24 Aralık 2007 Pazartesi

Bulunmaz, her türlü sansüre karşı

Bulunmaz, sansürü mahkum ediyor


Not: Teknik arıza nedeniyle özür dileriz.

Bulunmaz, sansürcüleri yargılıyor


Not: Teknik arıza nedeniyle özür dileriz.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Bulunmaz gerçekleri anlatıyor

Oyunculuk Çalışmaları

Oyunculuk Çalışmaları

Oyunculuk Çalışmaları

Denizden Gelen Kadın / 8

Denizden Gelen Kadın / 7

Denizden Gelen Kadın / 6

Bulunmaz Tiyatro'nun işlik çalışmasında ele aldığı Denizden Gelen Kadın'ın yazarı Henrik İbsen. Beliz Güçbilmez tarafından dilimize kazandırılan oyun, beş perdeden oluşuyor. Henrik İbsen'in "Kadın Oyunları" olarak nitelendirilen oyunlarından biri olan Denizden Gelen Kadın, duru bir dille çevrilmiş olduğundan, sahnelenmenin yanı sıra, okunabilir bir metin olarak da varlığını sürdürüyor...

Hüseyin Dinç, Turgenyev'in bir oyununu anlatıyor

5 Aralık 2007 Çarşamba

Coşkun Büktel kitapları yarı fiyatına


Türkiye tiyatrosu için bir "şans" olan Coşkun Büktel kitapları, dağıtım engeliyle karşılaşmaya başladı...

Hemen hiçbir yerde bulunmayan Büktel yapıtları, artık Bulunmaz Tiyatro ve Oyun Dergisi adreslerinden temin edilebilir...

Kitapları, size hem yarı fiyatına kapınıza kadar ulaştıracak, hem de kargo giderini tiyatro sanatına hizmet etmek amacıyla, kendi bütçemizden karşılayacağız...

Tel: 0212 513 47 32 / 33
e-posta: tiyatroyun@gmail.com




Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki başlığı tıklayınız:

TÜRK TİYATROSUNDAN
İNSAN MANZARALARI

Etiket fiyatı: 14 TL / satış fiyatımız: 7 TL / 550 sayfa



Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki başlığı tıklayınız:

ELEŞTİREN OYUNLAR

Etiket fiyatı: 8 TL / satış fiyatımız: 4 TL / 204 sayfa




Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki başlığı tıklayınız:

SHAKESPEARE'SİZ HERİFLER

Etiket fiyatı: 6 TL / satış fiyatımız: 3 TL / 90 sayfa

Hilmi Bulunmaz inatla konuşuyor...

Hilmi Bulunmaz ısrarla konuşuyor...

S. GÜNAY AKARSU'YU UNUTMADIK!

Fotoğrafta görülen OYUN dergisi, sosyalist kimliğinden ödün vermeyen insanlar tarafından yayımlanıyordu. S. Günay Akarsu'nun entelektüel gücüyle ivmelenen OYUN, hemen her sayısında, emekçilerden yana bir pencere açıyordu. Şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda, Akarsu'nun, ne denli önemli işler yaptığını bir kez daha anlamış oluyoruz...

Günümüz tiyatro yayıncılığının pespaye durumuna baktığımızda, OYUN'un toplumsal işlevi iyice anlaşılıyor. Yalan, sansür, kayırmacılık, şantaj, finans kapital çanağını yalamak, devlet sadakasından nemalanmak... gibi "toplumsal suç" işleyen tiyatro yayıncıları, Akarsu'nun erken ölümüne ne denli sevinseler azdır!...

4 Aralık 2007 Salı

BİR KÜFÜRBAZIN PAZARLAMA TAKTİKLERİ*

Yukarı baksan Özdemir Nutku, aşağı baksan Tuncer Cücenoğlu


CÜCENOĞLU ÇIĞ (UÇQUN) OYUNUNUN GALASI İÇİN BAKÜ'DE!

