diyor?

.........."Egemen güçlerin, 1 Mayıs’ı kendi mecrasından çıkartmaya, 'Bahar Bayramı' olarak kutlanmalı önerilerine 'sol(!)'dan katkı yaparak '1 Mayıs'a yönelik provokatif öneriler sunmaktan kaçınmıyor."

Bu durumda Demirkanlı'ya ne demek gerekir.

"Alçak" demek gerekir. "Yalancı" demek gerekir. "Karşı-devrimci" demek gerekir. "AKBANK ÇANAĞI yalayıcısı" demek gerekir!

Yineliyoruz; 1 Mayıs tarihine verdiğimiz önem nedeniyle, şimdilik, Demirkanlı'nın 1 Mayıs'a yönelik yalanlarını deşifre ettik. Belki, diğer alçakça yalanlarına daha sonra değinebiliriz.

Yalan makinesi, küfürbaz, linç çağrıcısı, Tiyatro... Tiyatro...'nun sahibi Mustafa Demirkanlı'nın linç çağrısını destekleyen sivil toplum kuruluşları


Yalan makinesi, küfürbaz, linç çağrıcısı Demirkanlı'nın SIĞ ve SAĞ sitesi www.tiyatrodergisi.com.tr, Kazmacıbaşı'nı mezarlıkta bile yalnız bırakmıyor!

Yalan makinesi, küfürbaz, linç çağrıcısı Mustafa Demirkanlı'nın tiyatrodergisi.com.tr sitesinden sentetik bir Kazmacıbaşı haberi aktarıyoruz.


Yitirişimizin 30. Yılında Muhsin Ertuğrul, Mezarı Başında Anıldı


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, tiyatromuzun büyük ustası Muhsin Ertuğrul’u, ölümünün 30. yıldönümünde mezarı başında andı. Anmaya İ.B.B. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, İ.B.B. Şehir Tiyatroları Müdürü Mehmet Acarca, Muhsin Ertuğrul’un eşi Handan Uran Ertuğrul, İ.B.B. Şehir Tiyatroları sanatçıları ve dostları katıldı.

Büyük ustanın ölüm yıldönümü olan 29 Nisan 2009 Çarşamba günü Saat 11.00’de Muhsin Ertuğrul’un Zincirlikuyu Mezarlığı’nda bulunan mezarı ziyaret edildi. İ.B.B. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’nın konuşmasıyla başlayan anmadan sonra saygı duruşu gerçekleştirildi. Muhsin Ertuğrul’un dostları ve öğrencileri tarafından anılarının paylaşılmasıyla devam eden anma, Muhsin Ertuğrul’un mezarına karanfillerin bırakılmasıyla son buldu.

Dün, Muhsin Ertuğrul’un ölüm yıldönümü nedeniyle İ.B.B. Şehir Tiyatroları Sahneleri’ndeki bütün gösteriler öncesinde saygı duruşunda bulunuldu ve geleneksel anma mumları yakıldı. Etkinliklerin tamamı 29 Nisan 2009 sonrası bir kitap haline getirilecek. 26 Nisan - 03 Mayıs 2009 tarihleri arasına yayılan bu etkinlikler dışında, bu yıl 25 ncisi organize edilen, İ.B.B. Şehir Tiyatroları “Genç Günler” etkinliği, büyük ustanın ölümünün 30. yıldönümü anısına ithaf edildi.


.........................................Haber Giriş Tarihi: 30 Nisan 2009

(Kaynak: Yalan makinesi, küfürbaz, linç çağrıcısı Mustafa Demirkanlı'nın tiyatrodergisi.com.tr sitesi.)
Erbil Göktaş tarafından yönetilen Yeni Tiyatro dergisinin Internet sitesi de izlenmeyi hak ediyor:

www.yenitiyatrodergisi.com

Mizahta devrimci duyarlılık!

ŞARLO ÇIKTI


Dünyanın bütün asık suratlıları dağılın!

ŞARLO geliyor!!!

Politik mizah dergisi ŞARLO'nun 1. sayısı çıktı.

Tüm kitabevleri ve bayilerde…

GECE DERSLERİ 2: "TACİZ ATIŞLARI ALTINDA 'GERÇEĞİ' SAVUNMAK VE 'SAMİMİYET'..."

www.yenitiyatrodergisi.com SİTESİNİN ÇÖKERTİLMEYE ÇALIŞILMASI ÜZERİNE “İFTİRA” SUÇLAMALARINA YANITIMDIR!


Erbil Göktaş
30 Nisan 2009


YENİ TİYATRO DERGİSİ “KÜFÜR YAYINCILIĞINA” DA, “İFTİRAYA” DA, “KÖTÜLÜK CEPHELERİNE” DE KARŞIDIR! “GERÇEĞİ” SADECE “GERÇEĞİ” SÖYLEMEK “İNSANLIK” BORCUMUZDUR… SONUNA KADAR “GERÇEĞİ” SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ…

“ASILSIZ SUÇLAMALARDAN” KENDİLERİNE CAN SİMİDİ YARATANLARI İNSANLIK VE TİYATROMUZ ADINA “DÜRÜST”, “ONURLU” VE “SAMİMİ” OLMAYA DAVET EDİYORUM…

Dün gece, bilindiği gibi web sayfamız servis veremez ve ulaşılamaz bir haldeydi. Sizler sayfamıza girmeye çalıştığınızda, kocaman harflerle, "Sunucu çok yoğun" mesajı aldınız. Yani "Genel bir problem var", "Hatlarda sorun var" ya da "Veritabanı hatası" değil, sadece: "Sunucu çok yoğun. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz" hatası aldınız.

Ve nasıl bir rastlantıysa, tüm bunların Erbil Göktaş'ın yazdığı yazıların ardından yaşanması bizce fazlasıyla şüphe uyandırıcıydı. Biz de bunun üzerine, aldığımız hata kaydını -503 Server too busy- araştırmaya başladık. Az biraz İngilizcesi olan okurlarımızın da bilebileceği gibi bu hata, sunucu -yani ana makine- yoğunluğundan kaynaklanır ve nadir zamanlarda -ki bu hatayı bizim alabilmemiz için "Facebook" kadar çok kullanıcı çekmemiz lazım- ortaya çıkar. Ve yeni kurulmuş bir sayfanın da bu kadar kullanıcı çekemeyeceği düşünülürse, akla ilk gelen şey, sayfanın yoğun bir işlem yaptığı ve bunun için de kendini kilitlediğidir. Yani 4 kişilik bir koltuğa, 100 kişinin oturmaya çalışması gibi. Peki, bu yoğun işlem gücü de, durup dururken ne ola ki? Bunun adına internet terminolojisinde "DDos Attack" deniyor ve bu her zaman yaşanan, artık günlük bir hal almış, internet korsanlarının çokça başvurduğu bir yönteme deniyor. Burada asıl amaç, binlerce dijital veri paketini karşı sunucuya göndererek, sayfanın işlem yapamaz hale gelmesini sağlamaktır.

