Hilmi Bulunmaz
1 Ocak 2009
13 yıldır tiyatro festivali düzenleyen Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV), 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde Haluk Bilginer'e "Onur Ödülü" verirken, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a da "Emek Ödülü" verdi. www.tiyatronline.com sitesinde görür görmez (Bakınız: "13.Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali ödülleri sahipleri belli oldu..."), bunun bir skandal olduğuna karar verip, ânında sitemize taşıdık. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Ardından, hem TAKSAV'cıları ve hem de okurlarımızı bilgilendirmek için, 12 Mart Faşizmi sürecini anımsatan bir haber yaptık. (Bakınız: "12 Mart 1971 v.s…") Düşündük ki, TAKSAV’'cılar uyarımıza kulak verip 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a "Emek Ödülü"nü vermekten vazgeçerler. Henüz erkendi ve ödülü vermekten vazgeçebilecekleri zaman vardı. Ödülü verdikten sonra eleştiri getirseydik, pek inandırıcı olamazdık. Çünkü, amacımız bağcı dövmek değil, üzüm yemekti. Amacımız, TAKSAV'cıların tuzağa düştüklerini seyredip arkalarından vurmak değildi. Biz kalleş olmadığımız için arkadan vurmayı değil, açıkça kamuoyu önünde uyarmayı uygun gördük.
Okurlarımız ve anti-faşist tiyatro sanatçıları uyarımıza önem verdiler. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Su Gösteri Sanatları Sahnesi Genel Sanat Yönetmeni Orhan Aydın, uyarımıza önem vermekle birlikte, TAKSAV'cılara karşı, bizi destekleyen bir mesaj gönderdi. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Orhan Aydın") Hemen ardından Coşkun Büktel duruma müdahale etti. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Coşkun Büktel") Özgür Başkaya, Özgür Tiyatro ve Amatör Tiyatrolar Birliği adına çok net bir tavır sergiledi. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Özgür Tiyatro") Ardından Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Tiyatro Topluluğu, Değişim Atölyesi Oyuncuları, Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verilen “Emek Ödülü”nü kınayan açıklamalarda bulundular. (Bakınız: "soL, 'Talat S. Halman skandalı'nda doğru yolda") Daha sonra dört tiyatro topluluğu (Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a “Emek Ödülü” veren TAKSAV’ı kutsayan bir metinle faşizmi savunma noktasına savruldular. (Bakınız: "12 Martçı'ya ödül verenlere destek mesajı!") Özgür Başkaya, anti-faşist tavrında direndi/diretti. Ve faşizme teslim olan dört tiyatro topluluğunu (Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat) eleştiren bir yazı kaleme aldı. (Bakınız: "TAKSAV'ın faşizme verdiği ödül tartışılıyor")
Yukarıda saydığımız gelişmeler olurken, TAKSAV'cılar "Kuzuların Sessizliği Korosu"na dahil olup sessizliklerini diğer kuzuların sessizliğine katarak, 12 Mart Faşizmi'ne karşı susmanın erdem olduğunu duyumsatmaya çalıştılar. Ne var ki bizim eleştirilerimiz yağmur çiselemesine benzemiyor, bir dolu gibi yağıyordu. (Yazının altındaki linklere tek tek ve sabırla bakınız.) Eleştirilerimizi, protestomuzu “pazara kadar değil, mezara kadar” sürdüreceğimizi anlayan TAKSAV'cı Yener Aksu, kendini bile kandırmaktan yoksun bir açıklamayla yalana başvurdu. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Festival Komitesi Direktörü Yener Aksu, bir uyanış yaşayıp özeleştiride bulunacağına, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı savunmaya karar verdi. Savunmasının temelinde yalan vardı. Yener Aksu’nun yalanını, somut belgeyle kanıtlayıp anti-faşist tiyatro kamuoyuna duyurduk. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Anti-faşist kamuoyu, hamasete, imaya, varsayıma göre değil; belgelere göre düşünmeyi alışkanlık haline getirdiğinden, bizim, hem de Talât Sait Halman'ın kaleminden duyurduğumuz belgeye dayanarak, tavrını netleştirdi. Netleştiriyor. Ancak açıkça belirtilmesine karşın, belgeye ulaşmak yerine, "Mimesis Dili" kullanarak olay ve olgulara yaklaşmayı yeğleyen Ömer F. Kurhan, üç tahminli futbol maçlarının sonucunu irdeleyen spor yazarları gibi davranıp, temiz suyu bulandırma temrinleri yaptı. (Bakınız: "Aşağıdaki TAKSAV'la ilgili yazı, harf harf, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf yanıtlanacak! (Hilmi Bulunmaz)")
Biz de Ömer F. Kurhan'ın yazısını harf harf, hece hece, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf yanıtlamaya karar verdik. Biz, hiç kimsenin faşizm karşısında çaresiz kalmasını istemeyiz. Ömer F. Kurhan'ın bile…
Şimdi gelelim Ömer F. Kurhan’ın "Talat S. Halman'a Verilen Emek Ödülü ve TAKSAV Tartışmaları" yazısına ve bizim verdiğimiz yanıtlara:
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Uzun zamandır, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nin Talat S. Halman'a verilen emek ödülü nedeniyle karşı karşıya kaldığı eleştiri ve protestolar hakkında yazmak istiyordum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verdiği, hem de "Emek Ödülü"nü ilk kez olarak 3 Kasım 2008'de, bu ödül için Talât Sait Halman'ın yanlış bir seçim olduğunu vurgulayarak gündeme taşımıştım. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Ömer F. Kurhan, demek ki iki ay sonra bu konuda yazı yazma fırsatı bulmuş.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
"Brecht'i Anma Gecesi" vesilesiyle Esatoğlu paraziti bir kez daha İATP-G gündemine girdiği için, bir gecikme yaşandı.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"Brecht'i Anma Gecesi" 24 Aralık 2008 tarihinde gerçekleşti. (Bakınız: "Kadıköy Belediyesi, ikiyüzlülük yapıyor!") Biz, Talât Sait Halman'ın "Emek Ödülü" için yanlış bir seçim olduğunu 3 Kasım 2008 tarihinde gündeme getirdik. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Demek ki yaklaşık olarak, her iki olay arasında iki ay var. İki ay az bir zaman değil. Ayrıca, "Esatoğlu paraziti"nin, İATP-G gündeminde önemli bir konu olduğunu biliyoruz. Bildiğimiz için, biz de bu konuda duyarlılık gösteriyoruz. (Örnekse bakınız: "Bertolt Brecht, her niyete yenen bir muz değildir")
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu konuyu daha sonra başka bir yazıda ele almak üzere, nihayet şu Halman'a verilen ödül hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"Esatoğlu paraziti" gibi, İATP-G gündeminde önemli bir konu olmasına karşın, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV), 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a "Emek Ödülü" vermesi nedeniyle yoğunlaşan eleştiri ve protestoları görmezden gelmeyi bırakan Ömer F. Kurhan, nihâyet, yaklaşık olarak iki aylık bir gecikme yaşasa da, bizce önemli bir sürece girdi. TAKSAV'ın sustuğu, susarak "toplumsal suç"unu kabul ettiği bir süreçte, Ömer F. Kurhan'ın, Yener Aksu tarafından söylenen yalanı savunmak için yazı kaleme alması, bizim açımızdan, tüm geç kalmışlığına karşın, "TAKSAV'ın Talat Sait Halman skandalı"nın gündemde tutulması için umut verici sinyaller içeriyor. Umarız, daha geniş çevreler bu tartışmaya katılır da faşizmin soyut bir kavram değil, somut bir kavram olduğunu daha iyi kavramış oluruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ömer F. Kurhan, Türkiye tiyatro camiası adına konuşma yetkisini kendinde bulup, bir biçimde önemli bir saptamada bulunuyor. Bizce, Talât Sait Halman, tiyatro camiası tarafından çok olmasa da bilinen biri. En azından "Türk Shakespeare"i. Türkiye tiyatro camiasının Talât Sait Halman'ı çok iyi bilmemesi, sadece Türkiye tiyatro camiasının "suç"u değil. Aynı zamanda, bellekleri iğdiş ederek, iktidarını ilelebet muhafaza ve müdafaa etme becerisi gösteren kapitalist düzenin "suç"u. Kapitalizm, emekçilerin sürgit sömürülmesi için, ağzı lâf yapan ve "demokrat kültür adamı" havası yaratan aydınlara da gereksinim duyar. Talât Sait Halman da, ağzı laf yapan ve "demokrat kültür adamı" havası yaratan bir aydın. Kapitalizm sadece silahla değil, kültürel silahla da iktidarını sağlamlaştırır. Kapitalizmin kültürel silahşörlere (kalemşörlere) gereksinimi vardır. Bu kalemşörler de, genellikle "toplumuna yabancı" ve "demokrat kültür adamı" aydınlar içerisinden çıkar. Birkaç dil bilirler, Amerikan kültürüyle yetişirler, Amerika'da okuyup, Amerika'da yaşayabilirler. Sadece Amerika'yı değil, tüm dünyayı bilirler. Ancak Türkiye'yi bilmezler. Türkiye emekçilerinin istemlerine yanıt vermezler, veremezler. Verir gibi yaparlar, verecekmiş gibi yaparlar. Sadece vaat verirler. Sadece umut verirler. Yanılsama oluştururlar. İşte bizim çabamız da, emekçilerin geleceğinin Talât Sait Halman gibi, bizim sınıfımıza yabancı, bizim sınıfımıza karşı, bizim sınıfımıza karşıt insanlardan medet umulmasını engelleme çabası. Kendilerine ilerici, devrimci, sosyalist… yaftalarını uygun görenleri uyarmak için savaşım veriyoruz. 12 yıldır Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali düzenleyen TAKSAV'ı şimdiye dek ilerici, devrimci, sosyalist… ögeler taşıdığını sandığımız için pek eleştirmedik. Ödül kavramına soğuk bakmamıza karşın, TAKSAV'ın hiçbir ödülüne çomak sokmadık. Ne zaman ki 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" verdi; o zaman, hem de anında eleştirmeye, protesto etmeye, protestomuzun yaygınlaşası için çaba harcamaya başladık. "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim" olsun diye çaba harcadık, harcıyoruz, harcayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ödülün ona verilmesi doğru mu değil mi tartışmaları sırasında, Halman hakkında internet üzerinden bazı ayrıntı içeren bilgilere ulaşmayı ümit etmiştim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz, ödülün 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilip verilmemesi hakkında hiçbir ikirciklenme yaşamadık. Değil İnternet üzerinden, hiçbir şey üzerinden araştırma yapmadık. Sadece belleğimize güvendik. İnternet üzerinden yada herhangi bir belge üzerinden, sadece ve sadece belge sunmak için ayrıntı içeren bilgilere ulaştık. "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil." yargısını kırmak için İnternet yada bir başka yer üzerinden araştırma yaptık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ama nihayetinde çok az bilgiye ulaşabildim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Çok fazla bilgiye gerek yok. Sadece, 12 Mart Faşizmi sürecinde, bakanlık düzeyinde görev alıp almadığını bilmek yeterli. Bakanlar, cumhurbaşkanı ve başbakandan sonra gelen en önemli sorumludurlar. Ülkeyi yönetirler. Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için çaba harcarlar. Okudukları okulda, gittikleri ülkede edindikleri bilgilerle toplumu yönetirler. Talât Sait Halman da, Robert Koleji (şimdi Boğaziçi Üniversitesi) ve Amerika'da edindiği toplumsal görüşlerle, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olarak, topluma yön vermiştir. Sorumludur. Bu sorumluluğunu bilerek TAKSAV, Talat Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vererek, Talât Sait Halman’ın sorumluluğunu paylaşmış, Halman’ın toplumsal suçuna ortak olmuştur.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Kendisiyle yapılan söyleşilerden oluşan "Aklın Yolu Bindir" adlı kitabına ulaşamadım.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz on dakikada ulaştık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Sorup soruşturduğum birkaç kitapçı kitabın baskısının tükendiğini ve bulmamın çok kolay olmadığını söylediler.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bize de Cağaloğlu'nda bulunan Sosyal Yayınları (Kitap Sarayı) ve şu anda belleğimizde kalmayan birkaç kitapevi aynı sözleri söyledi. Ancak biz araştırmaya devam ettik ve on dakika sonra kitap elimizdeydi. Çünkü bizim için bu kitap çok yaşamsaldı. O kitabın içinde önemli itiraflar olduğunu biliyorduk. O kitabı yeniden okumalıydık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ben de nihayetinde epeyce eksik bir bilgiyle ve bu bilgi eksikliğini de önemli bir veri kabul ederek yazmaya karar verdim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bilginin eksikliğini kabul etmen güzel. Ancak, bu senin yada Yener Aksu'nun haklı olduğunu göstermez. Konuyu yaşamsallaştırmadığınızı gösterir. 12 Mart Faşizmi'ni önemsemediğinizi gösterir. 12 Mart Faşizmi'yle hesaplaşma sürecine girmek istemediğinizi gösterir. 12 Mart Faşizmi'nin önemsizliğini, en azından okurlarınıza aktararak, 12 Mart Faşizmi'nin yıkıntılarını küçümsediğinizi gösterir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:..........