Ajansımız yazarı Tuncer Cücenoğlu, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de
6 Aralık tarihinden itibaren Bakü Akademik Devlet Ulusal Tiyatrosu 'nun yapımı olarak başlayacak olan UÇQUN (ÇIĞ) adlı oyununun 8 Aralık'ta yapılacak galasına katılmak üzere Azerbaycan'a gidiyor…

135 Yıllık bir geçmişe sahip Tiyatronun, yazarlıkta 35 inci yılını kutlamakta olan Cücenoğlu'nun bir oyunuyla çifte kutlama yapacak olması ayrı bir sevinç yarattı. Oyunun rejisörü Bahram Osmanov'un "21.Yüzyıla damgasını vuracak olan Türk oyun yazarı Cücenoğlu'nun bir oyununu sahnelemiş olmak beni mutlu etti. Hem Tiyatromuzun 135 inci, hem de yazarımızın 35 inci yıllarını kutlamak bize nasip oldu.. " demesi de Azerilerin Türkiye'ye ne kadar önem verdiklerini göstermesi bağlamında dikkat çekici…

12 Aralık tarihine kadar Azerbaycan'da kalacak olan Cücenoğlu'na Türkiye Eleştirmenler Birliği Başkanı Üstün Akmen de eşlik edecek…
Haber: T.Yılmaz ÖĞÜT

Tıklayınız: tiyatronline
Ayrıca tıklayınız: "Çığ Aslında Nedir, Neyi Sarsıyor?"

*Dün akşam Mitos-Boyut'u aradığımda, başıma acayip bir şey geldi!

Tiyatro... Tiyatro...'nun yeni dayanağı Fortis!

Bu ay (Kasım 2007), 5 TL'ye kıyıp, bir Tiyatro... Tiyatro... dergisi aldım. Sade suya tirit yazıların cirit attığı derginin neden ve nasıl çıktığını anlamak için, arka kapağına bakmak yeterli. Arka kapağına aldığı FORTIS BANK reklamı herşeyi açıklıyor...
(Tiyatro... Tiyatro... Yayın Kurulu: Ali Taygun, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Demirkanlı, Nihal Kuyumcu, Üstün Akmen)

* * *

FORTIS BANK'ın sitesinden:

"12 Aralık 1990 günü Hollanda'da AMEV / VSB ile Belçika'daki AG Group Avrupa'nın en büyük finans kuruluşunu oluşturmak üzere bir antlaşma imzaladı.Yeni kuruluşa Latince 'sağlam', 'güçlü', 'kararlı' anlamına gelen Fortis adı verildi."
(Kaynak: Kuruluşundan Bugüne Fortis)

* * *

(Belçika sömürgesi Kongo'nun ilk yasal başbakanı) "Lumumba ağır işkencelerden sonra, Belçika ve Amerikalı görevlilerin gözetiminde arkadaşıyla birlikte orman içinde kurşuna dizildi. Ölü vücutlar parçalanıp, bidonlarda yakılarak yok edildi. Birleşik Afrika'nın bağımsızlığını savunan Patrice Lumumba'nın 37 yıllık ömrü boşa gitmedi. Afrika'da bağımsızlık ateşi yanmaya devam etti."
(Kaynak: Bir Özgürlük Savaşı Lumumba)

ŞER İTTİFAKI

.....................................Mustafa Demirkanlı

YALANCI YAYINCININ...

.....................................A. Ertuğrul Timur

...SANSÜRCÜ YAYIN KURULU ÜYESİ!

Mustafa Demirkanlı yazdı...

Tıklayınız:
İnternet kirliliği, hakaretler ve gerçekler...

YANITLANACAK!...

Muhbir Mustafa Şükrü Demirkanlı yalan söylemeye devam ediyor hâlâ...

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

YALAN: 1
(Coşkun) "Büktel için, kendisini pohpohlayan bir yayıncının (Hilmi Bulunmaz) Hacker'lık yapmasında hiç bir ahlaki sorun yoktur."
(Kaynak: Demirkanlı tiyatroyu zehirliyor)

