29 Eylül 2013 Pazar

Bulunmaz avukatsız dâvâ açamayan Eyyüp Fırat Kuyurtar'a ders verdi!

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/218 Esas

KONU: Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın müvekkilleri Ahmet Cüneyt Yalaz, Bülent Sezgin, Duygu Dalyanoğlu, Fırat Güllü ve de Ömer Faruk Kurhan ile birlikte tam 1100 kişinin örgütlediği "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde hukuka karşıt bir eylem başlatan Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın hukuka aykırılığını (Örnekse, İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki "Değişik İş No: 2012/899" içerikli dosyadaki hukuksuzluğu) Sayın Yargıç Rukiye Özer'e anlatma...

Kendisi, en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olduğu ve bunun İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi Sayın Yargıcı Abdurrahman Orkun Dağ tarafından mahkeme kararı boyutuna gelmesinden sonra, kendini savunmaktan yoksun olduğu için, "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK2 şirketinde mesai arkadaşı olmakla birlikte, çok yakın arkadaşı olan avukat Mesut Bulut'un vekil olarak tutan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, "21.08.2013" Çarşamba günü, âdeta hukukî hınç alır, maddî husumet oluşturur gibi, beni, bir kez daha Asliye Hukuk Mahkemesi makamında mahkûm ettirmek istiyor. Kendisinin hukuk bilgisizliğini, belge ve bulgulara dayanarak somut bir biçimde, "iki kere iki dört eder" gerçekliğinde kanıtladığım için, hukukî cehaletinden rahatsız olan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, daha önce başlattığı İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki tazminat dâvâsının gününün bile saptanmasını bekleyemeden, hukuk cahilliğini üzerini örtme telaşına kapılmış durumda. "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenleyenlerin gönüllü danışmanlığını yapmasının yanı sıra, benim "BULUNMAZ KUYUMCULUK YAYINCILIK GÖSTERİ SANATLARI SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ" sahibi olduğumu bildiği için, diğer dâvâcılarla birlikte, en hafif deyimle, benden para kazanmak istemektedir. Oysa ben, bu şirketi ayakta tutabilmek ve ülke ekonomisine yararlı olma adına dünyanın hemen hemen her yerini karış karış gezip, çeşitli ihtisas fuarlarına katılmak zorunda kalıyorum. Fuarlarına katıldığım birkaç ülkenin adını vermek gerekirse: ABD, Brezilya, Çin, Endonezya, İsviçre, İtalya, Litvanya, Meksika, Rusya, Sırbistan, Tayland, Ukrayna... Benim zengin olmamdan yararlanmak isteyen 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elemanları, yaptıkları bu "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" eylemi sonucu, aynı zamanda, benim daha az ülkede fuara katılmama neden olarak, ülke ekonomisinin büyük zarar görmesi sonucunu doğuruyorlar. Bunu, şirket fatura grafiğiyle de kanıtlayabilirim. Özetle, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, hem müvekkillerine ve hem de kendisine para kazandıracak hukukî eylemler oluşturarak, hem benim kasamdaki paraların azalmasına ve hem de ülke ekonomisinin en çok gereksinim duyduğu bir süreçte, dolayla yollardan zarar etmesine neden olarak, hem bana ve hem de ülkeye büyük zarar veriyor. 

Cana çektikçe, canı istedikçe, canı sıkıldıkça, işi ve mesleği gereği yada tuttuğu avukat Mesut Bulut'a talimat vererek, ikide bir, "İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NE" başlığıyla, İstanbul Adalet Sarayı girişinde hemen sol tarafta bulunan "ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TEVZİ" bürosuna küçük bir para yatırarak dâvâ açmayı alışkanlık hâline getiren avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, aslında bu eylemiyle, benim enerjimin, gücümün sünmesini ve böylece, hem kuyumculuk alanında ve hem de sahibi bulunduğum "BULUNMAZ TİYATRO - İSTANBUL" kurumunun etki alanını tecavüz etmiş oluyor. Mevzuat elverirse, hemen şimdi, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a bir "KARŞI DÂVÂ" açılmalıdır. Mevzuat elvermiyorsa, Sayın Yargıç'ın yol göstericiliğinde yada zabıt kâtibinin yardımıyla, benim nasıl "KARŞI DÂVÂ" açabileceğim yönünde bana hukukî yardım yapılmalıdır. Bunu derken, İstanbul Barosu'ndan herhangi bir talebim yoktur. Ben, "İSTANBUL BAROSU TİYATROSU" kuruluşunu "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" ana sponsorlarına avukatlık yapan Burhan Gün'e teslim eden İstanbul Barosu'na asla ve kesinlikle hiç güvenmediğim gibi, avukatların hiçbirine de güven duymuyorum. Benim işin, savcı ve yargıçlarla. Ben, piyasa değerlerine göre değil, "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ" ilkesine göre hareket eden savcı ve yargıçlara güveniyorum.

"KONU" olarak; "Davalının rahatsız edici, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan ve müvekkilin mesleki itibarını zedeleme amacı ile yaptığı yayınları nedeniyle manevi tazminat talebimizdir." sözlerini başvuru dilekçesine yazarken hiç tereddüt etmeyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisini gerçek anlamda nasıl, neden, niçin rahatsız ettiğimiz somutlamak yerine, aşağıdaki metinde görülebileceği gibi, çarpıtma, demagoji, mugalata, saptırma, "YALAN" yoluna sapmayı yeğliyor. "kişilik hakları" gibi tanımlanması güç, neredeyse olanaksız bir kavramla "KONU"ya başlayan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, mahkemeyi bir ilkokul düzeyine indirgeme niyeti taşıyor kanısındayım. En basit bir dilekçeyi bile yazmaktan, en kolay bir usûlü bile öğrenmekten, henüz yeni çıkan bir 5651 Sayılı Yasa'nın (Kabul Tarihi: 4.5.2007) bir tek maddesini (9. Madde) bile ezberlemekten yoksun avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, nasal olur da, "mesleki itibar"dan dem vurabilir? Burada gayet net, oldukça somut bir biçimde görünen bir şey varsa, o da, benim "ULUSLARARASI ELMAS TACİRÎ" olmamdan yararlanarak, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın haksız kazanç elde etmek istemesidir. Buna izin vermemek, bunu alışkanlık hâline getirmek isteyen "hukuk kullanıcılarına" karşı hukukî çerçevede koruyabilmek için, elimdeki tüm olanakları seferber etmeye hazırım. Bu gayrimeşru, illegal, yasadışı eyleme mahkeme izin vermemelidir. Bu bir alışkanlık hâline gelmemelidir. Hukuk dışı davranış geliştirenlere hukukun gücü gösterilmeli, "ÜSTÜNLÜĞÜ HUKUKU" yerine "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ" sürekli olarak anımsatılmalı.   

İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dâvâ dosyasında 50.000,00 TL isteyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, benim, 50.000,00, 100.000,00, 110.000,00 TL'lik haklı "TAZMİNAT DÂVÂLARI" açmaya başladığıma tanık olunca, hem "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" yürütenlerin rahat soluk alması için ve hem de beni fazla kızdırmamak için, ben tersini yaparken, yani giderek daha büyük miktarlarda "TAZMİNAT DÂVÂLARI" açarken, kendisi "H.ESAS DEĞER: 25.000.-TL" notunu düşmüştür. İsterse, "1,00" TL'lik (bir liralık) dâvâ başlatsın, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisini kurtarmak için değil, bana karşı "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlatan 1100 kişiyi korumak için savaşım vermektedir. 

"AÇIKLAMALAR" başlığına geçer geçmez, yine kendince önemli, aslında nesnel olarak hiçbir değer içermeyen sözler söyleyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketindeki çok yakın arkadaşı avukat Mesut Bulut'un ağzıyla; "Davalı aleyhine müvekkilim tarafından İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/78 Esas sayılı dosyasından müvekkilim aleyhine davalının içerik sağlayıcısı olduğu 'tiyatroyun' adlı internet blog sayfası üzerinden yayınlanan kişilik haklarına saldırı nitelikli yayınlar nedeniyle açılmış olan bir manevi tazminat davası bulunmasına karşın davalı müvekkilim aleyhine yaptığı yayınlara yenilerini eklemektedir." diyerek, kendisini haklı, beni haksız göstererek, iki mahkemede birden dâvâ açılmanın tatlı huzuruyla, mahkemeyi etkilemeye yeltenmektedir. Ben, hiçbir yargıcın, bu basit hukuk entrikalarına aldanmayacağını bilmeme karşın, bu dâvânın içeriğinde bulunacak kitabımda tarihe ve topluma not düşmek için, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın emelini sezmeye, sezdirmeye çalışıyorum. Amacım, mahkeme iradesini çiğnemek, yargıcı yönlendirmek değildir. Güçlü insanlar, basit ayak oyunlarına tenezzül etmezler. Şimdilik kaydıyla, kendisine hakkında herhangi bir dâvâ açmadığım için, vitesi boşa alıp rahat rahat ilerleyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a bir değil, birçok dâvâ birden açacağım. Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a 25.000,00 ve/ya 50.000,00 TL'lik dâvâlar değil, en az 100.000,00 TL ve yukarısındaki miktarlarda dâvâlar açacağım. Beklememin iki esas nedeni var. Birincisi hakkımda onlarca, neredeyse yüze yakın dâvâ açılarak, beni hukukî olarak da LİNÇ etmek isteyen bir kitleyle boğuşuyorum. İkincisi henüz bu dâvâlar (İstanbul 21. ve 25. Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıçlığı'nda süren) olgunlaşmadan, ilkel bir hınç ve samimiyetsiz bir husumetle dâvâ açmayı hukuka saygısızlık olarak görüyorum. Benim için önemli olan "ÜSTÜNLÜĞÜN HUKUKU" değil, "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ" ilkesidir. Beni maddî saldırılar değil, manevî saldırılar üzer.  