Hilmi Bulunmaz'ın ve birçok tiyatro topluluğunun itirazı ya da protestosu, Halman'ın 12 Mart döneminde bakanlık yapmış olmasından kaynaklanıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Doğru. Tek ölçütümüz bu. En azından benim için en önemli ölçüt bu. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" verilmesine itirazımız var; bunu protesto ediyoruz. 12 yıldır ödül veren TAKSAV'a, şimdiye dek hemen hemen hiçbir eleştiri getirmedik. Ödül kurumuna karşı olmamıza karşın, bu sürece müdahale etme gereksinimi duymadık. TAKSAV'cılar, canları nasıl istediyse, öyle yaptılar. Canları sağ olsun. Ama bundan böyle aynı hoşgörüyü göstermeyeceğiz. Tüm benliğimizle gözlerimizi üzerlerine dikeceğiz. 77 yıldır soluk alan Talât Sait Halman'a, şimdiye dek, hemen hemen hiçbir eleştiri getirmedik. Canı nasıl istediyse, öyle yaşadı. Canı sağ olsun. Ama bundan böyle aynı hoşgörüyü göstermeyeceğiz. Tüm benliğimizle gözlerimizi üzerine dikeceğiz. TAKSAV da, Talât Sait Halman da görevlerini yerine getirdiler. Biz, sadece ve sadece "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil." anlayışına sığınılmasına karşıyız. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'ın, "...tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim..." olmasını arzu ediyoruz. Ahmed Arif'in dediği gibi "tanı bunları tanı da büyü" diyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Nasıl akıl yürütüldüğü gayet açık: Madem ki faşist bir rejimin bakanlığını yapmış, en azından demokratlık iddiasındaki bir festival komitesinin onu ödüllendirmesi kabul edilemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Evet, bizim söylediğimiz her söz, yaptığımız her eylem "gâyet açık". Madem ki Talât Sait Halman, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanlığı'nı yaptı, en azından demokratlık iddiasındaki Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali Komitesi, hem de "Emek Ödülü" adıyla, Halman'ı demokratlar gözünde şirin göstermemeliydi. Bu ödülü (ödünü) kesinlikle onaylamıyoruz. Eleştiriyoruz. Protesto ediyoruz. Ödül (ödün) geri alınıncaya dek eleştirilerimiz, protestolarımız sürecek. Tüm benliğimizle gözlerimizi bu konu üzerinden ayırmayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
İlk bakışta gayet sağlam bir akıl yürütme varmış gibi görünüyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
İlk bakışta da, son bakışta da, son derecede sağlam bir akıl yürütme. Bu akıl yürütmeyi çürütebilmek için, Talât Sait Halman'ın 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olmadığını kanıtlamanız gerekir. Yumurtasız omlet yapmanız gerekiyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Buna karşılık Yener Aksu, Festival Komitesi adına konuya açıklık getirmek isterken iki tespitte bulunuyor. Halman'ın 12 Mart sürecinde 1. Erim hükümetinde Kültür Bakanı olarak görev yaptığını doğrulamakla birlikte, reformcu bir hükümet olma iddiasıyla kurulan 1. Erim hükümetinin istifalarla dağıldığını ve istifa edenler arasında Halman'ın da yer aldığını hatırlatıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bizce Yener Aksu, dezenformasyon yapıyor. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı şirin gösteriyor. Hattâ yalan söylüyor. Yalan değil de, yanlış söylediğini düşünseydi, günlerdir susmazdı. Özür dilerdi. Özür dilemediğine göre yalan söylüyor. Yalan söylediği için özür dilemiyor. Bu arada, bu saatten sonra pek mümkün değil ama; Yener Aksu özür dilerse, biz, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesine olan tavrımızı yumuşatmayacağız. Bu ödülü geri alıncaya dek TAKSAV’ı eleştireceğiz, protesto edeceğiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yani, kendisini 12 Mart faşizmine adamış bir kültür insanı olarak kabul edilemeyeceğini ima ediyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu ima ediyor. Biz belgelerle konuşuyoruz.
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) hem de "Emek Ödül" verdiği Talât Sait Halman, "aklın yolu bindir" kitabında bakınız ne diyor?
Cahide Birgül – İkinci Nihat Erim Kabinesi'nde bakan olamamak sizi gerçekten üzmüş…
Talât Sait Halman - O günlerdeki haleti ruhiyemi söyleyeyim… Çok üzüldüm tabii. Çünkü ben daha uzun süreceğini, başladığım kimi işleri daha köklü hale getirebileceğimi, yeni birtakım projelere başlayabileceğimi ümit ediyordum. Birdenbire kesildi. Sonra çok sevdiğim arkadaşların, 11'lerin topluca ayrılması beni gerçekten üzdü. Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ayrıca, her şeye rağmen bir hata olarak kabul edilebilecek bakanlığı nedeniyle, o insanı ömür boyu mahkûm etmenin doğru olmayacağını belirtiyor. [1]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yineliyoruz: Yener Aksu ima ediyor. Biz belgelerle konuşuyoruz. Yukarıdaki belgede, hem de Talât Sait Halman'ın kendisi ne diyor? "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyor. Nerede söylüyor? Mahalle kahvesinde yada yatak odasında mı söylüyor? Hayır. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan "aklın yolu bindir" kitabının 246. sayfasında söylüyor. Yener Aksu, Talât Sait Halman'ı, Halman'ın karşıtını söylemesine karşın, "aklamaya" çalışıyor. Yener Aksu, Talât Sait Halman'ın avukatlığını yapıyor. Yener Aksu, yalan söylüyor. Ömer F. Kurhan da, Yener Aksu'nun avukatlığını yapıyor. "Esatoğlu praziti"ne kafa yorduğu denli 12 Mart Faşizmi'ne kafa yorsa, kim bilir ne inciler döktürür Ömer kardeşimiz.
Özetle, biz, Talât Sait Halman'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olmasını hata olarak görmüyoruz. Talât Sait Halman'ın yetişme biçiminin bir sonucu olarak görüyoruz. Hatta doğal buluyoruz. Şaşırmıyoruz. Biz, sadece Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından ödüllendirilmesine karşı çıkıyoruz. Talât Sait Halman'a karşı çıkmıyoruz. TAKSAV'a karşı çıkıyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yener Aksu'nun Halman hakkında hatırlatma yaparken yanıldığı doğrudur ve bu yanılgı daha sonra Hilmi Bulunmaz tarafından gösterilecektir. [2]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bir kurum (TAKSAV), bir kişiye (Talât Sait Halman) bir ödül ("Emek Ödülü") verirken, o kişi hakkında yayınlanan tüm bilgileri öğrenmek zorundadır. Hatta yayınlanmayanları da öğrenmek, bilmek zorundadır. "O piti piti karamela sepeti" tekerlemesiyle kişilere ödül verilemez. Birileri hesap sorar. Ben hesap sorarım. Kime, niçin ödül vereceğini bilmeyenler, gün gelir duvara toslarlar. Başları ağrır, canları sıkılır. Varsayalım ki, "hatırlatma yaparken yanıldı". Yanıldığını yazdık. Neden özür dilemedi. Neden yanıldığını belirtmedi? Neden kendisinden net bir açıklama alamıyoruz da, Ömer F. Kurhan'ın varsayımlarıyla yetinmek zorunda kalıyoruz? Verilen ödül somut. Niyet somut. Kıvırmakta zorlanıldığında, her şey birden bire soyutlaşıyor. Anlamsızlaşıyor. Varsayımsallaşıyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yanıldığını ben de biliyordum, fakat benim kaynağım ulaşamadığım Halman'ın kitabı değil, yayımlanacak bu kitabı vesilesiyle Tempo dergisinde yapılmış bir haber. [3]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
3 Kasım 2008 tarihinde www.tiyatronline.com sitesinde TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a ödül verdiğini öğrenir öğrenmez (Bakınız: tiyatronline.com), biz de Google'a girip bir arama yaptık. Bizim de karşımıza çıkanlardan biri Tempo dergisinde yapılmış aynı haberdi. Biz de o haberi okuduk. Hatta o haberi sitemize taşıyıp değerlendirdik. (Bakınız: "12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât S. Halman") Ancak bizim için Tempo'nun faşizmi magazinelleştirmesi önemli değildi. Bizim için önemli olan, Talât Sait Halman'ın: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." sözlerini, daha önceden bilmemize karşın, kanıtlamak için "aklın yolu bindir" kitabını yeniden satın alıp, okurlara bilgi sunmaktı.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman 1. Erim hükümetinden istifa edenler arasında yer almamış , fakat Kültür Bakanlığı lağvedildiği için 2. Erim hükümetinde yer alması imkânsız hale gelmiş.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Her şeyden önce bir konuya açıklık getirelim. Kültür Bakanlığı düşüncesi Talât Sait Halman’dan çıkan bir düşünce değil. Kültür Bakanlığı düşüncesi Nihat Erim Hükümeti'nin önünde duran bir proje. Bunu kimden öğreniyoruz? Bizatihi Talât Sait Halman’ın kendisinden öğreniyoruz. Bakınız Milliyet gazetesinin 25 Nisan 1971 tarihli sayısındaki köşe yazısına nasıl başlıyor Talât Sait Halman:
"Nihat Erim hükümetinin programında 'Kültür Bakanlığı' kurulmasının düşünüldüğü yazılı…"
Biz varsayımda bulunmuyoruz. Belgelerle konuşuyoruz. (Bakınız: Talât Sait Halman, "aklın yolu bindir", sayfa 439)
Biz bu durumu, hem de Talât Sait Halman'ın kitabından belgeledikten sonra, dileyen karşıtını iddia etsin. Ben söylemiyorum, Talât Sait Halman kendisi söylüyor. Peki, şimdi bir akıl yürütmesi yapalım: Nihat Erim, Kültür Bakanlığı'nı lağvetmeyip, Talât Sait Halman yerine bir başkasını Kültür Bakanı yapabilecek konumda değil miydi? Başbakan değil miydi? Kültür Bakanlığı Talât Sait Halman'ın özel bakanlığı mıydı? Kültür bakanlığı olacaksa, mutlaka başına Talât Sait Halman getirilecek yada Talât Sait Halman kabinede kalacaksa, mutlaka Kültür Bakanı olacak diye bir ferman vardı da biz mi bilmiyoruz? Oysa belge çok net. Hem de Talât Sait Halman tarafından yazılmış. Hem de Milliyet gazetesinde. Hem de "aklın yolu bindir" kitabında kuzu kuzu okunmayı bekliyor. Yeter ki kitabı yaşamsal bir nesne olarak görüp satın alın ve okuyun.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman'la ilgili "Erim hükümetini bir de ondan dinleyin" haberini yapan Tempo dergisi şu bilgileri veriyor:
"Halman, istifa ederek Nihat Erim hükümetinin düşmesine neden olan 13 bakan içinde olmadığını belirtiyor ve 'Ben devletten bu şekilde istifa edilmez diye düşünüyordum' diyor. Daha sonra Başbakan Nihat Erim istifa ediyor ve yeniden hükümet kurma görevi alıyor. Yeni hükümeti kurarken de Talat Halman'ı devreden çıkarmak için Kültür Bakanlığı'nı lağvediyor."
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bize hiç inandırıcı gelmiyor. Yineliyoruz: Nihat Erim, Talât Sait Halman'ı kabineye almaz, Kültür Bakanlığı'na da bir başkasını getirir. Kaplumbağanın sırtındaki kabuk gibi Talât Sait Halman'a yapışmış bir nesne mi Kültür Bakanlığı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu alıntıdan da anlaşılabileceği gibi, Yener Aksu'nun hatırlatma yaparken yanılması aslında ters bir sonuç doğurmuyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"aklın yolu bindir" kitabına bakılacağına, Tempo'ya bakılınca böyle oluyor. (Güncelleme 2 Ocak 2009: "aklın yolu bindir"e, Tempo'ya yada ilgisiz bir metne -örnekse Matta'ya göre İncil-, neye bakılırsa bakılsın durum değişmez. Önemli olan Talât Sait Halman'ın 12 Mart Faşizmi Hükümeti'nde isteyerek görev alması, bundan asla pişmanlık duymaması ve "Yine de o dönem -12 Mart Faşizmi Dönemi / HB- hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyebilme kararlılığını gösterebilmesi.)
Bir kez daha soruyorum: TAKSAV, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermeden önce, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan "aklın yolu bindir" kitabını neden okumadı? Ödül verdiği faşizmin bakanını neden yeteri denli incelemedi? Sorun, Yener Aksu'nun yanılması yada yanılmaması değil. Sorun, festival Komitesi'nin "yanılması". Sorun, danışma Komitesi'nin "yanılması". Sorun, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı'nın (TAKSAV) "yanılması". Sorun, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'ne katılıp da 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen, hem de "Emek Ödülü"ne karşı çıkmayanların "yanılması".
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Habere göre, Halman istifa etmediği için, Kültür Bakanlığı lağvedilerek tasfiye ediliyor (devreden çıkarılıyor).