Sözlük anlamı: Dağıtık Servis Dışı Bırakma (Distributed Denial of Service - DDoS) Saldırıları

Servis dışı bırakma saldırıları bilgi sistemlerinin servis vermesini engelleyen saldırılardır. Dağıtık servis dışı bırakma saldırıları, birçok bilgisayardan bir sisteme e-posta gönderilmesi, belirli bir ağ trafiğinin yönlendirilmesi ile gerçekleştirilen saldırılardır. Bu durumda internet bağlantınız veya sunucunuz bu ağır trafiği kaldıramamakta ve çalışamaz hale gelmektedir. Bu saldırılarda bazı durumlarda saldıran bilgisayar sayısı yüz binleri bulabilmektedir.

Peki, bunun sonucunda ne olur?

Yani örneklemek gerekirse; tüm İstanbul'un ev telefonunuzu aynı anda aradığını düşünün? Ne olur?

Santraliniz kilitlenmez mi? Haliyle.

Şimdi gelelim olayın diğer boyutuna: yani neden buysa, sonuç ne olabilir. Sonuç www.tiyatrodergisi.com.tr yayınlanan gibi olur, yani "Sunucu kaynaklı problemler" yaşanır ve alınan güvenlik duvarı önlemleriyle "problem giderilir"... Bu sonuç, bize problemin kaynağını veriyor mu? Hayır! Bir insan sakat kalmıştır ama neden sakat kaldığı bilinmiyordur, muammadır. Bize verilen sözde yanıt bu. Ve buna inanmamız isteniyor... Neden?

Tabii buraya kadar her şey rastlantısal, yani evvela Erbil Göktaş'ın yazıları akabinde yoğun bir "saldırı" sonucunda sunucunun kilitlenmesi, alınan güvenlik önlemleri ve sorunun giderilmesi. Olağandır. Her zaman yaşadığımız ve kanıksadığımız şeyler bunlar.

E, peki biz bunu görünce ne yaptık? Mustafa Demirkanlı'nın yaptığını tabii. Hemen internet sayfamızı sağlayan şirketle iletişime geçtik ve durumu anlattık. İlginçtir, Demirkanlı'ya verilenden farklı bir yanıt aldık. Haliyle sıcağı sıcağına müdahale ettiğimiz için olacak -Demirkanlı biraz geç kalmış, sanırım başka işleri vardı- sorunun sunucu kaynaklı olup olmadığı henüz belli bile değildi. Israrlı çabalarımız ve üst üste gönderdiğimiz mesajlar sonucu sadece "problem düzeltildi" cevabı aldık. Ek-1'de tüm elektronik posta kayıtlarımızı okuyabilirsiniz.

Fakat unutulmaması gereken bir şey daha var: İnternet hizmeti aldığımız şirket, eğer sayfamızın yarım gün kapanmasını gerektirecek bir sorun yaşanması durumunda bunu kullanıcılarına en az üç (3) gün önceden bildirir. Yani, bu kesinlikle hesapta olmayan ve beklenilmeyen bir durumdu. Tabii bu da rastlantı. Olağan yani. Ufak bir sunucu problemi ne de olsa. Paranoyak olmaya gerek yok? Sonuçta gerçekleri yazan herkesin başına gelen malum, sıradan olaylar bunlar. Hem koskoca sunucunun arızalandığı vakit, Demirkanlı arızalı bir sunucuya nasıl e-posta gönderebildi?Sonuçta etkilenen sadece biz değil, bütün sunucu olmalıydı. Fakat aynı sıralarda, girip test yaptığımız ve aynı şirketten yer sağlayan diğer siteler açılmaktaydı. Onlarda hiç bir problem yoktu? Şüphelenmekte haklı olamayız ama, sonuçta "sunucuda arıza vardı ve problem giderilmişti"... İçimizi ferah tutup, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdik artık.

Fakat tüm bu olağanlık içinde biz yarım gün yayın yapamadık. Saldırı veyahut değil, sonuçta ilahi bir rastlantı (!!!) gelip bizi buldu ve biz "birilerinin" internet dünyasında ne kadar ajanlık bilgisine sahip olduğunu öğrendik. Eh, bunları gördükten sonra da kuşkumuz daha da katmerlendi...

Şimdi bazı soru işaretlerini gidermek adına, yeni sorular sormak lazım:

- Bir internet sayfasının -tabiri caizse- "kütüğünü" çıkartabilecek internet bilgisine sahip birileri için, bir internet sayfasını "iş göremez" hale getirebilmek ne kadar zor olabilir?

- Bir internet sayfasının "kütüğünün" internetten alınmış bir kopyası, kimi ne kadar haklı çıkartır?

- Ayrıca bunu yapmak, kişi ve kurum gizliliğini ihlal eden bir suç değil midir?

- Aynı şekilde biz de "Tiyatro... Tiyatro..." dergisinin internet kayıtlarını, hiç de işimiz olmadığı halde, kamuya göstersek; tüm adres, telefon ve e-posta adreslerini halka sunsak, işgüzarlık mı etmiş oluruz?

Sorular çoğaltılabilir, fakat ortada bir gerçek var ki, biz yarım gün sesimizi duyuramadık! Hal böyleyken, “iftira” atıldığını söyleyip “özür” beklemek YÜZSÜZLÜK olmuyor mu?.. “Yanlış” yaptığım zaman, birilerini istemeden kırdığımda ELBETTE ÖZÜR DİLERİM.. Ama ben gece evimde uyurken, İNTERNET KORSANLARI yüzlerinde kar maskeleri evime giriyorlar, yatak odasına kadar gelip kapıları zorluyorlar, açamayınca salondaki bilgisayardan VERİ ALIP, bunları yayınlıyorlar. ÜSTELİK YAYINLADIKLARI BENİM KİMLİĞİM!.. YANİ SİTE BİLGİLERİM… YANİ SALDIRIYA UĞRAYAN BENİM, DAHA ÖNCE YAPTIKLARI GİBİ “HAYIR SEN SALDIRIYA UĞRAMADIN, BİZ SENİ DÖVMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ HALDE, HATTA DÖVSEK BİLE SEN BUNU KİMSEYE SÖYLEYEMEZSİN… HELE BİZİM DÖVDÜĞÜMÜZÜ İMA BİLE EDEMEZSİN… BU ALEMİN KRALI BİZİZ!.. BU PİYASA BİZDEN SORULUR!.. Yani durum böyleyken, Kurhan’ın belirttiği gibi, “BIÇAKLAR BİLENMİŞKEN”, APAÇIK BİR BİÇİMDE HEDEF YENİ TİYATRO DERGİSİ’YKEN, KARŞIMDAKİ KİŞİLER “İNSAN” GİBİ TARTIŞAMAZKEN, BEN BUNLARA DAHA NE ANLATACAĞIM?.. TABİİ Kİ BİLDİKLERİMİ, YAŞADIKLARIMI VE İNANDIĞIM GERÇEKLERİ… “GERÇEKLERDEN” NİYE BU KADAR KORKULUYOR Kİ?.. LÜTFEN “SAMİMİ” OLUN, BAKIN O ZAMAN BİR ÇOK ŞEY NASIL DEĞİŞECEK?..