Kendisine değil (çünkü kendisi bir dilekçe bile yazmayı öğrenemeden hukukçu olmuş) vekili avukat Mesut Bulut'a güvenen ve bu nedenle onun ağzıyla, onun kalemiyle kendisine zar zor ifade edebilen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar; "Müvekkilim avukat ile davalı arasında herhangi bir akrabalık, arkadaşlık, iş ilişkisi, ticaret vs... bir bağ bulunmamaktadır. Müvekkil avukat davalıyı sadece bir kez, İstanbul 4.Asliye Hukuk mahkemesi duruşma salonunda görmüştür. Buna karşı davalı sanki müvekkilimin düşmanı gibi davranarak sürekli ve düzenli bir şekilde hakaret ve kişisel haklara saldırı, mesleki itibarını zedeleyici yayınları ısrarla devam ettirmektedir." diyerek, anlamsız, içerikten yoksun, sadece ve yalnızca yargıcı değil, mübaşiri bile hiç ilgilendirmeyecek ezberlenmiş kuru lâf kalabalığı ediyor. En basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun biriyle akraba olmak, arkadaşlık etmek, iş ilişkisi geliştirmek, ticaret yapmak, bana olağanüstü büyük bir yük gelir. İyi ki, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ile akraba, arkadaş, iş arkadaşı, ticaret arkadaşı değilim. Bu, benim için çok büyük bir mutluluk kaynağı. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sonradan müdahil olan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın hukuk dışı uygulamalarını görebilmek için, bu mahkemedeki 2010/278 No'lu dâvâ dosyasını lütfen inceleyiniz. Benim bildiğim kadarıyla, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereği, dosyaya konulan belgelerin bir nüshası da dâvâlıya gönderilir. En azından böyle bir alışkanlık var. Ben, dâvâcı da olsam, dâvâlı da olsam, Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde devam eden dâvâ dosyalarıma, iki (yanılmıyorsam yeni uygulamayla üç) belge sunup, hemen posta ücretini de ekliyorum. Buradaki amacım, karşı tarafın da bilgilenmesini sağlamak. Ancak, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Üstün Akmen'e "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" hazırlattırılarak, dâvâ dosyasına eklenen belge, bana asla ve kesinlikle gönderilmediği gibi, ben, bu belgeyi, aylar sonra İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki dâvâ dosyasında, tamamıyla bir şans eseri görebildim. İstanbul 4. Asliye Mahkemesi Yargıcı Sayın Nesrin Kaya, bana gönderilmeyen "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" içeriğinden de etkilenmiş olmalı ki, andığım dâvânın dayandığı İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 No'lu dâvâ dosyasından "BERAAT" etmeme karşın, İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tam tamına 7000,00 TL'lik tazminata mahkûm oldum. Dosya Yargıtay'da. Ancak Yargıtay, benim, "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" belgesini görmediğimi bilmiyor. Ben, bu konuda bilgi sahibi edilmeden, yani bana karşı bir "HUKUK ENTRİKASI" çevrilerek, olasıdır ki, Yargıtay'da da mahkûm olabilirim. Eğer mevzuat elverirse, sizden, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi Sayın Yargıcı Rukiye Özer'den bir istirhamım var: "LÜTFEN BU KONUYA ÖNEM VERİP, İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK HAMKEMESİ" sürecinde oluşturulma olasılığı bulunan "HUKUK ENTRİKASI" sürecine müdahil olun. Yineliyorum; "MEVZUAT ELVERİRSE..." Ben, ne avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a ve ne de "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" üyelerine asla ve kesinlikle düşman değilim. Onlara karşın herhangi bir husumet içerisinde değilim. Bütün cahil kişiler gibi, bunlar da, hukuku yüceltmek için değil, hukuku kişisel çıkarları için kullanma saikiyle hareket ediyorlar. Ben, cahil insanlara değil, onlara cahil bir biçimde mezun eden "HUKUK FAKÜLTESİ AKADEMİSYENLERİ" kitlesine kızıyorum. Ama sadece kızıyor ve bunu her fırsatta dile getiriyorum... Ben sadece genel hukuk felsefesini değil, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu'nun bütün maddelerini, neredeyse ezbere bilmekle birlikte, özellikle TCK 125. Madde hakkında yüzlerce sayfa kitap okudum. Bu kitapları okumaktaki amacım, nasıl "HAKARET" ederim değil, nasıl "HAKARET" etmem anlayışı üzerine tesis edilmişti. Yine, 267. Madde üzerine yüzlerce sayfa metin okudum. Benim herhangi bir kişiye "HAKARET" etme, "İFTİRA" atma gibi bir amacım olmadığı gibi, hukuku da kendi kişisel çıkarlarım doğrultusunda kullanma arzum söz konusu olamaz. Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın meslek itibarına gelirsek, herkes, öncelikle kendi meslek itibarına kendisi tesis eder. Henüz en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a şunu sormak istiyorum:

Ben, elli yıldır kuyumculuk yapıyorum. 8 ayarı 8 ayar, 14 ayarı 14 ayar, 18 ayarı 18 ayar ve 22 ayarı da 22 ayar olarak satıyorum. Ben, elli yıldır uğraştığım bu meslekte, 8 ayarı 18 yada 14 ayarı 22 ayar olarak satsaydım, kendi itibarımı kendim zedelemiş olurdum. Biri de çıkıp, benim itibarsız olduğumu söylediğinde, başımı önüme eğer susardım. Ben, böyle itibarsız duruma düşmüşken, hiçbir kimseyi mahkemeye vermeyi asla düşünemezdim. Kim bilir, aynı zamanda bir "HUKUK FAKÜLTESİ DİPLOMASI" sahibi olsaydım, belki de, itibarsız olmama karşın, bana "itibarsız" muamelesi yapan kişileri mahkemeye verebilirdim. Tabiî ki, öncelikle bana "itibarsız" demiş mi diye de kontrol ederdim. Ben, hiçbir zaman için avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a "İTİBARSIZ" dediğimi anımsamıyorum. Benim, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a karşı "HAKARET" etme (TCK 125), "İFTİR" atma (TCK 267) amacım olmadı, olmuyor, olmayacak. Ancak, saptayabildiğim denli, satır aralarına sinmiş bir tin içerse de, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, bana "HAKARET" etmekte, bana "İFTİRA" atmaktadır. Hukuku da kullanarak, ince ince asılsız suçlamalarda bulunan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar hakkında tabiî ki şikâyetçiyim. Ancak, burası bir "CEZA MAHKEMESİ" makamı olmadığı için, şimdilik kaydıyla, sadece kayda geçiyorum. En küçük olasılıkla bile olsa, mevzuat elverirse, avukat Eyyüp Fırat  Kuyurtar'ın yargılanmasını istiyorum.

Avukat Mesut Bulut'un müvekkili avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, "Bununla da yetinmeyip internet arama motoru olan GOOGLE arama sonuçlarında, kendi karalama ('LEKE SÜRME, KÖTÜLÜK YÜKLEME' / Türk Dil Kurumu Sözlüğü / Bu parantezi içindeki ekleme bana ait: Hüseyin Hilmi Bulunmaz) yayınlarını üst sıralara taşımakta, bunun için çaba sarfetmektedir." diyerek, bana "KARALAMACI" ("MÜFTERİ") demiş oluyor. Bana "MÜFTERİ"="İFTİRACI") diyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, mevzuat elverirse hapis ve/ya para cezasıyla cezalandırılmalıdır. Zâten ben, hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve hem de Asliye Hukuk Mahkemesi'ne "DÂVÂCI VE ŞİKÂYETÇİ" olacağım. Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar gibi benim için hiçbir değeri bulunmayan bir kişinin Google'da alt yada üst sıralarda bulunmasının ne anlamı olabilir? Bunu anlayabilmiş değilim. Tanınmamış, hiçbir ünü bulunmayan, en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun bir avukat, tabiî ki, Google'de, benim gibi ünlü bir kişinin yazısıyla üst sıraya sıçrayacaktır. Benim adımı "Hilmi Bulunmaz" olarak yazıp, Google arama motorlarıyla araştırdığınızda, on binlerce, bâzen yüz binlerce sonuçla karşılaşırsınız. Bu da çok doğaldır. Çünkü ben, kırk iki yıldır tiyatro sanatıyla uğraştığım gibi, dünya çapında tanınan bir "ULUSLARARASI ELMAS KALEMLER TACİRÎ" kişiyim. Dünyanın hemen hemen gitmediğim ülkesi, kenti kalmadı. Benim paramdan ve ünümden yararlanmak isteyen avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a bu olanağı vermeyiniz. 