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yineliyoruz: Kültür Bakanlığı Talât Sait Halman'ın sırtındaki kabuk mu? Talât Sait Halman'sız kültür bakanlığı düşünülemez mi? Bu konuda yayınlanmış bir ferman mı var? Başbakanların bakanları değiştirme gücü/hakkı yok mu? Başbakanın bakanları görevden alma yetkisi yok mu? Talât Sait Halman, bu denli gücü nereden alabiliyordu? Robert Kolej'den mi? Amerika'daki bağlantılardan mı? Kimden?...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Dolayısıyla, Halman'ın 12 Mart faşizmine adanmış bir tutum içinde olup olmadığı hayli tartışmalı olmayı sürdürüyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman'ın kendisine ait sözleri, kendisine ait "aklın yolu bindir" kitabından bir kez daha aktaralım: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
12 Mart Faşizmi döneminde her kim ki siyasal, kültürel sorumluluk aldıysa, kendilerini demokrat diye pazarlayan kurum ve kuruluşlardan ödül aldığında, ödül verenleri eleştirir, protesto ederiz. Şunu söylerlerse eleştirmeyi kesebiliriz: "Biz demokrat memokrat değiliz. İnsanları kandırıyor, yalan söylüyoruz. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı aklamak için çabalıyoruz."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Şahsen ben Halman 12 Mart döneminde tam ne yapmış, bir kültür insanı olarak özellikle Denizlerin idamı karşısında tutumu ne olmuş hâlâ bilmiyorum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Öğrendikten sonra daha iyi tartışırız. 12 Mart Faşizmi iktidara gelir gelmez, kabinede görev almak, başlı başına faşizme destek sunmaktır. En hafif deyimiyle, faşizmi ayrımsayamamaktır. Faşizmin yüzüne "demokrat kültür adamı" olarak makyaj yapmaktır. Uzun yıllar sonra, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın verdiği ödülü alarak, faşizmin şirin görünmesine yardımcı olmaktır. Sorun sadece Deniz'ler sorunu değil. Sorun, Deniz'lerden daha derinde. Sorun, darbeleri yasallaştırarak, 12 Eylül Faşizmi'ne giden yolun taşlarını döşemektir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
12 Mart karışık ve art arda bir dizi ara rejim hükümetinin kurulduğu, TBMM'nin kendi içinde oldukça tutarsız ve Denizlerin idamında görülebileceği gibi faşizme doğrudan yardım ve yataklık edecek şekilde davranabildiği bir dönemdir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Malumunuz, kapitalizm bunalıma girdiği dönemlerde, yedeğinde tuttuğu faşizmi iktidara getirir. İşler yoluna girdikten sonra, "Biz kapitalistler, durumdan sorumlu değiliz; faşistler sorumludur." derler. Hatta zaman zaman 12 Eylül yıl dönümlerinde olduğu gibi timsah gözyaşı da dökebilirler. TBMM, o dönemde, "faşizme yardım ve yataklık" etmekten öte, faşizmi tezgahlayan kapitalistlerin sesi olma rolünü üstleniyordu. Birkaç iyi niyet gösterisi diyebileceğimiz durumun dışında TBMM, salya sümük, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan ve daha birçok devrimciyi ölümün kollarına teslim ediyordu. Durum hiç de karışık değildir. Durum, son derecede nettir. Durum, faşizmin insan avına çıktığı süreçtir. Durumun adı konmuştur: 12 Mart Faşizmi…
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Örneğin bugünlerde, meğersem Denizlerin idamında CHP'li milletvekilleri de rol oynamış ya da İsmet Paşa Denizlerin idamını engellemeye çalışırken aslında gurup kararı alma düzeyinde bir direniş göstermemiş gibi iddialar ortaya atılıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
CHP, AP vs. hiç önemli değil. Nasıl ki bugünlerde CHP, AKP'nin elindeki "türban bayrağı"na bile göz diktiyse, o dönemdeki CHP'yi de AP vs.'den pek uzak görmüyoruz. Durum tamamıyla sosyo-ekonomiktir. Durum tamamıyla tıkanan kapitalist yönetimi, faşist anahtarıyla açma dönemidir. Durum nettir. Durumun adı konmuştur: 12 Mart Faşizmi…
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Devrimci kesimler de, Denizlerin idamını üzüntü ve öfkeyle anarken, olgusal bir hafızanın oluşması konusunda yeterli çabayı ortaya koyabilmiş değil.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Muallakta bir saptama. Ancak üzerinde durulabilecek bir saptama denilebilir. Ne var ki bu saptama, Talât Sait Halman'ın durumunu hafifletmez. Devrimci geçmişi olduğunu sandığımız TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na, hem de "Emek Ödülü" vermesini gerektirmez.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu nedenle, "Sahi şu Halman kimdi, neler yapmıştı?" sorusunu kolayca erişilebilir kaynaklara dayanarak hemen yanıtlayamıyoruz.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Siz yanıtlayamıyorsunuz. Biz kolayca yanıtlayabiliyoruz. İvedilikle "aklın yolu bindir" kitabını edinip okuyabilirsiniz. Oradan yapabileceğiniz çıkarsamalarla, anti-faşist bilinç geliştirebilirsiniz. Talât Sait Halman’ın sözünü unutmamak bile başlı başına bir yeterliliktir: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Eldeki sınırlı bilgiyle yetindiğimizde, 12 Mart faşizmine hizmet etmeyi kafaya takmış entelektüel bir bürokratla karşı karşıya olduğumuz sonucunu çıkartabilir miyiz?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Kafaya takıp takmama çok önemli değil. Talât Sait Halman'ın öznel görüşü ne olursa olsun, nesnel anlamda 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda görev aldığına göre, en azından bizim tarafımızdan değerlendirilmesi yapılır. Kendilerini demokrat olarak ilan eden TAKSAV tarafından "Emek Ödülü" ile onurlandırıldığında, tiyatro kamuoyunu aydınlatma göreviyle karşı karşıya kalırız. Tarihin bize yüklediği görevin bilinciyle, sürekli olarak eleştirilerimizi gündemde tutarız. Ta ki, verilen ödül geri alınıncaya dek.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Tempo dergisinin haberine göre, 12 Mart rejiminin tasfiye etme ihtiyacı duyduğu bir kültür insanıyla karşı karşıyayız.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yanılıyorsun. Talât Sait Halman, vantuz gibi iktidara yapışmış. 11'ler istifa ediyor: Talât Sait Halman, aralarında yok. 11 rakamı 13'e çıkıyor: Talât Sait Halman aralarında yok. Adam, 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nu o denli sevmiş ki, elinden gelse ömür boyu bakanlık yapacak. Adam diyor ki: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yanlış anlamıyorsam, Yener Aksu'nun ima ettiği de bu zaten: Her şeye rağmen Halman'ın bir hata yapmış olduğu söylenebilir, ama bu ödül verilir mi verilmez mi düzeyinde abartılacak bir konu değildir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu, neyi nasıl ima ediyor? Anlayamıyorum. Bildiğim bir gerçek var: Yener Aksu yalan söylüyor. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Talât Sait Halman istifa etti diyor. Talât Sait Halman, kendisi istifa etmediğini, ısrarla 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda kalmak için direttiğini söylüyor. Talât Sait Halman: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival Komitesi'nin emek ödülünü Halman'a vermesinin protesto mu edileceği ya da eleştirilmesi mi gerektiği, bulanık sularda yüzerek verilebilecek bir karar olabilir mi?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Doğru! Senin yaptığın gibi: önce suyu bulandırıp ardından net olan durumu göremiyorsun. Sen göremeyince, başkalarının da göremeyeceğini sanıyor yada umut ediyorsun.
Olabilir, ama o zaman bu yaklaşımın en azından kendisini tashihe açık tutması gerekir.
Tashihi gerektiren hiçbir durum yok ortada. Durum çok net, devrimcileri katleden 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda bakanlık yapan birine ödül veriliyor ve biz de bu ödülün verilmesine karşı çıkıyor, protesto ediyor, eleştiriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Aynı şey ortada gerçekten protesto edilecek bir durum var mı sorusunu net bir şekilde yanıtlayamayanlar için de geçerlidir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Başkaları bizi fazla ilgilendirmiyor. Biz çok netiz. Biz bu ödüle karşıyız. Talat Sait Halman da çok net: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Fakat, ortak bir protesto tavrına yönelip kamuoyunu tavır almaya zorlarken, Halman aynı zamanda 12 Mart döneminde kültür bakanlığı yapmış bir bürokrattır; öyleyse ödül ona verilmemeliydi demek, haksızlığa yol açacak şekilde Festival Komitesi'nin iradesini tanımama riskini içerir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Festival Komitesi'nin iradesini tanımadığımız gibi, bu iradeye karşı sonuna dek savaşım vereceğiz. Her kim ki, 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda görev yapmış ve ısrarla bu kabinede kalmak için savaşım vermiş ve de kabinede kalmak için çaba harcamış Talât Sait Halman'a TAKSAV ödülü verilmiş, sonuna dek eleştirme hakkını kendimizde buluyoruz. Ya eleştireceğiz yada susup faşizmi destekleyeceğiz. Biz birincisini yapıyoruz. Susan yada kararsız kalarak faşizmi destekleyenlerin oluşturduğu "kuzuların sessizliği korosu"na katılmayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu noktada, ödülün verilmesini bir şekilde protesto eden tiyatro çevreleri, protesto gerekçeleri hakkında kamuoyunu aydınlatmakla yükümlüdür.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesini protesto etmek için, irili ufaklı yüz civarında yazıyla sitemizde yer verdik, gerekçelendirdik, sonuna dek de gerekçelendireceğiz. Daha ne isteniyor? Belgelerle konuşmak yerine, imada mı bulunmamız isteniyor? Bizim adımız Yener Aksu değil. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Biz imalarla konuşmayız. Biz yalan söylemeyiz. Bizim adımız Ömer F. Kurhan değil. Biz varsayımlarla hareket edemeyiz. Biz belgelere dayanarak konuşuruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu konuda Hilmi Bulunmaz bir çaba içine girmiş ve Halman'la yapılan söyleşilerin derlendiği "Aklın Yolu Bindir" adlı kitaba dayanarak 12 Mart döneminde Halman'ın 1. Erim hükümetinden istifa etmediğini, hatta istifa etmemekte direndiğini göstermiştir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ayrıca bir çaba içerisine girdiğimi söyleyemem. Benim karakterimde refleks olarak anti-faşist düşünceler olduğu için, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" adıyla bir ödül verilince, hemen tepkimi gösterdim, gösteriyorum, göstereceğim.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Verilen ödülü daha önce çeviri sanatı bakımından sorunsallaştırmayı tercih eden Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz'ın verdiği bu bilgiden hareketle, Yener Aksu'nun yalan söylediği sonucuna ulaşılabileceğini söylemiştir. [4]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu'nun yalan söylediği çok net. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Yalan söylediğini teşhir ettikten bu yana, bayağı uzun bir zaman geçti ve Yener Aksu özür dilemedi. Demek ki Yener Aksu, yalan söylemeyi bir alışkanlık haline getirmiş. Yalan söylemeyi sıradanlaştırmış. Yalan söylemeyi gerekli bir davranış biçimi olarak içselleştirmiş. Coşkun Büktel, nasıl ki Talât Sait Halman'ın şişirilmiş bir Shakespeare çevirmeni olduğunu kanıtladıysa (Bakınız: "TAKSAV'ın Talât Sait Halman skandalı"), Yener Aksu'nun da yalancılığını saptamış bulunuyor. Coşkun Büktel, nesnel duruma bakarak davranıyor. Ayrıca benim verdiğim bilgiyle yetinmeyen Büktel, Talât Sait Halman kitabının 244. sayfasına bakarak karar verdi. Sanırım, ayrıca Büktel bu konuda açıklama yapar.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Benim bu konudaki görüşüm yukarıda özetlediğim gibidir. Yener Aksu'nun verdiği yanlış bilgi yalan ya da kasıtlı yanlış bilgilendirmeye hizmet edemez, çünkü istifa etmemekte direnen Halman'ın Kültür Bakanlığı lağvedilerek devreden çıkarılması 12 Mart faşizmine hizmet etmekte beis görmeyen bir kültür insanı olduğunu göstermez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman, istifa etmeyerek, faşizme karşı savaşım vermeyi(!) planlayabilecek denli ince zekaya sahipse, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali Danışma Kurulu üyesi de Atilla Sav, Talât Sait Halman'la aynı kabinede (1. Nihat Erim Hükümeti) görev yaptı ve 11 kişi olarak hükümetten istifa edenlerin içindeydi. Atilla Sav, istifa ederek 12 Mart Faşizmi'ne karşı çıkıyor; Talât Sait Halman istifa etmeyerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı çıkıyor! Allah Allah! İnanılır gibi değil!
