Mustafa Şükrü Demirkanlı, "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA İHBAR DİLEKÇESİ" başlığı atarak, benim hakkımda "DÂVÂ VE ŞİKÂYETÇİ" olmuş. Tamamıyla bir rastlantı sonucu elde ettiğim bir bilgiyle öğrendiğim bu durum, son derecede korkunç, tüyler ürpertici bir durum. Malûmunuz, Adalet Sarayları, benim ikinci adresim oldu. Benim hakkımda başlatılan "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sonucu, neredeyse hergün Adalet Sarayları mekânlarında mesai harcıyorum. Benim sanatsal etkinliklerde bulunmak yerine, hukuksal işlerle uğraşmam için çaba harcayan "1100 KİŞİLİK LİNÇ ÖRGÜTÜ", beni adliyelere tutsak ederek, davranış geliştirme, dinlenme süreci sağlayabilme, düşünce dizgesi oluşturabilme olanaklarımı ilga ve imhâ ediyor. Benim en doğal haklarımı bile kısıtlayan "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecini başlatan kişi, aynı zamanda benim hakkımda "ASILSIZ İHBARLARDA" bulunan Mustafa Şükrü Demirkanlı'nı ta kendisidir.
Türkiye tiyatrosuna yarardan çok zarar veren "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, seriye bağladığı doğru söylememe eylemini, şimdi de, "İHBAR EDEN: MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI" adı ve "T.C. Kimlik No: 37210675438" belgesiyle yürütmekte hiçbir sakınca görmüyor. Kendisiyle ilgili olarak yaptığı "DÂVÂ VE ŞİKÂYET" başvurularını, Anayasal hak olarak gördüğüm için, bu konuda kendisini eleştirmemeye özen gösterdiğim "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisin zerre kadar olsun hiç ilgilendirmemesine, bir sanat yapıtı olan "ey savcı" şiirimi, Türk Ceza Kanunu'nun 301. Maddesi'nden yargılatmak istedi. "İHBAR KONUSU" olarak bâzı anlamsız belge ve bilgiler sunan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, "ilişikte bilgisayar çıktıları ve word olarak metinler" sunduğunu belirterek, sanki, benim suçlu olduğumu kanıtlayabilecek delillere sahipmiş izlenimi oluşturuyor. İyi ki, Türkiye'de savcılar var da, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim bir hukuksal kazaya uğramamı başaramamış oldu.
"Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın kendisine ait blogspot'unda yayımlamış olduğu ve halen yayında olan şiirinin savcılık makamına yönelik HAKARET içerdiğini düşündüğüm ve yargıçlara yönelik HAKARET oluşturduğunu düşündüğüm kayıtları iletiyorum." diyerek, adliyenin yoğunluğunu fırsat bilerek, benim mahkûm ettirmek isteyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisiyle ilintili olarak hiçbir sıkıntısı, şikâyeti bulunmamasına karşın, halkın deyimiyle "hamamın namusunu kurtarmak" istiyor. Şubat 1991 tarihinde bu yana Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla kirleten, dezenforme eden Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin nüfuzuyla yargıyı etkileme telaşını düşmüş gibi bir izlenim veriyor.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim Anayasal hakkım olan eleştiri hakkı, hukuka uygunluk ve entelektüel tartışma olanağını hiçimseyen Mustafa Şükrü Demirkanlı, sanki kendisini, tiyatro sanatının kahyasıymış gibi, aynen şu sözleri söyleyebiliyor:
"Ayrıca, İstanbul Barosu'na yönelik HAKARETLERİ ilgili baroya iletilmiştir. Şahıs, tiyatro insanlarına yönelik HAKARETLERİ ile yetinmeyip yargının tüm kurumlarını da hedef almaktadır."
Ben, İstanbul Barosu gibi köklü bir hukuk kuruluşunu eleştirmiş isem, haydi "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın deyimiyle "HAKARET" etmiş isem, koskoca İstanbul Barosu, hukuksal olarak kendini savunmaktan aciz mi?
