20 Mayıs 2009 Çarşamba

Sihir


Leman Koç
20 Mayıs 2009


Ay, karanlık yüzünü takınmadan önce, ipince ışığını gölde keskin bir hançer gibi parlattığında; göl, yakamozlarının sonuncusunu kustuğunu biliyordu. Dikey yar duvarlarının sakladığı bu kadim çukurda kurbağalar, son serenatlarını söylemekteydi. Yarın, koca bir sarı tekerlek, yuvarlana yuvarlana uzak dağların arkasına düştüğünde; zifirî karanlık çökecek, göl dibe vuracaktı. Kurbağalar, sığındıkları saz döşeklerine can havliyle tutunarak, hafızalarını kaybetmeye hazırlanıyorlardı. Şarkıları biter, güneş uzun yolculuğunu korkunç geceye devredene dek uyurlardı.

Gün, kendini dağların ardına devirdiğinde, sırtındaki ağır yükle gölün kıyısına, zorlu ve uzun yolculuğun sonunda ancak varan yorgun adam, karanlık suya gülümseyerek baktı. Ağır çuvalını sırtından ıslak toprağa indirdi ve önünde diz çökerek sıkıca bağladığı ipi çözdü. Çuvalın içinden çıkarttığı ışıltılı tozu, avuç avuç göle serperken, karanlık ve korkunç gökyüzüne gururla göz attı.

Göl hiç olmadığı denli parlak yüzeyini kendi de beğendi ve kurbağaları, yeni şarkılar besteleyecek koroyu oluşturmak üzere yumurtlamaya çağırdı.

Ay, karanlık yüzünün ardındaki uykusundan ilahi bir senfoniyle uyanarak, göl yüzeyindeki bu olağan dışı parlak yakamozun pırıltısını gördü. Ve perdesini ince bir çizgi halinde aralayarak, yeryüzüne baktı.

“O da ne, benim krallığımda, benden habersiz birileri yakamoz mu oluşturur? Benim gücüm, saldığım korku hiçe mi sayılır? Kurbağaların şarkısı mı şu duyduğum tını? Ya böcekler? Onlar da mı korkmaz oldu benden? Yapıştıkları çöplerde mırıldanıp, karşı mı gelirler? Orada neler oluyor? Bilmezler mi başlarına gelecekleri?”

Hiddetle köpüren ay, perdesini kızgınlıkla sonuna dek açtı. O gece, yeryüzünde ayın koca çehresini görenler, bu zamansız dolunayı, kıyamet alametidir diye, dualar okuyup tütsüler yakarak korkuyla karşılayadursunlar; göllerin kadim bakireleri durgun sulara bıraktıkları yumurtalarını erkeklerine teslim ederken, altın çanakta birlikte dans ederek, çuvaldan çıkan sihrin keyfini sürüyorlardı.

8 Mayıs 2009 Cuma

Yeni Tiyatro, yeni bir süreç başlattı!

YENİ TİYATRO’DAN “İNTERNET” SALDIRISI ÜZERİNE AÇIKLAMA


Bu yazının bu konuda SON açıklamamız olduğunu, cevap verilsin ya da verilmesin, ne teknik ne etik hiçbir konuya açıklık getirmeyen, muhtemelen getirmek istemeyen, hiç kimseye hiçbir yararı dokunmayacağını düşündüğümüz boş, bomboş, “çerçöp” polemiklerden kesinlikle uzak duracağımızı, yaratıcılıktan, humordan, cesaret ve saygınlıktan uzak, “korkak yavaş sesli ihanet konuşmalarına” yakın, bir de üstelik akademik yaşam hakkında “zır cahil” zavallı kafalara bir dakika ayırmanın bile bizim için “zül” olduğunu, ancak üslupları, tarzları ve bu yolla çeşitli çevrelerde yarattıkları tahribat dolayısıyla HAKLARINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUP KONUYU YARGIYA TAŞIDIĞIMIZI duyururuz.

Yanıtladığımız yazının tamamı için link: http://www.tiyatrodergisi.com.tr/yazi.php?hng=149


YENİ TİYATRO DERGİSİ


"Önce hemen belirteyim ki bu whois sorgulaması gayet sıradan.."

Bu işlemin sıradan bir işlem olması, Google haritalarından askeri ve önemli noktaları işgüzarlık edip kamuoyuna sunmak kadar sıradandır. Sanırız anlatılmak istenen bu. Sonuçta her türlü kişi bilgisi sorgulama, eğer izinsiz yapılmışsa ve daha korkuncu bu kamuoyuna açıklanmışsa, yasadışıdır! Hukukun temelini ortaokuldaki "Hayat Bilgisi" derslerinde ASIL SEN yeterince öğrenememişsin. Bu yüzden gece derslerinde de tekrara kalmanız normal... (Bu arada ileride sakın yukarıda verdiğimiz tehlikeli örneği yapmayı denemeyin! BU ÜLKEDE HUKUK OLDUĞUNU, SAVCILARIN VE HAKİMLERİN OLDUĞUNU BİR GÜN SİZE DE ÖĞRETİRLER.)

"whois sorgulaması yasal bir haktır ve whois de görünen bilgiler gizli bilgi değil tam tersine internet sitesi açan herkesin vermekle yükümlü olduğu ve kamuya açık olmak zorunda olan bilgilerdir."

Uzun süreden beri görüşmediğiniz bir arkadaşınızın telefon numarasını rehberden arayıp bulmak da yasal bir haktır. Fakat telefon sapıklığı yapmak için rehberi karıştırıp, tanımadığınız insanlara tacizlerde bulunmak bir suçtur! Fakat yanlış daha bitmiyor, üst üste geliyor. Sanırım bu "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi" olmaktan ileri geliyor: whois bilgileri girmek şart değildir! Evet, değildir! Tekrar ediyoruz, ".com" uzantılı bir isim hakkı için Whois bilgileri girmek şart değildir! " .com" uzantılı adresler Amerikan yasalarına tabiidir ve Türkiye'de bu bilgileri girmek suç değildir! Suçun tanımı ortaokul "Hayat Bilgisi" derslerinde, her çocuğun sınava bile tabii tutulmadan öğretildiği bir konudur. Fakat yanlışlıklar ve bilgi kirliliği henüz bitmedi, devam ediyor. Bu bilgiler kamuya açık olmak zorunda değildir! Evet, değildir! Biz tekrar yazmaktan bıktık fakat yazı o kadar yanlış ve hatalı ki, elimiz mahkûm, yazacağız. Bu bilgileri gizli tutma hakkı, her zaman sabittir ve bu hakkı kullanmak sizin inisiyatifinize kalmıştır! Bu durumda, acaba bundan böyle bu bilgileri gizlesek mi acaba diye de düşünmüyor değiliz...

"Yani Erbil Göktaş ve internet sitesi açmaya karar vermiş herkes bu whois sorgulamasında görünen temel bilgileri, vermeyi ve yayınlanmasını kabul etmiş demektir, bu yasal bir sorunluluktur ve bu bilgiler kamuya açıktır."

Yukarıdaki yanıt bu yanıt için de geçerlidir. Fakat biz yine tekrar edelim, bu bilgilerin “sözde” kamuya açılmış olması, birilerinin bunu uluorta yayınlayacağı anlamına gelmez! Bu işgüzarlıktır! Bu suçtur! Eğer bir zorunluluk varsa, bunu yapmamak tabii ki de suçtur! Fakat ABD İnternet yasalarına göre bu hakkımızı kullanıp kullanmamak kimsenin tekelinde değildir. Bu bir "zorunluluk" değildir! Bu bilgiler kamuya falan da açık değildir. Boğaz Köprülerini kullanmak da bir haktır. Fakat satmak suçtur!

"Her isteyen her istediği internet sitesinin sahibini ve iletişim bilgilerini görme hakkına sahiptir."

Bu hak, site sahibinin insiyatifine kalmıştır, bunu görmek isteyene ya da isteyenlere değil!

"Nasıl ki Erbil Göktaş internet sitesi değil de bakkal dükkanı açsaydı tüm bilgilerini Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlatmak zorundaysa ve bu gazeteyi edinen herkes bu bilgileri görebilecekse bunlar da yayınlanmak zorunda ve her isteyenin görebileceği bilgilerdir."

Bu zorunluluk sizin siteniz için geçerlidir. "Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmanın" diğer bir örneği olarak gördüğümüz bu paragraf, maalesef tabi olduğumuz internet yasalarına göre bir zorunluluk değildir!

"Whois sorgusu ile aynı zamanda DNS bilgilerini de kontrol edebilirsiniz. "

İşte en tehlikeli bölüm! Buraya dikkatleri çekmek istiyoruz, "Whois sorgusu ile aynı zamanda DNS bilgilerini de kontrol edebilirsiniz." Evet, işte ilk doğru geldi! Koca yazı boyunca ilk defa doğru bir nokta bulduk, sevindirici bir gelişme. İşte tehlike çanları da çalmaya başladı! Peki, şimdi bir “hacker” gibi düşünelim ve bir siteye saldırmayı planlayalım; bu durumda ilk yapılması gereken şey, -biz de bunları bilgiguvenligi.gov.tr'den ve diğer kaynaklardan öğreniyoruz- sitenin DNS kayıtlarına ulaşmaktır! E. Timur'un bu konuya dikkat çekmesi "aynı zamanda" çok ilginç, çünkü DNS kayıtları bir sitenin can damarıdır ve DDoS saldırılarının yapıldığı tek damardır! Bir şey daha öğrenmenin haklı gururuyla bu konuyu kapatalım, çünkü fazlasıyla tehlikeli; hayır canımız yandı, oradan biliyoruz.

"Şimdi Erbil Göktaş'a göre bu google şirketi onun site bilgilerinin sorgulanıp görülmesine olanak sağlayarak yasadışı bir iş yapıyor olmalı... Ama hayır... yukarıda anlattığım gibi bu bilgiler zaten halka açıktır, açık olmak zorundadır."

Sitemizin Google ile hiç bir organik ya da inorganik bağı yoktur, sanırım E. Timur burada da başka bir hata yapıp, site adresi kısmında "google" ibaresi yazan her siteyi Google sanmakta! Olabilir, bu hatayı affediyoruz. Hiç bir şirket, bizim iznimiz olmadan site bilgilerimizin görülmesine yardımcı olamaz! İznimiz olmadan servis sağlayıcımız bile kişi bilgilerimizi üçüncü kişilere veremez! Bu tür sorgulamalar, bilgi edinme amaçlı yapılır ve sadece iznimiz dâhilinde kamuoyuna sunulabilir! Eğer ortada yasa dışı bir durum varsa, bu da işgüzarlık yapıp bunu uluorta yayınlamanızdır!

"Hatta bu arada aramızda kalsın Erbil Hoca telefon numaralarını eksik girerek yasadışı bir iş yapmış zira internet sitesi açan birisi bu bilgileri doğru vermek zorundadır."

Yukarıda tekrar belirttik; fakat yine hatırlatmakta, elmayla armudu birbirine karıştırmamakta yarar var. "com.tr" uzantılı alan adlarıyla ".com" uzantılı alan adları arasında hukuksal olarak kural farklılıkları vardır! Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın bambaşka bir örneğinin sergilendiği bu paragraftan çıkarılacak sonuç: yine hata üstüne hata yapmaktasınız! Keşke yazmadan önce adamakıllı bir araştırma yapmış olsaydınız ve kamuoyunu yanıltmaya teşebbüs etmeseydiniz! Teşebbüs diyoruz, çünkü bu saçmalığa inanacak derecede cahil insanların var olmadığına inanmak istiyoruz.

"Genelde şirketler bunu göz ardı eder ama diyelim ki mahkemelik bir durum oldu ve savcılık tespiti yapılırken bu noksan bilgi de görüldü bu da artı bir suçtur."

Keşke koskocaman bir şirket olsaydık da, biz de reklamlardan aldığımız gelirle tıpkı sizinki gibi ".com.tr" alan adı alabilseydik! İşte o zaman bu söyledikleriniz bir anlam ihtiva ederdi. Bu durumda, savcılığı ve güzel ülkemin mahkemelerini ayağa kaldırmak, işlenmemiş bir suçun çığırtkanlığını yapmaya çalışmak, bu kadar gereksiz bir uğraşı olmazdı! Fakat bir hatırlatma da bulunmakta yarar var: TCK’nin 271’inci maddesine göre, “suç uydurma” suçu şöyle tanımlanır: "işlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir”

"765 sayılı TCK’de ise, vuku bulmadığını bildiği bir suçu adliyeye veya keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur olan bir makama veya kanuni takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie vuku bulmuş gibi ihbar ile yahut vaki olmayan bir suçun eserlerini takibata mübaşeret olunabilecek derecede uyduran kimse 30 aya kadar hapis cezasına mahkûm olur (birinci fıkra). Adliye huzurunda sahte olarak bir suç işlendiğini yahut bu suça iştirak eylediğini söyleyen kimse hakkında dahi aynı ceza tertip olunur (ikinci fıkra)” şeklinde düzenlenmiştir."