Yener Aksu, Festival Komitesi yöneticisi değil mi? Bir yönetici, bir kişiye ödül vermeden önce, o kişi hakkında yazılmış belgelere ulaşmaz mı? O kişinin yaşamı hakkında tüm bilgileri edinmez mi? 12 Mart Faşizmi, Talât Sait Halman'ın Bakanlar Kurulu'ndan uzaklaştırmak için neden kültür bakanlığını lağvetsin ki? Talât Sait Halman'ın tapulu malı mı Kültür Bakanlığı? Kaplumbağanın sırtındaki kabuk gibi, Talât Sait Halman'a yapışık bir nesne mi Kültür Bakanlığı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Hatta spekülatif bir tutumla aksi bile iddia edilebilir: Talat S. Halman doğrudan istifa etmek yerine direnmeyi tercih etti ve 12 Mart rejimi onu tasfiye etmek için Kültür Bakanlığını lağvetmek zorunda kaldı.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman istifa etmeyerek, direnerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı mücadele ediyor. Atilla Sav, istifa ederek, direnmeyerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı mücadele ediyor. İşte burada "aklın yolu bindir" denilebilir. Oysa aklın yolu bize göre "bin" değil, "bir"dir. Ömer F. Kurhan kardeşimizin sözlerine kargalar bile güler. Ömer kardeşimiz, elinden gelse, Talât Sait Halman'ı Salvador Allende adıyla vaftiz edecek. Benim bildiğim faşizme direnmek için, faşizmin dilinden anlamak gerekir. Salvador Allende gibi elde silahla ölüme gitmek gerekir. Koltuğa yapışarak faşizme karşı savaşım verilemez. Faşizmle pazarlık edilerek devrimci tutum sergilenemez. Faşizme karşı mücadele etmek için, faşizmin koltuğuna oturulmaz. Faşizmin koltuğundayken, faşizme karşı mücadele verilemez. Faşizme karşı çıkmak için Deniz’ler gibi davranmak gerekir. Talât Sait Halman'lar gibi değil.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Spekülasyona prim verilmeyecekse, 12 Mart rejimi ile Halman ilişkisi daha net bir tarihsel veri kümesine bakılarak değerlendirilmeli ve ona göre bir sonuca ulaşılmalıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz prim vermeyiz. Prim verenleri de uyarırız. Bizim, topluma ve tarihe karşı sorumluluğumuzun dayattığı bir tutumdur bu. Prime prim veremeyiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ne Tempo dergisinin haberi ne de Hilmi Bulunmaz'ın "Aklın Yolu Bindir" kitabından yaptığı alıntı, 12 Mart – Halman ilişkisine bir açıklık getiremiyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Hangi dozda bir açıklık istiyorsanız, belirtin de ona göre bir açıklık getirelim. Ayrıca, Talât Sait Halman 12 Mart Faşizmi'yle bir ilişki içerisinde değil; 12 Mart Faşizmi'ni inşa eden Bakanlar Kurulu üyesi. Bundan açık bir şey olabilir mi?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yener Aksu'nun yalan söylediği de söylenemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben, Yener Aksu'nun yalan söylediğini söyledim(Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), söylüyorum, söyleyeceğim. Yalan söylemediyse, yalan söylemiyorsa, yalan söylemeyecekse, özür dilemeli.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bir olayın yanlış hatırlanması başka, yanlış hatırlamanın mantıken ters bir sonuca yol açması başkadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu yanlış hatırladıysa, özür dilemeli.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yalan ya da yanlış bilgilendirme iddiaları, yanlış bilgi ters sonuçlar doğuruyorsa ortaya atılabilir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben, Yener Aksu'nun yalan söylediğini ortaya çıkarmasaydım (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), hiç kimse üzerinde durmayacaktı. Nasıl olsa Yener Aksu, koskoca TAKSAV yöneticisi olduğu için, ondan hiç kimse kuşkulanmayacaktı. Yalan söylediğini hissetmeyeceklerdi. Ne zaman ki ben yalanı ortaya çıkardım, konu tartışılmaya başlandı. Aslında şu anda tartışılacak bir durum da yok. TAKSAV, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesinin yarattığı erozyonla kıvranıyor ve ne yapacağını bilemiyor. Oysa yapabileceği tek şey var: Talât Sait Halman'a verdiği "Emek Ödülü"nü geri almak. Bu ödülü geri almadıkça eleştirilerimiz, protestolarımız sonuna dek sürecek.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival Komitesi'nin verdiği ödülle ilgili tartışmanın ikinci bir boyutu TAKSAV'la ilgilidir. TAKSAV'ın verilen ödülden sorumlu kurum olarak değerlendirilmesi ne kadar doğru? Başka bir deyişle, festival ile TAKSAV arasındaki ilişki gerçekten de TAKSAV'ın "Bu festivalin sahibi benim" diyebileceği bir biçim ve içeriğe mi sahip?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bunun için "Mimesis Dili"yle düşünmeye gerek yok. Olay çok net: Google'a www.taksav.org diye yazın, karşınıza ne çıkıyor? 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali çıkıyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Öyle olduğu söylenemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben söylemiyorum. www.taksav.org sitesi söylüyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
TAKSAV'ın festival organizasyonunda aktif bir kurum olduğunu ve olanaklarını seferber ettiğini söylemek mümkün.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Mümkünse, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a da "Emek Ödülü" verdiği mümkün.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Fakat, TAKSAV'ın ve özelde Yener Aksu'nun yapmaya çalıştığı, Ankara'da devlet tiyatrolarından akademik kurumlara bir koordinasyon yapısı inşa ederek kapsamlı bir tiyatro festivali düzenlemek.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman, "demokrat kültür adamı" olarak, koltuğuna oturduğu faşizmi ne denli dönüştürebilirse, TAKSAV, Devlet Tiyatroları, akademik kurumlar vs. de o denli dönüştürebilir. Malumunuz, cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir. Bizim sorunumuz ne TAKSAV, ne de Talât Sait Halman. Bizim sorunumuz, kapitalistlerle, faşistlerle işbirliği yapılarak, halka yararlı işler üretileceğini sananların saflığını deşifre edebilmek. Biz kişilerin dedikodusu yada imalarıyla değil, siyasal tavrımızı belgelerle besleyerek savaşım veriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Nihayetinde bu koordinasyon yapısını temsil eden kurum da TAKSAV değil, Festival Komitesi.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ömer kardeşimiz, kendisini çok zorluyor. Lütfen www.taksav.org sitesine girip bir inceleme yapın. Sitenin ana sayfasına girdiğinizde şunu göreceksiniz: birinci sırada "Vakıf" ve hemen ikinci sırada "Festival". "taksav"ı tık'ladığınızda karşınıza şu çıkıyor: "TAKSAV-Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf tarafından düzenlenen Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nin 13.'sü 30 Kasımda sona erdi." Fazla söze gerek var mı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Dolayısıyla verilen ödülden özel olarak ve tek başına TAKSAV değil, bu koordinasyon yapısı sorumludur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
“bu koordinasyon yapısı”nın adresini gösterin de oraya başvuralım. Biz de okurlarımız da "Mimesis Dili"yle değil, Türkçe olarak aydınlanalım.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ayrıca, söz konusu ödül olduğunda bir danışma kurulu da devreye girmekte ve ödülün kime verileceği konusunda etkili, belki de belirleyici bir rol üstlenmektedir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz doğal olarak eleştirilerimizi sadece TAKSAV’la sınırlı tutmuyoruz. Her kim ki faşizmi güzelleyen işlere imza atar; tümünü, hiçbir kişi, hiçbir kuruluş ve hiçbir kurumu ıskalamadan eleştirir, protesto ederiz. Alanımız tiyatro olduğu için, daha çok tiyatral savaşım veriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu değerlendirmeyi yapmamın nedeni, ödülün Halman'a verilmesini protesto eden, daha sonra kendi aralarında fikir ayrılığı yaşayan topluluklar arasında yaşanan tartışmada, festivalin yapısı hakkında yaşanan / yaşatılan kafa karışıklığıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bizim açımızdan hiçbir kafa karışıklığı yok. "Yaşar, karakolda doğru söyler; mahkemede şaşar" davranışına sahip dört topluluk (Tiyatro 8, Ve Sanat, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Sinop Sanat Tiyatrosu) sanırız TAKSAV'dan çıkarlarının olabileceğini varsaydıkları için tornistan yaptılar. Ayrıca bir olasılık gibi görünen bu durum bizi pek bağlamaz. Bizi ilgilendiren 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen ödülü içine sindirenleri de eleştirmeyi, protesto etmeyi sürdürüyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
"TAKSAV = Festival İradesi" algılamasına yol açmak doğru değildir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
www.taksav.org sitesine bakınız. Ayrıca, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na kim ödül verdiyse, kim bu ödülü kutsadıysa, kim bu ödüle karşı çıkmadıysa, bizim için eleştirilecek, protesto edilecek bir ruh durumundadır. TAKSAV’ı aklama çabanızı anlamakta zorlanıyorum.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Basit bir örnek vermek gerekirse, Ankara Devlet Tiyatrosu'nun sahnelerini festivale açması TAKSAV'ın emrinde olduğunu göstermez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Sorun emir sorunu değil. Sorun faşizme destek sunma sorunu.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Aksine Ankara Devlet Tiyatrosu'nun iradesinin de festivale damgasını vurduğunu gösterir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Değil Ankara Devlet Tiyatrosu, değil Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, değil Kültür Bakanlığı, değil hükümet, değil cumhurbaşkanı, her kim ki faşizme destek sunar, eleştirir, protesto ederiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ankara Tiyatro Festivali'nin kurumsal yapısını ve evrimini indirgemeci bir bakış açısıyla değerlendirmek, yansıtmacı ve statik değerlendirmelere yol açmaktadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Coşkun Büktel'in kulakları çınlasın: Tam bir "Mimesis Dili" ifadesi. Anlayan beri gelsin.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Oysa benim gözlemlerime göre, Ankara Tiyatro Festivali örneğin İstanbul Tiyatro Festivali ile karşılaştırıldığında, oldukça dinamik, çok daha Türkiyeli ve çok daha katılımcı bir yapıya sahiptir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Beni, dinamik yada statik olması, Türkiyeli yada Habeşistanlı olması ilgilendirmiyor. Ayrıca, İstanbul Tiyatro Festivali de umurumda değil. Onları da eleştiriyoruz. Zahmet eden sitemize bakıp öğrenebilir. (Örnekse bakınız: "Münevverler, pirlerinin birthday'ini kutladılar!")
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival sürecinde bir yığın çelişkinin yaşandığına kuşku yoktur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Topu taca atmanın gereği yok. Çelişkilerin ayrımındayız. Bizi 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verilen ödül ilgilendiriyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Örneğin ödül tartışmasının festival kapsamındaki "Tiyatroların Örgütlenmesi" paneline taşınması ve panelde tarafların görüşlerini dile getirebilmesi çelişkili bir ortama işaret eder; ama bu çelişkili ortam yüzünden festivale gölge düştüğünü kim iddia edebilir?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Festivale gölge düşmediğini iddia ettiğinize göre, biz, şimdiye dek festivalin ilerici bir yapısı olduğunu sanarak aptallık etmişiz. Demek ki festival, her zaman için tutarlıymış ve her zaman için 12 Mart Faşizmi'ne sıcak bakıyormuş. Neyse artık aptallık yapmayacağız inşallah!
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Katılımcıların ve hatta festivali protesto edip katılmayanların eleştirilerine açık davranan, bunun da ötesinde tartışılmasına zemin hazırlayan bir festival yapısı olumsuzdur denilebilir mi?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Olumlu yada olumsuz olması, bizi, bu saatten sonra pek ilgilendirmiyor. Bizi sadece, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı desteklemesi, ona "Emek Ödülü" vermesi ilgilendiriyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Kaldı ki, ödül tartışması, Halman'a ödül verilmesini protesto edenler arasında yer alan ve panelde mesajı okunan Özgür Başkaya'nın da içinde yer aldığı başka bir festival komitesinin sansürcü ya da ifade özgürlüğünü engelleyen bir tutum geliştirdiği iddiasının ortaya atılmasına vesile olmuştur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Varsayalım ki "Özgür Başkaya’nın da içinde yer aldığı başka bir festival komitesi" pazar yerindeki insanları kurşuna dizdi; bu durumda, bizim de pazar yerindeki insanları kurşuna dizme hakkımız mı doğar?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bir kez demokratik ve çelişkilerin ifade edilmesine izin veren ortamların kurulmasına izin verildiğinde, sürprizlerle karşılaşmak sürpriz olmaktan çıkabiliyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yine, "Mimesis Dili". Yine, bir çemberden bile daha yuvarlak bir söz. Yine, her niyete yenilebilecek bir muz. Yineliyoruz: Biz 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na verilen ödüle karşıyız. Bu konuda hiçbir çelişkimiz yok. Çok netiz. Karşıtlarımızın da çok net olmasını arzu ediyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ankara Tiyatro Festivali'ni kendi kulvarında başarılı ve ayırt edici kılan da bu.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ne?!...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yeri gelmişken bir parantez açarak, sansür ya da ifade özgürlüğünün engellenmesi iddiası karşısında, Özgür Tiyatro'dan Özgür Başkaya'nın İATP-G sitesinde de yayımlanan "4. AYDIN TİYATRO-DRAMA GÜNLERİ–2008" [5] yazısının hiçbir şekilde olgusal bir yanıt içermediğini belirtmek gerekir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Buna, Özgür Başkaya açıklama getirebilir kanısındayız. Ancak, bizce "4. AYDIN TİYATRO-DRAMA GÜNLERİ–2008" yazısı bir değerlendirme yazısıydı. Bir yanıt yazısı değildi. Dediğimiz gibi, bunun yanıtı Özgür Başkaya'ya aittir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu da, Yenikapı Tiyatrosu'ndan Orçun Masatçı'nın olgusal ayrıntı içeren iddiasının doğru olduğu yolunda bir kanaate ulaşmayı kolaylaştırmaktadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yine "Mimesis Dili". Biz kanaatlerle değil, belgelerle iş yapıyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Başka bir deyişle, teatral ifade özgürlüğünün engellenmesi düzeyinde bir iddianın olguları öne çıkaran bir ciddiyet içinde yanıtlanması gerekir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Sanırız, Özgür Başkaya bunun da yanıtını verir. Bu sözler, "Mimesis Dili"ni aşıp "Maymuna bak!" diline evriliyor. Unutmayalım:
"Talât Sait Halman'a verilen 'Emek Ödülü'ne karşı çıkmayan faşizmi savunur."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Elbette aklımıza mukayyet olmak gibi bir ilkemiz varsa.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Allah insanları, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" veren TAKSAV'ın ve destekçilerinin hışmından korusun. Yoksa aklımıza mukayyet olmakta zorlanırız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bana göre genel olarak Halman'a verilen ödülle ilgili tartışmalarda iki olumlu çıkışın yaşandığı söylenebilir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ne?!...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Birincisi, çizgisini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, Hilmi Bulunmaz'ın devrimci hafızayı uyaran çıkışıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
İnan olsun, bu saatten sonra TAKSAV ve TAKSAV'cılardan bir umudum kalmadı. Tek derdim, okurlarımızı faşizme karşı uyanık tutmak. TAKSAV'cıların değil; devrimcilerin belleklerine katkıda bulunmak.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
İkincisi, Festival Komitesi'nin ve özelde Yener Aksu'nun bu tartışmanın festival bünyesine de taşınmasını onaylayan demokratik ve özgüvene dayalı tavrıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu, yalan söyleyerek (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), yalanı için özür dilemeyerek, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın kuyruğundan giderek, "demokratik ve özgüvene dayalı tavır" geliştiriyor! Ne diyelim? Hayırlara vesile olur inşallah!
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu kıssadan çıkarılabilecek bir hisse de, diyalektiğin gayet iyi bir şey olduğudur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Diyalektik, diyalektiğe gereksinim duyanlar için iyidir. Diyalektik, faşizme teslim olanlar için iyi değildir. Diyalektik, diyalektiğe gereksinim duymayanlar tarafından kullanılırsa, baş dönmesi yapar, mide bulantısı yapar, genç yaşta insanları Talât Sait Halman'laştırır.
***
NOTLAR: (Ömer F. Kurhan'a ait.)