Ahmet Cüneyt Yalaz, Bülent Sezgin, Duygu Dalyanoğlu, Fırat Güllü ve Ömer Faruk'un bana karşı açmak istedikleri, ancak bir türlü muvaffak olamadıkları dâvâların vekili ve avukat Mesut Bulut'un müvekkili avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, benim ünümden yararlanarak, bir dâvâ kazanıp, ünlü bir insanı alt etmenin keyfiyle piyasa değerlerini artırabilmek için "Davalı H.Hilmi Bulunmaz'ın içerik sağlayıcı olduğu internet sayfası olan Http://tiyatroyun.blogspot.com/ adlı sitesinden müvekkilim aleyhine İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/78 E sayılı dosyasının açıldığı tarih olan 23.07.2013 tarihinden itibaren yaptığı ve haksız eylem niteliğindeki yayınları şunlardır:" diyerek, bence, sentetik bir hukuk söylemi geliştiriyor. Hiçbir hukukî dayanağı bulunmamasına karşın, usûl bildiği için, belli bir formatla mahkemeyi etkilemeye çalışan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisini savunmak zorunda kalan vekili avukat Mesut Bulut'un de yetkin olmadığını, hattâ "25.000,00 TL ile 20.000,00 TL"yi karıştırdığının farkına varamıyor. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdiklerin başvuru dilekçesinin başına 25.000,00 TL yazarlarken, hem de ikisi de avukat olmasına karşın, aynı dilekçenin altına, hiçbir usûl zorunluluğu bulunmamasına karşın, "20 Bin TL" yazmışlardır. Daha sayı saymasını, rakamları toplamasını bile beceremeyen avukat arkadaşlar, benden ne kadar para kazanacaklarının dört işlemini bile yapmaktan âciz olmalarına karşın, yavuz hırsız ev sahibini bastırır mantığının yelkenine yapışarak okyanusa açılmaya niyetleniyorlar. Ancak, bu ülkede yargıçlar da var. Bu ülkede orman yasası değil, hukuk yasası işliyor. Ben, adalete, hukuka, kanuna, yargıya güveniyorum. Bu nedenle, avukatlığı piyasa edinmek için kullanan avukatlara güvenmediğimden, asla ve kesinlikle hiçbir zaman için avukat tutmuyorum.

Avukat arkadaşlar Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Mesut Bulut, "1 - 20 Ağustos 2013 tarihli yayın:" diyerek, yani "1" rakamıyla başlayıp, tarih koyarak, sanki belgesel, bilgisel, bulgusal bir iş yapmış havası oluşturuyorlar. Böyle kuru kuruya yazılmış rakam ve tarihlerin hiçbir anlamı yok. Önemli olan, hukuksal içeriğe sahip olup, bilimsel dayanaklara dayanmaktır. Sadece "HAKARET" ederek, "İFTİRA" atarak, "SUÇ UYDURMA" suçuna tenezzül ederek, bir kişi suçlanırsa, buna yargıçlar "dur" der. Bu avukat arkadaşlar, içinde bulundukları ruh durumuyla, duruşma salonunu özel üniversite kantin alanına çevirmeye çalışıyorlar.

Kendi sesiyle ötmeyen serçe gibi kuşu gibi bir ruhsal yapıda bulunan bu genç avukatlar, yani avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'la avukat Mesut Bulut, "Kendisi de avukat olmasına karşın, en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisine bir dilekçe yazması için Avukat Mesut Bulut'u tuttu..." diyerek, benim söylediğim sözü yineliyorum. Ben de, bu sözü bir kez daha yineliyor ve "lütfen İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi dâvâ dosyasına bakınız." diyorum.

Genç ve deneyimsiz avukatlar (avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'la avukat Mesut Bulut) "Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olduğunu anlayabilmek için, İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı Sayın Abdurrahman Orkun Dağ'ın dilekçe yazmayı anımsatan, linkini verdiğimiz belgesini okuyup, yoksunluğu anlayınız:" diyerek, yine hiçbir şey söylememiş, yine "SUÇ UYDURMA SUÇU" işlemek istemektedirler. Evet, aynen yineliyorum. Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olmasına karşın, bu ülkede avukatlık yapıyorsa, vay bu ülkenin hukuksal düzeyine. 

Acemi, deneyimsiz ve genç avukat kardeşlerim, yani avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'la avukat Mesut Bulut, "http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/08/adalet-saraylarna-gitmeden-once-son_20.html" diyerek, sanki bir suç delili sunmuş gibi oluyorlar. Ben, her zaman için yazdığım yazıları savunduğum için, bana karşı dâvâ açan onlarca "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elemanları, yazılarını silmek zorunda kalmışlardır. Oysa, ben, onların yazılarını silmelerini asla ve kesinlikle istememişimdir. Sadece, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ahmet Ertuğrul Timur ve Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya karşı birer "NOTER ONAYLI İHTARNAME" göndermiştim. Onun da bir başka nedeni vardı. Gerekirse anlatırım...

Acemi, deneyimsiz, genç avukatlar Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Mesut Bulut, "2 - 19 Ağustos 2013 tarihli yayın:" diyerek, sadece "LİNÇ KAMPANYASI" elemanlarına barikat oluyorlar. Onların bana karşı açmış bulundukları dâvâlarla boğuşurken, bir de kendileri dâvâ açıp, yüzlerce soruşturma ve onlarca, neredeyse yüz dâvâ ile terlerken, bâzı konularda zamanaşımı sürecinini üzerine titriyorlar. Altı yıldır benimle uğraşan bu 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" elamanları, "İFTİRA" nedeniyle zamanaşımı olması için göbeklerine çatlatıyorlar. LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'ya karşı İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açtırdığım "KAMU DÂVÂSI" (Dosya no: 2013/201), 1100 kişilik örgütte şaşırtıcı düzeyde bir şaşkınlık patlaması oluşturdu. Şimdi sadece ve yalnızca buna oynuyorlar. Ancak, şunu çok çabuk unutuyorlar. Zamanaşımı ilerlerken, benim hakkında açtıkları dayanaksız dâvâlarla, bana yepyeni "HAKARET" ve "İFTİRA" dâvâsı olanakları sunuyorlar. Paşa gönüleleri bilir...

