13 Kasım 2007 Salı

KUTULAŞTIRMA

Tiyatral sorumluluk alanların, siyasal sorumluluk almadığı; siyasal sorumluluk alanların da, tiyatral sorumluluk almadığı bir süreçten geçiyoruz...

Coşkun Irmak; tiyatral sorumlulukla, siyasal sorumluluğu dengeleyebilen, bireşimleştirebilen, işlevselleştirebilen... bir sanatçı...

Siyasal söylem ve eyleme sahip olan Irmak; tiyatral söylem ve eylemi de kristalize edebilme yeteneğine sahip...

Prof., Doç., Dr. gibi akademik kariyere sahip olmalarına karşın, salt tiyatral alana tutsak olup, siyasal açılımın ayrımında olmayan bir alanda sanat yapmak, inan olsun, bana çok büyük acı veriyor...

Siyasal söylem ve eylem içerisinde bulunmalarına karşın, tiyatral olandan bihaber olan büyük bir kitlenin varlığını duyumsamak da, bana çok büyük acı veriyor...

Coşkun Irmak gibi, hem de, devlete "iş yapan" tiyatro sanatçılarına sahip olduğumuz için çok büyük sevinç duyuyorum...

Türk ve Kürt faşizminin ayyuka çıktığı, Amerikan emperyalizminin uşağı olmanın geçer akçe sayıldığı bir süreçten geçerken, Coşkun Irmak'ın yazısı, son derecede altın değerinde bir yazı (HB):


Coşkun Irmak
12 Kasım 2007


Gyula Hay, “At” adlı oyununda, Caligula’ya şöyle söyletir: “Her toplum hak ettiği şekilde yönetilir”. Peki, faşist, emperyalist yönetimlerden kurtulmak için; bu türden yönetimlerin baskısı altında olan toplumlar ne yapmalı? “At”da Caligula’nın sözlerinden yola çıkacak olursak; faşist, emperyalist yönetimlere de anlayacakları dilden karşılık vermek gerek. Faşizmin demokratik seçimlerle iktidara geldiği görülmüştür de, iktidardan aynı şekilde gittiği pek görülmez. Çünkü, bu türden yönetimler için demokrasi ve demokratik yöntemler, asıl amaca giden yolda kullanılıp, işi bitince de atılacak araçlardır.

Günümüz dünyasının tartışılmaz gerçeği, ABD emperyalizminin, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, dünyayı kendi emperyal çıkarlarına uygun olarak yeniden düzenleme politikasıdır. ABD, kendi ulusal çıkarlarını emperyalist düzlemde alabildiğine savunur ve tahkim ederken; kendine hedef seçtiği ulus devletlerin varlık haklarına müdahale etmekte ve parçalamak için terör dahil her yolu fütursuzca kullanmaktadır. Aynı yaklaşım, AB-Türkiye ilişkilerinde de açıkça görülüyor. Bu durumda, şu sözü yineleyelim: “Her toplum hak ettiği şekilde yönetilir”.

ABD’nin saldırısı, işgali ya da tehdidi altında olan toplumlar, teslim olurlarsa, hak ettiklerini bulmuş olurlar. Ama ya kimlik, kişilik sahibi toplumlar, ABD tehditlerine, saldırılarına ya da işgaline karşı direnmek isterlerse, nasıl bir yol seçmeliler? Türkiye, ABD ve AB’nin açık ya da gizli saldırı ve tehditlerine karşı nasıl bir yol seçmeli? ABD ve AB’nin “anlayacağı yol”, nedir?

Uygar olmanın gerektirdiği; anlaşma, uzlaşma yoludur. Ancak gerçek uzlaşma ve anlaşma ancak eşitler arasında ve taraflar için aynı şekilde işleyen kuralların varlığıyla olanaklıdır. Böyle bir durum yoksa?

İtidal ve sağduyu, karşılıklılık ve denge temelinde varolan, paylaşılan bir duyguysa, anlamlıdır. Aksi bir durum, güçsüz tarafın, güçlü tarafa teslim olmasından başka bir anlam taşımaz.

Nefs-i müdafaa, hukukta yeri olan bir kavramdır. En temel hakkı içerir: Varolma hakkını!

Bugün Türkiye Cumhuriyeti, ABD ve AB’ye karşı varolma ve yaşama hakkını koruma refleksini kullanmak ya da kullanmamak seçimiyle karşı karşıya.