Mustafa Demirkanlı, Hacker'lık suçlamasını kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 2
"Şimdi, durum şu: 'Büktel, yakınındaki bir arkadaşına 'kitap tanıtımı' adı altında, bir başka yazı yazdırıp, öncesinde yazıyı okuyup, belki de çeşitli düzeltmeler, eklemeler yaptıktan sonra göndertiyor ve aynı anda 'yanıt' hakkı adı altında 123 (!) sayfalık bir yazı kaleme alıp, bir kenarda bekletirken (Dergi’nin basımının tamamlanıp, piyasa sunulmasını beklerken) o uzunlukta bir yazının zaten yayımlanmasının mümkün olmadığını bildiğinden, 'Sarsürcüler' başlıklı diğer yazısını da bitirip, diğer yazısının yanına koymuştur muhtemelen."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Tek cümlede on yalan söyleyebilen ender yeteneklerden biri olan Mustafa Demirkanlı, "muhtemel" diye bitirdiği o tek cümledeki bütün o iftiralarından yalnızca herhangi birini kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 3
(Feridun) "Çetinkaya'ya 'Lütfen, bir daha dergiye yazı yazmayın' dedim. Çünkü yalan söylemiş, bir tezgahın parçası olmuştu."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Çetinkaya'nın yalan söylediğini ve bir tezgahın parçası olduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 4
(Feridun Çetinkaya ve Coşkun Büktel'i suçlayarak) "Bu 'ilkel ve iğrenç' dergiye (Tiyatro... Tiyatro...) sızmak için bu kadar tezgah niye?"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Çetinkaya ve Büktel'in dergiye sızmak için tezgah kurduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 5
(Coşkun Büktel) "Theope'yi sahneleyebilecek kimsenin olmadığını iddia eder"
(Kaynak: "H.Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (1)")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği bu suçlamayı kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 6
"Zaten Coşkun Büktel'in genel karakteridir. Yanına birini alır, iliğini sömürene kadar kullanır ve atar."
(Kaynak: Mustafa Demirkanlı, "H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (1)")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği bu iğrenç suçlamaları kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 7
"Ancak, üşenmeden onun (yani Burak Caney'in) eleştirisini ve senin (yani Büktel'in) senaryonu okuduktan sonra (Burak Caney'in) söylediklerine olduğu gibi katılıyorum."
(Kaynak: Coşkun Büktel Bulaşma, İşine Bak!)

Mustafa Demirkanlı, Büktel'in, "Hamdi Mümkün yahut İkinci Geliş" senaryosunu (217 sayfalık, henüz yayınlanmamış senaryosunu) "okudum" dediği tarihte okuduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 8
"Büktel sürekli şunu savunur: 'Bu eseri sahneleyecek bir yönetmen yok.' "
(Kaynak: Mustafa Demirkanlı "Hay Allah")

Mustafa Demirkanlı, parantez içinde ve italik olarak yazıp Büktel'e mal ettiği o sözün kaynağını gösterirse, yani o sözü kendisinin uydurmadığını belgelerse, yani yalan söylemediğini kanıtlarsa, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 9
(Yılmaz Öğüt'e) "Türkçesi siz hırsızsınız diyordu Coşkun Büktel"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Coşkun Büktel'in Yılmaz Öğüt'ü hırsızsınız diye suçladığını kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 10
"Coşkun Büktel, o eşsiz polemik dehasıyla ve zamanı bol olduğu için yazılanları cımbızlayarak okura sunmanın marifet olduğunu sanıyor ve olayları kendi istediği biçimde yorumlatmaya çalışıyor."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Yukarıdaki suçlamalarının yalan olmadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya, fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 11
"...dergi yayımlanır yayımlanmaz, Büktel aramış, 'yanıt hakkını kullanmak' istediğini söylemişti, yazıyı daha önce görmediğini ve şimdi okuduğunu da ekleyerek..."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Demirkanlı, Büktel'in "yazıyı daha önce okumadım, şimdi gördüm" dediğini (yani Büktel'in yalan söylediğini) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 12
"Efendim, Büktel, vakti zamanında -Rahmi Dilligil zamanında- Devlet Tiyatroları'na sanatçı kadrosundan girmek istemiş..."
(Kaynak: "Mustafa Demirkanlı Sinsi Yalanlar ve Tahriflerle Okurları Yanıltmaya Çalışıyor.")