Ben, hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum, hem kırk bir yıldır tiyatro sanatıyla uğraştığım ve hem de yirmi beş yıldır Bulunmaz Tiyatro - İstanbul adlı profesyonel bir tiyatronun kurucusu, sahibi ve yöneticisi olduğum için, tiyatro sanatına zarar veren her türlü kişi, kuruluş ve kurumu eleştirme hakkına sahibim. İstanbul Barosu da, "İstanbul Barosu Tiyatro" adlı bir unsura sahip ve bu unsurun başındaki kişi de, şu ânda 2013/102971 numaralı soruşturma ile sürdürülen ve içeriğinde "İFTİRA SUÇU" ve "SUÇ UYDURMA SUÇU" bulunan bir gerçeklik söz konusu. Beni, gereksiz yere, hukuka aykırı bir biçimde savcılığa "DÂVÂ VE ŞİKÂYET" eden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın avukatı Burhan Gün'ün yöneticilik yaptığı "İstanbul Barosu Tiyatrosu" unsurunu eleştirmek, benim en doğal hakkımdır. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum, hem tiyatro sanatçısı olduğum, hem Bulunmaz Tiyatro - İstanbul adlı profesyonel tiyatro kuruluşunun sahibi oluşum ve hem de benim "LİNÇ EDİLMEM" için kolları sıvayan insanların sırtını dayadıkları kişi, kuruluş ve kurumları eleştirme hakkına sahibim. Benim Anayasal hakkım olan bu davranışıma hiçbir resmî ve/ya gayriresmî kişi, kuruluş ve kurum müdahale edemez. Zâten, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın tüyler ürpertici "İHBAR ŞİKÂYETİ DİLEKÇESİ" önüne gelen Sayın Savcı Halûk Gedikli de, hukuk üstünlüğü ilkesiyle hareket ettiği için, "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR" karar vererek, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya "DUR" demiştir.
Malûmunuz, herhangi bir sanatçı, sıradan insanlar gibi, günlük iki yüz sözcükle iletişim kurmaz. Sanatçı, binlerce, on binlerce, yüz binlerce kavram, yargı ve düşünceyle donanmıştır. Hele ki, "sanatçı" dediğimiz bu kişi bir şairse, o sanatçının kendine özgü kavramları, yargıları ve düşünceleri vardır. Nasıl ki, "savcı", "sav"layan kişi ise, "savcı" kavramını, sadece ve yalnızca Adalet Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan "kara cübbeli kişi" olarak indirgememek gerekir. Ancak, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, hayatı boyunca bir tek imge oluşturabilecek, bir tek dize yazabilecek, bir tek imgesel şiir kurgulayabilecek bir yeteneğe sahip olmadığı, hattâ, kötücül ve "ASILSIZ MUHBİR" kimliğine sahip olduğu için, benim "ey savcı" şiirimin kırıntısını bile asla ve kesinlikle hiç anlamamış.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, ağzından, elinden, kaleminden, klavyesinden çıkan sözün hangi değerleri çürüteceğini hiç düşünmeden, bakınız neler söyleyebiliyor:
"Örneğin, kendisi hakkında beğenmediği bir karar veren savcıya yönelik 'Hilmi Bulunmaz, İFTİRAyı HAKARET anlayan savcıya karşı çıktı!' (EK-1) başlıklı yazısının bir altında aşağıdaki şiir dediği yazıyı yayımlamakta, http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/10/blog-post_17.html adresinde yayında bulunmaktadır."