***

Tiyatro sanatının, bugün, şimdi, şu anda varolan bir sanat olduğu; doğası gereği, halkın, güncel üzerinden atan nabzını yakalayabildiği oranda can kazandığı, bilinir. Toplumsal bir muhasebeye zemin olabilmesi de ancak böylelikle olanaklıdır.

Günümüzün en temel çelişkisini ıskalayan bir tiyatro, ne kadar tiyatro olabilir?

Yaklaşık bir yıl önce, Çankaya Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda bir oyun sahnelemem istenmişti benden. O zamandan bu yana oyun seçimi üzerinde görüştük. Çeşitli oyunlar gündeme geldi. 22 Temmuz genel seçimleri öncesi, bir oyun üzerinde karar kılmıştık. Fakat seçimler sonrası ortaya çıkan siyasal ve toplumsal manzara, yeniden düşünmemizi gerektirdi. Sonunda, Macar yazar Istvan Örkeny’nin “Totlar” adlı oyunundan günümüze uyarladığım, “Kutulaştırma” adlı oyun üzerinde karar kıldık.

Oyunun konusu hakkında kısaca şunlar söylenebilir:

Macar kökenli Amerikalı olan Tot Ailesi’nin oğlu Gyula, Amerikan ordusunun bir askeri olarak, Irak’ta savaşmaktadır. Savaş koşulları, Gyula’nın komutanı olan Binbaşı’nın ruh sağlığını olumsuz etkilemiştir. Binbaşı, iki haftalık iznini, Gyula’nın ısrarlı önerisi karşısında, Amerika’da, Tot Ailesi’nin yanında geçirmeyi kabul eder. Amerika’da, sessiz, huzur dolu, orman içindeki bir taşra kasabasında yaşayan Tot Ailesi, oğullarına daha rahat yaşam koşulları sağlayabileceği umuduyla, Binbaşı’yı ağırlarlar ve O’nu iki haftalık izni boyunca mutlu etmeye çalışırlar. Bunun uğruna, kendi yaşama düzenlerini terkedip; huysuz ve kendi yaşam ilkelerini çevresine körü körüne dikte etme alışkanlığına sahip Binbaşı’nın koyduğu kurallara göre yaşamaya başlarlar.

Tot ailesinin, boş zamanlarında yaptığı bir iş vardır: Sargıbezi fabrikasından alınan kartonları katlayıp, kutu yapmak. Bu iş, Binbaşı’nın çok hoşuna gider ve gece gündüz, durmaksızın, kör bir inatla ve ısrarla, kutu katlar. Tot ailesini de buna zorlar. Kutu katlama işi bir araç olmaktan çıkmış, amaç olmuştur. Binbaşı, yapılan işe, “kutulaştırma” adını vermiştir ve bu iş O’nun için kutsaldır, insanı sağaltan bir etkisi vardır.

Tot Ailesi’nin, Binbaşı’ya ve O’nun kurduğu “kutulaştırma” düzenine boyun eğmelerinin, oğulları Gyula’ya yararı olacak mıdır?

Baskı uygulayanla, üzerinde baskı uygulanan arasındaki çıkara dayalı uzlaşma nereye ve hangi noktaya kadar sürebilir ve bu uzlaşmanın bedeli nedir?

“Kutulaştırma”, bu sorular karşısında kendi yanıtını getiren bir karagüldürü.

***

Çankaya Belediyesi Şehir Tiyatrosu, günü, gündemi ve halkın nabzını yakalamayı hedefleyen bir tiyatro. Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz’ın desteğiyle, yürekli bir tiyatro duruşu gösteriyor.

“Kutulaştırma”nın rol dağılımı şöyle: Lajos/Bahadır Tokmak, Mariska/Ebru Üstüntaş, A’gika/Simgem Tokmak, Binbaşı/Yıldırım Şimşek, Postacı/Selahattin Bel, Subay/Yunus Erdem, Akordeoncu/Seçil Besim. Oyunun dekor sorumlusu Hakan Yılmaz, ışık sorumlusu Erdal Kuvanlık, kostüm sorumlusu Simgem Tokmak. Müzik uyarlama Özgür Şener. Reji asistanı Özbir Erciyas.

Doğru bir yerde, doğru bir işe başlamanın heyecanını ve keyfini yaşamak güzel.

Tıklayınız: tiyatrom ve theatrum.hu