***

EK - 1

- Aşağıdaki resim, 29 Nisan gecesi saat 21.16 ila 24.12 arasında servis sağlayıcımız ile aramızda geçen e-posta trafiğimize aittir. Sizlerin de gördüğü gibi; bizlere ne sunucu probleminden, ne hat yoğunluğundan ne de başka bir şeyden bahsetmişlerdir. Belki de onlar bile sunucunun kilitlendiğini ilk bizden öğrendiler. Diğer birçokları gibi...

- Bazıları neden isim, telefon ve adres kısımlarının okunamaz hale getirildiğini merak edebilir, hemen açıklayalım: internette kamuya mal edilecek her bilgi, önce kişi hak ve özgürlüklerine sonra da gizlilik ilkelerine göre bir filtreden geçirilmelidir. Yani ulu orta hiç bir internet sayfasının adresi, telefonu ve sahiplik bilgileri paylaşılmamalıdır. Sorumlu yayımcılık adına bunu bir görev olarak addettiğimizden ve kötüye kullanımları en aza indirgemek istediğimizden ötürü bu bölümleri gizledik.

- Resimlerden de anlaşılacağı gibi, ilk mesajımız 21.16'da atılıyor. Yani Demirkanlı'nın hiç de üstüne vazife olmadığı halde -bunu iyi niyetine bağlıyoruz- gönderdiği e-postadan yaklaşık 4 saat önce.

- Mesajlarımızdan da anlaşılacağı gibi, ilk mesajımız da kesinlikle her şeyden habersiz bir şekilde sayfamızın neden açılmadığına dair bir mesaj göndermişiz. Karşılığında çok geçmeden yaşadığımız, burası önemli, sadece "bizim yaşadığımız problemin çözümüne yönelik bir çalışmanın" yapılacağına dair bir yanıt almışız. Demek ki bu sırada genel bir sunucu problemi yok?! Yani, sitemizin üzerinde bilmediğimiz bazı dolaplar dönmekte. Neyse, aradan fazla zaman geçmiyor ve biz 21.27'de ikinci mesajımızı atıyoruz. Problemin düzelmediğinden ve saldırı şüphelerimizden bahsediyoruz. Bıçakların bile bilendiği şu zamanda şüphelenmekte de haksız sayılmayız hani. Bu sırada kısa aralıklarla da olsa sayfamız bir açılıp bir kapanmakta. Sürekli bir yavaşlık halinde, açılıp açılmamak arasında kararsızca dalgalanmakta. Bunlar da bir saldırının semptomlarından başka bir şey değildir. Ve hemen zaman kaybetmeden üçüncü mesajımızı da gönderiyoruz. Aradan 2,5-3 saat geçtikten sonra da son mesaj geliyor, "probleminiz" düzelmiştir. Bakın dikkat, "Genel problem giderilmiştir" değil, "probleminiz giderilmiştir"...

- Eğer hala inanmakta ve okumakta zorluk çeken okuyucularımız varsa, e-posta yoluyla bize başvurarak orijinal kayıtlara ulaşabilirler.

(Kaynak: Yeni Tiyatro)

(tiyatrolar birliği)
Yenikapı Tiyatrosu Ege Üniversitesi'ndeydi!
.
İzmir Yenikapı Tiyatrosu, Genç-Sen'in çağrısıyla düzenlenen 1 Mayıs etkinlikleri kapsamında, Ege Üniversitesi kampüsündeki hazırlık binası önünde ve Çarşı'da iki kez "Palto" oyununu sahneledi. Kalabalık bir izleyici topluluğuna oynanan oyunlarda, seyricinin ilgisi ve beğenisi oldukça yüksekti.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Oyun yazarı Leman Panya, Bulunmaz Tiyatro'daki çalışmaların kendisine kattıkları çerçevesinde, yeni katılabileceklere özendirici önerilerde bulunuyor!

Bulunmaz Tiyatro’da bayram havası


Leman Panya Koç
22 Nisan 2009



Bulunmaz Tiyatro'da, her zaman olduğu gibi, bir telaş, bir neşe, bir koşuşturmaca var. Herkes yine pür şevk çalışıyor. Bulunmaz Tiyatro'ya öylesine bir uğrayıvermek bile, insanın içinde mışıl mışıl ''uyuyan prenses''i, âdeta sihirli bir değnekle yerinden zıplatıveriyor.

''Aman canım, gidip görsem ne kaybederim. Zorlayan yok ya, beğenmezsem bir daha gitmem!'' diyenler, ilk önce girişe yakın oturuyorlar; sonra yavaş yavaş iç kısma doğru ilerleyip, her hafta biraz daha fazla zaman geçirmek istiyorlar burada. Bulunmaz Tiyatro, öylesine doğal ve öylesine besleyici bir ortam ki, şaşmamak elde değil.

''Yapamam, beceremem!'' diye mızmızlanan hiç kimse yok Bulunmaz Tiyatro'da. Neden biliyor musunuz? Bulunmaz Tiyatro'ya gelen herkes, adım adım, sanki hiç anlamadan, kendiliğinden keşif yolculuğuna çıkıp, kim bilir hayatının hangi sahnesinde yitirmiş olduğu özgüvenini yeniden bulabiliyor.

Bulunmaz Tiyatro'nun yöneticisi Hilmi Bulunmaz, alçakgönüllülüğü elden bırakmayıp kabul etmese de, olağanüstü bir öğretmen. Size tahta başında ders vermiyor; hatta siz onun sadece sohbet ettiğini sanıyorsunuz. Sonra dikkat ettiğinizde, söylediği her şeyin dolu olduğunu görüyorsunuz. Tiyatrodan eve dönerken, nasıl bu denli bilgiyi içselleştirdiğinize giderek şaşırmaz oluyorsunuz. Hilmi Bulunmaz'daki olağanüstülük, sanki bulaşıcı bir hastalık gibi size de sirayet ediyor. Olağanüstülüğü olağanlaştırıp, düşünsel varsıllığınızı artırıyorsunuz.