Benim on binlerce şiirim ve üç tane yayınlanmış şiir kitabım var. Şiirin "ş"sinde bile hiç anlamayan bir kişinin, "şiir dediği yazı" diye nitelemede bulunmasına gocunmam, kızmam. Bu niteleme, o kişinin, ne kadar "ŞİİR CAHİLİ" ve onun zifirî bir "ASILSIZ İHBARCI" olduğunu kanıtlar. Şiirden hiç anlamayan, hiç anlamak istemeyen bireylerin genel tavrı şöyledir: "Onun yazdığı da şiir mi? Çiziktirdiği şeyin şiirle, sanatla hiç ilgisi yok! Ben olsam daha iyisini yazarım!!!" Ancak, bu tür yetenek düşmanları o denli üşengeç ve o denli kıskanç olurlar ki, ellerine aldıkları kalemi kağıt üzerinde nasıl gezdirebileceklerini bile asla ve kesinlikle bilemezler. Bu tür insanlar, sırtlarını devletin ayrıcalıklarına yaslamak ile meşgul ve meşhurdurlar. Eğer konu tiyatro sanatıysa, bu yüce sanatın derin felsefesinin içinde kulaç atacaklarına, sürekli bir biçimde Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den, Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Veysel Sami Berikan'dan ve benzerlerinden nasıl reklâm (PARA) alırım derdindedir.
Ben, hiçbir zaman için yazdığım herhangi bir şiir ve/ya yazıyı silmeyi düşünmediğim için, yazdığım tüm şiir ve/ya yazılar bulundukları yerde muhafaza edilirler. Ancak, kendisi yazdığı "TEHLİKELİ" ve "HUKUK DIŞI" yazıları sürekli bir biçimde silip kaybeden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, herkesi ve beni kendisine benzetmiş olduğu için, "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" kurumuna bile, benim hakkımda şaibe oluşturma yoluna sapmaktan hiç çekinmiyor. Savcıyı hafifseyip küçümseyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, şu paragrafta bile kafa karıştırıcı bir dil kullanıyor:
"Ancak, zaman zaman link değiştirdiği için, yukarıdaki link geçersiz olabilir. Örneğin: 'Maalesef aradığınız sayfa bu blogda yok.' (EK-2) Yukarıda bulunamayan link, http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/10/ey-savc.html (EK/3'de karşımıza çıkmakta). Muhtemelen arandığında, burada da bulunamayacak. Bir başka savcı ya da yargıç kararının altında bulunacaktır:"
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, yukarıdaki paragrafı öyle bir kurgulamış ki, "YALAN" desek, "İFTİRA SUÇU" nedeniyle müracaat savcısına koşabilir.
Benim ve şiir okurlarının "şiir" dediği, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "şiir dediği yazı" diyerek hafifseyip küçümsediği yapıtımı "İHBAR DİLEKÇESİ" içeriğine dahil ederek, sözüm ona, yaptığı "İHBAR" eyleminin belgesel niteliği olduğunu duyumsatıyor:
ey savcı
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
sana kirli kağıttan bir diploma
kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye
korkunç renkli bir kravat vermişler
sen
eline tutuşturulan kağıda fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
hilmi bulunmaz
Yukarıdaki şiir, nesnel olarak değerlendirildiğinde, şiir tadı alan damakla irdelendiğinde görülecektir ki, bu şiirin suç ögesi taşıması olanaksızdır. Bu bir "savcı eleştirisi" değil, bir şiirdir. Evet, yineliyorum; "savcı", "sav"layandır. Herhangi bir tezi ortaya koyan anlamına gelir. Ancak, kafatasının içerisinde imgesel bir zenginlik bulunmayan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, önce kendisini kandırdıktan sonra, savcıyı da kandırma yoluma sapmıştır. Neyse ki, savcılar şiirden anlıyorlar ve Türkiye'de savcılar var.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, âdeta bir mübaşir gibi yaklaştığı sanat konusunda, bana ikide bir "şahıs" diyerek, adlî bir bağlam oluşturma kaygısı taşıyor. Ben, "tiyatro insanlarına uzun süredir HAKARET etmekte" isem, Türk Ceza Kanunu'nun 125. Maddesi bu suçlara bakmaktadır. Ne var ki, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, aklı sıra, kendisini hem polis, hem savcı ve hem de yargıç rolüne hazırlayarak, ilkel bir husumet mantığıyla, kendince, benim "YARGISIZ İNFAZ" biçiminde ilga ve imhâ olmamı arzulamaktadır. Bu kişinin şu sözleri oldukça düşündürücü ve üzerinde yorum bile yapılamayacak kadar hukuk dışıdır:
"Şahıs, tiyatro insanlarına uzun süredir HAKARET etmektedir. Yapılan şikâyetler sonrası kendisi hakkında dâvâ açan savcılara da hiddetlenerek, iletmiş olduğum şiiri yazmış ve kamuya açık sitesinde yayımlamaktadır."