Mustafa Demirkanlı, yukarıdaki suçlamayı ne zaman yapıyor?.. Rahmi Dilligil'in yolsuzluk nedeniyle mahkum olduğu ve kelepçeli fotoğraflarının yayınlandığı dönemde yapıyor. Demirkanlı, Büktel'in DT kadrosuna girmek istemesini suçmuş gibi gösterebilmek için, cümlenin akışını kesip parantez açarak, "Rahmi Dilligil zamanında" girmek istediğini özellikle belirtiyor. Oysa Büktel, Dilligil zamanında DT'ye girmeye teşebbüs etmediği gibi, Dilligil'in (DT sanatçısı Nâlan Örgüt ve DT yönetmeni Şakir Gürzumar aracılığıyla) önerdiği kadro teklifini de reddetmiş ve yazısında bunu açıklamıştı.

Mustafa Demirkanlı, Büktel'in, Rahmi Dilligil zamanında DT'ye herhangi bir kadrodan girmek istediğini kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 13
"İşte bu tür, Ali-Cengiz oyunlarından sıkıldığım ve kendileri için her yolu mübah görenlere karşı laf yetiştirmekten bıktığım için, 'Yanıt' hakkım da 'Yanıt' hakkım diye içinde 'Coşkun' sözcüğü geçen her yazıyı gösterip sayfalar dolusu yazıları yayımlamamızı bekleyen, yayımlanmadığı için de 'yeni yazılarla' meşgul eden Büktel’e karşı 'İstanbul Mahkemeleri’ni adres gösterdim”
(Kaynak: "Mustafa Demirkanlı 'İlkel ve İğrenç' Olmaya Devam Ediyor!")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği Ali-Cengiz oyunları suçlamasını bir tek, (yalnızca bir tek) somut örnekle kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 14
"Coşkun Büktel, editoryal seçim gibi bir kavramla tanışmamış olduğu için, istediği uzunlukta yazar ve sizi yayımlamakla yükümlü kılar, 'hayır, bu uzunlukta yazı yayımlayamam' deme hakkınız yoktur, derseniz, 'Sansürcü' oluverirsiniz"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Büktel'in yazılarını "içerikleri" yüzünden değil de, "uzunlukları" yüzünden sansür etmiş gibi konuşan Demirkanlı, Büktel'in "Tiyatro Tiyatro" dergisine bir tek uzun yazı önerdiğini ya da kendisinin bir tek Büktel yazısını uzunluğu yüzünden reddettiğini kanıtlasın, Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Bu sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 15
"...iyisi mi Büktel kara çalmadan önce birazcık bakınsın sağa sola."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Demirkanlı, Büktel'in kendisine kara çaldığını (iftira ettiğini) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Bu sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsı Demirkanlı adidir...

YALAN: 16
"Büktel’in söylediği şu cümle doğru, internet ortamında yer sorunu olmadığından istenilen uzunlukta yazılar değerlendirilebilinir, gerisi okura kalmıştır… ama bu lüks, bir dergi için geçerli değil, Büktel bunu da anlamamakta ısrar etti hep."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Büktel'in yazılarını "içerik" yüzünden değil de "uzunluk" yüzünden yayımlamadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 17
"Yuh derler adama, narsizmin de bu kadarı derler… ama adama derler Coşkun Büktel’e değil."
(Kaynak: Demirkanlı'ya Son -Olmasını Umduğum- Cevap)

Demirkanlı, Büktel'in "yuh" çekilmeye layık ve "adam" olmayan bir yaratık olduğunu (örneğin Büktel'in bir tek yalanını; 17 değil, "bir tek" yalanını) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 18
"Dün (1 Haziran) davetim üzerine ziyaretime geldi… ama öncesi var… 31 Mayıs’ta cep telefonumdan aradı, nerede olduğumu sordu, 'geliyorum' dedi. 'Arkadaşım, bir oyunun provasını izlemeye gidiyorum' demem de fayda etmedi, 'Olsun orada konuşuruz' demez mi?"
(Kaynak: Coşkun Büktel'i Anlamak...)

Demirkanlı, Büktel'i sanki 1 Haziran'da davet etmiş... ama öncesi varmış, yani 31 Mayıs'ta, yani davetten bir gün önce, Büktel, Demirkanlı'yı arayıp görüşmek için çok ısrar etmiş. Yani Demirkanlı, sanki ısrar üzerine, ertesi gün Büktel'i davet etmiş.