Bu düzenlemeler; suçları araştırıp bulmak ve suçluları cezalandırmakla yükümlü organların boş yere uğraşmamasını, emek harcamamasını sağlayarak adalet mekanizmasının iyi işlemesini amaçlamaktadır.

Sözün kısası; “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olmak, adamı rezil etmekle kalmaz, aynı zamanda suçlu durumuna düşürür. Umarım bu yanlıştan bir an önce döner, bilgi sahibi olmak için biraz da olsa araştırma yapmak için kolları sıvarsınız.

"Çünkü bir google hizmeti olan whois sorgulamayı yapabilirsiniz kolayca..."

Paragraf geçmiyor ki yeni bir yanlışla daha karşı karşıya kalmayalım, biz yorulduk ama ne yapalım, balçıkla sıvanmış güneşi temizlemek de görevimiz! Whois sorgulama işlemi, "bir Google hizmeti" değildir! Whois sorgulama işlemi, bağımsız Whois sunucular tarafından yapılır ve eskiden ARPANET, bugün de internic tarafından sağlanan bir dizi işlemle gerçekleştirilir. Bunların Google'la bir alakası yoktur. Fakat yukarıdaki sözleri söyleyebilmek için, bir insanın sadece ama sadece bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması, yeterlidir.

"whois sorgulaması yapıyor olabilmeniz sizi hacker yapmadığı gibi öyle bir yetenek de kazandırmaz. "

Bingoya az kaldı, ikinci doğru da geldi. Fakat bir yanlış anlaşılma yaşanmış, biz böyle bir şey demedik ki! Sadece ortaya bir soru attık. Dedik ki, "Whois sorgulamasını yapabilen biri için, bir internet sayfasını 'iş göremez' hale getirebilmek ne kadar zor olabilir?" Sanırım yukarıdaki cümlelerinizle buna cevap vermeye çalıştınız. Teşekkür ederiz. Diğer sorularımızı da cevaplarsanız mutlu oluruz.

"Ama siz hiç tereddüt etmeden bunu yapabiliyorsa hackerlık da yapabilir diye suçladınız. Tıpkı dün siteniz açılmadığında cengaverce ortaya çıkıp "saldırdılar bana!!!" diye araştırmadan feryat ettiğiniz gibi."

Bir soru cümlesinin yargısı, kesin değildir. Bu da yine ortaokul da, “Türkçe” dersinde işlenen bir konu. Bunu bilebiliyor olduğunuzu fakat sırf kafa karıştırmak için yanlışa düştüğünüzü düşünüyoruz. Tekrar ediyoruz, biz sadece masum bir soru sorduk, o kadar! Araştırmadan feryat etmeye gelince: -yukarıda verdiğim örnekler, "Araştırma Yapılmadan Savunulan Görüşler" başlığı altında da pekâlâ incelebilir- Eğer gönderdiğimiz e-postaları okusaydınız, araştırmak için ne kadar çabaladığımızı görürdünüz! Fakat okumadığınız gibi, yanlış anlamalara gayet müsait yapınızla "yavuz hırsız" misali ortaya fırlıyorsunuz! Eğer ortada saldırıya uğradığımıza dair gayet mantıklı deliller varken ve biz servis sağlayıcımızdan "genel bir problem var" uyarısı almadığımız halde, böyle düşündüğümüz için suçlanabilir miyiz?

"Keşke bu suçlamaları yapmadan önce de bir araştırsaydınız"

Araştırmadığımızı da nereden çıkardınız? Dört (4) saat boyunca bunun için başvurmadığımız çarenin kalmadığını nereden biliyorsunuz? Sanırız şuradan biliyorsunuz: gönderdiğimiz mesaj kayıtlarını hasıraltı ettiğiniz için olabilir mi? Siz sorunu yaklaşık dört (4) saat sonra fark etmiş biri olarak, partinin ancak sonuna yetişebilmişsiniz ve hiç de ilginiz olmadığı halde pişti yaparak "bizim durumumuzu" "bizim sunucu sağlayıcımıza" bildirmişsiniz. Üçüncü bir şahıs olarak buna gerek duyuşunuzu, iyi niyetinize (!) yorduğumuzu zaten belirttik. Yaptığınızı, gerçekleri söylediği için susturulmaya çalışılan bir sesin yardım çağrısına gösterdiğiniz ilgiye yoruyor ve hatta bunun için de teşekkürü bir borç (!) biliyoruz...

"Bizim memleketimiz ne çekiyorsa bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlardan çekiyor"

Buna katılıyoruz. Hatta yukarı da yazdıklarımızla bunun kallavi bir örneğini sunuyoruz.

Eğer okumaktan ve yanlış bilgilerden hala bıkmadıysanız, lütfen gerçekleri okumaya devam edin: çünkü bizim de söyleyeceklerimiz var!

"Bakınız ne güzel söylemişsiniz: Sunucu çok yoğun... Bir sunucuda bir servis sağlayıcı pek çok site barındırır. Bir tek sizin için sunucu kurmaz. Ve sunucu çok yoğun demek o sunucu yoğun demektir. Daha buradan başlayarak bir sürü ihtimal doğuyor. A) Sunucuda sorun olabilir B) Sunucudaki diğer siteler belki çok okunan sitelerdir onlardan kaynaklanan sorun olabilir C) Bu sunucuya dediğiniz türden bir saldırı olmuştur ama bu ille de sizin sitenize değil belki o sunucudaki herhangi bir başka siteyedir (ki firma bu saldırı konusunu yalanladı güvenliklidir dedi) D) daha onlarca neden olabilir ama neden ne olur olsun bu nedeni sunucu yaşamaktadır yani mahallenin elektrikleri kesilmiştir bir sizin evinki değil. Ha bu arada siz o siteden hizmet alan başka sitelere girebilirsiniz. Zira bir şirkette birden çok sunucu olabilir sizinkiyle aynı sunucuda olmayanlar normal çalışmış olabilir. Ayrıca efendim sunucu yoğunsa Mustafa Demirkanlı nasıl telefon etti ya da oradan mail aldı falan demişsiniz. Şirketin telefonuyla sunucusunun zaten bir alakası yok ama kendi sayfalarını barındırdığı sunucu da farklı olabilir. Kaldı ki bizim sizin yazınızı fark ettiğimiz saati mailleştiğimiz saati yazdık o saatte zaten sorun çözülmüştü."

Evet, "Sunucu çok yoğun" demişiz... Eğer sunucu çok yoğunsa, bizim dilimizde buna "Sunucu çok yoğun"du denir ve bunun sebepleri araştırılır! Yani durum, pardon sonuç ortada... Peki, bu neden olmuş olabilir: Biz buna saldırı diyoruz. Siz, "sunucu hatası" diyorsunuz. Biz bu "sunucu hatasının" saldırının sonucu olduğunu söylüyoruz, siz ise kanıtınız olarak da sanki tehdit gibi savurduğunuz yanıtlarınızı öne sürüyorsunuz! Açık açık bizi tehdit ediyorsunuz! Niye? Özür dilememiz için Sunucumuza saldırı düzenlendiği için ÖZÜR DİLİYORUZ!, o zaman. Burası tamamsa hemen diğer cümlelere geçelim: Demişsiniz ki, daha doğrusu yanlış bir mantık dizgesiyle yazmaya çalışmışsınız ki, bir servis sağlayıcı, veri merkezlerinde bir sunucuda bir ve/veya birden fazla site barındırabilir. Evet, doğru, buna da -gereksiz bir bilgi olarak- "shared hosting" denmektedir. Biz de -henüz tek başımıza bir sunucu kiralayabilecek kadar reklam geliri alamadığımız için- böyle bir sunucuda barındırılmaktayız. Şimdi tekrar soruna dönelim, yani meselenin özüne: Bir sunucu neden yoğunluk yaşar? -aslında bunları ince detayına kadar anlatmak bizi o kadar yoruyor ki, ama yılmadan devam edeceğiz:-

"A) Sunucuda sorun olabilir" Evet biz de böyle bir şey olabileceğini düşündük ve aldığımız yanıt A) şıkkını kafadan elememiz gerektiğini söyledi: yani, sunucuda sorun yoktu. Eğer olsaydı, bize "sunucuda sorun var" denmeliydi. Hemen B) şıkkına geçelim:

"B) sunucudaki diğer siteler belki çok okunan sitelerdir onlardan kaynaklanan sorun olabilir." Evet, bu da bir ihtimal, fakat bizim bunun böyle olmadığını kanıtlamak için yaptığımız testi söylemeden önce şunu belirtmekte yarar var: "shared hosting"lerde, işlemci gücü ve disk alanı sınırlanmıştır, yani aynı sunucudaki farklı siteler birbirinden bağımsız ve ortak çalışır. Yani eğer çok okunan bir site varsa, “shared hosting” de barınmaz. Barındırılamaz. Servis sağlayıcı başka bir formül bularak, diğer barınan sitelerin yararını düşünerek bu tür siteleri başka bir platforma kaydırır. Yani aynı apartmanda oturduğunuz üst komşunuz evinin mutfağını yıktığında, sizin mutfağınız da yıkılmaz! Bunu nereden biliyoruz, çünkü "Hizmet Şartları"nda böyle yazıyor, siz de okuyabilirsiniz. Daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, servis aldığımız sunucuda, aynı işletim sistemi kullanan, aynı özelliklerde başka bir sitemiz, bizim sitemiz çöktüğünde bal gibi de çalışıyordu! Bu da demek oluyor ki, B) şıkkı da doğru şık değil. Neyse, biz devam edelim ve C) şıkkına bakalım:

"C) Bu sunucuya dediğiniz türden bir saldırı olmuştur ama bu ille de sizin sitenize değil belki o sunucudaki herhangi bir başka siteyedir (ki firma bu saldırı konusunu yalanladı güvenliklidir dedi)" Evet sizin de "belki" deyip biraz da olsa mantıklı yaklaştığınız bu örnek bizce de gayet mantıklı. Fakat parantez içine katıldığımızı söylemek zor, çünkü hiç bir sunucu sağlayıcı %100 güvenlik sağlayamaz. Bize inanmıyorsanız bu cevabı aldığınız kişilere sorun, fakat biz sizin için yanıtlayalım, ne de olsa kendi evimiz, burayı en iyi biz biliriz: genel olarak sunucu trafiğimizin ataklara karşı güvenlik oranı "99,38%"tür, yani asla “tam güvenli” denilemez. Her zaman bir ihtimal vardır ve biz bu %0,62%'lik riski göze alarak burayı seçtik. Uzun bir yazı olduğunun farkındayız sayın okuyucu, fakat dediğimiz gibi, bizim de söyleyeceklerimiz var her durumu tüm ince ayrıntılarıyla anlatmayı göze aldık! Şimdi C) şıkkının parantez içi okumasına devam edelim; servis sağlayıcımız ne demiş, "bizi yalanlamış." Nasıl? 28 nisan gecesi hiç bir saldırı olmadığını söyleyerek mi? Böyle bir şey söylediler de biz mi kaçırdık acaba? Tekrar okuyalım cümleyi: "(ki firma bu saldırı konusunu yalanladı güvenliklidir dedi)" Hayır yanlış okumamışız, o gece %0,62'lik güvenlik riski taşıyan sunucuya saldırı olmadığına dair en ufak bir kanıt yok. Neyse, bu şıkkı da silip D) şıkkına geçelim:

"D) daha onlarca neden olabilir ama neden ne olur olsun bu nedeni sunucu yaşamaktadır" Anlatılmak istenen şey şu, "ne olursa olsun, bu nedeni sunucu yaşamaktadır yani sizin sitenize özgü bir sorun ortada yok" Hemen linkini verdiğimiz yazının başına bakalım, orada ne yazıyor: "Bir sunucuda bir servis sağlayıcı pek çok site barındırır." Yani birisinin bizim sitemize saldırı yapması teorik olarak mümkün değil, pratik olarak da saldırı sadece sunucuya yapılabilir. Evet, doğru. DDoS saldırısı sunucuya, hatta "NETWORK"e yapılır, bunun başka çaresi yoktur. Fakat bu amacı değiştirir mi? Yani amaç sitemizi iş göremez hale getirmekse, sunucuya saldırmak gerekmez mi? O zaman bu şık kendisiyle çelişip, kendi kendisini imha ediyor.

