Not: Başlığı biz attık!... (Bulunmaz)
BU "ENGİZİTÖRLER" TARAFINDAN ELENMİŞ OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM
Frankfurt Kitap Fuarı Türkiye Organizasyonu Yazarlar Komitesi, Coşkun Büktel'i eledi
Coşkun Büktel
30 Temmuz 2008
"Bütün renkleriyle Türkiye" sloganıyla iş başına gelen ve "Theope" yazarı Büktel'in "yasak bir renk" olduğunu ve her platformda her türlü yöntemle (iftira dahil) engellenmesi gerektiğini bir kez daha kanıtlayan (önceki vak'alar için, örneğin, bakınız: "Özdemir Nutku iftirası", "Ölüleri Gömün skandalı") "yazarlar(?) komitesinde" şunlar var:
Enver Ercan..................Moderatör (TYS Başkanı)
Halil İbrahim Özcan....Uluslararası PEN Türkiye
İhsan Işık.......................İLESAM Başkanı
Gökhan Cengizhan.......Edebiyatçılar Derneği Başkanı
Adnan Özer....................EDİSAM Başkanı
Ahmet Kot.....................Türkiye Yazarlar Birliği
Egemen Berköz.............BESAM Başkanı
Nâzım Hikmet Oratoryosu'nun 100 kişilik orkestrasını Frankfurt'a göndermemesini, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, halkın parasını ekonomik kullanmak gibi vatansever görünümlü bir gerekçeyle bile açıklayabilir; ama hiçbir rengi bulunmayan Hasan Erkek'i yazar diye Frankfurt'a gönderip de, Türkiye'nin rengi şahsına münhasır en özgün birkaç yazarından biri olan Coşkun Büktel'i, her zaman ve her platformda yapıldığı gibi, yasaklayan (aforoz eden) yukarıda adlarını sıraladığımız orta zekâlı yetenek savarları, "yazarlar komitesi" payesi lütfederek göreve getirmesini ve somut sanatsal kriterlere destek vermek yerine, (kültür pazarını "kabile arasında" paylaşmış) tecimenlere destek vermesini ve devlet desteğini (kediye ciğer teslim edercesine) demirbaş tecimenlerin kutsal ittifakına teslim etmesini, hiçbir gerekçeyle (hatta hiçbir bahaneyle bile) açıklayamaz.
Çünkü yeryüzünde hiçbir yaratık, Hasan Erkek'in Coşkun Büktel'den daha yaratıcı, daha usta, daha önemli, daha dürüst, daha donanımlı, daha verimli ya da daha kıdemli bir yazar olduğunu, kendini maskara etmeden iddia edemez. Erkek'in Büktel'den ancak daha "uyumlu ve itaatli" bir yazar olduğu söylenebilir. Ama Büktel gibi itaatsiz yazarlar yine her zamanki gibi aforoz ediliyorsa ve Frankfurt'ta Türkiye'yi temsil etmenin aranan kriteri "uyum ve itaat" olarak belirleniyorsa; bilinmelidir ki, bu kriterler, uluslararası alanda ülkemize ve Kültür bakanlığımıza onur değil, ancak utanç getirebilir.
Bakan Ertuğrul Günay verdiği sözden cayarak Nâzım Hikmet Oratoryosu'nu Frankfurt'a göndermiyor oluşuna sureti haktan görünen bir mazeret üretebilir ve kendini utançtan kurtarabilir; ama kültür "pazarımızın" her zamanki demirbaş "engizitörlerini" yazarlar komitesi sıfatıyla göreve getirmiş olmasının utancından hiçbir zaman kurtulamayacak; bu utancı da, "Ölüleri Gömün skandalı"nın utancını taşıyacağı üzere, tıpkı bir Gorbaçov lekesi kadar silinmez ama Gorbaçov lekesinden çok daha kirli bir leke olarak, yalnızca hayatı boyunca değil, "ebediyen" taşıyacak. CB