Oysa Büktel, davetten önce Demirkanlı'yı aramış değildi. Davet daha önce yapılmış, Büktel, uygun bir zamanında, Demirkanlı'yı aramıştı. Yani Büktel, Demirkanlı'yı "daveti üzerine" aramış ve konu bir an önce kapansın diye, Demirkanlı'nın izleyeceği provaya gelebileceğini ve orada görüşebileceklerini söylemişti.

Demirkanlı hem Büktel'i davet ediyor, hem de Büktel "geliyorum" dediğinde, nazlanıyor. Sonra da davet tarihini yanlış algılanacak biçimde belirsiz bırakıp, Büktel'i, "ısrar ederek kendini davet ettirmiş" gibi gösteriyor. Yani her zaman yaptığını yapıyor: "Sinsi" yalanlarla çamur atıyor.Demirkanlı, olayın (Büktel'in verdiği bilgiye uygun olarak) bizim anlattığımız gibi değil de, kendi anlattığı gibi gerçekleştiğini kanıtlasın, Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 19
"Ancak, Yayın Kurulu’ndaki arkadaşlardan biri -tam hatırlamıyorum ama, Orhan Aklaya olabilir- şu yanıtı verdi: 'Güzel, muhalif bir sesin olması güzel de, Coşkun’un Theope’nin dışındaki herhangi bir konuda muhalefetini gören, bilen var mı?' diye sorduğunda, Kerem’de ben de geri adım attık. Ve unuttuk. Söylenen o kadar doğruydu ki…"
(Kaynak: Coşkun Büktel'i Anlamak...)

Büktel'in Theope dışında herhangi bir konuda muhalefeti görülmediği doğruysa Demirkanlı (yada Orhan Alkaya'ya) yukarıdaki Limousine'i vereceğiz.

Demirkanlı yada Alkaya'nın iddiasının yalan olduğunu kanıtlamak bize düşer. Demirkanlı yada Alkaya, bu iddianın yalan olduğunu kanıtladığımızda eğer alçak olduklarını itiraf etmeye söz verirlerse; biz de, iddianın yalan olduğunu kanıtlayamadığımız takdirde hem alçak olduğumuzu kabul edecek, hem de ikisine de birer Limousine armağan etmeye söz veriyoruz!..

Demirkanlı ve Alkaya, sözlerinin arkasındaysa, hodri meydan!...

YALAN: 20
"bir başkası olsa tiyatrofanzini.com’un yayıncısı, en az elli sayfalık bir yazıyla o insanın ne kadar 'yalancı', 'sahtekar', Vandal' vs. vs. olduğunu ballandıra ballandıra anlatır da anlatır. İş Çetinkaya’ya dayanınca mahcupmuş… da, öne çıkmak istemiyormuş da.. git ya Coşkun, artık komik olmaya başladın."
(Kaynak: Coşkun Büktel'i Anlamak...)

Demirkanlı, Büktel'in, yayıncısı belli olmayan siteleri “yalancı”, “sahtekar”, "Vandal” vs. vs. diye aşağılayacağını ama tiyatrofanzini.com editörü Feridun Çetinkaya'yı aşağılamadığını bunun komik olduğunu söylüyor. Demirkanlı, Büktel'in herhangi bir siteyi "sırf" sahibi belli olmadığı için aşağıladığına dair somut bir tek örnek verirse, Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

***

Yukarıdaki suçlamalarının herhangi birinin yalan olmadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan edeceğiz. yirmisini de kanıtlarsa, yirmi Limousine vereceğiz!...

Yalanlarının yalan olmadığını, gerçek olduğunu kanıtlasın; Demirkanlı'ya Limousine vermenin yanı sıra, alçak olduğumuzu açıklayacak, okurlar ve Demirkanlı'dan özür dileyeceğiz!...

Yalanlarının yalan olduğunu kabul ederse (yada en azından utanmayı ve susmayı becerirse), Demirkanlı'dan Limousine istemiyoruz; alçaklığının tescil edilmiş olması bize yeterli!...Biz, her zaman verdiğimiz sözü yerine getirdik. Yine getireceğiz...