Geriye ne kaldı? Geriye başka bir şık kalmadığına göre biz de E) şıkkını ekleyip bu çoktan seçmeli test sorusunun doğru yanıtını verelim:

E) Hepsi! Evet, sanırız yazdığınız iddialarda şıklar cevabı hep “bilinçli” olarak bir yerlerinden ıskalamış, doğru cevap bunların içinden teker teker açıklayarak çıkarttığımız sonuçtur! Yani bu şüpheli olay, satır aralarında unutulmuş cevaplarda gizlidir!

Örneklerle devam edelim, linkini verdiğimiz yazıda bizim apartman örneğimize benzer, bir mahallenin elektrikle olan mücadelesiyle meramını anlatmaya çalışmış, fakat yine “bilinçsizce” kaçırdığı bir noktayı es geçmiş, hemen aydınlatalım: Sunucu mimarileri elektrik direklerine benzemez. Biz başka bir mahalle sakininin elektriğine bakmadık ki! Biz hemen alt komşumuzun elektriğini kontrol ettik. Bizimle aynı “IP” adresine sahip, -şimdi bütün sunuculardaki bütün sitelerin aynı ip adresine sahip olup olmadığını araştırabilirsiniz- aynı işletim sistemine sahip, aynı işlemci ve sabit disk özelliklerinde, aynı yazılımla yaratılmış ve yine aynı sistem saatine sahip bir örneğini test ettik. Yani araştırıp incelemeden değil, önce kontrol ederek sonra da test ederek.

"Ayrıca efendim sunucu yoğunsa Mustafa Demirkanlı nasıl telefon etti ya da oradan mail aldı falan demişsiniz."

Yalan! Bile bile lades diyorsunuz! Biz telefon edildiğine dair bir cümle kullanmadık, hatta bunu ima bile etmedik! Fakat buradan anlıyoruz ki, siz ısrarlı bir şekilde -bunu yine iyi niyetinize (!) veriyoruz- telefonlarla sözde "destek" almışsınız! Ayrıca yazınızda Mustafa Demirkanlı'ya verilen cevabın sadece saati yazmakta, bu bize gönderdiğiniz e-posta'nın saldırı anında atılıp atılmadığının kanıtı olamaz ki! Keşke aldığınız yanıtın değil de, gönderdiğiniz mesajın saatini ve içeriğini açıklasaydınız ve bizi şüphelere gark etmeseydiniz! Neyse, biz yine iyi niyetinize halel getirmemek adına bunu bizim yaşadığımız şaşkınlığın (!) bir benzerine yoruyoruz.

"sunucuda barındırılan tek site sizinki değil ve işte siz de söylüyorsunuz "Ana makine" hatası bu. Yani sizin siteye has bir sorun değil ana makine (sunucu) hatası... Ne güzel işte kendi kendinizi yalancı yapıyorsunuz. Ya o sunucudaki sizin siteniz değil ama bir başka site çok yeni değilse? Ya o sitelerden birisi o saatler arasında bir TV programında tanıtılmışsa ve birden binlerce kişi girmişse? Dedim ya binlerce neden bulunabilir bilemeyiz. Ama sorun sizin sunucu sorununuzdur bal gibi işte siz de söylemişsiniz bunu! bu hata, sunucu -yani ana makine- yoğunluğundan kaynaklanır. Yani bu Erbil Göktaş’ın sitesinin değil onun da olduğu makinenin ana serverın sunucunun hatasıdır. Azıcık İngilizcesi olan anlar demişsiniz. Hayır Erbil Göktaş itiraz ediyorum! Azıcık İngilizcesi olan anlamaz! Sadece tercüme eder ama anlamaz örneğin sizin tercüme ettiğinizi anlayamamış olduğunuz gibi! Nasıl ki Türkçe bilen herkes her Türkçe teknik açıklamayı anlayamazsa azıcık İngilizcesi olan da anlayamayabiliyormuş demek, örneğin siz tercüme ettiğiniz ve bunun ana makine sorunu olduğunu çevirdiğiniz halde ana makinedeki sorunu kendi sitenize mal ettiğiniz gibi."

Biz ilk cümleden farklı bir şey söylemedik ki! Belki onlarca defa söyledik, bir sunucu hatasını doğuran sebeplerin nedenleri mutlaka vardır. Fakat siz bir sürü belkili, soru işaretli cümle kuruyorsunuz. Siz yukarıda saydığınız örneklerden şüphe ediyorsunuz, biz ise bir saldırıdan. Bu saldırı işte o binlerce nedenden sadece biri. Bunu kabul edemiyorsunuz. Biz diyoruz ki, dairemiz çöktü! Siz diyorsunuz ki, daire çökmez apartman çöker?! Nedenlerle sonuçları birbirlerine karıştırıyorsunuz ve bilinçsizce bizim dediğimizle aynı kapıya gelen şeyler söylüyorsunuz. Şimdi azıcık İngilizcesi olanların bile anlayamadığı hata mesajını tekrar yazalım... "Server too busy". Şimdi de bunu dediğiniz gibi motomot tercüme edelim: Sunucu çok yoğun. Bu yine ortaokul “İngilizce” derslerinde öğretilen çok basit bir “reading” tekniğidir. Sizin ortaokul da Hayat Bilgisi, Türkçe ve şimdi de İngilizce’den kaldığınızı öğrenmek bizleri çok şaşırtıyor. (GECE DERSLERİNDEN DE TEKRARA KALDIĞINIZ GİBİ… TEKRARDA İŞİNİZ ZOR: ERBİL GÖKTAŞ TEHDİT VE HAKARETLERİNİZDEN DOLAYI DERSLERİ CUMHURİYET SAVCILARINA VE HAKİMLERE BIRAKTI!..) Neyse konumuza dönelim: “Sunucu çok yoğun.” Şimdi bunun neresi anlamsız! Neden kafalar karıştırılmaya çalışılıyor? Bunun neresi teknik? Neresi Türkçe değil? Eğer bu "bizim çevirdiğimiz" şekildeyse, bir de siz çevirin, siz nasıl çevireceksiniz görelim. Son cümleye vereceğimiz cevabı zaten ilk cümlemizde verdik, apartman çöker de, daire çökmez mi? Amaç daireyi çökertmekse ve bunun yolu apartmanı çökertmekle olacaksa, elden başka ne gelir, soruyoruz?

"Sözlük anlamı: Dağıtık Servis Dışı Bırakma (Distributed Denial of Service - DDoS) Saldırıları

Efendim bu eski bir saldırı modelidir ve artık pek çok servis sağlayıcı firma bunu bertaraf etmiştir. Bunu yazan biraz geride kalmış.

Ama olsa dahi bakınız yine de bu saldırı olsa dahi bu sunucuya yani o şirkete yönelik saldırıdır. O sunucuda belki bir şeriatçı site de var, belki bir devrimci, faşist ya da bölücü site de var ve ona yönelik bir girişimdi. Nereden biliyor Erbil Göktaş benim şirketime saldırıldı çünkü bana yönelikti diyebilir mi? Tabi ki bu ciddiye alınacak bir savunma değildir. Kaldı ki ne yazmış? Bu saldırı yüz binlerce bilgisayardan aynı anda yapılırmış. Pes be hocam pes! Bizim yüz bin bilgisayar alacak paramız olsa sizinle mi uğraşırdık:) ya da hadi çocuklar saldırın diyecek yüz bin tanıdığımız olsa adaylığımızı koyar ilçe belediye başkanı falan seçilirdik:) size de komik gelmiyor mu şimdi bu gerçeği kendiniz bulup okuduğunuz halde bu gücü bize atfetmeniz ve direk bizi suçlamanız?"

Efendim bu saldırı modeli, tüm zamanların en popüler saldırı yöntemidir. Gün geçtikçe farklı tür ve modelleri çıkarak da yaygınlaşmaktadır. Şimdi uzun uzadıya kaç farklı saldırı yöntemi olduğunu anlatarak yersiz ve de gereksiz bir bilgi yığınına sebep olmamak için, daha detaylı bilgi almak isteyenlerin http://en.wikipedia.org/wiki/Denial-of-service_attack adresine bakmalarını söyleyelim. Verdiğiniz bu bilgi yine diğerleri gibi "geçersizdir". Devam edelim, acaba neye dayanarak artık servis sağlayıcı firmaların bunu bertaraf ettiğini söylüyorsunuz, anlamıyoruz? Elinde %100 gerçekliği ispatlanabilir bir kanıt var mı? Yine biraz detaya kaçacak ama bu işlerde yetkili bir kişiden aldığımız yanıtı aynen aktarıyoruz: "Dünyada herhangi bir sunucu yoktur ki DDoS saldırısına maruz kalmasın, emin olun 'DDoS yemeyen sunucu yoktur' gibi bir cümleyi sarf edecek olan güvenlik uzmanlığı sertifikasını hayatı boyunca uğraşsa da alamaz. %100 güvenlik sağlıyoruz, gibi bir cümleyi hiç bir servis sağlayıcı söylemeyez. Ki maksimum güvenlikli Google bile bundan bir kaç ay önce bir süreliğine 'down' oldu, yani çöktü. Sebebi de işte bu ataklardı. Zaten DDoS saldırı seviyesi diye bir şey vardır: Hiç bir DDoS saldırısı almayan firma, Seviye I olarak adlandırılır. Bu Seviye II, III, IV ve V olarak gider. Bu da DDoS'a karşı olan dayanıklılığını gösterir." Yani bu internet dünyasının “hâlâ” en büyük problemidir ve örneklerle açıklayacak olursak: 2001'de İngiliz Meclis sayfası, 2007'de internetin can damarı olan DNS merkezine büyük bir saldırı -ki bu saldırı tüm Dünyayı etkilemiş ve etkilerini Türk kullanıcıları da hissetmiştir- Yakın tarihlerde, 2008'de Osetya'daki savaş sırasında Gürcistan Hükümet sayfası ve bu yıl, Amerikan Telif Hakları sayfaları bu saldırılar sonucunda çökmüştür. Şimdi bu örnekleri verdik, çünkü siz, bunları görmezden gelerek, bizi geride kalmakla suçluyorsunuz. Peki, şimdi biz soruyoruz: Acaba siz, Google'ın, İrlanda Hükümeti'nin ya da Gürcistan Hükümeti'nin güvenlik uzmanlarından daha bilgili ve deneyimli misiniz ki, böyle atıp tutmakta kendinizi özgür hissediyorsunuz? Ki öyleyse keşfedilmemiş genç yetenekler listesindesiniz... Sizlere tavsiyemiz bu bilgilerinizi kullanarak interneti daha güvenli bir hale getirecek eşsiz bilgilerinizi herkesle paylaşmanızdır. Fakat yine “belki”si bol cümlelerine sığınıp, saldırıyı kabulleniyor ama bize değil de "diğerlerine" yapıldığında diretiyor ve kendinizce bunun ciddi bir savunma olduğu kanısında yanılıyorsunuz. "Pes be hocam pes! Bizim yüz bin bilgisayar alacak paramız olsa sizinle mi uğraşırdık:)" Bu tarz bir cümle, bir sürü bit yeniği barındırmakta. Düz mantıkla tersine bir okuma yaptığımızda, demek ki yüz binlerce bilgisayarınız olsa, ilk işiniz bize saldırmayı bırakmak olacak(!!!) Bu nasıl bir açıklamadır! Biz bir teknikten, sözlükteki anlamından bahsediyoruz ve ekliyoruz, "Bu saldırılarda bazı durumlarda saldıran bilgisayar sayısı yüz binleri bulabilmektedir." Siz, bir olasılık belirten cümleyi alıyor ve işinize geldiği gibi yontup, bizden ciddiyet bekleyen bir tavırdan beklenmemesi gereken bir ciddiyetsizlikle anlamın içini boşaltarak cümleyi boş bir geyik esprisine dönüştürüyorsunuz. Tabii bu arada, bu cümleden ne kadar yanlış bir meslek seçtiğinizin de ipuçlarını alıyoruz; asıl isteğiniz belediye başkanı olmakmış(!!!) Bizce de gidin belediye başkanı olun, bu yaptıklarınızı oralar kaldırır ama SANAT ORTAMI BU YAPTIKLARINIZI HAKETMİYOR! Evet, bize de komik geliyor tüm bunlar. Ama traji-komik!