1) www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=196
2) http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/12/taksavc-yener-aksu-yalan-sylyor.html
3) www.tempodergisi.com.tr/eglence/kitap/01932
4) www.coskunbuktel.com/buktelhalmanskandal.htm
5) www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=211
1 Ocak 2009
13 yıldır tiyatro festivali düzenleyen Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV), 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde Haluk Bilginer'e "Onur Ödülü" verirken, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a da "Emek Ödülü" verdi. www.tiyatronline.com sitesinde görür görmez (Bakınız: "13.Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali ödülleri sahipleri belli oldu..."), bunun bir skandal olduğuna karar verip, ânında sitemize taşıdık. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Ardından, hem TAKSAV'cıları ve hem de okurlarımızı bilgilendirmek için, 12 Mart Faşizmi sürecini anımsatan bir haber yaptık. (Bakınız: "12 Mart 1971 v.s…") Düşündük ki, TAKSAV’'cılar uyarımıza kulak verip 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a "Emek Ödülü"nü vermekten vazgeçerler. Henüz erkendi ve ödülü vermekten vazgeçebilecekleri zaman vardı. Ödülü verdikten sonra eleştiri getirseydik, pek inandırıcı olamazdık. Çünkü, amacımız bağcı dövmek değil, üzüm yemekti. Amacımız, TAKSAV'cıların tuzağa düştüklerini seyredip arkalarından vurmak değildi. Biz kalleş olmadığımız için arkadan vurmayı değil, açıkça kamuoyu önünde uyarmayı uygun gördük.
Okurlarımız ve anti-faşist tiyatro sanatçıları uyarımıza önem verdiler. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Su Gösteri Sanatları Sahnesi Genel Sanat Yönetmeni Orhan Aydın, uyarımıza önem vermekle birlikte, TAKSAV'cılara karşı, bizi destekleyen bir mesaj gönderdi. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Orhan Aydın") Hemen ardından Coşkun Büktel duruma müdahale etti. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Coşkun Büktel") Özgür Başkaya, Özgür Tiyatro ve Amatör Tiyatrolar Birliği adına çok net bir tavır sergiledi. (Bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Özgür Tiyatro") Ardından Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Tiyatro Topluluğu, Değişim Atölyesi Oyuncuları, Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verilen “Emek Ödülü”nü kınayan açıklamalarda bulundular. (Bakınız: "soL, 'Talat S. Halman skandalı'nda doğru yolda") Daha sonra dört tiyatro topluluğu (Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a “Emek Ödülü” veren TAKSAV’ı kutsayan bir metinle faşizmi savunma noktasına savruldular. (Bakınız: "12 Martçı'ya ödül verenlere destek mesajı!") Özgür Başkaya, anti-faşist tavrında direndi/diretti. Ve faşizme teslim olan dört tiyatro topluluğunu (Tiyatro 8, Sinop Sanat Tiyatrosu, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Ve Sanat) eleştiren bir yazı kaleme aldı. (Bakınız: "TAKSAV'ın faşizme verdiği ödül tartışılıyor")
Yukarıda saydığımız gelişmeler olurken, TAKSAV'cılar "Kuzuların Sessizliği Korosu"na dahil olup sessizliklerini diğer kuzuların sessizliğine katarak, 12 Mart Faşizmi'ne karşı susmanın erdem olduğunu duyumsatmaya çalıştılar. Ne var ki bizim eleştirilerimiz yağmur çiselemesine benzemiyor, bir dolu gibi yağıyordu. (Yazının altındaki linklere tek tek ve sabırla bakınız.) Eleştirilerimizi, protestomuzu “pazara kadar değil, mezara kadar” sürdüreceğimizi anlayan TAKSAV'cı Yener Aksu, kendini bile kandırmaktan yoksun bir açıklamayla yalana başvurdu. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Festival Komitesi Direktörü Yener Aksu, bir uyanış yaşayıp özeleştiride bulunacağına, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı savunmaya karar verdi. Savunmasının temelinde yalan vardı. Yener Aksu’nun yalanını, somut belgeyle kanıtlayıp anti-faşist tiyatro kamuoyuna duyurduk. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Anti-faşist kamuoyu, hamasete, imaya, varsayıma göre değil; belgelere göre düşünmeyi alışkanlık haline getirdiğinden, bizim, hem de Talât Sait Halman'ın kaleminden duyurduğumuz belgeye dayanarak, tavrını netleştirdi. Netleştiriyor. Ancak açıkça belirtilmesine karşın, belgeye ulaşmak yerine, "Mimesis Dili" kullanarak olay ve olgulara yaklaşmayı yeğleyen Ömer F. Kurhan, üç tahminli futbol maçlarının sonucunu irdeleyen spor yazarları gibi davranıp, temiz suyu bulandırma temrinleri yaptı. (Bakınız: "Aşağıdaki TAKSAV'la ilgili yazı, harf harf, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf yanıtlanacak! (Hilmi Bulunmaz)")
Biz de Ömer F. Kurhan'ın yazısını harf harf, hece hece, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf yanıtlamaya karar verdik. Biz, hiç kimsenin faşizm karşısında çaresiz kalmasını istemeyiz. Ömer F. Kurhan'ın bile…
Şimdi gelelim Ömer F. Kurhan’ın "Talat S. Halman'a Verilen Emek Ödülü ve TAKSAV Tartışmaları" yazısına ve bizim verdiğimiz yanıtlara:
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Uzun zamandır, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nin Talat S. Halman'a verilen emek ödülü nedeniyle karşı karşıya kaldığı eleştiri ve protestolar hakkında yazmak istiyordum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verdiği, hem de "Emek Ödülü"nü ilk kez olarak 3 Kasım 2008'de, bu ödül için Talât Sait Halman'ın yanlış bir seçim olduğunu vurgulayarak gündeme taşımıştım. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Ömer F. Kurhan, demek ki iki ay sonra bu konuda yazı yazma fırsatı bulmuş.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
"Brecht'i Anma Gecesi" vesilesiyle Esatoğlu paraziti bir kez daha İATP-G gündemine girdiği için, bir gecikme yaşandı.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"Brecht'i Anma Gecesi" 24 Aralık 2008 tarihinde gerçekleşti. (Bakınız: "Kadıköy Belediyesi, ikiyüzlülük yapıyor!") Biz, Talât Sait Halman'ın "Emek Ödülü" için yanlış bir seçim olduğunu 3 Kasım 2008 tarihinde gündeme getirdik. (Bakınız: "Ankara Tiyatro Festivali Emek Ödülü 12 Martçı'ya") Demek ki yaklaşık olarak, her iki olay arasında iki ay var. İki ay az bir zaman değil. Ayrıca, "Esatoğlu paraziti"nin, İATP-G gündeminde önemli bir konu olduğunu biliyoruz. Bildiğimiz için, biz de bu konuda duyarlılık gösteriyoruz. (Örnekse bakınız: "Bertolt Brecht, her niyete yenen bir muz değildir")
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu konuyu daha sonra başka bir yazıda ele almak üzere, nihayet şu Halman'a verilen ödül hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"Esatoğlu paraziti" gibi, İATP-G gündeminde önemli bir konu olmasına karşın, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV), 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a "Emek Ödülü" vermesi nedeniyle yoğunlaşan eleştiri ve protestoları görmezden gelmeyi bırakan Ömer F. Kurhan, nihâyet, yaklaşık olarak iki aylık bir gecikme yaşasa da, bizce önemli bir sürece girdi. TAKSAV'ın sustuğu, susarak "toplumsal suç"unu kabul ettiği bir süreçte, Ömer F. Kurhan'ın, Yener Aksu tarafından söylenen yalanı savunmak için yazı kaleme alması, bizim açımızdan, tüm geç kalmışlığına karşın, "TAKSAV'ın Talat Sait Halman skandalı"nın gündemde tutulması için umut verici sinyaller içeriyor. Umarız, daha geniş çevreler bu tartışmaya katılır da faşizmin soyut bir kavram değil, somut bir kavram olduğunu daha iyi kavramış oluruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ömer F. Kurhan, Türkiye tiyatro camiası adına konuşma yetkisini kendinde bulup, bir biçimde önemli bir saptamada bulunuyor. Bizce, Talât Sait Halman, tiyatro camiası tarafından çok olmasa da bilinen biri. En azından "Türk Shakespeare"i. Türkiye tiyatro camiasının Talât Sait Halman'ı çok iyi bilmemesi, sadece Türkiye tiyatro camiasının "suç"u değil. Aynı zamanda, bellekleri iğdiş ederek, iktidarını ilelebet muhafaza ve müdafaa etme becerisi gösteren kapitalist düzenin "suç"u. Kapitalizm, emekçilerin sürgit sömürülmesi için, ağzı lâf yapan ve "demokrat kültür adamı" havası yaratan aydınlara da gereksinim duyar. Talât Sait Halman da, ağzı laf yapan ve "demokrat kültür adamı" havası yaratan bir aydın. Kapitalizm sadece silahla değil, kültürel silahla da iktidarını sağlamlaştırır. Kapitalizmin kültürel silahşörlere (kalemşörlere) gereksinimi vardır. Bu kalemşörler de, genellikle "toplumuna yabancı" ve "demokrat kültür adamı" aydınlar içerisinden çıkar. Birkaç dil bilirler, Amerikan kültürüyle yetişirler, Amerika'da okuyup, Amerika'da yaşayabilirler. Sadece Amerika'yı değil, tüm dünyayı bilirler. Ancak Türkiye'yi bilmezler. Türkiye emekçilerinin istemlerine yanıt vermezler, veremezler. Verir gibi yaparlar, verecekmiş gibi yaparlar. Sadece vaat verirler. Sadece umut verirler. Yanılsama oluştururlar. İşte bizim çabamız da, emekçilerin geleceğinin Talât Sait Halman gibi, bizim sınıfımıza yabancı, bizim sınıfımıza karşı, bizim sınıfımıza karşıt insanlardan medet umulmasını engelleme çabası. Kendilerine ilerici, devrimci, sosyalist… yaftalarını uygun görenleri uyarmak için savaşım veriyoruz. 12 yıldır Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali düzenleyen TAKSAV'ı şimdiye dek ilerici, devrimci, sosyalist… ögeler taşıdığını sandığımız için pek eleştirmedik. Ödül kavramına soğuk bakmamıza karşın, TAKSAV'ın hiçbir ödülüne çomak sokmadık. Ne zaman ki 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" verdi; o zaman, hem de anında eleştirmeye, protesto etmeye, protestomuzun yaygınlaşası için çaba harcamaya başladık. "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim" olsun diye çaba harcadık, harcıyoruz, harcayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ödülün ona verilmesi doğru mu değil mi tartışmaları sırasında, Halman hakkında internet üzerinden bazı ayrıntı içeren bilgilere ulaşmayı ümit etmiştim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz, ödülün 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilip verilmemesi hakkında hiçbir ikirciklenme yaşamadık. Değil İnternet üzerinden, hiçbir şey üzerinden araştırma yapmadık. Sadece belleğimize güvendik. İnternet üzerinden yada herhangi bir belge üzerinden, sadece ve sadece belge sunmak için ayrıntı içeren bilgilere ulaştık. "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil." yargısını kırmak için İnternet yada bir başka yer üzerinden araştırma yaptık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ama nihayetinde çok az bilgiye ulaşabildim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Çok fazla bilgiye gerek yok. Sadece, 12 Mart Faşizmi sürecinde, bakanlık düzeyinde görev alıp almadığını bilmek yeterli. Bakanlar, cumhurbaşkanı ve başbakandan sonra gelen en önemli sorumludurlar. Ülkeyi yönetirler. Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için çaba harcarlar. Okudukları okulda, gittikleri ülkede edindikleri bilgilerle toplumu yönetirler. Talât Sait Halman da, Robert Koleji (şimdi Boğaziçi Üniversitesi) ve Amerika'da edindiği toplumsal görüşlerle, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olarak, topluma yön vermiştir. Sorumludur. Bu sorumluluğunu bilerek TAKSAV, Talat Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vererek, Talât Sait Halman’ın sorumluluğunu paylaşmış, Halman’ın toplumsal suçuna ortak olmuştur.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Kendisiyle yapılan söyleşilerden oluşan "Aklın Yolu Bindir" adlı kitabına ulaşamadım.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz on dakikada ulaştık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Sorup soruşturduğum birkaç kitapçı kitabın baskısının tükendiğini ve bulmamın çok kolay olmadığını söylediler.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bize de Cağaloğlu'nda bulunan Sosyal Yayınları (Kitap Sarayı) ve şu anda belleğimizde kalmayan birkaç kitapevi aynı sözleri söyledi. Ancak biz araştırmaya devam ettik ve on dakika sonra kitap elimizdeydi. Çünkü bizim için bu kitap çok yaşamsaldı. O kitabın içinde önemli itiraflar olduğunu biliyorduk. O kitabı yeniden okumalıydık.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ben de nihayetinde epeyce eksik bir bilgiyle ve bu bilgi eksikliğini de önemli bir veri kabul ederek yazmaya karar verdim.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bilginin eksikliğini kabul etmen güzel. Ancak, bu senin yada Yener Aksu'nun haklı olduğunu göstermez. Konuyu yaşamsallaştırmadığınızı gösterir. 12 Mart Faşizmi'ni önemsemediğinizi gösterir. 12 Mart Faşizmi'yle hesaplaşma sürecine girmek istemediğinizi gösterir. 12 Mart Faşizmi'nin önemsizliğini, en azından okurlarınıza aktararak, 12 Mart Faşizmi'nin yıkıntılarını küçümsediğinizi gösterir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:..........