Acemi, deneyimsiz, genç avukatlar Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Mesut Bulut, "Kendisi de avukat olmasına karşın, en basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisine bir dilekçe yazması için Avukat Mesut Bulut'u tuttu..." diyerek, yineleme yöntemine başvurup, mahkemeyi ikna turları atıyor. Oysa mahkemeler, yinelemeye değil, belge, bilgi, bulgu, olgu ve olaylara bakarak hüküm oluştururlar. Benim her zaman için altına imzamı attığım bir metni başvuru dilekçesine "kopyala - yapıştır" eylemiyle eklemek, avukatlara zaman kazandırır da, para ve ün kazandıramaz. Aslında bir ün kazandırır. Ancak bu ün, kötü bir ün olarak hızla, hem de şimşek hızıyla yaygınlaşır...

Acemi, deneyimsiz, genç ve duyarsız avukatlar Eyyüp Fırat Kuyurtar'la Mesut Bulut; "Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olduğunu anlayabilmek için, İstanbul 15.Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı Sayın Abdurrahman Orkun Dağ'ın dilekçe yazmayı anımsatan, linkini verdiğimiz belgesini okuyup, yoksunluğu anlayınız:" diyerek, yineliyor, yineliyor ve yineliyorlar. Yani söyleyecek hiçbir sözü bulunmayan insanlardan hiçbir farkları olmadığını tarihe ve topluma açık açık beyan ediyorlar. Üzülüyorum. Kendi adıma değil, tarih ve toplum adına çok üzülüyorum...

Gençler; "Ayrıca bakınız:" diyerek, hiçbir şey söylemiyorlar.

Gençler; "Eyyüp Fırat Kuyurtar, dilekçe yazamadığı için Av. Mesut Bulut'u tutmuş." diyerek, benim milyonlarca kez altına imzamı atabileceğim sözlerimi ısrarla ve inatla yineliyorlar.

Gençler; "Avukat Fırat Kuyurtar, kendisini savunması için Av. Mesut Bulut'u tuttu!" diyerek, bir gerçeği bir kez daha yineliyorlar. Evet, avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendisini savunması için avukat Mesut Bulut'u tuttu. Ne var bunda?

Gençler; "http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/08/bulunmaz-pazartesi-mesaisine-istanbul_4935.html" diyerek, bir İnternet adres çubuğu veriyorlar. Bunda hiçbir sakınca olmamakla birlikte, koskoca mahkemeler, bu önemsiz işlerle mi uğraşacaklar?

Gençler; "3 - 15 Temmuz 2013 tarihli yayın: (Kısmen yeni saldırıdır. Yapılan yayında dava dilekçesi aynen yayınlanarak, daha önceki hakaret ve kişilik haklarına diğer saldırı içerikleri tekrar edilmiştir)" diyerek, benim hiçbir kimseden kaçmayan, korkmayan, ürkmeyen tavrıma karşı, çok kaçamak, gayet korkak, olağanüstü ürkek davranıyorlar. Oysa, hem İnternet ortamı, hem sahibi bulunduğum "OYUN DERGİSİ" ile "BULUNMAZ YAYINCILIK" hizmetlerinde. Buyursunlar, düşüncelerini yazsınlar. Biz de yayınlayalım. Tabiî ki, eleştiri hakkımız saklı kalmak üzere. Dünyanın her yerinde yazının karşılığı yazıdır. Dâvânın karşılığı da dâvâ... Ben, sürekli olarak edebiyat ve şiirle uğraşan, yani yazı yazan bir kişi olmakla birlikte, "BULUNMAZ KUYUMCULUK YAYINCILIK GÖSTERİ SANATLARI SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ" sahibi olduğu için, bu gençlere olanak sunmak istememe karşın, bu gençler, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elemanlarıyla birlikte hareket ediyorlar. Ben, şimdiye dek, hiçbir kimseyi, beni dâvâ etmedikten sonra dâvâ etmedim. Ancak, bana karşı düzenlenen 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" ile birlikte, onlar beni mahkemelerde süründürmek istediklerinden, ben de, canım kimi isterse, (1100 kişinin içinde bulunma koşuluyla) onu mahkeme verdim, veriyorum, vereceğim.1100 kişiyi teker teker mahkemeye vermeyi düşünüyorum.

Gençler; "Eyyüp Fırat Kuyurtar, dilekçe yazamadığı için Av. Mesut Bulut'u tutmuş." diyerek, yineliyor, yineliyor, yineliyor...

Gençler; "Avukatların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." diye düşündüğümden, herhangi bir avukat da tutamadığım için, zaman zaman dikkat dağınıklığı yaşayabiliyorum. Dün de aynen öyle oldu!" diyerek, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yanıtını verdiğim yaklaşımı yineliyor. Bu nedenle, hukuk metnime "İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi" için yazdığım açıklamaları da ekleyeceğim.

Gençler; "Bu avukatın kaç ayar olduğunu anlayabilmek için lütfen tıklayınız:" diyerek, önemli bir şey söylemiş izlenimi oluşturuyor. Nasıl ki, altının kaç ayar olduğunu anlayabilmek için mihenk taşına vurmak gerekiyorsa, gençlerin kaç ayar avukat olduklarını anlayabilmek için de, yazdıkları hukuk metinlerine bakmak gerekir.

Gençler; "Ömer Faruk Kurhan ve onun tuttuğu avukatlar Eyyüp Fırat Kuyurtar ile Uğur Demirci Tosun, böyle eklektik, böyle düzeysiz, böyle çok aşırı ucuz bir hukuk metnini nasıl yazmışlar?... Bu kadar çok hukuka aykırı bir metin yazabilen avukatlara hangi akademisyenler diploma veriyor?..." diyerek, İstanbul Asliye Mahkemesi'ne sunup, ne elde etmek istiyorlar anlamak olası değil. Sanırım, para ve ün elde etmek istiyorlar. Ünlü ve zengin birine dâvâ açarak, o kişinin parasından ve ününden yararlanmak istiyorlar. Ünümden yararlandıkları kesin. Benim sayemde oldukça tanınmış durumdalar. Paraya gelince, ondan çok büyük kuşkum var. Hukuka aykırı, hukuka karşıt kişilerin dâvâ kazanabilmeleri olanaksızdır.