"Tüm bu teknik açıklamalardan gele gele şuna geldiniz. Evet Ertuğrul Timur ve Mustafa Demirkanlı'nın söylediği gibi sunucu arızası olabilir ama bunu da onların yapmadığı ne malum? Onlar saldırıp bozulmasına neden olmadığı ne malum? Evet geldiğiniz nokta budur. İyi ama oradaki yetkili kişi ne diyor? Hayır herhangi bir saldırı söz konusu değildir, tamamen bizden kaynaklanmıştır, giderilmiştir özür dileriz... O halde hocam komplo teorilerine başlamışken sürdürünüz. Aslında Ertuğrul ve Mustafa benim siteme saldırmayı aylar önce kafaya koyup oraya bir adamlarını işe soktular. İşte o adamları bu açıklamayı yaptı. Problemin kaynağını veriyor mu? deyip soruyor ve kendiniz hayır diye yanıtlıyorsunuz. Hiç de kazın ayağı öyle değil hocam. Bir saldırı olmuş olabilir mi diyoruz "hayır" açıklamasını alıyoruz. E problemin kaynağı oradaki sunucuda bir transistor mü yanmıştır, bir salak görevli yanlış giriş yapıp kilitlemiş midir en az bir milyon sebep sunulabilir değil mi hocam? Ama kesin olan ne var? Saldırı yok açıklaması var."

Şimdi de komplo teorilerine girişiyoruz. Çünkü anlattığımız gibi değil, anladığınız gibi yazmakta diretiyorsunuz. Saçma ve gereksiz, hatta inanılması imkânsız planlardan bahsediyorsunuz. Sözde her şeyi kafanızda planlayıp, bize karşı tüm kalelerimizi saf dışı bırakmaya çalışıyorsunuz. Gerçek hayatta buna ne derler bilmiyoruz ama satrançta bunun adına "Sicilya Savunması" deniyor. Ve savunmasını, kendisine gönderilen ve bizim de inanmak istediğimiz delillerle destekliyorsunuz. Sizin bunları konuştuğunuz sunucu sağlayıcıdaki arkadaşlara demeyi unuttunuz sanırım, yine de hatırlatalım: Size verilen bu net cevaplar neden bize ucu açık şekilde veriliyor? Bunu sorsaydınız ya? Saldırı olmadığına dair herhangi bir kanıt sunsaydınız ya? Acaba yayınlamadığınız ve üzerimizde "Demokles'in Kılıcı" gibi tutarak tehditvari bir şekilde bahsettiğiniz o "gizli" mesajlarda, o malum gecede "hiç bir saldırı olmadığına dair" gözle görülür inandırıcı kayıtlar mı mevcut? Yoksa biz bunları söyleyerek sizin savunmanızı size karşı mı kullanıyoruz? Hayır! Biz diyoruz ki, yarım gün yayın yapmamız engellendi! Sesimiz susturuldu! Ama durun sizin işinizi kolaylaştıralım; evet, biz sunucu odasına bir adamımızı yerleştirdik ve sonra da dedik ki: "Erbil Göktaş'ın yazılarından sonra, sen hemen ana bilgisayarın fişini çekeceksin! Böylece biz de 'Bakın bize saldırıyorlar!' diye feryat edeceğiz. Ha, inanmazlarsa, düzmeceden bir kaç mesaj gönderir, işimizi sağlama alırız!" Bakın nasıl da işler yoluna girdi, hiç bir sorun kalmadı ortada. Fakat kazın ayağı öyle değil! Çünkü hiç bir firma size "saldırı falan olmadı" diyemez, çünkü bu eşyanın tabiatına aykırı. Olmuştur, olacaktır. Bakın yine savunmamızı sürdürüyoruz, her türlü cevabınıza karşı sizin yaptığınızı yapıyoruz; yani kaleleri siz ele geçirmeden zapt ediyoruz! Ama kesin olan bir şey var: "Saldırı yok açıklaması var" cümlesi E. Timur'un boş bir anına gelerek söylediği kuyruklu bir yalan. Çünkü oldu ve olacaktır.

"Evet tamamen rastlantısal ve daha onlarca kez sitenizde kesintiler olacaktır siz de alışacaksınız. Bugün benim tiyatrom.com da 2 saat boyunca kesildi, 3 kez firmamı aradım sebep sordum. Ama kalkıp Erbil Göktaş sitemi göçertti demedim. Erbil Göktaş'ın yazılarından ürksek onun yazılarını biz de kendi sitelerimize alıp koymazdık. Yani hocam gerçekten azıcık düşünseniz bu mantıksızlığı yapmayacaksınız. Yani biz sizin yazılarınız okunmasın diye hem sitenizi hackleyeceğiz hem de aynı yazıları alıp bizler de yayınlayacağız. Olur mu böyle bir şey?"

Biz sorunlara alıştık, fakat böylesiyle ilk defa karşılaşıyoruz! Lütfen görüştüğünüz arkadaşları arayın ve şunları sorun: bu olaydan iki gün önce, veritabanı adresimizin numarası bize haber verilmeden değiştirilmişti. Bunun karşısında eyvahlara bürünüp "Saldırıyorlar!" demedik! Peki, ne yaptık? Hemen bir mesaj gönderdik, eğer isterseniz size bu mesajın "ticket numarasını" verebiliriz ve siz de bunu doğrulatırsınız. Peki, o mesajın içeriği neydi? Şuydu: “Sayfamız açılmıyor ve bir veritabanı hatası alıyoruz, acaba sorun nedir?" Yanıtın gelmesini bekledik ve geldi de. Fakat bu sefer gayet anlaşılır, çözüm önerisi sunan ve hatanın kaynağını gösteren bir mesaj aldık. Biz de hemen söyleneni yaptık ve sorun vakit kaybetmeden halledildi. Yani "ufacık bir hatada etekleri tutuşan" birileri yok karşınızda! Bu söylediklerinizin, öğrenmeden ve gelişigüzel ortaya attığınız diğer komplo teorilerinden hiç bir farkı yok. Yazılarımızın sizin sitenizde yer alması, sitemizin çökmemesini mi garantiliyor? Bu nasıl bir mantık!

"Efendim siz sitenin sahibi olarak daha çabuk fark etmişsiniz. Biz ise fark etsek de umursamayacaktık zira her site zaman zaman erişilemez olabiliyor, mesela google dahil. Ancak biz ne zaman umursadık? Bundan dolayı bizi suçladığınızda umursadık ve mecburen araştırmaya girdik. Dolaysıyla siz bizden önce biz ise bu yazınızı fark edip okuyunca aradık. Dolayısıyla siz aradığınızda arıza nedeni henüz bilinmiyor olabilir biz aradığımızda neden anlaşılmış olabilir, geçiniz bunları. Size detaylı yanıt vermemiş bize verdi zira özellikle sorduk ve nedeniyle yazmasını rica ettik çünkü suçlanıyorduk ve bunu belgelemeliydik."

Tabii ki fark ettik, bunu şimdi öğreniyor oluşunuz "Biz bu oyunu önceden fark ederek önlemimizi aldık ve planları suya düştü! Yakalandılar!" minvalinde açıklamalar yapma işgüzarlığı mı sağlıyor size? Bakın ne güzel söylüyorsunuz, "zira her site zaman zaman erişilemez olabiliyor, mesela google dahil." Şimdi de Yeni Tiyatro Dergisi ulaşılamaz oldu! Sebep: olağan sebepler canım, tamamen rastlantısal?! Geçiniz bunları demekle kendinizi mi savunduğunuzu sanıyorsunuz? Sizin sunduğumuz sebepler can da, bizim sunduğumuz sebepler patlıcan mı? Size yanıt veren teknik ekiple, bize yanıt veren teknik ekip farklı dünyalarda mı yaşıyor? Aldığınız detaylı yanıt "Sunucu kaynaklı problem yaşandı ve sorun giderildi" mi? Bunun neresi detaylı bir açıklama allasen? Bu kadar basit mi?

"Bir kesinti ancak programlı ise bildirilebilir. Elektrik idaresi de öyledir, bakım vardır, yenileme vardır, bozuk parça değişimi vardır bildirir. Ama ya beklenmedik bir arıza ise nereden bildirecekti üç gün önce? Siz Türkiye'de yaşamıyorsunuz galiba? Kaç elektrik kesintiniz önceden bildirilerek, kaçı bildirilmeden olmuştur? Ama hayır siz komplo teorisi kurmayı kafaya koymuşsunuz ya. Olamaz Erbil Göktaş yazı yazdı ve arıza oldu bu tesadüf olamaz. Yani hocam geçen hafta da yazılarınız vardı ve biz aldık yayınladık, bu hafta da yine muhtemelen yayınlayacaktır muhatapları. Mantığınız gerçekten alıyor mu bunu? Biz bir yandan sizin yazılarınızı alıp daha da fazla insanın okuması salaklığını göstereceğiz bir yandan sizin yazılarınız okunmasın diye engelleyeceğiz."

Biz de bunu söylüyoruz işte, ama siz yine bizi destekler mahiyette konuşup bir şey söylediğinizi sanıyorsunuz. Siz diyorsunuz "beklenmedik bir arıza", biz diyoruz "saldırı". Biz soruyoruz: "Ne zamandan beri saldırılar planlı programlı olur?" Siz soruyorsunuz: "Beklenmedik bir arıza 3 gün önceden nasıl bildirilebilir?" Anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babandan mı daha çok nefret ediyorsun, gibi hiç bir sonuç üretmeyen bu soru cümleleri neden? Hem niye sadece siz üstünüze alıyorsunuz, bunun Mimesis’i var, İATP-G’si var… var oğlu var (Ayrıca İATP-G büyük bir pişkinlikle “Yeni Tiyatro’ya Sansürden Vazgeçme ve Cevap Hakkını Tanıma Çağrısı” yapacağına önce yazdığımız yazıyı yanıtlasınlar, kendilerini temizlesinler, ondan sonra ağızlarını açsınlar; pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu!...); Erbil Göktaş’ın yazdıklarından ve Yeni Tiyatro’dan rahatsız olan A’lar’ın Ö’lerin, M’lerin yanı sıra daha N’eleri var?.. B’leri var, C’leri var, F’leri var… Yumuşak G’leri bile var: Sahte isimle kurumuna ve Kocaeli yerel basınına yapılan “ihbarları”, sözde söyleşilerde isim vermekten çekinen korkakları kastediyoruz. Göktaş bunları Kocaeli Cumhuriyet Savcısı’na bildirdi. Yasalar çerçevesinde de, önümüzdeki günlerde kamuoyuyla da paylaşacaktır. Bütün bu saldırıların nedeni Yeni Tiyatro Dergisi’nin “önlenemeyen yükselişi” olduğundan açıklama da Yeni Tiyatro’nun 11. sayısında yapılacaktır.

"Bakınız bunun ilahi bir rastlantı olmadığını ilerleyen günlerde yine ara ara kesintiler yaşadığınızda anlayacaksınız. Diyorum ya benim tiyatrom kapalı olduğu halde bugün 2-3 saat kesikti kapalı bir siteyi hackledikleri için mi?"

Biz zaten ara sıra kesintiler yaşıyoruz ve bunu kendi içimizde hallediyoruz. Geçmişte de bunlar yaşandı ve çözümler üretildi. Siz 2-3 saat kesik kaldığınızda, bunun nedenini araştırıp, karşılığında ucu açık cevaplar mı aldınız? Bu sırada kağnı hızından yavaş bir şekilde mi açılıyordu siteniz? Ve tüm bunlar olurken sunucu hatasıdır canım, diyerek olayı geçiştirmeyi mi seçtiniz? Görünen o ki öyle davranmışsınız. Fakat biz “hacklendiğimizi” iddia etmedik, bunu yine siz uyduruyorsunuz. Biz çöktük! Çökertildik! “Hacklenmek” ayrı bir şey, çökmek ayrı bir şeydir!