Hilmi Bulunmaz'ın ve birçok tiyatro topluluğunun itirazı ya da protestosu, Halman'ın 12 Mart döneminde bakanlık yapmış olmasından kaynaklanıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Doğru. Tek ölçütümüz bu. En azından benim için en önemli ölçüt bu. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" verilmesine itirazımız var; bunu protesto ediyoruz. 12 yıldır ödül veren TAKSAV'a, şimdiye dek hemen hemen hiçbir eleştiri getirmedik. Ödül kurumuna karşı olmamıza karşın, bu sürece müdahale etme gereksinimi duymadık. TAKSAV'cılar, canları nasıl istediyse, öyle yaptılar. Canları sağ olsun. Ama bundan böyle aynı hoşgörüyü göstermeyeceğiz. Tüm benliğimizle gözlerimizi üzerlerine dikeceğiz. 77 yıldır soluk alan Talât Sait Halman'a, şimdiye dek, hemen hemen hiçbir eleştiri getirmedik. Canı nasıl istediyse, öyle yaşadı. Canı sağ olsun. Ama bundan böyle aynı hoşgörüyü göstermeyeceğiz. Tüm benliğimizle gözlerimizi üzerine dikeceğiz. TAKSAV da, Talât Sait Halman da görevlerini yerine getirdiler. Biz, sadece ve sadece "Halman aslında çok bildik ve tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim değil." anlayışına sığınılmasına karşıyız. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'ın, "...tiyatro camiasının yakından tanıdığı popüler bir isim..." olmasını arzu ediyoruz. Ahmed Arif'in dediği gibi "tanı bunları tanı da büyü" diyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Nasıl akıl yürütüldüğü gayet açık: Madem ki faşist bir rejimin bakanlığını yapmış, en azından demokratlık iddiasındaki bir festival komitesinin onu ödüllendirmesi kabul edilemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Evet, bizim söylediğimiz her söz, yaptığımız her eylem "gâyet açık". Madem ki Talât Sait Halman, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanlığı'nı yaptı, en azından demokratlık iddiasındaki Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali Komitesi, hem de "Emek Ödülü" adıyla, Halman'ı demokratlar gözünde şirin göstermemeliydi. Bu ödülü (ödünü) kesinlikle onaylamıyoruz. Eleştiriyoruz. Protesto ediyoruz. Ödül (ödün) geri alınıncaya dek eleştirilerimiz, protestolarımız sürecek. Tüm benliğimizle gözlerimizi bu konu üzerinden ayırmayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
İlk bakışta gayet sağlam bir akıl yürütme varmış gibi görünüyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
İlk bakışta da, son bakışta da, son derecede sağlam bir akıl yürütme. Bu akıl yürütmeyi çürütebilmek için, Talât Sait Halman'ın 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olmadığını kanıtlamanız gerekir. Yumurtasız omlet yapmanız gerekiyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Buna karşılık Yener Aksu, Festival Komitesi adına konuya açıklık getirmek isterken iki tespitte bulunuyor. Halman'ın 12 Mart sürecinde 1. Erim hükümetinde Kültür Bakanı olarak görev yaptığını doğrulamakla birlikte, reformcu bir hükümet olma iddiasıyla kurulan 1. Erim hükümetinin istifalarla dağıldığını ve istifa edenler arasında Halman'ın da yer aldığını hatırlatıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bizce Yener Aksu, dezenformasyon yapıyor. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı şirin gösteriyor. Hattâ yalan söylüyor. Yalan değil de, yanlış söylediğini düşünseydi, günlerdir susmazdı. Özür dilerdi. Özür dilemediğine göre yalan söylüyor. Yalan söylediği için özür dilemiyor. Bu arada, bu saatten sonra pek mümkün değil ama; Yener Aksu özür dilerse, biz, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesine olan tavrımızı yumuşatmayacağız. Bu ödülü geri alıncaya dek TAKSAV’ı eleştireceğiz, protesto edeceğiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yani, kendisini 12 Mart faşizmine adamış bir kültür insanı olarak kabul edilemeyeceğini ima ediyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu ima ediyor. Biz belgelerle konuşuyoruz.
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) hem de "Emek Ödül" verdiği Talât Sait Halman, "aklın yolu bindir" kitabında bakınız ne diyor?
Cahide Birgül – İkinci Nihat Erim Kabinesi'nde bakan olamamak sizi gerçekten üzmüş…
Talât Sait Halman - O günlerdeki haleti ruhiyemi söyleyeyim… Çok üzüldüm tabii. Çünkü ben daha uzun süreceğini, başladığım kimi işleri daha köklü hale getirebileceğimi, yeni birtakım projelere başlayabileceğimi ümit ediyordum. Birdenbire kesildi. Sonra çok sevdiğim arkadaşların, 11'lerin topluca ayrılması beni gerçekten üzdü. Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ayrıca, her şeye rağmen bir hata olarak kabul edilebilecek bakanlığı nedeniyle, o insanı ömür boyu mahkûm etmenin doğru olmayacağını belirtiyor. [1]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yineliyoruz: Yener Aksu ima ediyor. Biz belgelerle konuşuyoruz. Yukarıdaki belgede, hem de Talât Sait Halman'ın kendisi ne diyor? "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyor. Nerede söylüyor? Mahalle kahvesinde yada yatak odasında mı söylüyor? Hayır. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan "aklın yolu bindir" kitabının 246. sayfasında söylüyor. Yener Aksu, Talât Sait Halman'ı, Halman'ın karşıtını söylemesine karşın, "aklamaya" çalışıyor. Yener Aksu, Talât Sait Halman'ın avukatlığını yapıyor. Yener Aksu, yalan söylüyor. Ömer F. Kurhan da, Yener Aksu'nun avukatlığını yapıyor. "Esatoğlu praziti"ne kafa yorduğu denli 12 Mart Faşizmi'ne kafa yorsa, kim bilir ne inciler döktürür Ömer kardeşimiz.
Özetle, biz, Talât Sait Halman'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı olmasını hata olarak görmüyoruz. Talât Sait Halman'ın yetişme biçiminin bir sonucu olarak görüyoruz. Hatta doğal buluyoruz. Şaşırmıyoruz. Biz, sadece Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından ödüllendirilmesine karşı çıkıyoruz. Talât Sait Halman'a karşı çıkmıyoruz. TAKSAV'a karşı çıkıyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yener Aksu'nun Halman hakkında hatırlatma yaparken yanıldığı doğrudur ve bu yanılgı daha sonra Hilmi Bulunmaz tarafından gösterilecektir. [2]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bir kurum (TAKSAV), bir kişiye (Talât Sait Halman) bir ödül ("Emek Ödülü") verirken, o kişi hakkında yayınlanan tüm bilgileri öğrenmek zorundadır. Hatta yayınlanmayanları da öğrenmek, bilmek zorundadır. "O piti piti karamela sepeti" tekerlemesiyle kişilere ödül verilemez. Birileri hesap sorar. Ben hesap sorarım. Kime, niçin ödül vereceğini bilmeyenler, gün gelir duvara toslarlar. Başları ağrır, canları sıkılır. Varsayalım ki, "hatırlatma yaparken yanıldı". Yanıldığını yazdık. Neden özür dilemedi. Neden yanıldığını belirtmedi? Neden kendisinden net bir açıklama alamıyoruz da, Ömer F. Kurhan'ın varsayımlarıyla yetinmek zorunda kalıyoruz? Verilen ödül somut. Niyet somut. Kıvırmakta zorlanıldığında, her şey birden bire soyutlaşıyor. Anlamsızlaşıyor. Varsayımsallaşıyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yanıldığını ben de biliyordum, fakat benim kaynağım ulaşamadığım Halman'ın kitabı değil, yayımlanacak bu kitabı vesilesiyle Tempo dergisinde yapılmış bir haber. [3]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
3 Kasım 2008 tarihinde www.tiyatronline.com sitesinde TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a ödül verdiğini öğrenir öğrenmez (Bakınız: tiyatronline.com), biz de Google'a girip bir arama yaptık. Bizim de karşımıza çıkanlardan biri Tempo dergisinde yapılmış aynı haberdi. Biz de o haberi okuduk. Hatta o haberi sitemize taşıyıp değerlendirdik. (Bakınız: "12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât S. Halman") Ancak bizim için Tempo'nun faşizmi magazinelleştirmesi önemli değildi. Bizim için önemli olan, Talât Sait Halman'ın: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." sözlerini, daha önceden bilmemize karşın, kanıtlamak için "aklın yolu bindir" kitabını yeniden satın alıp, okurlara bilgi sunmaktı.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman 1. Erim hükümetinden istifa edenler arasında yer almamış , fakat Kültür Bakanlığı lağvedildiği için 2. Erim hükümetinde yer alması imkânsız hale gelmiş.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Her şeyden önce bir konuya açıklık getirelim. Kültür Bakanlığı düşüncesi Talât Sait Halman’dan çıkan bir düşünce değil. Kültür Bakanlığı düşüncesi Nihat Erim Hükümeti'nin önünde duran bir proje. Bunu kimden öğreniyoruz? Bizatihi Talât Sait Halman’ın kendisinden öğreniyoruz. Bakınız Milliyet gazetesinin 25 Nisan 1971 tarihli sayısındaki köşe yazısına nasıl başlıyor Talât Sait Halman:
"Nihat Erim hükümetinin programında 'Kültür Bakanlığı' kurulmasının düşünüldüğü yazılı…"
Biz varsayımda bulunmuyoruz. Belgelerle konuşuyoruz. (Bakınız: Talât Sait Halman, "aklın yolu bindir", sayfa 439)
Biz bu durumu, hem de Talât Sait Halman'ın kitabından belgeledikten sonra, dileyen karşıtını iddia etsin. Ben söylemiyorum, Talât Sait Halman kendisi söylüyor. Peki, şimdi bir akıl yürütmesi yapalım: Nihat Erim, Kültür Bakanlığı'nı lağvetmeyip, Talât Sait Halman yerine bir başkasını Kültür Bakanı yapabilecek konumda değil miydi? Başbakan değil miydi? Kültür Bakanlığı Talât Sait Halman'ın özel bakanlığı mıydı? Kültür bakanlığı olacaksa, mutlaka başına Talât Sait Halman getirilecek yada Talât Sait Halman kabinede kalacaksa, mutlaka Kültür Bakanı olacak diye bir ferman vardı da biz mi bilmiyoruz? Oysa belge çok net. Hem de Talât Sait Halman tarafından yazılmış. Hem de Milliyet gazetesinde. Hem de "aklın yolu bindir" kitabında kuzu kuzu okunmayı bekliyor. Yeter ki kitabı yaşamsal bir nesne olarak görüp satın alın ve okuyun.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Halman'la ilgili "Erim hükümetini bir de ondan dinleyin" haberini yapan Tempo dergisi şu bilgileri veriyor:
"Halman, istifa ederek Nihat Erim hükümetinin düşmesine neden olan 13 bakan içinde olmadığını belirtiyor ve 'Ben devletten bu şekilde istifa edilmez diye düşünüyordum' diyor. Daha sonra Başbakan Nihat Erim istifa ediyor ve yeniden hükümet kurma görevi alıyor. Yeni hükümeti kurarken de Talat Halman'ı devreden çıkarmak için Kültür Bakanlığı'nı lağvediyor."
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bize hiç inandırıcı gelmiyor. Yineliyoruz: Nihat Erim, Talât Sait Halman'ı kabineye almaz, Kültür Bakanlığı'na da bir başkasını getirir. Kaplumbağanın sırtındaki kabuk gibi Talât Sait Halman'a yapışmış bir nesne mi Kültür Bakanlığı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu alıntıdan da anlaşılabileceği gibi, Yener Aksu'nun hatırlatma yaparken yanılması aslında ters bir sonuç doğurmuyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
"aklın yolu bindir" kitabına bakılacağına, Tempo'ya bakılınca böyle oluyor. (Güncelleme 2 Ocak 2009: "aklın yolu bindir"e, Tempo'ya yada ilgisiz bir metne -örnekse Matta'ya göre İncil-, neye bakılırsa bakılsın durum değişmez. Önemli olan Talât Sait Halman'ın 12 Mart Faşizmi Hükümeti'nde isteyerek görev alması, bundan asla pişmanlık duymaması ve "Yine de o dönem -12 Mart Faşizmi Dönemi / HB- hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyebilme kararlılığını gösterebilmesi.)
Bir kez daha soruyorum: TAKSAV, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermeden önce, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan "aklın yolu bindir" kitabını neden okumadı? Ödül verdiği faşizmin bakanını neden yeteri denli incelemedi? Sorun, Yener Aksu'nun yanılması yada yanılmaması değil. Sorun, festival Komitesi'nin "yanılması". Sorun, danışma Komitesi'nin "yanılması". Sorun, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı'nın (TAKSAV) "yanılması". Sorun, 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'ne katılıp da 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen, hem de "Emek Ödülü"ne karşı çıkmayanların "yanılması".
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Habere göre, Halman istifa etmediği için, Kültür Bakanlığı lağvedilerek tasfiye ediliyor (devreden çıkarılıyor).