Ben, yirmi üç yıl öğretmenlik, üç yıl da dershanelerde müdürlük yaptım. Bu sürede, birçok öğrenci ve birçok öğretmenle çalıştım. Şimdi diyorum ki, eğer Bulunmaz Tiyatro'yu daha önce tanımış olsaydım, mesleğim adına çok güzel işler ortaya çıkartırdım. Ancak, kendimi asla geç kalmış hissetmiyorum. Zaman zâten görecelidir. Ne zaman yaptığınız belki önemlidir; ama ne yaptığınız daha da önemlidir. Hayatımın yirmi altı yılını öğretmenlik yaparak geçirdikten sonra, Bulunmaz Tiyatro'da büyük bir coşkuyla öğrencilik yapıyorum. İyi ki Bulunmaz Tiyatro var!

Yazımın başlığında bayram havası sözlerini kullandım. Evet, Bulunmaz Tiyatro'da, sözün tam anlamıyla bayram havası var. Neler yapabildiğinizi görebilmek, daha da iyisi için kendinizle yarışabilmek, dopdolu bir pazar gününü bayrama dönüştürebilmek için, siz de gelip bize katılabilirsiniz.

***

Bakınız:
Oyun yazarı Leman Panya Koç'un, etkinlikte bulunduğu Bulunmaz Tiyatro'daki diğer oyun yazarları Ozan Akgül ve Toprak Karaoğlu hakkındaki kısa notları!

Bulunmaz Tiyatro, izleyiciyle röportaj yapıyor


- Click here for more blooper videos

21 Nisan 2009 Salı

3. Abdülhamid, hedef saptırıyor!

Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) "Çaresizliğin Son Perdesini yaşıyor"!


Temiz yayıncılık yaparken destekleyip...

(Örnekse bakınız: "Çürümüşlüğü deşifre eden bir kampanya başlatan tiyatrom'u destekliyor, en küçük gelişmeyi bile okurlarımıza aktarıyoruz")

...kirli yayıncılığa geçtiğinde eleştirdiğimiz www.tiyatrom.com sitesi, iflas etmeden önce, oral seks yapan bir kadın fotoğrafının üzerine Coşkun Büktel fotoğraflarının montajlandığı Burak Caney'in sitesine destek vermişti.

Büktel'in fotoğraflarıyla "süslenmiş"(!) Burak Caney'in "yaratıcı zekasından"(!) fışkırmış olan görsel sanat şaheserlerini görmek isteyenler tıklayabilirler:

Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / "Seçme eserler"

***

Arşivden


Hilmi Bulunmaz
19 Mart 2008
(13 ay önce)

(...)

Ana sayfasını, oral seks yapan kadın fotoğrafları yayınlamış (Bakınız: "Burak Caney 'fotoğraf' sergisi!... / 'Seçme eserler'" / Ayrıca: tiyatrom) Burak Caney’in hizmetine sunan birinin; ("biz ana sayfamızı daha fazla kirletemediğimiz için açık yazamıyoruz.") sözlerine inanmamız olanaksız.

(...)

Bugün, Türkiye tiyatrosu çürüme noktasına geldiyse, bunda Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) da payı var. Payı oranında cezasını çekti, çekiyor, çekecek. Ortada toplumsal bir suç varsa, bunun karşılığı toplumsal cezadır. Nasıl ki hukuksal suçun karşılığı hukuksal cezaysa, toplumsal suçun karşılığı da toplumsal cezadır. Bundan kurtulmak olanaksız. Kirlettiğiniz tiyatro dünyasından, tam anlamıyla çekilseniz de, bu cezadan kurtulmanız olanaksız. Bu ceza ertelenmez, başka kişilere yüklenilmez, hatta ölseniz bile, arkanızdan sürekli olarak gündeme gelir.

TIKLAYINIZ!

Bulunmaz, yayınları değerlendiriyor...


- The funniest bloopers are right here

Tiyatroya SOLdan bakan OYUN, egemenlerin önünde el pençe divan durup, yerlere dek eğilmeyecek; AKBANK ÇANAĞI yalamak için asla dilini şapırdatmayacak!

TAKLİTLERİNDEN SAKININIZ!


O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
Karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.

(...)

Nâzım Hikmet

***

SIĞ ve SAĞ tiyatro yayıncılığına SON!

SOLdan bakan OYUN geliyor!

Tiyatro sanatına SOLdan bakan OYUN dergisi, yeni hazırlıklar içerisinde!

Tiyatro sanatına giden yolun SOL şeridini kendine ayıran OYUN dergisi, hazırlıklarını bitirince çok şey değişecek!

Sahibi: Hilmi Bulunmaz
Genel Yayın Yönetmeni: Toprak Karaoğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Cemal Bulunmaz

1 Mayıs'ı, işçi sınıfı örgütlerinden takip ediniz!

Biz, sosyalist anlayışla yayın yapan bir tiyatro organı olmamıza karşın, 1 Mayıs haberlerini, kaynağından, işçi sınıfı örgütlerinden takip etmenizi öneriyoruz!

Not: İşçi kostümü giymiş kapitalistlere dikkat!

Biz de Dilara Derabi için ayağa kalkalım!

Bakınız: Milliyet

17 Nisan 2009 Cuma

Kitabınızı yayınlatmak için avanta vermeyin!

Tiyatro kitapları yayınlayanlara avanta vermek istemeyen yazar adayları, Bulunmaz Tiyatro'nun "Yazarlık Kursu"na katılabilirler!

16 Nisan 2009 Perşembe

Tiyatroya SOLdan bakan OYUN, egemenlerin önünde el pençe divan durup, yerlere dek eğilmeyecek; AKBANK ÇANAĞI yalamak için asla dilini şapırdatmayacak!

O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
Karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.

(...)

Nâzım Hikmet

***

SIĞ ve SAĞ tiyatro yayıncılığına SON!

SOLdan bakan OYUN geliyor!

Tiyatro sanatına SOLdan bakan OYUN dergisi, yeni hazırlıklar içerisinde!

Tiyatro sanatına giden yolun SOL şeridini kendine ayıran OYUN dergisi, hazırlıklarını bitirince çok şey değişecek!

Sahibi: Hilmi Bulunmaz
Genel Yayın Yönetmeni: Toprak Karaoğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Cemal Bulunmaz

Yeni bir oyun yazarı yetişti: Ozan Akgül

HEM DE BULUNMAZ TİYATRO GARANTİSİYLE!

***

Ayrıca bakınız:
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 4
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 5
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 6
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 7
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 8
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 9
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 10
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 11

11 Nisan 2009 Cumartesi

A. Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) kankası Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın Yurtiçi Kargo destekli dergisi, yine çok geç yayınlandı

Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) kankası Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı tarafından yayınlanan Tiyatro... Tiyatro... dergisinin Nisan 2009 sayısı, nihayet bugün (10 Nisan 2009) satışa sunuldu.