"Burada kimsenin herhangi bir konuda hak iddia ettiği yok bu sadece şunu belgelemektedir: Erbil Göktaş'ın sitesi bakınız bu firma üstünde barındırılmaktadır bize de o firma cevap verip arıza nedenini açıklamıştır. Bunu yapmadan bir mail yayınlasaydık okurlar nereden bilecekti? Belki arkadaşına bana şöyle bir mail yazsana demiştir de diyebilirdi. Biz orada 1- bu şirket Erbil Göktaş'ın hizmet aldığı şirket, görünüz 2-işte o şirketin problem nedenini açıklayan emaili, görünüz dedik."

İşte; kendiniz söylüyorsunuz, bu kendinizi haklı çıkartmak için uyguladığınız bir süreç. Bunu yapmasaydınız, biz sizin haksız olduğunuzu düşünecektik değil mi? O zaman hak iddia etmediğiniz söylemi sizce de hâlâ inandırıcı mı? Dahası: problemin nedeni diyorsunuz ama problemin kaynağını belirtmiyorsunuz? Bir problem hangi aşamada sunucu kaynaklı bir problem olur bir zahmet bunu bize açıklayın? Ayrıntılı düşünmek zorundayız çünkü problem çözmek ayrıntıyı görmekle başlar, biz bu ufak ayrıntıyı fazlasıyla merak ediyoruz? Fakat ne olur yaşadığımız ya da yaşattırıldığımız bu süreci anlatan, gerçekçi, elle tutulur ve inandırıcı bir şekilde açıklayan deliller sunun bize ki, biz de bilelim.

"Yukarıda açıkladım gece dersi olarak artık öğrendiniz. Suç değil tam tersi bu bilgiler verilmek zorunda olan bilgilerdir ve whois sorgulaması ile kamuya açık bilgilerdir."

Kulaktan dolma bilgilerle yazmış olduğu bu ve buna benzer diğer yazılarına vereceğimiz yanıt yine aynı ve yine çok açık! Bu bilgileri vermek gibi bir zorunluluğumuz yok! Olmadı, olamaz! Hadi bilgilerimizi değiştirdik, suçluysak, cezamızı verin! Yargılayın bizi, hakkımız olan bir şeyi yaptığımız için cezamız neyse çekelim, hazırız biz. Bu, kamuoyunu gereksiz bilgilendirme çabalarına yenilerine eklemenizi diliyor ve en kısa zamanda internette halka açık ama kamuya mal olduğunda tehlikeli olabilecek bildirilerini okumayı can-ı gönülden istiyoruz(!!!) Ufak bir hatırlatma: Çok değil, bundan bir sene önce, “KEY Ödemesi” alacak milyonlarca insanın T.C. kimlik ve sosyal güvenlik numaraları, sahiplerinin izni olmaksızın kamuya açılmıştı. Günlerce haberleri yapıldı bunun, kişi gizliliğinin nasıl bu kadar kolayca ayaklar altına alınabildiğine dair. Kim bilir, belki o numaralarda sizlerin de T.C. kimlik numaralarınız vardı ve birileri işgüzarlık yapıp bunu kullanarak sizlerin tüm vergi, vatandaşlık, sosyal, sınav daha bir sürü gizli bilginize ulaştı! Hiç de tasvip edemeyeceğimiz bu davranışın biz normal olmadığını savunuyor ve sizlerin bu yanlıştan biran önce dönmeniz gerektiğini bildiriyoruz.

"Yani bunu sizin yapmanız gerekmez çünkü bunlar zaten nette var isteyen her an whois ile görür. Siz nasıl ki derginizin künyesinde isim, telefon, adres vs yazmak zorundaysanız ve zaten yazıyorsanız bu da aynı durumdur yazılmak zorunda ve isteyen görebilmekte. Eğer görünmesini istemediğiniz tel nosu varsa onu değil halka açık olanını yazsaydınız bu sizin sorununuz derler adama."

Bakın gereksiz bir savunma mekanizması daha. Takılmış plak gibi aynı bilgisizliği tekrarlamaktasınız. Bir önceki paragrafımızda yazdıklarımız bu paragraf için de geçerli. Böyle yapmakla kişi hak ve özgürlüklerini, gizlilik haklarını hiçe sayan bir ideolojiyi savunmaktasınız. Ve bizden hakkınız olmadığı halde, haksız taleplerde bulunuyorsunuz. Tekrar edelim, -varsa- işlediğimiz bu suçun cezasını biz çekmeye hazırız da, bu cezayı verecek kaideleri bir de sizden duyabilsek.

"Hal böyleyken sizin yarım gün sesinizi duyuramamanıza ancak üzülürüz. Ama bunu bize fatura etme hakkını nereden alıyorsunuz? Bir suç isnat eden suçu ispatla yükümlüdür bakınız Coşkun Büktel yazıları. Hangi ispata dayanarak bize iftira atıyorsunuz? "Ben onları eleştirdim sitem yarım gün kapandı" bu delil değil sadece iddiadır, sizin kanınızdır. Hani bunun delili? Yarın Mustafa Demirkanlı bilerek isteyerek yayınını 1 tam gün kapatsa ve sonraki gün de Erbil Göktaş'ı eleştirmiştim siteme saldırdı dese yeterli olacak mıdır bu? O zaman siz en azından bakalım kendin mi kapadın şirketten mi sorun yaşandı, arıza mı vardı demeyecek misiniz? Ben onlar aleyhine yazdım sitem yarım gün kapandı bu tesadüf olamaz o halde onlar siteme zarar verdi Eyy ahali saldırı var bana sahip çıkın! diye feryat edeceksiniz sonra da özür dilemeye yanaşmayacaksınız... Yok öyle yağma hocam! Bunun benzerini Burak Caney de yapmıştı ne tesadüfse... Elinizde hiç bir delil yokken ve sizin firmanız gece bir teknik görevli gündüz bir yetkili tarafından tamamen bizden kaynaklanan bir arızaydı diyor biz bunu ortaya çıkarıyorsak sizin de yeterli araştırma yapmadan ortalığı ayağa kaldırma kamuoyu yaratma ve bizi karalama çabanız için hem bizden hem okurlardan özür dilemeniz şarttır! Burada yeni bir şey söylemiyorsunuz. Yayınladıklarımız sizin sitenizin yasal olarak vermek zorunda olduğunuz künye bilgileridir. İstemiyorsanız site açmazdınız. Evet sen saldırıya uğramadın, eğer fırsatı değerlendirmek için bilerek bu davranışı geliştirmedinse bile sadece panik atak davrandın ve araştırmadan suçladın. Sen dövüldüğünü iddia ettin, biz döven yok, kafasını çarpmış deyip şahidi bulduk çıkardık. Sen bizim dövdüğümüzü iddia ettin biz sana ve okurlara şirketinin cevabını vererek adam döven olmadığımızı ispatladık ki aslen suçlanan değil suçlayan ispatla yükümlü olduğu halde. "bıçakların bileylenmesi" deyimi için ben size haddim olmayarak Ördek Paşa fıkrasını bir kez de sizin okumanızı salık veririm. Ne anlatacağım, bildiklerimi yaşadıklarımı demişsiniz burada da bir kez daha hatırlatırım, hoca olmak sadece bir alanda uzman olmaktır. Kimya hocası kimyayı, fizik hocası fiziği bilir ama alanı olmayan bir konuda zır cahil dahi olabilir eğer meraksızsa. Sizin de bildiklerinizin yetersizliği ortadadır. Artık bir şüpheye kapıldığınızda fikir üretmeden bilgi sahibi olmayı denersiniz. Gerçeklerden buyurun asıl siz korkmayın gerçek olan servis sağlayıcınızın arızaya geçmesi, sizin de panik atak davranışla bunu karşınızdaki kişilere iftira atmak için ya da yalan yanlış bilgiyle karalamak için kullanmanızdır. Sizin merak edip araştırmadığınızı biz araştırıp açıkladık, lütfen teşekkür edip özür dileyin."

Yukarıda verdiğimiz tüm cevapların bir toplamını da aşağıya yazarak kafaları karıştırmak istemiyoruz. Fakat belli ki siz yorulmamışsınız, aynı lafları farklı özne ve yüklemlerle tek tek sıralamışsınız. Kanıtlardan bahsetmişsiniz, bize ulaşmayan ve ucu açık kanıtlardan… Araştırma yapmadan davrandığımızı yazmış, fakat sitemiz çöktüğü andan başlayarak açıldığı ana kadar süren mesajlarımızı görmek istememişsiniz. Bildiğini okumakta da bir beis görmemişsiniz. Yavuz hırsız misali ev sahibinden özür bekleme gafletine düşmüş aynı şeyleri tekrarlamışsınız. Suçtan bahsederek kendi suçsuzluğunuzu, hakkı olmadan yayınladığı gizli bilgilerin sözde gizli olmadığını savunmuşsunuz. Fakat bunları yaparken, hiç bir araştırma yapmadan, kulaktan duyma bilgilerle, bilgi sahibi olma ihtiyacı bile hissetmeden, haktan, hukuktan, suçtan ve zorunluluktan bahsetmişsiniz. Fakat biz, sizlerden özür değil, bilgilenmesi için göstereceği azmin bir kanıtını istiyoruz. Bir dergi künyesiyle bir internet sitesinin yayın hukukunu öğrenmenizi diliyoruz. Kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz, bilmiyoruz ama –belediye başkanı, dergi yayımcısı, tiyatrocu, vs.- eğer biraz daha çalışırsanız sizden parlak bir güvenlik elemanı yetişeceğini sanıyoruz. Sonuçta meraklı ve özverilisiniz. Atıp tuttuğunuz alanda biraz bilgi sahibi olduğunuzda, yetersiz bilgisiyle güneşi balçıkla sıvamaya çalışmadığınızda ve seçeceğiniz alanın uzmanı olmak için var gücünüzle çalışmaya başladığınızda bu tür yanlış bilgilendirmelerde bulunmayacağınıza ve bir yazarken iki düşünmeniz gerektiğini öğreneceğinize inanıyoruz. Ve yazımızı bitirirken, günlerdir yinelediğiniz, sonuna kadar katıldığımız sözlerinizi SİZE İADE EDİYORUZ: Sizin merak edip araştırmadığınızı biz araştırıp açıkladık, lütfen teşekkür edin. Özür dilemeseniz de kafi…

(Kaynak: Yeni Tiyatro)

Vandallar, Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'la ilgili olarak yazdıklarını sürekli sildikleri için, onların arşivini de biz tutmak zorunda kalıyoruz!

ARŞİVDEN


Mustafa Demirkanlı
17 Mart 2008


Büktel'in Saçmalıkları
Neden bu linki sunuyorum? Sırça köşke çıkıp, elle tutulur –doğru veya yanlış- hiçbir şey üretememiş, kendi hayal dünyalarında önüne gelen herkese küfreden Coşkun Büktel ve onun kuyumcu arkadaşını, hiçbirimizin yapamadığı bir kararlılıkla gözler önüne seren Burak Caney’in çabalarına teşekkür için sunuyorum. Her ne kadar bugüne kadar kendisini fiziki olarak tanıma şansımız olmasa da, her ne kadar zaman zaman yaptığı yayıncılığa itirazlarımız olsa da, zaman içinde Büktel ve kuyumcu arkadaşının üslubundan sıyrıldığı için ve son saptamasını önemsediğimiz için, Büktel’in daha iyi tanınması ve kavranması için bu yazının okunmasını öneriyoruz. İki şey dikkatmizi çekti; kendilerine gelen maili okurlarından saklamaları -yani sansürlemeleri- ve Büktel'in oyunu sahnelensin umuduyla, Başbakan Erdoğan'ı bile "demokrat" tanımına ısrarla sokmaya çalışmaları, yani Büktel'in demokratlığının (!), muhalifliğinin (!) tanınması için. Ben kendi adıma sıkılmış ve ilgimi kesmiştim ama biri çıktı, eksik kaldığımız yeri tamamladı.

Coşkun Büktel yorumu için… tıklayınız.
(Bulunmaz'ın notu: Bu linki boşuna tıklamayın! Burak Caney, sadece bu yazıyı değil, sitelerini de sildi!)

Kaynak: Demirkanlı, "Büktel'in Saçmalıkları"
(Bulunmaz'ın notu: Bu linki de boşuna tıklamayın! Demirkanlı, Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'la ilgili yazdığı yazıların birçoğunu sildiği gibi bu yazıyı da silmiş!)

TARİH HER ŞEYİ KAYDEDİYOR!

.
.
Linç çağrıcıları 777 kişiye ulaştı!


BİZ HÂLÂ 2 KİŞİYİZ!!!


(Bakınız: Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!)