Gençler; "'LİNÇ KAMPANYASI' düzenleyicisi ve imzacısı Ömer Faruk Kurhan'ın UYANIK avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar, rahatlığını DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK şirketine dayasa da, benim (Estonya, Litvanya ülkelerindeki gezimi bitirdikten sonra) yazacağım hukuksal eleştirimin ardından, E. Fırat Kuyurtar, aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, çayını çok rahat içemeyecek!" diyerek, yine hiçbir şey söylemiyorlar. Yineliyorlar, yineliyorlar, yineliyorlar... Bu sözlerin altına sadece ben değil, "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" eylemine karşı olan her vicdanlı kişi hemen imza atar.

Gençler; "Ben, herhangi bir hukuk fakültesinde bir akademisyen olabilseydim, Eyyüp Fırat Kuyurtar ile Uğur Demirci Tosun'a diploma vermek şöyle dursun, selâm bile vermeye mutlaka çekinirdim... Kendilerine ait bir sözü olmayanlar nasıl susarsa, bu avukatlar da, Yargıtay kararlarını önümüze koyup, aslında hep susuyorlar." benim sözlerimi yineleyip, üzerinde yorum bile yapabilecek hukuk bilgisine sahip olmamalarına karşın, sanki herhangi bir şey söylemiş izlenimi oluşturarak, sözüm ona mahkemeye yön vermek istiyorlar.

Gençler; "Ömer Faruk Kurhan Eyyüp Fırat Kuyurtar Uğur Demirci Tosun aklıma geldiğinde hırpalanmış adalet simgesini görüyorum!" diyerek, anlamsız, dayanaksız, hukuku hiç ilgilendirmeyecek yinelemelerde bulunuyorlar

Gençler; "hukuktan asla hiç anlamayan DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK şirketi elemanı ve 'LİNÇ KAMPANYASI' ana sponsorlarından Ömer Faruk Kurhan'ın sadık avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar," diyerek, avukatlığını yaptığı, aynı zamanda tiyatro hocası olduğunu sandığım kişiyi kollamak ve korumak, onun tiyatro piyasasını artırmak için, hukuksal dayanak noktası inşa etmeye çalışıyor. Bence, boşuna çabalıyor...

Gençler; "Avukat EYYÜP FIRAT KUYURTAR tarafından yazılan şu evlere şenlik dilekçeyi ağır ağır sakin sakin ve tabiî ki yavaş yavaş okuyunuz..." diyerek, mahkemede hiçbir hukukî imge oluşturabilecek karşılık gözetmeksizin, sadece yineliyor, yineliyor, yineliyor...

Gençler; "http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/08/blog-post_3829.html" diyerek, sözüm ona belgesel, bilgisel, bulgusal çalışmış oluyor. Hiçbir şey söylemiş olmuyor...

Gençler; "4 - Müvekkilim kişilik haklarına saldırıda bulunan davalı, bununla yetinmeyerek, bu defa vekil sıfatı ile tarafıma yönelik şu ifadelerde bulunmuştur:" diyerek, elmalarla armutları toplayıp, sapla samanı birbirine karıştırmakla birlikte, ayvalarla şeftalileri aynı küfeye koyup şeftalilerin ezilmesine neden oluyor. Şimdi ben soruyorum: BU DÂVÂDA, AVUKAT EYYÜP FIRAT KUYURTAR'A MI, YOKSA AVUKAT MESUT BULUT'A KARŞI MI TAZMİNATTAN YARGILANIYORUM? Hani nerede suçun şahsîliği? Gençler, bir taşla iki kuş, bir dâvâyla iki para kazanmak istiyorlar! Üstüne üstlük avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, bir dâvâyla (az parayla yetinmeyerek) hem İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde ve hem de İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dâvâ açıyor. Sahi, bu hınç, bu hırs, bu husumet neden?

Gençler; "4 Nisan 2013 tarihli yayın:" diyerek, yine hiçbir şey söylememiş oluyorlar. Yineliyorlar...

Gençler; "En basit bir resmî dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olduğu için, hukukî yoldaşı avukat Mesut Bulut'u vekil tutan avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar!" diyerek, benim her zaman için altına imza attığım, atıyor olduğum, atacağım sözü söyleyerek, sadece ve yalnızca yineliyor.

Gençler; "Mutlaka tıklayınız: Google / Avukat Mesut Bulut" diyerek, hiçbir suç unsura taşımayan, hiçbir hukukî sorun oluşturmayan sözlerimi yinelemeyi çok sevdiklerini belli ediyorlar. Başka herhangi bir şey yapmıyorlar. Gençler, yinelemeyi çok seviyorlar.

Gençler; "http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/08/frat-kuyurtarn-avukat-mesut-bulut_9658.html" diyerek, benim kişisel blog'umdaki adres çubuklarını alt alta sıralayarak, sanırım hukukçuluk oynuyorlar. Nasıl ki, çocuklar doktorculuk, evcilik oynarlarsa, gençler, hukukçuluk oynamayı çok seviyorlar.

Gençler; "Davalı içerik sağlayıcı H.Hilmi Bulunmaz'ın bu eylemleri TCK m123, 125 ve ilgili ceza yasaları anlamında suç, Medeni Kanun m.24-25, Borçlar Kanunu m57 vd.. ilgili mevzuat hükümleri uyarınca müvekkilim kişilik haklarına saldırı niteliğinde tazminat hakkı doğuran eylemlerdir." diyerek, sadece ve yalnızca ezberlemiş bulundukları yasa maddelerini sıralıyorlar. Sanırım, bu maddelerin içeriğini, muhteviyatını bile bilmiyorlar. Zâten, en basit bir dilekçe yazmasını bile bilmeyerek, İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı tarafından "REDDEDİLEN" avukatların yasa maddelerinin içeriğini, muhteviyatını, özünü, ruhunu kavramaları olanaksızdır.

