1 Eylül 2014 Pazartesi

ey melih

melih anık'a

diyorsun 
ki
bırak dâvâları 
şiir yaz 
hilmi bulunmaz
ve bir de 
sözünün sonuna
bir ünlem koymuşsun 
kalın
belli 
ki 
uyarmak maksadın

mayın yüklü topraklar içindeyim

öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

ve önce hava 

ve sonra su 
ve sonra toprak 
cemreye gebedirler

mayın yüklü topraklar içindeyim

öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

yakut gözlü kediler var ellerimizde

yeşil tutkulu bulutlar vurur hüzne
ve dalgaların sesi kulak deler
dalgaların sesi
dalgaların sesi
dalgaların sesi

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

melih kardeşim

bilirsin severim seni
beni sevdiğin için değil
beni sevmen gerekmez 
ki
estetiği sevdiğin için severim seni 

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

sana sert sözler söylediğimde

şunu iyice düşünmelisin melih
tabak sevdiği deriyi yerden yere çalar
ataları sevdiğimden benim sözüm onlardan
gözleriyle söz söyleyenler 
beni her daim anlar

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

mao'nun bahçesinde büyüdüm

yüz çiçek açıyordu o güzel yerde
bin bir gece masalında gezerken
şiirsiz yapamam şiirsiz yapamam
arı bal inek süt şâir şiir şiir şâir 
ân zamandır dem âdemde dem

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

şiir benden içre 

şiirim şirin bir hayat
ben dâvâları bıraksam 
dâvâlar beni bırakmaz
şiir nazik bir meyvedir 
kırık dalda yetişmez
şiirin dalı dâvâdır dâvâ
sözünde göz olanlar
beni her daim anlar

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

dâvâsız adam 

şiirsiz söze benzer
kurudur kuru kupkuru
alaturka tuvalette bile rahat duramaz böyle adam
bırak beni 
dâvâlarıma yepyeni dâvâlar katayım 
ki
yepyeni şiirler yetişsin güvercin yüklü dâvâların dallarında

mayın yüklü topraklar içindeyim
öyleyse konuşalım en kısık sesimizle
zamansız patlamasın kavgalar sükût

hilmi bulunmaz

bir eylül iki bin on dört