(tiyatrolar birliği)
2. CBÜ TİYATRO ŞENLİĞİ gerçekleştirildi...
.
.
Celal Bayar Üniversitesi İktisat Oyuncuları'nın gerçekleştirdiği 2. CBÜ Tiyatro şenliği coşkulu geçti...
.
4 Mayıs Pazartesi İktisadi ve İdari Bilimler fakültesinde saat 12.00da kampüs içinde gerçekleşen yürüyüşüyle başlayan şenlik İktisat Oyuncuları'nın Carrar Ana'nın Tüfekleri oyunuyla devam etti. B.Brecht'in yazdığı oyunu Nazım Sarıkaya yönetti. Ardından İstanbul Tiyatro Simurg Mehmet Esatoğlu'nun derleyip yönettiği Hasan Hüseyin, Onat Kutlar, Asım Bezirci ve Ahmed Arif'in yazılarından oluşan Yaz ki Bahar Olsun'u sergiledi. Günün son etkinliğinde Devlet Tiyatrosu sanatçısı Turgay Tanülkü ve Mehmet Esatoğlu "Televizyon ve gençlik üzerindeki etkileri" konulu söyleşi gerçekleştirdiler. Söyleşiye sağlık nedenlerinden dolayı katılamayan Janset bir yazıyla şenliği selamladı...
.
5 Mayıs salı Muradiye yerleşkesinde Ümit Çırak "İmgeden söze sözden oyuna" isimli bir work shop gerçekleştirdi. İktisat Oyuncuları kısa oyunlar sergiledi
.
6 Mayıs çarşamba Kırkağaç MYO'nda Dokuz Eylül Üniversitesi Eylül Ateşi tiyatro kulübü Ay ışığında Şamata'yı sahneledi ardından Ümit Çırak'la gençlik ve tiyatro konulu söyleşi gerçekleştirildi.
.
Şenliğin kapanış oyununu İzmir Tiyatroevi Mahmud Beddreddin isimli oyunla gerçekleştirdi. .
.
NOT:Şenlik fotoğrafları daha sonra yollanacaktır...
.
Bulunmaz'ın notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!

Sitemizi dün 101 kişi izledi. Rakamlarımızı denetlemek isteyenleri, pazar hariç, 08.00-20.00 arası bekliyoruz. Denetime kapalı sitelere güvenmeyin!

Gerçeğin peşinde olanlar, bizi izliyorlar!

Kültür Bakanlığı çanağı yalayıp, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yaparak, Lions Ödülleri peşinde olanlar, bizim direncimizi kırmak istiyorlar!

Rakamlarımızı, AKBANK ÇANAĞI yalamak için değil; sadece bilgilendirmek için yayınlıyoruz! Biz, sosyalist bir anlayışla yayın yaptığımız için, AKBANK ÇANAĞI yalama niyetine sahip değiliz.

Bulunmaz Tiyatro'nun 21. yıla giriş konuşması! from Cemal Bulunmaz on Vimeo.

İçinde linç ÇAĞRICILARına DESTEK VEREN TOPLULUKLARın da bulunduğu 3. BADEMLER KÖYÜ TİYATRO ŞENLİĞİ programı belli oldu!

(tiyatrolar birliği)
3. BADEMLER KÖYÜ TİYATRO ŞENLİĞİ


Festivalimize başvuran tüm topluluklara çok teşekkür ediyoruz. festivalimizin imece usulü yapılan bir festival olduğu için oldukça zor karar verebilidik. Köy halkının el ele kurduğu tiyatro salonunda bizde her topluluk kedninden bir şeyler katarak el ele bir şenlik gerçekleştireceğiz. tüm kamuoyunu bademler'e Türkiye Tiyatrolar Birliği 3. tiyatro şenliğimize bekleriz.

Gözde Güldiken - Şenlik Komite Başkanı


3. BADEMLER KÖYÜ TİYATRO ŞENLİĞİ

21-22-23-24 MAYIS 2009

Sevgili Dostlar Bademler Köyü Tiyatro Şenliği Programı aşağıdaki gibi olacaktır.

Bilindiği üzere bu yıl da ERKAN YÜCEL TİYATRO ÖDÜLLERİ Bademler Şenliğina katılan tiyatro toplulukları arasından belirlenecektir. Bu yıl Jüri üyeleri de 15 Mayıs’ta açıklanacaktır. 30 kişilik bir jüri olacaktır. Üyelerden 15’i Bademler köy halkından olurken 10 üye demokratik kitle örgütlerinin birer temsilcisinden ve 5 üye de Festivalde oyunu olmayan Tiyatro Topluluklarının birer temsilcisinden oluşacaktır.

ERKAN YÜCEL ONUR ÖDÜLÜ VE EMEK ÖDÜLÜ Festival Komitesi tarafından belirlenecektir.

21 MAYIS PERŞEMBE

19.00 – KANIMDAKİ ŞEYTAN - TEYATORA GAZİ
21.00 - MİKADO’NUN ÇÖPLERİ – YENİKAPI TİYATROSU

22 MAYIS CUMA

18.00 – SESSİZLİĞİM BENDEN DEĞİL – TİYATRO SEKİZ
21.00 – BİR TAKIM AZİZLİKLER – BARTIN BÖLGE TİYATROSU

23 MAYIS CUMARTESİ

12.00 – Çocuklara Drama Atölyesi – Gözde Güldiken, Esin Açıl
13.30 – Söyleşi – “SANATA EVET KAMPANYASI”
15.00 – PALTO – YENİKAPI TİYATROSU (SOKAK OYUNU)
17.00 – MAVİYDİ BİSİKLETİM – BARTIN SANAT TİYATROSU
19.00 - HADİ ÖLDÜRSENE CANİKOM – BUCA BELEDİYE TİYATROSU
21.30 – ANNEM NİÇİN MİYAVLADI – MAĞUSA SANAT TİYATROSU (KIBRIS)

24 MAYIS PAZAR

12.00 – EN GÜÇLÜ KİM? - İZMİR HALK TİYATROSU (ÇOCUK OYUNU)
13.30 – Fütursuz Oyunculuk Atölyesi – Orçun Masatçı
15.00 – Temel Oyunculuk Atölyesi – Zafer Gecegörür
16.00 – BİZ SİZE GELİRİZ – EKMEK ARASI TİYATRO TOPLULUĞU (SOKAK OYUNU)
17.00 – AY IŞIĞINDA ŞAMATA – EYLÜL ATEŞİ TİYATROSU
20.00 – ŞAHANE DÜĞÜN – İZMİR HALK TİYATROSU

FESTİVAL KOMİTESİ
Gözde GÜLDİKEN – KOMİTE BAŞKANI
Adnan ŞAHİN, Esin AÇIL, Fatih KOÇ, Timur ÖZÇINGIRAK, Nazlı MASATÇI, Özlem ÖZTÜRK, Volkan KORHAN, Fırat MERT, Özgür ÖZBUDUR

SORU VE AYRINTILI BİLGİ İÇİN ; bademlerkoyutiyatrosenligi@gmail.com

Bulunmaz'ın notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!

7 Mayıs 2009 Perşembe

Emeğe değer veren tiyatro: Bulunmaz

bulunmaz tiyatro


yalnızlığın hüznü


bilir misin
şiir yazmak için
yalnızlık gerekir
hüznün diğer adı yalnızlık
oysa ne de çok severler seni
paylaşmak isterler düşünü
üç kişiye değil
topluma döndüğün için yüzünü
tek başına yürürsün


şiirleri yazan - yöneten: hüseyin hilmi bulunmaz

canlandıranlar:
leman koç, kâzım şimşek, emine yalçın


tel: 0212 513 47 32 - 33 / 251 85 23

her pazar 18.00

***

KÜLTÜR BAKANLIĞI ÇANAĞI YALAMIYORUZ!
EFES PİLSEN TEZGAHTARLIĞI YAPMIYORUZ!
BELEDİYELERDEN SADAKA DİLENMİYORUZ!
HOLLANDA'DAN ÖZEL DESTEK ALMIYORUZ !
AVRUPA FONU KIYAĞINA BAĞLANMIYORUZ!
LIONS ÖDÜLLERİ İÇİN SIRAYA GİRMİYORUZ!

Bu SIĞ ve SAĞ dergiyi "okumayın" demiyoruz!

ZÂTEN OKUNMUYOR!

"Aylık ortalama 3.000 tirajı olan Tiyatro... Tiyatro..."

(Bakınız: 10 Mart 2009, "Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Hakkında")

Buna kargalar bile güler!!!

***

Ayrıca bakınız:

"Petersburg skandalı"

"İsmet'ler ölünce, İsmail'lere dönüşüyorlar(!)"

"Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin ve Kadir Topbaş'ın çömezi Kazmacıbaşı'nın desteğiyle yaşatılan Demirkanlı, yazarların kimliklerini değiştiriyor!"

TANI BU DERGİYİ, TANI DA OKU!

Büktel "Ahmet Arif fiyaskosu"nu "GÖR"üyor!

"Türk tiyatrosu dimdik ayakta" durabilmek için Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen'e yaslanırken, Mustafa Demirkanlı'nın yayınlarında iyice rezil oluyor!

E. Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) kankası, Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı tarafından yayınlanan Tiyatro... Tiyatro..., "Mıho"yu "Miho" yaptı!

MUSTAFA DEMİRKANLI YALANLARI

Yurtiçi Kargo destekli, seri yalancı Mustafa Demirkanlı'nın özgün yalanlarını okumak için sadece birkaç dakika ayırmanız yeterli! Okuyacak ve şaşırmayacaksınız:

"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"
"Yirmisibiryerde yalanlar"

Tiyatroyu şimşek hızıyla çürüten sadaka kültürü!

"İyiliksever kuruluştan gördüğün yardımın karşılığını para olarak vermesen bile kişiliğinden ödün vermek zorunda kalırsın."O. Henry (Son Yaprak / Hikayeler)


KÜLTÜR BAKANLIĞI ÇANAĞI YALAYANLAR


Ben; askerlik yaptım, haksız yere siyasi tutuklu oldum, vergi veriyorum. Benim gibi insanların verdiği vergilerle ayakta duran Kültür Bakanlığı, bana sormadan, benden izin almadan, tiyatro sanatına katkı yapmak için değil, devlet sadakası almak için tiyatro yapanlara ulufe dağıtıyor. Ben, sade vatandaş olmanın yanı sıra, profesyonel bir tiyatro sahibi olarak, Kültür Bakanlığı’nın çanak yalatmasına ve tiyatro esnafının da çanak yalamasına karşıyım. Bu durumu esefle kınıyorum. Lanetliyorum. Götüne güvenen borazancıbaşı olduğu gibi, izleyicisine güvenen tiyatrocu olsun! (Hilmi Bulunmaz)

(Bakınız: OYUN)

Tiyatro dünyası bizden izleniyor!

Google'da "Ertuğrul Timur"* diye arama yaptığınızda, birinci ve ikinci sırada sitemiz (OYUN) çıkıyor.

Bakınız: Google/Ertuğrul Timur

*Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), Mustafa Demirkanlı'nın sahibi olduğu Tiyatro... Tiyatro...'nun Yayın Kurulu Üyesi ve aynı derginin Gençlik Tiyatrosu Editörü'ydü.

(Bakınız: Tiyatro... Tiyatro... dergisi Mayıs/2008)

Kuş dilinden bile daha anlaşılmaz bir dille yayın yapan Mimesis dergisini, okumuyorum, okumuyorsun, okumuyor, okumuyoruz, okumuyorsunuz, okumuyorlar!

Kuş dilinden bile daha anlaşılmaz bir dil olan Mimesis diliyle yayın yapan Mimesis dergisi, Türkiye tiyatrosunun hızla, hem de şimşek hızıyla çürümesi için 15. sayısını da satışa sundu! Tiyatro dünyasında, çok azınlıkta olmasına karşın, zeki insanların da bulunduğunu bilen Mimesis, bu zeki insanların ürettiklerinin üzerine kesif bir sis perdesi örtmek için, yapay bir dille, tiyatro tarihini geriye götürmeye çalışıyor. Biz, bu nedenlerle, bu anlamsız derginin okunmasını önermiyoruz. Yine de, aklınızı peynir-ekmekle yedinizse ve sokağa atacak 25 TL'niz varsa, bu anlamsız dergiyi satın alıp, üzerinde peynir-ekmek yiyebilirsiniz! (HB)

Linç ÇAĞRICILARına DESTEK VEREN TOPLULUKLARdan Yenikapı Tiyatrosu yöneticisi Orçun Masatçı'dan gelen mektup!