SIĞ ve SAĞ bir çizgide yayıncılık yapan derginin tanıtımını en kısa zamanda yapacağız. Yurtiçi Kargo destekli Tiyatro... Tiyatro... dergisinin yeni sayısında, yeni namına hiçbir şey yok. Temcit pilavı gibi, kanıksanmış konuları gündemde tutmaya çalışan dergi, hızla, hem de şimşek hızıyla iflasa sürükleniyor.

Yeni tiyatro dergileri yayınlandıkça, Demirkanlı tarafından yayınlanan Tiyatro... Tiyatro... dergisinin içinde bulunduğu küçük çember, daha da küçülüyor. Hızla bir nokta boyutunda küçülmeye doğru sürüklenen Demirkanlı'nın dergisini kurtarmak için cansiparane bir gayretle çalışan T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın çömezi T.C. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'le, AKP'li "artist başkan" Kadir Topbaş'ın Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın başına atadığı Kazmacıbaşı Örhan Alkaya bile bu derginin iflasını engelleyemeyecekler. Her şeye karşın, biz, bu derginin iflasına dek, bu dergiyi tanıtmaya devam edeceğiz. Bu konuda çok kararlıyız! (HB)

A. Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) ve Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın engellemek istediği Bulunmaz Tiyatro, SOLdan bakmayı sürdürüyor


Bulunmaz Tiyatro'dan; O. Akgül, H. Bulunmaz, T. Karaoğlu, M. Şahin ve K. Şimşek, tiyatro üzerine konuşuyorlar! 5.4.2009 from Cemal Bulunmaz on Vimeo.
Türkiye tiyatrosunda, profesyonel anlamda, Marksist kimlikli tek tiyatro olan Bulunmaz Tiyatro; Kültür Bakanlığı çanağı yalamayıp, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapmadığı gibi, Lions Ödülleri de almıyor. Bulunmaz Tiyatro, hiçbir kapitalistin kıçını yalamadan, kendi ayakları üzerinde durabilme yürekliliği gösterdiği için, gerici tiyatrocular tarafından aforoz ediliyor.

Başta, tiyatro yayıncıları Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) ve Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı olmak üzere, her türden tiyatral gericinin engellemek istediği Bulunmaz Tiyatro, legal/illegal tüm saldırılara karşın, dimdik ayakta durabiliyor.

Oyunculuk Çalışmaları'nın yanı sıra, Yazarlık Kursu'na da önem veren Bulunmaz Tiyatro, yapay oyunculuk anlayışına karşı çıktığı gibi, düşünceden yoksun oyun yazarlarının karalama düzeyindeki pespaye oyunlarına da karşı çıkarak, devrimci ve Marksist işlevini yerine getiriyor.

Yazarlık Kursu'nun ücretsiz olduğu Bulunmaz Tiyatro'daki diğer etkinliklerin birçoğu da ücretsiz.

Herkesi, her zaman bekliyoruz...

Bulunmaz Tiyatro
Genel Sanat Yönetmeni
Hüseyin Hilmi Bulunmaz

10 Nisan 2009 Cuma

istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim; yalan, iftira, bok atma, çamur sıçratma, alçaklık, şerefsizlik, adilik ve kalleşliğe ortak oluyor!

Hilmi Bulunmaz'ın Faşizme Secdeye Durduğunun İspatı

A. Ertuğrul Timur (07.04.2009)

HİLMİ BULUNMAZ VİDEOSUNDA ÖĞRENCİLERİNİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA DÜPEDÜZ YALAN SÖYLEDİ

Hüseyin Hilmi Bulunmaz her fırsatta sosyalist olduğunu vurguluyor. Herhangi biri, ortalama gerçek bir sosyalist bile ikide bir, ben sosyalistim deme gereği duymuyor. Fakat Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ın yaşam şekline ve yaşamda durduğu yere baktığımızda ne kadar gerçek bir sosyalist olduğu konusunda her geçen gün şüphelerimiz artıyor. Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın sosyalistliğinin şüpheli hale gelmesinin son kanıtı da TODER-Ulvi Alacakaptan olayı oldu.

TODER başkanlığını elde eden eski solcu, şimdinin siyasal İslamcısı Ulvi Alacakaptan şahsı adına değil, içerisinde çok farklı görüşten insanların adına, yani TODER adına üyelere sormadan uygulamalar yapıyor. Bunun son örneği de Faşist bir lider olarak tanınan Muhsin Yazıcıoğlu'na TODER adına taziye sunmak ve sırf bu nedenle bütün dünyanın 27 Mart'ta kutladığı tiyatro gününü ertelemesi olmuştur. Bu konuyu maillerle ve internet üzerinde protesto başlatarak kamuoyuna duyuran ÖZGÜR BAŞKAYA'dır. Bu skandalın duyulması ve bir tiyatro derneğinin üyelerinin iradesi dışında bir faşist lidere taziyesi 220 kişiyi aşan katılımla protesto edilmiştir. Skandala neden olan Siyasal İslamcı tiyatrocu Ulvi Alacakaptan, bu skandalı ortaya çıkaran ve karşı duruş sergileyen, protesto başlatan ise Özgür Başkaya'dır. Konu çeşitli yayınların yanı sıra mail yoluyla da Özgür Başkaya tarafından iletilmiştir. Fakat gerçek bir sosyalist olduğu her geçen gün şüpheli hale gelen Hüseyin Hilmi Bulunmaz bu gerçeği gayet net bildiği halde sudan bahanelerle bir tavır geliştirmemiş ve bu konuyu görmezden gelmeyi, bir tiyatro örgütünün, faşist bir lidere taziyesini sessiz kalarak onaylamıştır, tıpkı yılların oyuncusu Mehmet Akan’a ölüm döşeğinde söverken, Dünya Gazetesi sahibi Nezih Demirkent’e gazetelerde taziye mesajı yayınladığı gibi.

BU HİLMİ BULUNMAZ'IN ULVİ ALACAKAPTAN'DAN DOLAYI İLK VUKUATI DEĞİLDİR

Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın geçen yıl kutlanan 27 Mart Dünya Tiyatro Günü öncesi ve sonrasında da ne tesadüftür ki yine aynı kişiyle birlikte saf tutup devrimci sol güçler, demokratik kitle örgütlerinin karşısında yer almıştır. AKM ve Harbiye'nin gerici hükümet tarafından yıkılması gündemdeyken bütün tiyatro dernekleri, sivil toplum örgütleri 27 Mart'ı, bu yıkıma karşı protesto günü ilan etmiş, bunu sabote etmek ve eylemi bölmek isteyen Ulvi Alacakaptan ve AKP'li Beyoğlu Belediye Başkanı aynı gün aynı saatte yakın bir mıntıkada apar topar eğlentili bir kutlama tertip etmiştir. Eyleme karşılık, Belediye bandolu, Nurhan Damcıoğlu kantolu ve okullarından asker gibi sıraya dizilip getirilen öğrencilerle yapılan göbekli eğlentilik bir kutlama. Amaç hem eylemi bölmek hem de diğer etkinliği gölgeleyip basında bu kutlamanın yer almasını sağlamaktır. İşte bu herkesin çok net görebildiği gerçeği nedense Hüseyin Hilmi Bulunmaz görememiş, tüm sivil toplum kuruluşları ve ilerici, devrimci güçlerle birlikte davranmak yerine tam tersine, günlerce AKP'li Belediye Başkanı ve Ulvi Alacakaptan'ın organize ettiği suni kutlamanın reklamını yapmış, bu etkinliğe de Coşkun Büktel ile kol kola bizzat katılmıştır. Sosyalist Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ın ne işi vardı gerici AKP’nin kutlamasında? Üstelik 27 Mart’a karşı olduğunu haykırırken.