Demirkanlı'nın yalanlarını teşhir etmeyi sürdüreceğiz. Yalan makinesi Mustafa Demirkanlı, sadece yirmi yalan teşhiriyle kurtulamaz!...

Tıklayınız:
YALAN: 23
YALAN: 22
YALAN: 21
YALAN: 20
YALAN: 19
YALAN: 18
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

1400'lü yıllarda ne oldu?

a-) Kazak ulusunun kökenleri oluştu
b-) Ankara Meydan Savaşı yapıldı
c-) Shakespeare ortaya çıktı (Yaşam Kaya)
d-) Hepsi yada hiçbiri

1907 yılında ne oldu?

a-) Kübizm akımı başlatıldı
b-) Fenerbahçe kuruldu
c-) Türk tiyatro tarihi başladı (Yaşam Kaya)
d-) Hepsi yada hiçbiri

Yazar olmak isteyip de, bir türlü yazar olamayan Yaşam Kaya çok garip!

Coşkun Büktel
3 Aralık 2007

Shakespeare'in değil doğum tarihini, hangi yüzyılda yaşadığını bile bilmeyen; en az 150 yıllık Türk tiyatro tarihinin 100 yıl önce, yani 1907'de başladığını sanan

Yaşam Kaya, "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünüyor

Yeditepe Üniversitesi gazetecilik bölümü öğrencisi (belki de öğretim görevlisi) Neslihan Ece Uncuoğlu, bir tiyatro eleştirmeni ile röportaj yapmaya karar vermiş ve bula bula Yaşam Kaya'yı bulmuş. Kaya da Uncuoğlu'na, tiyatro sanatıyla ilgili olarak; yüzlerce kez tekrarlandığı için artık 12 yaşındaki çocukların bile ezberlediği klişeleri (seyircimiz eğitimsizdir, popüler değilseniz kimse sizinle ilgilenmez, Londra'da İstanbul'dakilerden daha çok tiyatro vardır, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra politik tiyatro gerilemiştir, ülkemizde tiyatro meslek haline gelmemiştir, vb) bir kez daha tekrarlamış.

Yaşam Kaya'nın ya da herhangi bir tiyatro insanının yaratıcı ve yetenekli olmasını beklemiyoruz; ama herkesin ve "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeniyim." diyen Yaşam Kaya'nın tutarlı olmasını bekliyoruz.

Yaşam Kaya, Uncuoğlu'na verdiği röportajda da bir kez daha yinelediği üzere, "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünen bir eleştirmendir(!). coskunbuktel.com okurları, eserleriyle değil de, bu tür pazarlama başarılarıyla övünen insanlara güvenilmemesi gerektiğini iyi biliyorlar; çünkü onlar, Rusya'yı sarstığı söylenerek pazarlanan Tuncer Cücenoğlu oyunu "Çığ" hakkındaki (diğer tüm sitelerin görmezden gelerek okurlarından gizlediği) nahoş gerçekleri biliyorlar. (Bakınız: Büktel, "Çığ Aslında Nedir, Neyi Sarsıyor?")

Uncuoğlu'na verdiği röportajda, "İngiliz tiyatro dergilerini inceliyorum sıklıkla" diyen Yaşam Kaya; İngiliz (bu arada Türk) tiyatrosu hakkında şu "değerli" bilgilerle insanları aydınlatmaktan(!) da geri durmuyor:

"İngilizler, 1400’lü yıllarda Shakespeare’ in çıkışı dünyayı sarsmıştır. İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir."

Ben, İngiltere'de eleştiri yayınlayamıyorum, İngiliz dergilerini de (eski kitapçılarda ara sıra bulduğum eski sayılarının dışında) düzenli izleyemiyorum. Ama, Shakespeare'in 1564'te doğduğunu (yani, Yaşam Kaya'nın dediğinin tersine "1400’lü yıllarda" değil, 16. Yüzyıl'ın ikinci yarısında ortaya çıktığını) lise yıllarımdan beri gayet net olarak biliyorum. İngiliz tiyatrosunun Shakespeare'le başlamadığını ve "Mucize Oyunları", "Gizem Oyunları", "Ahlak oyunları" gibi, Shakespeare'den birkaç yüzyıl öncesine dayanan geleneklere sahip olduğunu; ("İspanyol Trajedisi"nin yazarı Thomas Kyd ve "Doktor Faustus"un yazarı Christopher Marlowe gibi) biri Shakespeare'den önce doğmuş ve her ikisi de eserlerini Shakespeare'in büyük çıkışından önce yazmış ve ölmüş önemli yazarların bulunduğunu ise sonradan üniversitede öğrendim ve bir daha da unutmadım.