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yineliyoruz: Kültür Bakanlığı Talât Sait Halman'ın sırtındaki kabuk mu? Talât Sait Halman'sız kültür bakanlığı düşünülemez mi? Bu konuda yayınlanmış bir ferman mı var? Başbakanların bakanları değiştirme gücü/hakkı yok mu? Başbakanın bakanları görevden alma yetkisi yok mu? Talât Sait Halman, bu denli gücü nereden alabiliyordu? Robert Kolej'den mi? Amerika'daki bağlantılardan mı? Kimden?...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Dolayısıyla, Halman'ın 12 Mart faşizmine adanmış bir tutum içinde olup olmadığı hayli tartışmalı olmayı sürdürüyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman'ın kendisine ait sözleri, kendisine ait "aklın yolu bindir" kitabından bir kez daha aktaralım: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
12 Mart Faşizmi döneminde her kim ki siyasal, kültürel sorumluluk aldıysa, kendilerini demokrat diye pazarlayan kurum ve kuruluşlardan ödül aldığında, ödül verenleri eleştirir, protesto ederiz. Şunu söylerlerse eleştirmeyi kesebiliriz: "Biz demokrat memokrat değiliz. İnsanları kandırıyor, yalan söylüyoruz. 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı aklamak için çabalıyoruz."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Şahsen ben Halman 12 Mart döneminde tam ne yapmış, bir kültür insanı olarak özellikle Denizlerin idamı karşısında tutumu ne olmuş hâlâ bilmiyorum.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Öğrendikten sonra daha iyi tartışırız. 12 Mart Faşizmi iktidara gelir gelmez, kabinede görev almak, başlı başına faşizme destek sunmaktır. En hafif deyimiyle, faşizmi ayrımsayamamaktır. Faşizmin yüzüne "demokrat kültür adamı" olarak makyaj yapmaktır. Uzun yıllar sonra, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın verdiği ödülü alarak, faşizmin şirin görünmesine yardımcı olmaktır. Sorun sadece Deniz'ler sorunu değil. Sorun, Deniz'lerden daha derinde. Sorun, darbeleri yasallaştırarak, 12 Eylül Faşizmi'ne giden yolun taşlarını döşemektir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
12 Mart karışık ve art arda bir dizi ara rejim hükümetinin kurulduğu, TBMM'nin kendi içinde oldukça tutarsız ve Denizlerin idamında görülebileceği gibi faşizme doğrudan yardım ve yataklık edecek şekilde davranabildiği bir dönemdir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Malumunuz, kapitalizm bunalıma girdiği dönemlerde, yedeğinde tuttuğu faşizmi iktidara getirir. İşler yoluna girdikten sonra, "Biz kapitalistler, durumdan sorumlu değiliz; faşistler sorumludur." derler. Hatta zaman zaman 12 Eylül yıl dönümlerinde olduğu gibi timsah gözyaşı da dökebilirler. TBMM, o dönemde, "faşizme yardım ve yataklık" etmekten öte, faşizmi tezgahlayan kapitalistlerin sesi olma rolünü üstleniyordu. Birkaç iyi niyet gösterisi diyebileceğimiz durumun dışında TBMM, salya sümük, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan ve daha birçok devrimciyi ölümün kollarına teslim ediyordu. Durum hiç de karışık değildir. Durum, son derecede nettir. Durum, faşizmin insan avına çıktığı süreçtir. Durumun adı konmuştur: 12 Mart Faşizmi…
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Örneğin bugünlerde, meğersem Denizlerin idamında CHP'li milletvekilleri de rol oynamış ya da İsmet Paşa Denizlerin idamını engellemeye çalışırken aslında gurup kararı alma düzeyinde bir direniş göstermemiş gibi iddialar ortaya atılıyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
CHP, AP vs. hiç önemli değil. Nasıl ki bugünlerde CHP, AKP'nin elindeki "türban bayrağı"na bile göz diktiyse, o dönemdeki CHP'yi de AP vs.'den pek uzak görmüyoruz. Durum tamamıyla sosyo-ekonomiktir. Durum tamamıyla tıkanan kapitalist yönetimi, faşist anahtarıyla açma dönemidir. Durum nettir. Durumun adı konmuştur: 12 Mart Faşizmi…
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Devrimci kesimler de, Denizlerin idamını üzüntü ve öfkeyle anarken, olgusal bir hafızanın oluşması konusunda yeterli çabayı ortaya koyabilmiş değil.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Muallakta bir saptama. Ancak üzerinde durulabilecek bir saptama denilebilir. Ne var ki bu saptama, Talât Sait Halman'ın durumunu hafifletmez. Devrimci geçmişi olduğunu sandığımız TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na, hem de "Emek Ödülü" vermesini gerektirmez.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu nedenle, "Sahi şu Halman kimdi, neler yapmıştı?" sorusunu kolayca erişilebilir kaynaklara dayanarak hemen yanıtlayamıyoruz.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Siz yanıtlayamıyorsunuz. Biz kolayca yanıtlayabiliyoruz. İvedilikle "aklın yolu bindir" kitabını edinip okuyabilirsiniz. Oradan yapabileceğiniz çıkarsamalarla, anti-faşist bilinç geliştirebilirsiniz. Talât Sait Halman’ın sözünü unutmamak bile başlı başına bir yeterliliktir: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Eldeki sınırlı bilgiyle yetindiğimizde, 12 Mart faşizmine hizmet etmeyi kafaya takmış entelektüel bir bürokratla karşı karşıya olduğumuz sonucunu çıkartabilir miyiz?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Kafaya takıp takmama çok önemli değil. Talât Sait Halman'ın öznel görüşü ne olursa olsun, nesnel anlamda 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda görev aldığına göre, en azından bizim tarafımızdan değerlendirilmesi yapılır. Kendilerini demokrat olarak ilan eden TAKSAV tarafından "Emek Ödülü" ile onurlandırıldığında, tiyatro kamuoyunu aydınlatma göreviyle karşı karşıya kalırız. Tarihin bize yüklediği görevin bilinciyle, sürekli olarak eleştirilerimizi gündemde tutarız. Ta ki, verilen ödül geri alınıncaya dek.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Tempo dergisinin haberine göre, 12 Mart rejiminin tasfiye etme ihtiyacı duyduğu bir kültür insanıyla karşı karşıyayız.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yanılıyorsun. Talât Sait Halman, vantuz gibi iktidara yapışmış. 11'ler istifa ediyor: Talât Sait Halman, aralarında yok. 11 rakamı 13'e çıkıyor: Talât Sait Halman aralarında yok. Adam, 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nu o denli sevmiş ki, elinden gelse ömür boyu bakanlık yapacak. Adam diyor ki: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yanlış anlamıyorsam, Yener Aksu'nun ima ettiği de bu zaten: Her şeye rağmen Halman'ın bir hata yapmış olduğu söylenebilir, ama bu ödül verilir mi verilmez mi düzeyinde abartılacak bir konu değildir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu, neyi nasıl ima ediyor? Anlayamıyorum. Bildiğim bir gerçek var: Yener Aksu yalan söylüyor. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Talât Sait Halman istifa etti diyor. Talât Sait Halman, kendisi istifa etmediğini, ısrarla 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda kalmak için direttiğini söylüyor. Talât Sait Halman: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim." diyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival Komitesi'nin emek ödülünü Halman'a vermesinin protesto mu edileceği ya da eleştirilmesi mi gerektiği, bulanık sularda yüzerek verilebilecek bir karar olabilir mi?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Doğru! Senin yaptığın gibi: önce suyu bulandırıp ardından net olan durumu göremiyorsun. Sen göremeyince, başkalarının da göremeyeceğini sanıyor yada umut ediyorsun.
Olabilir, ama o zaman bu yaklaşımın en azından kendisini tashihe açık tutması gerekir.
Tashihi gerektiren hiçbir durum yok ortada. Durum çok net, devrimcileri katleden 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda bakanlık yapan birine ödül veriliyor ve biz de bu ödülün verilmesine karşı çıkıyor, protesto ediyor, eleştiriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Aynı şey ortada gerçekten protesto edilecek bir durum var mı sorusunu net bir şekilde yanıtlayamayanlar için de geçerlidir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Başkaları bizi fazla ilgilendirmiyor. Biz çok netiz. Biz bu ödüle karşıyız. Talat Sait Halman da çok net: "Yine de o dönem (12 Mart Faşizmi Dönemi / HB) hayatımın en renkli, en ilginç, en verimli olan dönemidir. Yeniden yaşamayı isterdim."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Fakat, ortak bir protesto tavrına yönelip kamuoyunu tavır almaya zorlarken, Halman aynı zamanda 12 Mart döneminde kültür bakanlığı yapmış bir bürokrattır; öyleyse ödül ona verilmemeliydi demek, haksızlığa yol açacak şekilde Festival Komitesi'nin iradesini tanımama riskini içerir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Festival Komitesi'nin iradesini tanımadığımız gibi, bu iradeye karşı sonuna dek savaşım vereceğiz. Her kim ki, 12 Mart Faşizmi Bakanlar Kurulu'nda görev yapmış ve ısrarla bu kabinede kalmak için savaşım vermiş ve de kabinede kalmak için çaba harcamış Talât Sait Halman'a TAKSAV ödülü verilmiş, sonuna dek eleştirme hakkını kendimizde buluyoruz. Ya eleştireceğiz yada susup faşizmi destekleyeceğiz. Biz birincisini yapıyoruz. Susan yada kararsız kalarak faşizmi destekleyenlerin oluşturduğu "kuzuların sessizliği korosu"na katılmayacağız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu noktada, ödülün verilmesini bir şekilde protesto eden tiyatro çevreleri, protesto gerekçeleri hakkında kamuoyunu aydınlatmakla yükümlüdür.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesini protesto etmek için, irili ufaklı yüz civarında yazıyla sitemizde yer verdik, gerekçelendirdik, sonuna dek de gerekçelendireceğiz. Daha ne isteniyor? Belgelerle konuşmak yerine, imada mı bulunmamız isteniyor? Bizim adımız Yener Aksu değil. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Biz imalarla konuşmayız. Biz yalan söylemeyiz. Bizim adımız Ömer F. Kurhan değil. Biz varsayımlarla hareket edemeyiz. Biz belgelere dayanarak konuşuruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu konuda Hilmi Bulunmaz bir çaba içine girmiş ve Halman'la yapılan söyleşilerin derlendiği "Aklın Yolu Bindir" adlı kitaba dayanarak 12 Mart döneminde Halman'ın 1. Erim hükümetinden istifa etmediğini, hatta istifa etmemekte direndiğini göstermiştir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ayrıca bir çaba içerisine girdiğimi söyleyemem. Benim karakterimde refleks olarak anti-faşist düşünceler olduğu için, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" adıyla bir ödül verilince, hemen tepkimi gösterdim, gösteriyorum, göstereceğim.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Verilen ödülü daha önce çeviri sanatı bakımından sorunsallaştırmayı tercih eden Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz'ın verdiği bu bilgiden hareketle, Yener Aksu'nun yalan söylediği sonucuna ulaşılabileceğini söylemiştir. [4]
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu'nun yalan söylediği çok net. (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!") Yalan söylediğini teşhir ettikten bu yana, bayağı uzun bir zaman geçti ve Yener Aksu özür dilemedi. Demek ki Yener Aksu, yalan söylemeyi bir alışkanlık haline getirmiş. Yalan söylemeyi sıradanlaştırmış. Yalan söylemeyi gerekli bir davranış biçimi olarak içselleştirmiş. Coşkun Büktel, nasıl ki Talât Sait Halman'ın şişirilmiş bir Shakespeare çevirmeni olduğunu kanıtladıysa (Bakınız: "TAKSAV'ın Talât Sait Halman skandalı"), Yener Aksu'nun da yalancılığını saptamış bulunuyor. Coşkun Büktel, nesnel duruma bakarak davranıyor. Ayrıca benim verdiğim bilgiyle yetinmeyen Büktel, Talât Sait Halman kitabının 244. sayfasına bakarak karar verdi. Sanırım, ayrıca Büktel bu konuda açıklama yapar.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Benim bu konudaki görüşüm yukarıda özetlediğim gibidir. Yener Aksu'nun verdiği yanlış bilgi yalan ya da kasıtlı yanlış bilgilendirmeye hizmet edemez, çünkü istifa etmemekte direnen Halman'ın Kültür Bakanlığı lağvedilerek devreden çıkarılması 12 Mart faşizmine hizmet etmekte beis görmeyen bir kültür insanı olduğunu göstermez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman, istifa etmeyerek, faşizme karşı savaşım vermeyi(!) planlayabilecek denli ince zekaya sahipse, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali Danışma Kurulu üyesi de Atilla Sav, Talât Sait Halman'la aynı kabinede (1. Nihat Erim Hükümeti) görev yaptı ve 11 kişi olarak hükümetten istifa edenlerin içindeydi. Atilla Sav, istifa ederek 12 Mart Faşizmi'ne karşı çıkıyor; Talât Sait Halman istifa etmeyerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı çıkıyor! Allah Allah! İnanılır gibi değil!