HİLMİ BULUNMAZ'I ULVİ ALACAKAPTAN KARŞISINDA SÖZDE SOSYALİST İLKELERİNDEN BİLE VAZGEÇİREN GERÇEK NEDİR?

Hüseyin Hilmi Bulunmaz sol söylemlerle kendine yer açmaya çalışırken uygulamada, eylemde, kutlamada tam tersi güçleri lanse etmeye ve onlarla hareket etmeye iten sebep nedir? Kimi eski dostlarına sırf TV dizisinde oynadılar diye ateş püskürürken, açık yürekli, hatta saldırgan davranan Hüseyin Hilmi Bulunmaz iş Ulvi Alacakaptan'a gelince neden dut yemiş bülbüle, hatta karşı gerici güçlere hizmet etmeye mecbur hissediyor kendini? Bugüne kadar dizilerde oynadığı için Ulvi Alacakaptan’a tek söz ettiğini duyan olmamıştır. Ulvi Alacakaptan ve Siyasal islam yakınlaşması için biraz geriye döneceğiz.

7 YIL GERİYE GİDELİM, FKM FIRAT KÜLTÜR MERKEZİ

Fırat Kültür Merkezi, Fetullah Kültür Merkezi olarak da anılan Fetullahçılar’a ait bir kültür ve propaganda merkezidir. Fetullahçı ve bazı siyasal islamcı kesimin eski solcuları pek sevdiğini ve devşirmeye bayıldığını biliyoruz. Özellikle bir dönem sosyalizmin en zayıf halkaları koparılıp siyasal islama devşirilmişti. Özellikle de sanat ve basın çevrelerinden bu eski solcular siyasal İslamcılarca baş tacı edilmişlerdi. Örneğin Kanal 7'de islamcıdan çok eski solcu olduğu hep söylenegelen bilgilerdendir.

Fırat (Fetullah) Kültür Merkezi’nde eski solcu sonradan siyasal islamcı Ulvi Alacakaptan'ı görmek bu bağlamda bizi çok şaşırtmayacaktır. Ama ya Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ı orada görmek? Acaba Hüseyin Hilmi Bulunmaz'da bir dönem hidayete eren solculardan mı olmuş ya da olmayı denemişti?

Ne olmuştu da Sosyalist vurgusu yapan, kuyumcu olduğu için paraya ihtiyacı olmadığını da her fırsatta vurgulayan Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Fırat Kültür Merkezi’nde görev almıştı? Ve onlarla el ele 2002 Dünya Tiyatro Günü’nü kutlamıştı? Nedense Hüseyin Hilmi Bulunmaz bütün açıklarını 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde vermekteydi. Belki bundan olsa gerek, ısrarla Dünya Tiyatro Günü’nün tarihini değiştirmeyi arzulamaktadır.

Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın Fetullah Gülen Kültür Merkezinde FETULLAHÇILARIN ORGANİZASYONU DAHİLİNDE (bağımsız değil) kutlamada bulunmasını bir kaç yıldır soruyor ve yanıtını bekliyoruz. Bizim sorularımızı görmezden gelerek ve kafasını kuma gömerek atlatmayı seçen Hüseyin Hilmi Bulunmaz, bugün video karşısında kendi öğrencilerinin sorusundan kaçamadı.

Acaba ne kadar doğru yanıt verdi?

Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Fetullah Kültür Merkezi’nde sahnelediği oyunun bir Nazım Hikmet oyunu olmasını (Memleketimden İnsan Manzaraları) hafifletici neden olarak sunmuş, bu soruyu kendisine yönelten öğrencileri ise o kesime (Fetullah Gülenci) bir Nazım Hikmet oyunu sergileyip onları da uyandırdığını varsayıp olumlamıştır.

Oysa bu cemaatin özellikle şirin görünmek ve eski solcu muhalif ruhluları kendi muhalif ruhlarına katmak için ne tür takiyeler yaptıklarını ve kimleri nasıl kullandıklarını gayet iyi bilmekteyiz. Nazım Hikmet oyunlarının da kendilerine kalkan yapıldığını yaşadık gördük. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ilk kez bir rejim muhalifi, islamcı-milliyetçi yazar Necip Fazıl Kısakürek'in oyunu sahnelenirken yükselen muhalif sesi bastırmanın yolu Nazım Hikmet'i paravan olarak kullanmaktan geçmişti. Bakın biz Nazım Hikmet oyununu da repertuara aldık mazereti ardına sığınılmıştı. Yakın dönemlerde, iktidardaki İslamcıların bile TV’lerde ne çok Nazım Hikmet şiiri okuduğuna çocuklar bile şaşırmıyor artık.

AKP iktidarına kadar Fetullahçı ve siyasal İslamcı kesimler sistem muhalifi olarak oldukça prim yapmış, zaman zaman sosyalistlerle kol kola eylem de yaptıkları görülebilmişti. Sistem muhalifi gibi göründükleri dönemde sol materyalleri ve argümanları da babalarının malı gibi kullanma kurnazlığı sergilemişlerdi. Bu bağlamda Hüseyin Hilmi Bulunmaz vasıtasıyla sahnelenmiş Nazım Hikmet oyunu daha ilkokul öncesinden başlayarak beyinleri yıkanan bir cenah içerisinde ne kadar o kesimi sosyalizme yakınlaştıracak ya da ne kadar Nazım Hikmet'in kullanılmasına sebep olacaktır düşünmek gerek.

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ YALAN SÖYLÜYOR 1

FETULLAH KÜLTÜR MERKEZİ KONUSUNDA YA HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ GÖZ GÖRE GÖRE YALAN SÖYLÜYOR YA DA ZAMAN GAZETESİ…

EĞER YALAN YAZAN ZAMAN GAZETESİ İSE HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ YOLLADIĞI TEKZİPİ GÖSTERMELİDİR!

Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ın beyanı ile Zaman Gazetesinin kupürü çelişiyor! Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Fetullah Kültür Merkezinde 2002’de yaptığı çalışmayı video da öğrencilerine şu şekilde açıklıyor:

Benim iş yerime yakındı. Gittim, “biz burada oyun sahneleyebilir miyiz?” dedim ve salonlarını verdiler, sahneledik…

"Biz" dediğine göre “Bulunmaz Tiyatro” ya da kendisine ait bir başka topluluktan söz ediyor olmalı ve oraya da salt bir salonu kiralar gibi gitmiş gibi anlatıyor.

Oysa zaman gazetesi kupürüne bakarsak orada Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ın, Bulunmaz Tiyatrosu yok! Oraya götürdüğü Bağımsız bir topluluğu da yok!


(Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz bir not iletiyor:

Bakınız: Zaman gazetesi, 27 Mart “Dünya Tiyatrolar Günü”nde de Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri, "Bulunmaz Tiyatro" tarafından ücretsiz oynanacak.

Bu durumda; istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim; yalan, iftira, bok atma, çamur sıçratma, alçaklık, şerefsizlik, adilik ve kalleşliğe ortak oluyor!)


Orada Fırat Kültür Merkezi bünyesinde kurulan İstanbul Çemberlitaş Sahnesi’nin sergilediği iki oyun var. Birisi Hilali Mahmutoğlu ’nun yönettiği “Bu Vatan Kimin”; diğeri Hüseyin Hilmi Bulunmaz ’ın yönetmenliğini yaptığı “Memleketimden İnsan Manzaraları”.

Dikkat ediniz… Bulunmaz Tiyatro yok. Başka bir topluluk da yok. Ne var? 27 Mart’ta 2 ayrı yönetmen eşliğinde 2 ayrı oyun sahneleyen tek topluluk var o da FKM’nin İstanbul Çemberlitaş Sahnesi. Sadece yönetmenleri farklı.


(Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz bir not iletiyor:

Bakınız: Zaman gazetesi, 27 Mart “Dünya Tiyatrolar Günü”nde de Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri, "Bulunmaz Tiyatro" tarafından ücretsiz oynanacak.

Bu durumda; istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim; yalan, iftira, bok atma, çamur sıçratma, alçaklık, şerefsizlik, adilik ve kalleşliğe ortak oluyor!)


Bu durumda artık kesin bir dille söyleyebiliriz ki: Hüseyin Hilmi Bulunmaz oraya gidip bize sahne verin demiş olamaz, yanında götürdüğü bir bağımsız bir topluluk görünmüyor! Olsa olsa gidip bana iş verin demiş olabilir! (Bu da nasıl bir iş, nasıl bir görevdi açıklayacak mı bekleyeceğiz.) Bu durumda ya Hüseyin Hilmi Bulunmaz öğrencilerine videoda yalan söylüyor ya da zaman gazetesi yalan haber yazmış. Eğer zaman gazetesi yalan haber yazmış ise, Hüseyin Hilmi Bulunmaz’a soruyoruz: “Tekzip ettin mi? Tekzip’in nerede?” Tabi ki yok!


(Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz bir not iletiyor:

Bakınız: Zaman gazetesi, 27 Mart “Dünya Tiyatrolar Günü”nde de Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri, "Bulunmaz Tiyatro" tarafından ücretsiz oynanacak.

Bu durumda; istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim; yalan, iftira, bok atma, çamur sıçratma, alçaklık, şerefsizlik, adilik ve kalleşliğe ortak oluyor!)


O halde Hilmi Bulunmaz, Fetullah Kültür Merkezi’nde sadece gidip 3-4 oyun sahneleyip ayrılmış değildir, daha fazla bir ilişki söz konusudur! Açıklamasını bekleyeceğiz.

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ YALAN SÖYLÜYOR 2

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ BUNUN DIŞINDA BİR ETKİNLİĞİM, BAĞLANTIN VS VARSA İSPATLARLARSA O….Ç…. DİYE MEYDAN OKUYOR AMA YİNE YALAN SÖYLÜYOR…

Hüseyin Hilmi Bulunmaz, bugün yayınladığı alışıldık küfürbaz söylemiyle “benim oradaki tek bağlantım o salonlarda bir kaç defa Nazım Hikmet'in bir oyununu sahnelemektir ve ben kendim gidip salonlarını talep ettim, bir kaç gösteriden sonra da beni orada istemediklerini açıkladılar, kovdular” demiştir.

Ve küfürbaz üslubuyla da bundan başka orayla herhangi bir ilişkisini, bağlantısını, etkinliğini iddia edip ispatlamayan olursa O.... Ç.... şeklinde kamera önünde açıklamada bulunmuştur.

Biz asla böyle bir küfrü ne Hüseyin Hilmi Bulunmaz'a ne de bir başkasına etmedik, etmeyeceğiz. Hüseyin Hilmi Bulunmaz kendisine ederse bilemeyiz. Fakat diyoruz ki: “İyi düşün Hüseyin Hilmi Bulunmaz, istersen bir kez daha düşün hatırlayamadığın var mı?

Tıpkı Kültür Bakanlığı’ndan aldığın 2 ödenek dışında, önce bir deyip sonra 2 kez aldığını kabul edip, sonrasında da başvurup başvurmadığını hatırlamadığın gibi (?!), bu konuda da hatırlamadığın, unuttuğun bir şeyler olabilir mi? Lütfen bir kez daha düşün ki, kendi kendine küfür etmiş olma.”

BİR KEZ DAHA YİNELİYORUM: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ BAK İYİ DÜŞÜN! FETULLAH’ÇILARLA, FKM İLE BUNUN DIŞINDA HİÇ BİR BAĞIN OLMADI MI? (ULVİ ALACAKAPTAN’LI KONU GİBİ…) DÜŞÜN BİR DAHA VE HATIRLAMAYA ÇALIŞ! BEN OLUP OLMADIĞINI AÇIKLAYACAĞIM, AMA İSTERSEN SEN BEN AÇIKLAMADAN ÖNCE “PARDON UNUTMUŞUM” DE VE AÇIKLA Kİ O….Ç… KONUMUNA DÜŞÜRME KENDİNİ… SANA BİR İKİ GÜN HATIRLAMA SÜRESİ VERİYORUM!

(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)

***

Ayrıca bakınız:
Bulunmaz Tiyatro, sosyalist olduğu için, her koşulda, her durumda, kendi adıyla oyunlar oynuyor; isimsiz sapıklar gibi karanlık kuytularda gizlenmiyor
Bulunmaz Tiyatro, Zaman'a bile adını kazıyor!

7 Nisan 2009 Salı

Oyun yazarı Leman Panya Koç'un, etkinlikte bulunduğu Bulunmaz Tiyatro'daki diğer oyun yazarları Ozan Akgül ve Toprak Karaoğlu hakkındaki kısa notları!

Bulunmaz Tiyatro'da yazarlar kendini doğuruyor!