Ayrıca, (Metin And'ın daha eski tarihli yerli oyun metinleri bulmuş ve 1983'te "Şair Evlenmesi'inden Önceki İlk Türk Oyunları" başlıklı kitabında bu metinleri yayınlamış olmasına rağmen) ilk Türk oyunu olduğu genellikle kabul edilen "Şair Evlenmesi"nin bile 1859'da, yani 150 yıl önce, yazıldığını ise ortaokuldan beri biliyorum ve "İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir." diyerek okurları, hem Türk hem de İngiliz tiyatrosunun "kapsadığı süreçler" konusunda dezenforme eden Yaşam Kaya'nın da bilmesini; ve "İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni" olmakla övünmek yerine, hiç değilse, tiyatronun bu temel olguları hakkında yanlış yapmamakla övünür hale gelmesini, gerekli görüyorum.

Shakespeare hakkında da kendi ülkesinin tiyatrosu hakkında da, en basit bir tarihsel perspektife bile sahip olmayanlar, İngiltere'de eleştiri yazan ilk ve tek Türk olursa; Theope'yi ve "Ölüleri Gömün"ü aforoz eden bir vandal (Lemi Bilgin) DT genel müdürü olursa; ülkenin yazarları bir yazara iftira ettiği sabit olan Özdemir Nutku'yu başkan yapıp onunla gurur duyarsa; başka oyun bulunamıyormuş gibi mantık hatalarıyla dolu bir metin ("Çığ") DT'de ikinci kez sahnelenir ve Avrupa'ya lanse edilirse; ve bütün bu olguların işaret ettiği sorunları 15 yıldır somut belgelerle teşhir eden ve ta 10 yıl önce, "bindiğiniz dalı kestiğinizi ne zaman fark edeceksiniz? İlle yere çakılmanız mı gerek? İlle birinin düdüğü çalıp 'paydos' diyerek kapınıza kilit vurması mı gerek?" ("Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları", Dramatik Yayınlar, 1998, sayfa 348.) diyerek tüm tiyatrocuları gaflet uykusundan uyanmaya davet etmiş olan Coşkun Büktel'e, Orhan Aydın gibi ilerici demokrat örgütçüler dahil, hiç kimse kulak asmazsa; böyle bir tiyatroda, tiyatro sanatı yapılmıyor, yalnızca madrabazlık yapılıyor, yalnızca bazı esnaflar tiyatrodan rant sağlıyor demektir. Sanat değeri olmayan, sanatsallık talebi bulunmayan, sanatsallık taleplerine kulak asmayan bir tiyatro, halka tiyatroyu sevdirmeyi başaramaz ve önce halkın ilgisini, sonra da salonlarını kaybeder. Ben bunu bugün söylüyor değilim; on yıl önce söyledim. Ama kime söyledim? Kendilerinden iyilere tahammül edemeyen şişkin egolu tiyatro esnafına söyledim. Tınmadılar, tınmıyorlar. Ama tiyatrolarımız yıkılıyor diye AKP'yi suçluyorlar. Ya ne olacaktı? Siz o cılız zekalarınızla, tiyatroda yaratıcılığı aforoz edip, kendi kendinize tiyatroculuk oynayasınız diye; AKP, Türkiye'nin en büyük rantlı arsalarının tiyatro binaları tarafından "işgal edilmesine" seyirci mi kalacaktı? "Kalmaz" dedik! On yıl önce söyledik! Aldırmadınız. Kendinizden iyilere tahammül edemediğinizden, kendinizi beğenmişliğinizden, ahmakça kibriniz yüzünden, haklı uyarılara kulak asmadınız.