Yener Aksu, Festival Komitesi yöneticisi değil mi? Bir yönetici, bir kişiye ödül vermeden önce, o kişi hakkında yazılmış belgelere ulaşmaz mı? O kişinin yaşamı hakkında tüm bilgileri edinmez mi? 12 Mart Faşizmi, Talât Sait Halman'ın Bakanlar Kurulu'ndan uzaklaştırmak için neden kültür bakanlığını lağvetsin ki? Talât Sait Halman'ın tapulu malı mı Kültür Bakanlığı? Kaplumbağanın sırtındaki kabuk gibi, Talât Sait Halman'a yapışık bir nesne mi Kültür Bakanlığı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Hatta spekülatif bir tutumla aksi bile iddia edilebilir: Talat S. Halman doğrudan istifa etmek yerine direnmeyi tercih etti ve 12 Mart rejimi onu tasfiye etmek için Kültür Bakanlığını lağvetmek zorunda kaldı.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman istifa etmeyerek, direnerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı mücadele ediyor. Atilla Sav, istifa ederek, direnmeyerek 12 Mart Faşizmi'ne karşı mücadele ediyor. İşte burada "aklın yolu bindir" denilebilir. Oysa aklın yolu bize göre "bin" değil, "bir"dir. Ömer F. Kurhan kardeşimizin sözlerine kargalar bile güler. Ömer kardeşimiz, elinden gelse, Talât Sait Halman'ı Salvador Allende adıyla vaftiz edecek. Benim bildiğim faşizme direnmek için, faşizmin dilinden anlamak gerekir. Salvador Allende gibi elde silahla ölüme gitmek gerekir. Koltuğa yapışarak faşizme karşı savaşım verilemez. Faşizmle pazarlık edilerek devrimci tutum sergilenemez. Faşizme karşı mücadele etmek için, faşizmin koltuğuna oturulmaz. Faşizmin koltuğundayken, faşizme karşı mücadele verilemez. Faşizme karşı çıkmak için Deniz’ler gibi davranmak gerekir. Talât Sait Halman'lar gibi değil.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Spekülasyona prim verilmeyecekse, 12 Mart rejimi ile Halman ilişkisi daha net bir tarihsel veri kümesine bakılarak değerlendirilmeli ve ona göre bir sonuca ulaşılmalıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz prim vermeyiz. Prim verenleri de uyarırız. Bizim, topluma ve tarihe karşı sorumluluğumuzun dayattığı bir tutumdur bu. Prime prim veremeyiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ne Tempo dergisinin haberi ne de Hilmi Bulunmaz'ın "Aklın Yolu Bindir" kitabından yaptığı alıntı, 12 Mart – Halman ilişkisine bir açıklık getiremiyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Hangi dozda bir açıklık istiyorsanız, belirtin de ona göre bir açıklık getirelim. Ayrıca, Talât Sait Halman 12 Mart Faşizmi'yle bir ilişki içerisinde değil; 12 Mart Faşizmi'ni inşa eden Bakanlar Kurulu üyesi. Bundan açık bir şey olabilir mi?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yener Aksu'nun yalan söylediği de söylenemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben, Yener Aksu'nun yalan söylediğini söyledim(Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), söylüyorum, söyleyeceğim. Yalan söylemediyse, yalan söylemiyorsa, yalan söylemeyecekse, özür dilemeli.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bir olayın yanlış hatırlanması başka, yanlış hatırlamanın mantıken ters bir sonuca yol açması başkadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu yanlış hatırladıysa, özür dilemeli.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yalan ya da yanlış bilgilendirme iddiaları, yanlış bilgi ters sonuçlar doğuruyorsa ortaya atılabilir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben, Yener Aksu'nun yalan söylediğini ortaya çıkarmasaydım (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), hiç kimse üzerinde durmayacaktı. Nasıl olsa Yener Aksu, koskoca TAKSAV yöneticisi olduğu için, ondan hiç kimse kuşkulanmayacaktı. Yalan söylediğini hissetmeyeceklerdi. Ne zaman ki ben yalanı ortaya çıkardım, konu tartışılmaya başlandı. Aslında şu anda tartışılacak bir durum da yok. TAKSAV, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesinin yarattığı erozyonla kıvranıyor ve ne yapacağını bilemiyor. Oysa yapabileceği tek şey var: Talât Sait Halman'a verdiği "Emek Ödülü"nü geri almak. Bu ödülü geri almadıkça eleştirilerimiz, protestolarımız sonuna dek sürecek.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival Komitesi'nin verdiği ödülle ilgili tartışmanın ikinci bir boyutu TAKSAV'la ilgilidir. TAKSAV'ın verilen ödülden sorumlu kurum olarak değerlendirilmesi ne kadar doğru? Başka bir deyişle, festival ile TAKSAV arasındaki ilişki gerçekten de TAKSAV'ın "Bu festivalin sahibi benim" diyebileceği bir biçim ve içeriğe mi sahip?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bunun için "Mimesis Dili"yle düşünmeye gerek yok. Olay çok net: Google'a www.taksav.org diye yazın, karşınıza ne çıkıyor? 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali çıkıyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Öyle olduğu söylenemez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ben söylemiyorum. www.taksav.org sitesi söylüyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
TAKSAV'ın festival organizasyonunda aktif bir kurum olduğunu ve olanaklarını seferber ettiğini söylemek mümkün.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Mümkünse, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a da "Emek Ödülü" verdiği mümkün.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Fakat, TAKSAV'ın ve özelde Yener Aksu'nun yapmaya çalıştığı, Ankara'da devlet tiyatrolarından akademik kurumlara bir koordinasyon yapısı inşa ederek kapsamlı bir tiyatro festivali düzenlemek.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Talât Sait Halman, "demokrat kültür adamı" olarak, koltuğuna oturduğu faşizmi ne denli dönüştürebilirse, TAKSAV, Devlet Tiyatroları, akademik kurumlar vs. de o denli dönüştürebilir. Malumunuz, cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir. Bizim sorunumuz ne TAKSAV, ne de Talât Sait Halman. Bizim sorunumuz, kapitalistlerle, faşistlerle işbirliği yapılarak, halka yararlı işler üretileceğini sananların saflığını deşifre edebilmek. Biz kişilerin dedikodusu yada imalarıyla değil, siyasal tavrımızı belgelerle besleyerek savaşım veriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Nihayetinde bu koordinasyon yapısını temsil eden kurum da TAKSAV değil, Festival Komitesi.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ömer kardeşimiz, kendisini çok zorluyor. Lütfen www.taksav.org sitesine girip bir inceleme yapın. Sitenin ana sayfasına girdiğinizde şunu göreceksiniz: birinci sırada "Vakıf" ve hemen ikinci sırada "Festival". "taksav"ı tık'ladığınızda karşınıza şu çıkıyor: "TAKSAV-Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf tarafından düzenlenen Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nin 13.'sü 30 Kasımda sona erdi." Fazla söze gerek var mı?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Dolayısıyla verilen ödülden özel olarak ve tek başına TAKSAV değil, bu koordinasyon yapısı sorumludur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
“bu koordinasyon yapısı”nın adresini gösterin de oraya başvuralım. Biz de okurlarımız da "Mimesis Dili"yle değil, Türkçe olarak aydınlanalım.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ayrıca, söz konusu ödül olduğunda bir danışma kurulu da devreye girmekte ve ödülün kime verileceği konusunda etkili, belki de belirleyici bir rol üstlenmektedir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Biz doğal olarak eleştirilerimizi sadece TAKSAV’la sınırlı tutmuyoruz. Her kim ki faşizmi güzelleyen işlere imza atar; tümünü, hiçbir kişi, hiçbir kuruluş ve hiçbir kurumu ıskalamadan eleştirir, protesto ederiz. Alanımız tiyatro olduğu için, daha çok tiyatral savaşım veriyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu değerlendirmeyi yapmamın nedeni, ödülün Halman'a verilmesini protesto eden, daha sonra kendi aralarında fikir ayrılığı yaşayan topluluklar arasında yaşanan tartışmada, festivalin yapısı hakkında yaşanan / yaşatılan kafa karışıklığıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Bizim açımızdan hiçbir kafa karışıklığı yok. "Yaşar, karakolda doğru söyler; mahkemede şaşar" davranışına sahip dört topluluk (Tiyatro 8, Ve Sanat, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Sinop Sanat Tiyatrosu) sanırız TAKSAV'dan çıkarlarının olabileceğini varsaydıkları için tornistan yaptılar. Ayrıca bir olasılık gibi görünen bu durum bizi pek bağlamaz. Bizi ilgilendiren 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen ödülü içine sindirenleri de eleştirmeyi, protesto etmeyi sürdürüyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
"TAKSAV = Festival İradesi" algılamasına yol açmak doğru değildir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
www.taksav.org sitesine bakınız. Ayrıca, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na kim ödül verdiyse, kim bu ödülü kutsadıysa, kim bu ödüle karşı çıkmadıysa, bizim için eleştirilecek, protesto edilecek bir ruh durumundadır. TAKSAV’ı aklama çabanızı anlamakta zorlanıyorum.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Basit bir örnek vermek gerekirse, Ankara Devlet Tiyatrosu'nun sahnelerini festivale açması TAKSAV'ın emrinde olduğunu göstermez.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Sorun emir sorunu değil. Sorun faşizme destek sunma sorunu.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Aksine Ankara Devlet Tiyatrosu'nun iradesinin de festivale damgasını vurduğunu gösterir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Değil Ankara Devlet Tiyatrosu, değil Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, değil Kültür Bakanlığı, değil hükümet, değil cumhurbaşkanı, her kim ki faşizme destek sunar, eleştirir, protesto ederiz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ankara Tiyatro Festivali'nin kurumsal yapısını ve evrimini indirgemeci bir bakış açısıyla değerlendirmek, yansıtmacı ve statik değerlendirmelere yol açmaktadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Coşkun Büktel'in kulakları çınlasın: Tam bir "Mimesis Dili" ifadesi. Anlayan beri gelsin.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Oysa benim gözlemlerime göre, Ankara Tiyatro Festivali örneğin İstanbul Tiyatro Festivali ile karşılaştırıldığında, oldukça dinamik, çok daha Türkiyeli ve çok daha katılımcı bir yapıya sahiptir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Beni, dinamik yada statik olması, Türkiyeli yada Habeşistanlı olması ilgilendirmiyor. Ayrıca, İstanbul Tiyatro Festivali de umurumda değil. Onları da eleştiriyoruz. Zahmet eden sitemize bakıp öğrenebilir. (Örnekse bakınız: "Münevverler, pirlerinin birthday'ini kutladılar!")
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Festival sürecinde bir yığın çelişkinin yaşandığına kuşku yoktur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Topu taca atmanın gereği yok. Çelişkilerin ayrımındayız. Bizi 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verilen ödül ilgilendiriyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Örneğin ödül tartışmasının festival kapsamındaki "Tiyatroların Örgütlenmesi" paneline taşınması ve panelde tarafların görüşlerini dile getirebilmesi çelişkili bir ortama işaret eder; ama bu çelişkili ortam yüzünden festivale gölge düştüğünü kim iddia edebilir?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Festivale gölge düşmediğini iddia ettiğinize göre, biz, şimdiye dek festivalin ilerici bir yapısı olduğunu sanarak aptallık etmişiz. Demek ki festival, her zaman için tutarlıymış ve her zaman için 12 Mart Faşizmi'ne sıcak bakıyormuş. Neyse artık aptallık yapmayacağız inşallah!
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Katılımcıların ve hatta festivali protesto edip katılmayanların eleştirilerine açık davranan, bunun da ötesinde tartışılmasına zemin hazırlayan bir festival yapısı olumsuzdur denilebilir mi?
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Olumlu yada olumsuz olması, bizi, bu saatten sonra pek ilgilendirmiyor. Bizi sadece, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ı desteklemesi, ona "Emek Ödülü" vermesi ilgilendiriyor.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Kaldı ki, ödül tartışması, Halman'a ödül verilmesini protesto edenler arasında yer alan ve panelde mesajı okunan Özgür Başkaya'nın da içinde yer aldığı başka bir festival komitesinin sansürcü ya da ifade özgürlüğünü engelleyen bir tutum geliştirdiği iddiasının ortaya atılmasına vesile olmuştur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Varsayalım ki "Özgür Başkaya’nın da içinde yer aldığı başka bir festival komitesi" pazar yerindeki insanları kurşuna dizdi; bu durumda, bizim de pazar yerindeki insanları kurşuna dizme hakkımız mı doğar?
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bir kez demokratik ve çelişkilerin ifade edilmesine izin veren ortamların kurulmasına izin verildiğinde, sürprizlerle karşılaşmak sürpriz olmaktan çıkabiliyor.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yine, "Mimesis Dili". Yine, bir çemberden bile daha yuvarlak bir söz. Yine, her niyete yenilebilecek bir muz. Yineliyoruz: Biz 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na verilen ödüle karşıyız. Bu konuda hiçbir çelişkimiz yok. Çok netiz. Karşıtlarımızın da çok net olmasını arzu ediyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Ankara Tiyatro Festivali'ni kendi kulvarında başarılı ve ayırt edici kılan da bu.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ne?!...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Yeri gelmişken bir parantez açarak, sansür ya da ifade özgürlüğünün engellenmesi iddiası karşısında, Özgür Tiyatro'dan Özgür Başkaya'nın İATP-G sitesinde de yayımlanan "4. AYDIN TİYATRO-DRAMA GÜNLERİ–2008" [5] yazısının hiçbir şekilde olgusal bir yanıt içermediğini belirtmek gerekir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Buna, Özgür Başkaya açıklama getirebilir kanısındayız. Ancak, bizce "4. AYDIN TİYATRO-DRAMA GÜNLERİ–2008" yazısı bir değerlendirme yazısıydı. Bir yanıt yazısı değildi. Dediğimiz gibi, bunun yanıtı Özgür Başkaya'ya aittir.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu da, Yenikapı Tiyatrosu'ndan Orçun Masatçı'nın olgusal ayrıntı içeren iddiasının doğru olduğu yolunda bir kanaate ulaşmayı kolaylaştırmaktadır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yine "Mimesis Dili". Biz kanaatlerle değil, belgelerle iş yapıyoruz.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Başka bir deyişle, teatral ifade özgürlüğünün engellenmesi düzeyinde bir iddianın olguları öne çıkaran bir ciddiyet içinde yanıtlanması gerekir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Sanırız, Özgür Başkaya bunun da yanıtını verir. Bu sözler, "Mimesis Dili"ni aşıp "Maymuna bak!" diline evriliyor. Unutmayalım:
"Talât Sait Halman'a verilen 'Emek Ödülü'ne karşı çıkmayan faşizmi savunur."
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Elbette aklımıza mukayyet olmak gibi bir ilkemiz varsa.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Allah insanları, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" veren TAKSAV'ın ve destekçilerinin hışmından korusun. Yoksa aklımıza mukayyet olmakta zorlanırız.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bana göre genel olarak Halman'a verilen ödülle ilgili tartışmalarda iki olumlu çıkışın yaşandığı söylenebilir.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Ne?!...
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Birincisi, çizgisini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, Hilmi Bulunmaz'ın devrimci hafızayı uyaran çıkışıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
İnan olsun, bu saatten sonra TAKSAV ve TAKSAV'cılardan bir umudum kalmadı. Tek derdim, okurlarımızı faşizme karşı uyanık tutmak. TAKSAV'cıların değil; devrimcilerin belleklerine katkıda bulunmak.
Ömer F. Kurhan diyor ki:
İkincisi, Festival Komitesi'nin ve özelde Yener Aksu'nun bu tartışmanın festival bünyesine de taşınmasını onaylayan demokratik ve özgüvene dayalı tavrıdır.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Yener Aksu, yalan söyleyerek (Bakınız: "TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!"), yalanı için özür dilemeyerek, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın kuyruğundan giderek, "demokratik ve özgüvene dayalı tavır" geliştiriyor! Ne diyelim? Hayırlara vesile olur inşallah!
Ömer F. Kurhan diyor ki:
Bu kıssadan çıkarılabilecek bir hisse de, diyalektiğin gayet iyi bir şey olduğudur.
Ömer F. Kurhan'ı değerlendirelim:
Diyalektik, diyalektiğe gereksinim duyanlar için iyidir. Diyalektik, faşizme teslim olanlar için iyi değildir. Diyalektik, diyalektiğe gereksinim duymayanlar tarafından kullanılırsa, baş dönmesi yapar, mide bulantısı yapar, genç yaşta insanları Talât Sait Halman'laştırır.
***
NOTLAR: (Ömer F. Kurhan'a ait.)
1) www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=196
2) http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/12/taksavc-yener-aksu-yalan-sylyor.html
3) www.tempodergisi.com.tr/eglence/kitap/01932
4) www.coskunbuktel.com/buktelhalmanskandal.htm
5) www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=211