Hilmi Bulunmaz'a

Ey emeğe değer veren tiyatro !
bir kaç şey sormak isterim size. emek ve sosyalizm üzre !öncelikle linç çağrıcısı diye bahsettiğiniz ve 2 gün üst üste oyunları yasaklanan ve 3. gününde basın açıklaması yapıldıktan sonra yönetmeni ve açıklamayı desteklemeye gelen bir gsf öğrencisi gözaltına alındığında sosyalist tepki verme yetinizi mi kaybetmiştiniz. yoksa sokak tiyatrosunun yasaklanması ya da bir sanatçının gözlatına alınması sizin için yeterli derecede tepki verilecek bir olay değil mi?
sosyalistler bilindiği üzere hayata sınıflar üzerinden bakarlar. ezilenlerin kendi kaderlerini tayin hakkı ve pozitif ayrımcılık sosyalist olmanın en önemli ayraçlarından biridir. bu bağlamda da kadın hiç şüphesiz ki kapitalizmin en fazla ezlienleri arasında gelir. ve şüphesiz ki küfür de bir erkek egemen söylem vardır. size yapılanlar anlattığınız kadarıyla çirkindir. size ya da bir başkasına küfür edilmesi tahammül edilemez bir şeydir. ama sosyalist kendine küfür edene nasıl bir karşılık verir, biçimi ne olur bunun? bir taraftan savunduğu değerleri yıkan küfüre mi sarılır ? bunu ilk kim başlattıysa başlatsın küfürün içinde kuşkusuz kadının aşağılanması söz konusudur. oysa sosyalistler kadının kurtuluşunu da kendilerinde görürler. ve yine sosyalistler toplumun öncüsü olmaya, yığınları kitlelestirmeye soyunmuşlardır. haliyle söylemlerinden çok onları var eden davranış biçimleridir. tıpkı Kazım Koyuncu'nun söylediği gibi "belki size katılmazlar ama farkındadırlar, orda biri farklı yürüyordur". işte bu sebeplerden dolayı küfüre karşı gelmek ve ona karşı savaş açmak bir sosyalistin öncelikli görevleri arasında gelir.sosyalistler kendi sorunlarına saplanıp kalmazlar. dünyayı kendi etraflarında dönüyormuş gibi düşünmezler. başkalarının yaşadığı olaylara karşı da susmaz tepki verirler. oysa dünyanın kendi etrafında döndüğünü sananlar elbette kendilerini emeğin birinci savunucusu rolüne ve sosyalist kimliğinin sahibi rolüne çevireceklerdir.
aşağıdaki sorulara cevabınızı bekliyoruz;
Manisa Şehir Tiyatrosunun kapatılması karşısındaki tiyatronuzun açıklaması nedir ?
sokak tiyatrosunun yasaklanması karşısında tiyatronuzun açıklaması nedir ?
anadilde sanat üstüne tiyatronuzun açıklaması nedir ?
snaatçıların gözaltına alınması hakkında tiyatronuzun açıklaması nedir ?hangi sosyalist eylemde dayanışma gösterdiniz ?
5 mayısta herkesi dayanışmaya çağırdığımız basın açıklmasında neredeydiniz ?taksim nerede biliyor musunuz ?

Orçun Masatçı

Bulunmaz'ın notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!
BAŞTA TODER BAŞKANI ULVİ ALACAKAPTAN OLMAK ÜZERE TODER YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİ HESAP VERMEYE, TODER ÜYELERİNİ DUYARLI DAVRANMAYA VE OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU TOPLAYARAK ÖRGÜTLERİNE SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ !!!


Haftalardır tiyatro Ve Tiyatro Oyuncuları Derneği (TODER) adına imal edilen bir skandalı tartışıyoruz. 27 Marttan birkaç gün önce, TODER Başkanı Ulvi Alacakaptan imzalı telefon mesajları 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliklerinin ertelendiğini duyurmuştu. Gerekçe, Büyük Birlik Partisi Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybetmiş olmasıydı. Tiyatrocuların Yazıcıoğlu’nun ölümüne dünya çapında yas tutması, dolayısıyla 27 Mart Dünya Tiyatro Günündeki etkinliklerini iptal etmesi gerektiği önermesi doğal olarak şaşkınlıkla karşılandı.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, mesajın kişi olarak Ulvi Alacakaptan adına değil, Türkiye’deki tiyatro oyuncularının bir meslek örgütü ve Uluslararası Aktörler Federasyonu (FIA) üyesi olan TODER adına gönderilmiş olmasıydı. Yoksa özel olarak Alacakaptan’ın kime yas tutup duacı olacağı tiyatro camiasını ilgilendiren bir husus değildir.

Peki, Yazıcıoğlu kimdi?

Birkaç ay önce kaybettiğimiz Harold Pinter gibi bir tiyatro ustası mı? Ya da bilmediğimiz bir şekilde Türkiye tiyatrosuna büyük hizmetlerde bulunmuş bir tiyatro aşığı mı? Varsayalım ki öyle; tiyatrocuların 27 Mart’larda değer verdikleri kişileri anmaları perdeleri kapatmak şeklinde olabilir mi?

Empati kurmasına yardımcı olmak üzere Ulvi Alacakaptan’a soralım: Yazıcıoğlu Ramazan Bayramı arifesinde ölse, TODER adına Ramazan Bayramı’nı da iptal edecek ve üyelerinin bayramlaşmalarını erteleme kararı mı alacaktı?

Peki, Yazıcığlu gerçekte kimdi?

12 Eylül öncesinde savunmasız 7 TİP’li gencin öldürülmesi başta olmak üzere pek çok faşist katliamın faili ve sorumlusu, 12 Eylül sonrasında Sivas katliamından Hrant Dink cinayetine karanlıkta bırakılan pek çok vakaya karıştığı bilinen siyasal bir partinin lideri değil miydi?

TODER Başkanı Ulvi Alacakaptan’a defalarca ve çeşitli yollardan soruldu: 27 Mart 2009 “Dünya Tiyatro Günü”nde yapılacak olan etkinliklerini "Üzücü Kaza nedeniyle bugün yapılacak Dünya Tiyatrolar Günü etkinliğimiz 3 Nisan Cuma 19'a ertelenmiştir. TODER-ULVI ALACAKAPTAN" mesajında bahsettiğiniz üzücü kaza Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybetmesi midir? Ettiyseniz gerekçelerinize açıklık getirebilir misiniz?

Yanıt vermedi, veremedi...

Alacakaptan’ın sığındığı karanlık TODER adına 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’ne düşürülen lekeyi gizleyemiyor, gizleyemeyecek.

Bu gerekçelerle biz aşağıda imzası olanlar, başta TODER Yönetim Kurulu Başkanı Ulvi Alacakaptan’ı ve bu konuda yaşananlara rağmen hiçbir açıklama yapmayan, dolayısıyla sükûtlarının ikrarlarından geldiğini düşündüğümüz TODER Yönetim Kurulu üyelerini; Maraş Katliamı, Bahçelievler Katliamı başta olmak üzere birçok katliamda bu ülkenin aydınlığına kurşun sıkan cellâtlara gösterdikleri “üzücü kaza hassasiyeti!” yüzünden istifaya davet ediyoruz.

(Metni imzalamak isteyenler Ad-Soyad ve Kurum/Meslek bilgilerini mailto:ozgurtiyatro@gmail.com adresine gönderebilirler. İmzalar www.ozgurtiyatro.org ve http://ozgurtiyatro.blogspot.com sitesinden 8 Mayıs 2009 tarihinden itibaren gün aşırı yayımlanacaktır.)