Tiyatromuz "sanatsal ruhunu" ve sonucunda halkın ilgisini kaybetmiş olmasaydı; AKP, değil % 47'yle, % 67'yle bile gelmiş olsa, tiyatro salonlarını yıkmayı aklından bile geçiremezdi.

Türk tiyatrosunun sorunları AKP'yle başlamadı ve AKP'nin bitmesiyle bitecek değildir. Türk tiyatrosunun asal sorunu AKP değil; onca uyarılarımıza rağmen, hâlâ daha gaflet uykusundan uyanmamakta (şımarık çocuklar gibi) inat eden ve özeleştiri yapıp kendi içindeki vandalizmle yüzleşmek ve mücadele etmek yerine, AKP'nin vandalizmini eleştirerek prim yapıp kendi vandalizmini örtbas etmeye çalışan Türk tiyatrocularıdır.

Siz, AKP'yi medenileştirmeye (demokratikleştirmeye) çalışmayın! Onlar, halka tiyatro değil, mescit vaat ederek iktidara geldiler ve vaatlerinin gereğini yapıyorlar. Siz vıdı vıdıyı bırakıp, on beş yıldır kafanıza vura vura, tiyatronun sanatsallaşmasını ve tiyatro eleştirisinin bilimsel yöntemlere dayandırılmasını talep eden Coşkun Büktel'in uyarılarına bari bundan sonra kulak vererek, tiyatronuzu ve tiyatrocuları (yani kendinizi) medenileştirmeye (demokratikleştirmeye) ve böylelikle halkın gözünde tiyatro sanatını yüceltmeye bakın!

Halk, o zaman, ancak o zaman, tiyatronun da katkısıyla, aydınlanma ve rönesansı nihayet yaşayabilir ve sizin vıdı vıdı yaparak asla başaramayacağınız şeyi, AKP'nin fişini çekip ampulünü söndürmeyi, başarabilir.

Aşağıda iki adet link verdik. Birincisi sizi Yaşam Kaya röportajına götürecek. İkincisi ise, Hilmi Bulunmaz'ın Yaşam Kaya'yı eleştiren taze bir yazısına:

1. "YAŞAM KAYA İLE SÖYLEŞİ"

2. YAŞAM KAYA'NIN SERZENİŞİ

3 Aralık 2007 Pazartesi

İhanet etmeyenler unutmaz!

Unutmamakta yarar var!

9 Yıl önce:

Coşkun Büktel, "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları"nın önsözünde demişti ki:

Evet, insanları isimlerini vermeden suçlamak yalnız korkakça bir davranış değil, ama aynı zamanda alçaklıktır da. Çünkü bir insanı, ismini vermeden suçladığınızda, yalnızca o insanın kendini savunma hakkını, yani sizi yalanlama hakkını gasp etmiş olmuyor (bu korkaklıktır); ama aynı zamanda başka suçsuz insanların da zan altında kalmasına yol açmış oluyorsunuz (bu alçaklıktır).

Eleştiri konusunda artık yeni bir ahlak edinmemizin zamanı gelmiştir: İsim vermemenin, yani korkaklık ve alçaklığın, aristokratça bir yücelik ya da tenezzül etmeyen bir soyluluk gibi gösterilmesine; eleştirinin somut örnek ve isim vermeden, doğruluğu ve haklılığı kendinden menkul bir takım genellemelerle ifade edilmesine, artık tüm okurlar sert tepki vermelidir.

Coşkun Büktel, "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" (Dramatik Yayınlar, 1998. Sayfa 8-9)

Tıklayınız: coskunbuktel.com

Hilmi Bulunmaz yine konuşuyor...

Coşkun Büktel diyor ki:

Demirkanlı'nın dergisi Tiyatro Tiyatro'nun Kasım 2007 tarihli son sayısının künyesine baktığımızda, Ahmet Levendoğlu ve Orhan Alkaya isimlerinin, artık yayın kurulu üyeleri arasında bulunmadığını gördük.

Üstün Akmen ile Ali Taygun'un isimleri ise, yalan makinası Mustafa Demirkanlı'nın ismiyle aynı safta yer almaya devam ediyor.

Tıklayınız: coskunbuktel.com