Leman Panya Koç
7 Nisan 2009


Ben, küllerinden kıvılcım çakarak yangına dönüşen tiyatro aşkımın rotasını izlediğim bir gün, Bulunmaz Tiyatro'yu kolayca buldum. Bulunmaz Tiyatro'yu bulmakla kalmadım; orada "eşsiz" insanlar tanıdım. Ve hâlâ, yepyeni insanlar tanıyorum.

***

Ozan Akgül'ün yazdığı Doğum adlı oyunun okuma çalışmalarına katılmak, benim için müthiş bir deneyim oldu. Bulunmaz Tiyatro'nun yöneticisi Hilmi Bulunmaz, bir defalığına da olsa, Doğum oyunundaki hamile kadın karakterini benim okumamı istedi. İnsan, Akgül'ün Doğum adlı oyununu yada herhangi bir oyununu okurken, metnin içine öylesine dalıyor ki, okyanusun ortasında girdaba yakalanıp tam dibe çekilirken, birden bir küçük istiridyenin karnında, kumdan inci tanesine dönüştüğünü sanıyor. Ama belki de, büyük bir imgesel bedel ödeyerek; imgenin oluşturduğu düşlerin kıskacında örseleniyor. Korkularımızın, sanrılarımızın elektriksel bir metamorfozu bu belki de. Kim bilir!

Toprak Karaoğlu, Bulunmaz Tiyatro'daki bir diğer oyun yazarı. Akgül gibi, Karaoğlu da müthiş bir değer. İtiraf etmeliyim ki, sağlı sollu yumruk yemiş gibi oldum; Ozan Akgül ve Toprak Karaoğlu'nun yazdıkları oyunları okurken. Özellikle Karaoğlu, âdeta kavga eder gibi yazıyor. Öfkesinin kıvılcımlarını, kaleminden çıkartmakta bu denli yetenekli olan Karaoğlu'nun, tortulanmaya bıraktığı oyun metinleri, bence tam demini almış durumda olduklarından, yayınlanmayı, oynanmayı bekliyorlar. Toprak, oyunlarında sizi şaşırtıp hırslandırmayı çok iyi başarabiliyor. Önünüzdeki flu alanı temizleyerek, bakış açınızı, kendi berrak dünyasına doğru genişletebiliyor. Karaoğlu'nun oyunlarını, hem okuyorsunuz, hem de ''Evet, tamam, hayır, vay canına, off, budur be!'' diye bağırmadan edemiyorsunuz. Bu çılgınca bir duygu. Şaşırıyor, başa dönüyor, bu "deli" enerjiyi içinize alarak, metafor hortumunda kayboluyorsunuz. Ve yere yapışan tavanın altından, selametle gün yüzüne çıkıyorsunuz. Karaoğlu'nun kaleme aldığı, özellikle Milattan Önce oyununu, milattan 2009 yıl sonra okuduğunuzda, dönüşümün noktasal saptamasını yapabiliyorsunuz.

Bulunmaz Tiyatro'ya yolunuz düşer de, merdivenleri çıkma zahmetinde bulunursanız, bu müthiş yazarların, kendilerini var ettiği "torna"yı gözlerinizle görür, üstüne bir de, ücretsiz oyun izlersiniz. Değer mi? Bence değer!

6 Nisan 2009 Pazartesi

Yazar adaylarının cebindeki son harçlıkları, şişkin kasalarının küflü çekmecelerine hortumlayan paralı yazarlık kurslarına seçenek bir yazarlık kursu!

Hilmi Bulunmaz
5 Nisan 2009


Bulunmaz Tiyatro'daki "Yazarlık Kursu" sürüyor. Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği "Yazarlık Kursu", sadece kuramsal düzlemde tıkanıp kalmıyor. Aynı zamanda kılgısal boyuta sıçrayan kurs, somut sonuçlarla kendini taçlandırıyor.

Ozan Akgül, çok kısa zamanda birçok oyun yazdığı bu kursta yetkinleşince kitap yayımlama kararı aldı. Akgül'ün Doğum adlı oyunu, Yeni Tiyatro dergisinin onuncu sayısıyla birlikte "Kitap Eki" olarak verilecek. Akgül'ün diğer oyunları da, en kısa zamanda kitap olarak yayınlanacak. Sitemizde eleştiri yazıları da yayınlanan Akgül, oyunları yayınlandıktan sonra, eleştirilerini de kitaplaştıracak.

Bulunmaz Tiyatro'daki "Yazarlık Kursu"na katılan bir diğer yazar Toprak Karaoğlu ise, sadece oyun yazarı olarak kalmayıp, oylumlu eleştiriler yazmaya da başladı. Şu anda hazırlamakta olduğu "Theope eleştirisi" son derecede varsıl bir düzlemde ilerleyen Karaoğlu, oyunlarının da kitaplaştırılması için sabırsızlanıyor.

Leman Panya ve Kâzım Şimşek'in de zaman zaman katıldığı "Yazarlık Kursu", verimli bir süreç izliyor.

Bu arada, bugün yaptığımız bir toplantıda OYUN dergisini yeniden yayınlama kararı aldık. Toprak Karaoğlu'nun Genel Sanat Yönetmenliği'nde yayınlacak derginin sahibi Hilmi Bulunmaz ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Cemal Bulunmaz.

Okurlarımızın da görüşlerini almak istediğimiz dergiyi canlandırma çalışmasına başlamış bulunuyoruz.

Türkiye'de yayınlanan tiyatro dergilerinin hemen hemen tümünün (Kavuklu'yu inceleme olanağı bulamadık), sosyalist omurga yerine, kapitalist kaburgalara sahip olduğunu gözlemlediğimiz için, bizim omurgamıza yerleştirdiğimiz sosyalizm anlayışı, bir kat daha değer kazanıyor. Özellikle Mustafa Demirkanlı'nın sahibi olduğu Tiyatro... Tiyatro... dergisine şöyle bir göz atan okur bile, bu derginin kapitalizmin değirmenine su taşıyan sığ bir ark olduğunu hemen anlayıverir.

Tiyatro... Tiyatro... dergisinin yaptığı gibi finans kapitale boyun eğmeyecek olan OYUN, hiçbir zaman için AKBANK ÇANAĞI yalamayacak. AKP'li "artist başkan" Kadir Topbaş'ın Şehir Tiyatroları'nın başına Kazmacıbaşı olarak atadığı Örhan Alkaya ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin'in önünde yerlere dek eğilmeyecek olan OYUN, emekçilerin iktidara yürümesine katkıda bulunacak bir anlayışla yayınını sürdürecek.

Emekçilerin alınterlerini savunmak isteyen herkesi "yardım" etmeye çağırıyoruz. Sadece, ama sadece kişisel çıkarları peşinde olanlar, bizim peşimize takılmasınlar.