Gençler; "5 - MANEVİ TAZMİNAT TALEBİMİZ" diyerek, benden koparacakları para miktarı konusunda tartıştıkları belli ediyorlar. Çünkü, başvuru dilekçesinin en üstünde "25.000,00 TL" yazarken, aynı dilekçenin en altında "20 Bin TL" yazıyor. Anladığım kadarıyla, hukuk karşıtlığında rahatça anlaşabilen gençler, alacakları ve paylaşacakları para konusunda uzun uzun tartışıyorlar. Oysa, benim para vermeye hiç niyetim yok. Lütfen harçlıklarını başka bir yerden, alın teri dökerek elde etmeye çalışsınlar. Önce adaleti, hukuku, kanunu öğrensinler... Belki de, kendileri de para alabileceklerine inanmadıkları, yaptıkları işin bir hukuk işi değil de, bir hukukçuluk oyunu işi olduğunu bilince çıkarmış olmalılar ki, başvuru dilekçesinin en üstünde emin bir dille yazdıkları rakamı, aynı başvuru dilekçesinin en altında, neredeyse gizler gibi sadece "20 Bin TL" biçiminde silik bir hâlde yazmışlar. Hukuku öğrenirlerse, kendilerine buradan söz veriyorum: Benim birçok ticaretle ilgili dâvâlarım olursa, bu dâvâları bunlara ve/ya "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketine veririm. Söz...

Gençler; "a- Müvekkilin Mesleği, iş yaşantısı, saygınlığı" diyerek, müvekkilin mesleğine saygısı bulunmamasına karşın saygısı varmış izlenimi oluşturmakla birlikte, iş yaşantısının savrukluğunu gözlerden kaçırıyor. En basit bir dilekçeyi bile yazmaktan yoksun olduğu "iki kere iki dört eder" mantığıyla, hem de İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı tarafından kanıtlanmışken, hâlâ "saygınlığı" diye yinelemek, ne anlama geliyor? Bunun yanıtını ben veremem!

Gençler, "Müvekkilim İstanbul Barosuna 35393 numarasına kayıtlı olarak bağımsız çalışan bir avukattır." diyerek, "bağımsız" sözcüğünün oluşturacağı güvenirlik duygusuyla mahkemeyi etkilemeye çalışıyor. Bu söz, boş bir söz olarak, belgelerin arasındaki yerini alıyor. Böyle ajitasyon kokan sözler, hiçbir kimseyi etkilemez. Özellikle beni hiç etkilemez Ajitasyon, slogan, bağırıp çağırmak, ancak sıradan insanları, o da çok kısa bir ân olarak etkiler. 

Gençler; "Ortaklık ilişkisi veya patron çalışan ilişkisinin olmadığı sadece büro kiracısı ve bazı işlerde avukatlar arası dayanışma prensibi çerçevesinde yardımlaşma ve sınırlı işte ortak müvekkil çalışması yürüttüğü Dede Hukuk Bürosu aleyhine ve kendisi aleyhine internet ortamında davalı tarafça yapılan bu yayınlar müvekkilimin ve kısmi işbirliği içinde olduğu meslektaşlarını rencide etmekte saygınlıklarına zarar vermektedir. Müvekkillerimizden zaman zaman internet ortamındaki yayınların ne olduğu sorulmaktadır. Davalının yayınları sürekli olarak tekrarlanmakta, müvekkilin şahsına yönelik yoğun bir karalama ve kişilik haklarına ve özellikle de mesleki saygınlığına açık saldırı yürütülmektedir. Bu yapılırken avukatlık mesleğine, Baroya, hukuk akademisyenlerine, Mahkemelere, Yargıç ve Savcılara yönelik ağır ifadeler kullanılmaktadır. Yukarıda sadece bir kısmı verilen işbu yayınlar nedeniyle artık müvekkilimin bu davayı açması zorunlu hale gelmiştir." diyerek, bu dâvâdan önce de bir dâvâ açtıklarını unutuyor yada unutturmak istiyorlar. Nedir bu hınç, hırs, husumet? Nedir bu mahkemelere güvensizlik? Nedir bu bir tazminat dâvâsı sürerken, sanki o mahkemeye güven duyulmuyormuş gibi yeni bir mahkemede yeni bir dâvâ açma telaşı? Nedir bu zamanaşımı korkusu? Nedir bu benim hakkımda açılan ve tümü birden avukatsız girmem nedeniyle beni aşırı derecede boğmak isteyenlerin kör telaşı? Nedir, nedir, nedir? Neden bu denli yineleme söz konusu? Ben, başkalarına, örnekse mahkemelere, savcılara ve yargıçlara karşı ağır ifadeler kullanıyorsam, mahkemeler kör duvar, savcılar sağır sultan ve yargıçlar dilsiz zavallılar mı? Nedir bu mahkemeleri, savcıları ve yargıçları üzerime kışkırtma isteği? Sahi, mahkemeler, savcılar ve yargıçlar, "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ" yerine, "ÜSTÜNLÜĞÜN HUKUKU" düzeysizliğine düşebilecek kadar zavallılar mı? Nedir bu mahkemeleri, savcıları ve yargıçları özne yerine koymamak. Nedir bu mahkemeleri, savcıları ve yargıçları nesne yerine koymak. Mahkemeler, savcılar ve yargıçlar birer paslı çivi yada ve/ya birer kör keser mi? "MAHKEMELERE, YARGIÇ VE SAVCILARA YÖNELİK AĞIR İFADELER KULLANILMAKTADIR" denilerek, mahkemelere, savcılara ve yargıçlara, onların kendi iradelerini kullanamamalarını iddia ederek, dolaylı yoldan da olsa, "HAKARET" edilmekte, "İFTİRA" atılmakta, hattâ benim, nüfuzlu, ünlü ve zengin biri olmam nedeniyle, mahkemeleri, savcıları ve yargıçları "başka türlü" etkilediğim iması yapılmaktadır. Halkın verdiği vergilerle ve Adalet Bakanlığı kurumuna bağlı olarak görev yapan mahkemeleri, savcıları ve yargıçları töhmet altında bırakan bu sözler için, buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Mahkeme, benim bu suç duyurumu, lütfen savcılığa yansıtsın. Hiçbir kişi, özellikle hukuktan karnını doyuran avukatlar, hiçbir zaman için MAHKEMEYE, SAVCIYA VE YARGICA yönelik küçümseyici betimlemelerde, tanımlamalarda asla ve kesinlikle bulunamaz. Bence, bu nedenle, "İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL BÜROSU" derhal harekete geçip, bu gençleri kışkırtan 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" için soruşturma başlatmalıdır.