8 Haziran 2009 tarihine dek toplanan protesto imzaları, akabinde TODER yönetimine iletilecektir.


Destekleyenler

Sıra
Ad-Soyad
1 Ades Karakya
2 Adnan Tönel
3 Ahmet Guleryuz
4 Ahmet Kurt
5 Ahmet Levent Öztürk
6 Ahmet Melik
7 Ahmet Saraç
8 Ali Eroglu
9 Ali Göymen
10 Ali Haydar Gören
11 Ali Kırkar
12 Ali Lie
13 Ali Rıza Soydan
14 Ali Şahin
15 Alirıza Arslanbaş
16 Alper Onay
17 Alper Topaloğlu
18 AlsahBlog A Şahin
19 Altan Bozkurt
20 Anıl Demir
21 Artunç Yavuz
22 Arzu Erk
23 Aslan Krkn
24 Aslı Burcu Ok
25 Atalay Göktaş
26 Ayberk Sedef
27 Ayhan Özdemir
28 Aykut Çetinkaya
29 Aynur Ergül
30 Aysel Özdemir
31 Aysun Erdoğan
32 Ayten Ayna
33 Aytül Keskin
34 Azelya Melis Erol
35 Bahoz Fırtına
36 Bakırköy Ressamlar Birliği
37 Baki Yitmen
38 Banu Yıldız
39 Barbaros Emre Alagöz
40 Barış Yıldırım
41 Batum Ajans
42 Bayram Günaslan
43 Bektaş Özdamar
44 Berk Halil Lişesivdin
45 Berk Samur
46 Berkan Aktepe
47 Berna Sayan
48 Berrin Sulari
49 Betül Kâtip
50 Bilal Akar
51 Birol Yılmaz
52 Boran Doğan
53 Burak Bakır
54 Burak Yavaş
55 Burcu Tepe
56 Burçin Kur
57 Bülent Ünsür
58 Cafer Tufan
59 Can Cucumlu
60 Can Erdoğan
61 Can Özdemir
62 Canan Arslan
63 Canan Çıplak
64 Canan Kaya
65
Caner Kutlu
66
Cansu Erol
67
Cansu Gürsoy
68
Celalettin Aksoy
69
Cem Gürsel Yılgın
70
Cem Kaya
71
Cem Savran
72
Ceren Elmalı
73
Ceren Paş
74
Cigdem Cangül
75
Cihan Çelik
76
Cumhur Atalan
77
Çağdaş Ballıktaş
78
Çetin Göksülük
79
Çiğdem Ay
80
Çiğdem özcan
81
Damla Bayrak
82
Damla Çaylak
83
Damla Paksoy
84
Demet Dönmez
85
Demet Genç Demirbilek
86
Deniz Cevher
87
Deren Baybars
88
Derya Çelenoğlu
89
Didem Ugh
90
Dilek Akaa
91
Dilek Arslandoğmuş
92
Dilek Sarıçam
93
DjErman Kaplan
94
Doğu Akal
95
Duygu Doğan
96
Duygu Gezik
97
Duygu Gülçiçeği
98
Duygu Öcal
99
Ebru Sözen
100
Ecem Eren
101
Eda Hakoğlu
102
Eda Özdemir
103
Ela Gözlü
104
Elif Kaya
105
Elif Turan
106
Emine Varolgüneş
107
Emre Erol
108
Engin Altay
109
Ercan Süt
110
Erçin Kurt
111
Erdal Eren Sarıdaş
112
Erdal Yıldırım
113
Erdinc Ucuncuoğlu
114
Eren Aksoyoğlu
115
Eren Demir
116
Eren Özmen
117
Ertan Yağız
118
Ertuğrul Ahmet Timur
119
Eser Karabil
120
Ethem Özgür Celebci
121
Evren Atlı
122
Evren Güngör
123
Evrim Ayça Azam
124
Evrim Deniz Avcu
125
Eylem Yol
126
Faruk Halitoğlu
127
Fatih Amal
128
Ferhan Yıldırım
129
Ferhat Kaygusuz
130
Feyzullah Yalçın
131
Fırat Aydın
132
Fırat Güllü
133
Fırat Irmak
134
Figen Adıgüzel
135
Figen Akcay
136
Filiz Kasapoğlu
137
Filiz Sönmez
138
Fuat Akel
139
Fuat Ömer Anamur
140
Galip Görür
141
Gamze Acı
142
Gizem Gündoğdu
143
Gizem Yongul
144
Gökhan Başkaya
145
Gökhan Erarslan
146
Göknur Kılavuz
147
Görkem Tosun
148
Gulabat Akyol Kılıç
149
GÜl BiLgee
150
Gül Fulya Akyol
151
Gülçin Özge Tan
152
Güler Cengiz
153
Güliz Gündüz
154
Gülnaz Ajans
155
Gülsüm Başkaya
156
Gülşah Demirelli
157
Gültekin Özdemir
158
Güneş Selma Yıldız
159
Günnur Gündoğan
160
Habibe Aduş
161
Hacer Demirci
162
Hakan Akın
163
Hakan Karsak
164
Halide Boneval
165
Halil İbrahim Ünal
166
Halil Küreş
167
Hamdi Kaçmaz
168
Handan Senan
169
Handan Yazıcı Aksoy
170
Hande Temel
171
Harun Karaçam
172
Hasan Balıktaş
173
Hasan Demir
174
Hasan Kesebir
175
Hasan Tanay
176
Hasan Üreten
177
Hasibe Sibel Akpınar
178
Hatice Aslan
179
Heval Kara
180
Hikmet Nazım
181
Hülya Kırımoğlu
182
Hüseyin Akbaş
183
Hüseyin Ataman
184
Hüseyin Demirtaş
185
Hüseyin İnan Avcu
186
Hüseyin Kaplan
187
Hüsnü Kızılgöz
188
İbrahim Bozkurt
189
İbrahim Çağdaş
190
İbrahim Sebat
191
İlhan Akbaş
192
İlhan Deliktaş
193
İlker Gülüm
194
İlker Kırıkkulak
195
İlkim Senan
196
İlknur Indır
197
İnan Ersoy
198
Irmak Bavkır
199
İsa Karsli
200
İsmail çetiner
201
İsmail Sivaslı
202
İhsan Koluaçık
203
İlhan Ulusoy
204
İsmail Kocaoğlu
205
İsrafil Demir
206
Kaan Erkam
207
Kader Ortakaya
208
Kadri Özaldıkaçtı
209
Kamil Kellecioğlu
210
Karşı Atölye
211
Kemal Burhan Şahin
212
Kemal Gökhan
213
Kerim Kabalcı
214
Kubilay Sarıkaya
215
Kübra Ayçiçek
216
Kübra Özgümüş
217
Lale Kabul
218
Levent Babacan
219
Lois Dionysos
220
Lor Eal
221
M.Yücel Mersin
222
Macide Boymul
223
Mahir Taylan
224
Mahmut Akgül
225
Mavi Kalem
226
Mehmet Ali Çiçek
227
Mehmet Demir
228
Mehmet Nurkut İlhan
229
Mehmet Selin Sağdıç
230
Mehmet Tekkanat
231
Mehmet Yurdal
232
Melike Çiçek Özbulut
233
Melike Kuyumcu
234 Meltem Şahiner
235 Meral Ersin
236 Meriç Coşar
237 Mert Mertowskhi
238 Metanet Dilber
239 Miray Caylar
240 Miray Korkmaz
241 Murat Altun
242 Murat Çınar
243 Murat Halis
244 Murat İrga
245 Murat Kılınç
246 Murat Ufuk Serden
247 Musa Duman
248 Musost Canbek
249 Mustafa Dağdelen
250 Mustafa Demirkanlı
251 Mustafa Doğan
252 Mustafa Günen
253 Mustafa Kalkan
254 Mustafa Mayda
255 Mustafa Vejdi Koçak
256 Muzaffer Karakul
257 Müge Bentürk
258 Müge Çakır
259 Müge Tan
260 Naime Erdem Başaran
261 Nalan Güreş
262 Namık Kemal Kaya
263 Nazan Çetintaş
264 Nazmiye Çimen
265 Nejdet Çayır
266 Nejmi Aykar
267 Nergis Eralp
268 Neşecan Çöm
269 Nevzat Süs
270 Nil Yılmaz
271 Nilgün Esin
272 Nilufer Akay
273 Nuran İnce Ustaoğlu
274 Nuray Kerkük
275 Nurcan Efe
276 Nurşah Aykut
277 Nurten Erdoğan
278 Ocan Başbuga
279 Okşan Dede
280 Oktay Çınar
281 Olcay Şimşek
282 Omur Kurum
283 Onder Aydın
284 Onur Durmuşoğlu
285 Onur Karaarslan
286 Onur Şahin
287 Onur Tunca
288 Onur Ümit
289 Orçun Özcan
290 Orçun Okşar
291 Orhan Aydın
292 Orhan Deniz
293 Ozan Ergin
294 Özdemir Nutku
295 Özlem Uge
296 Ömer F. Kurhan
297 Ömer Külhancı
298 Ömür Devrim Erkul
299 Ömürhan Soysal
300 Öncü GreyWolf
301 Önder Mercan
302 önder Uyanık
303
Öykün Kahraman
304 Özge Deniz Yıldırım
305 Özge Pala
306 Özge Toker
307 Özgür Balkılıç
308 Özgür Başkaya
309 Özgür Ertem
310 Özgür Küpeli
311 Özgür Özüdoğru
312 Özgür Takmaz
313 Özlem Arslan
314 Özlem Burak
315 Özlem Kahraman
316 Özlem Turan
317 Pınar Alev
318 Pınar Kuru
319 Pınar Şenbaş
320 Pirsultan Abdal Çerkezköy
321 Pnr Sdf
322 Polat İnangül
323 R.Onur Duru
324 Ramazan Pektaş
325 Recep Yener
326 Redife Zerener
327 Reha Özcan
328 Rıza Özçolak
329 Robin Van Persie
330 Rojda Meryem Cengiz
331 Sabire Sarıkaya
332 Sabire Yılmaz
333 Sabriye Nesmin Ildan
334 Sacit Akel
335 Sadık Karadeniz
336 Sebnem Cirit
337 Seçkin Aybar
338 Sedat Demirsoy
339 Sedat Yılmaz
340 Selcan Özgür
341 Selçuk Açıksözlü
342 Selçuk Bal
343 Selçuk Uluergüven
344 Selim Kalıç
345 Senem Devrim Göker
346 Senem Döner
347 Senem Tepe Dere
348 Serap Arslanbaş
349 Serdar Dağ
350 Serdar Sarıkaya
351 Serdar Sarman
352 Serdar Söylemez
353 Serhat Çelik
354 Serhat İren
355 Serkan Öznur
356 Sevgi Yılmaz
357 Sevilay Saral
358 Sevinc Okyay
359 Sevinç Özdemir
360 Sıla İlyasoğulları
361 Sibel Aduş
362 Sinem Öztürk
363 Sinem Yılmaz
364 Solmaz Parsak
365 Sonay Sönmez
366 Songül Alçınkaya Sevinç
367 Srdst Vral
368 ßal Sultan
369 Suat Bağla
370 Suat Başkır
371 Suat Kırdan
372 Sultan Doğan
373 Suzan Orhan
374 Sükran Korkmaz
375 Süleyman Şahin Çetin
376 Syd Barrett
377 Şehriban Koluaçık
378 Şendağ Başkaya
379 Şenol Önder
380 Şerif Sezer
381 Şeyma Uslu
382 Tamer Serkan Subaşı
383 Taşkın Ermişoğlu
384 Tekin Bingöl
385 Temel Altuntaş
386 Tolga Güleryüz
387 Tolga İnangül
388 Tolga Özdemir
389 Tuba Tatlı
390 Tufan Afşar
391 Tuğba Birincioğlu
392 Tuna Güngör
393 Tunakan Bozkurt
394 Tülay Ege
395 Türkyılmaz Sarıkaya
396 Ufuk Bezci
397 Ufuk Yeşil
398 Ugur Tarhan
399 Uğur Küçük
400 Ulvi Arı
401 Umay Karadağ
402 Ümit Kıran
403 Ümit Kireççi
404 Ümit Özyalçın Adıgüzel
405 Vahit Çakmakcı
406 Vatt Oyuncuları
407 Vedat Gültekin
408 Vedat Ülger
409 Veli Kaya
410 Veli Özen
411 Velican Demirel
412 Vizyon Sanat Kolektifi
413 Volkan Özdemir
414 Yaqmur Dilan
415 Yasemin Adalı Arslan
416 Yasemin Soysal
417 Yasin Yürekli
418 Yasmin Yalçınkaya
419 Yaşar Ekten Yılmaz
420 Yaşar Karakulak
421 Yeliz Akçakaya Arslanbaş
422 Yener Aksu
423 Yesiltepe Mehmet
424 Yetiş Çetin
425 Yıldırım Diler
426 Yılmaz Boztepe
427 Yılmaz Demiral
428 Yiğit Yalkın
429 Yudum Akkuş
430 Yunus Karakuş
431 Yunus Yıkılmaz
432 Yusuf Kahraman
433 Yusuf Kenan Çetinkaya
434 Zafer Akkaş
435 Zafer Kökver
436 Zahide Tufanyazıcı
437 Zeliha Karataş
438 Zeynel Aslan
439 Zeynep Kılıç
440 Zeynep Özkalay
441 Zeynep Ulaş
442 Zeyno Demirel
443 Zınar Aydeniz
Coşkun Büktel
7 Mayıs 2009


LİNÇ ÇAĞRISI "TARAF"A DA SİRAYET ETTİ

Linç çağrıcısı "Adanalı" Yaşam Kaya, iğrenç yalanlarına Taraf gazetesini alet etmeyi, şimdilik (bir başka deyişle, "yatsıya kadar") başardı


Yaşam Kaya / 7 Mayıs 2009


TİYATRONUN KÜFÜRLE İMTİHANI


Yaşam Kaya'nın 6 Mayıs 2009 tarihli "Taraf" gazetesinin sanat sayfasında, her nasılsa, habermiş gibi yayınlatmayı başardığı, karşı görüşe yer vermeyen, tek yanlı ve yalan/iftira dolu yazısını okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. Lütfen...

TIKLAYINIZ!

NOT: Yaşam Kaya'ya karşı "Yalan, küfrün ta kendisidir; iftira ise küfrün en alçakçası..." başlıklı cevap yazımızı, bu sabah (7 Mayıs 2009) "Taraf"ın sanat sayfası editörü Ferhat Uludere'ye gönderdik. Yazımız Taraf'ta çıktıktan sonra, elbette sitemizde de yayınlanacaktır.

Linç ÇAĞRICILARına DESTEK VEREN TOPLULUKLARdan Yenikapı Tiyatrosu, Denizli sokaklarında basın açıklaması yaptı!

(tiyatrolar birliği)
Denizli sokaklarında basın açıklaması !


İzmir ve İstanbul'da alana çıkan Yenikapılılar sokakları boş bırakmamaya devam ediyor. Denizli Delikliçınar meydanında sendikacılar ve demokratik kitle örgütleri ile basın açıklamasını hayata geçirdik.

Sanatçılar sokağa

DENİZLİ (06.05.2009)- Sanatı sokağa taşıyan Yenikapı Tiyatrosu'nun İstanbul'da Taksim ve Kadıköy meydanlarında sergilemek istediği Gogol'un Palto adlı oyunu polis tarafından engellendi. Yenikapı Tiyatrosu emekçiler, dün Denizli'de basın açıklaması yaptı, baskı ve sansürü protesto etti.

Yenikapı Tiyatrosu oyuncuları ile demokrat kitle örgütleri Belediye Meydanı'nda bir araya geldi. Yapılan açıklamada, İstanbul Amatör Tiyatro Günleri için İstanbul’da bulunan İzmir Yenikapı Tiyatrosu'nun İstiklal Caddesi ve Kadıköy Meydanı'nda düzenlemek istediği sokak oyunu polis tarafından engellendiği hatırlatıldı.

Açıklamada, üzerlerinden sansür ve yasağın eksek olmadığını belirten tiyatrocular, “Tiyatro Avesta'nın, İzmir'de kürtçe olduğu için yasaklanan oyunu, Giresun Halk Tiyatrosunun sokak oyununa polisin müdahale çabası, İzmir Yenikapı Tiyatrosunun oyunları yüzünden yaşadığı onlarca gözaltı ve en son Taksim ve Kadıköy yasakları bunlara küçük örneklerdir” dedi.

Açıklamada şöyle denildi: “Kendi varlıklarını yok edecek her şeye şuursuzca saldırmaktadır. Korkmaktadırlar haklı olarak. Çünkü bilirler ki sanat rüzgarın daha da hızlı esmesini sağlayan çok ciddi bir güçtür ve o gücün kendi egemenliklerinden kopup halkın egemenliğine geçmesini istemezler. Uyuşturma kültürleri içinde onların izin verdiği ölçülerde yapılabilir ancak sanat. Yoksa yasaklanır, engellenir.”

Eylemde,“Sanatçılar sokağa, özgürleşmeye” “Hepimiz Yenikapı Tiyatrosu oyuncusuyuz” ve “Baskılar bizi yıldıramaz, yaşasın sanat” sloganları atıldı.

Bulunmaz'ın notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!