Gençler; "b- Sayın Mahkemenin tazminat talebimizi uygun bulması halinde, davalının işi ve konumu ile saldırıların ağır niteliği, manevi tazminat bedelinin takdirinde dikkate alınmalıdır." diyerek, esas niyetlerini çok net bir dille ifade ediyorlar. Onların amaca hukuk falan değil. Bence, onların bir tek amacı var: BENDEN PARA KOPARMAK!...

Gençler; "Davalı, BULUNMAZ KUYUMCULUK YAYINCILIK GÖSTERİ SANATLARI SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ'nin hissedarıdır. Uluslararası alanda faal olan ve Kuyumculuk alanında yüksek kazanç elde ettiği tahmin edilen davalının ödemesi muhtemel tazminat bedelinin takdirinde işbu bilginin tetkikini Sayın Mahkeme'den arz ve talep ediyoruz." diyerek, benden para koparmak için, âdeta hukuku bir şantaj aygıtı olarak kullanıp, neredeyse fidye isteme yoluna gidiyorlar. Ben, adalet dışı, hukuk dışı, yasa dışı davrananlara asla ve kesinlikle pabuç bırakmam. Ben, elde ettiğim zenginliğimi tarlada toplamadım. Alın teriyle oluşturdum. Ülke ekonomisi yaptığım katkıları algılamak için, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile yazışmanızda yarar var. Ben, ülke ekonomisi için çalışıyorum. Bana şantaj yaparak, benden fidye isteyenlere bir kuruş bile vermeye asla ve kesinlikle hiç niyetim yok.

Gençler; "c- Davalının aleyhine, benzer eylemleri nedeniyle açılmış onlarca ceza ve hukuk davaları bulunmaktadır. Bu davalara rağmen davalı eylemlerinden bir adım dahi geri durmamakta inatla, ısrarla, azimle hakaretlerine, tanıdığı-tanımadığı kişilerin manevi haklarına saldırmaktan asla geri durmamaktadır. Olası manevi tazminat hesabında bu hususunda dikkate alınmasını arz ve talep ediyoruz." diyerek, başkalarıyla olan dâvâlarımı sıralayarak puan alacağını sanıyorlar. Oysa, değil deneyimli bir yargıcın, bir hukuk fakültesi öğrencisinin bile hemen bileceği gibi, "suç şahsîdir." Bir yandan mahkemeleri, savcıları ve yargıçları zavallı bir konuma sürükleyen gençler, diğer yandan da diğer dâvâcılardan medet umarak, kendilerini zavallı duruma sürüklüyorlar.

Gençler; "Deliller" diye sundukları İnternet adres çubuklarına kimsenin bakmayacağını umdukları için, mahkemeyi, yargıcı yanıltma yoluna sapıyor. 

Gençler; "SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda ayrıntıları ile arz ve izah ettiğimiz gerekçelerle; burada sayılmayan eylemlerle ilgili her türlü maddi manevi tazminat ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile;" diyerek, hiçbir şey söylemiyorlar. Hiçbir gerçekliğini belirtmemesine karşın, bir de "burada sayılmayan eylemler" diyerek, kuşku, şaibe, şüphe oluşturuyorlar. Ne demek "burada sayılmayan eylemler"? Ben ne yapmışım da burada sayılmıyor? Hırsızlık mı yapmışım? Tacizde mi bulunmuşum? Irza mı geçmişim? Hiç hakkım olmamasına karşın, birine tazminat dâvâsı açarak, âdeta şantaj yapıp, fidye mi istemişim? Ne yapmışım ne?

Gençler; "1- Yukarıda linkleri verilen ve müvekkil kişilik haklarına saldırı niteliğindeki eylemlere TMK m.25 gereği davalı tarafça son verilmesine," diyerek, ilgisiz yasa maddesiyle dikkat dağıtıyor. Tabiî ki, buna yanıt verme gereksinimi bile duymuyorum. Ben, adalete, hukuka, kanunu güveniyorum.

Gençler; "2- Yukarıda linkleri verilen ve müvekkilin şahsı, mesleği aleyhine yaptığı yayınlarla hakaret eden, müvekkilimin mesleki saygınlığı ve itibarına ısrarlı bir şekilde saldırıda bulunan davalı aleyhine 20 Bin TL manevi tazminata hükmedilmesine," diyerek,yukarıda "25.000,00 TL" dediğini bile unutuyorlar.

Gençler; "3- Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini arz ve talep ederiz." diyerek, ezberlenmiş, derinliksiz bir söz daha söylemiş oluyorlar. Benim, bu gençlere bir kuruş bile vermeye asla ve kesinlikle hiç niyetim yok. Gençler, öncelikle hukuka saygı göstermeyi öğrenmeliler. Hukuka saygı duymayan gençlere para veremem. 

Gençler; "Saygılarımızla" diyerek, başvuru dilekçenin en önemli yerinde mahkemelere, savcılara ve yargıçlara dayanaksız sözler söyleyip, onları küçümserken, bu sözle, sözüm ona şirin görünmeye çabalıyorlar. "Saygılarımızla" sözünün, ciddî bir önemi olabilmesi için, öncelikle mahkemeye, savcıya ve yargıca saygı göstermek gerekir. Çünkü mahkemeler, savcılar ve yargıçlar, kendi adlarına değil "TÜRK MİLLETİ ADINA" göreve yapıyorlar. Mahkemelere, savcılara ve yargıçlara saygısızlık edenler, onların kişiliğinde, "TÜRK MİLLETİ" kavramına saygısızlık ediyorlar. 30.09.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