"Yargıçlara:"
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim şiir yapıtımı "şiir dediği yazı" olarak niteleyerek, aklında savcıları kışkırtma süreci başlatmak istemekle birlikte, "Yargıçlara:" başlığıyla açmış olduğu paragrafta da, yine aklınca, yargıçları etkilemeye çalışmakta:
"Siz, (ben, halkım, tüyü bitmemiş yetim; bireyin, ailenin, kentin, ulusun, emekçi sınıfın nöbetini tutarken) 'LİNÇÇİ OROSPU ÇOCUKLARI' olarak götlerinize üşüşen pirelerin ezelî rekâbet maçlarındaki hakemlerin, 'maymungötürengi' kartlarına ve emekçilerin iktidar özlemini diri tutmak için 'varlığını emekçi varlığına armağan eden adam' hakkında kararlar vermesini istediğiniz hâkimlerin sopalarına götünüzü yaslama derdindesiniz!"
Benim, hangi harfi hangi harfin yanına hangi amaçla koyduğumu bile bilmekten yoksun "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, bir şair ruhuna sahip olmadığı için, örnekse "maymungötürengi" sözcüğünü hangi amaçla ve niçin kullandığıma asla kafa yormayıp, savcıları ve yargıçları, aklı sıra yönlendirme, kışkırtma cihetine gitmek istemektedir. Bir kez daha yinelemekte yarar var: İyi ki Türkiye'de savcılar ve yargıçlar var!
(Belge 4)
"Mahkemelere:"
Ben, bir şiir, bir yazı yazarken, sadece ve yalnızca bir tek ögeyi düşünerek, düzeysiz bir bağlamda yazı yazmam. Ben, "Mahkemelere:" seslenmeyi düşünsem bile, benim bu seslenmem, şiirsel ve yazınsal bir dille olur. Her ne kadar www.facebook.com ve https://twitter.com sosyal paylaşım sitelerine üye olup, buralarda yazı yazmak, hukuken yasak olmasa da, benim anlayışıma göre, entelektüel bir kişinin bu tür düzeysiz ve yüzeysel sosyal paylaşım sitelerinde ömür çürütmesi, sadece kendisine değil, ülkemiz entelektüel yaşamına da zarar verir. "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, neredeyse gün yirmi dört saat bu sosyal paylaşım siteleri arasında boğulduğu için, her sözcüğün bir kavram, her tümcenin bir yargı ve her paragrafın bir düşünce birimi olmakla birlikte, imgesel düşünceye sahip olan şairlerin derinlik anlayışını asla ve kesinlikle anlayamadığı için, benim "Mahkemelere:", "Savcılara:" yada "Yargıçlara:" seslenmemi son derecede yoksul ve yoksun bir biçimde yorumluyor. Kendisinin düzeysiz ve yüzeysel düşünsel evrenini, savcılara ve yargıçlara da ihraç etmek isteyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim oluşturduğum videolardan cımbızla topladığı söz öbeklerini, Sayın Savcı Halûk Gedikli'nin önüne boca etmekten kesinlikle utanç duymuyor:
"Video 1
Yayın yerleri:
http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/07/sosyalist-sanatc-hilmi-bulunmaz-linc_14.html
www.youtube.com
www.youtube.com/watch?v=0TQSom1A0YA#at=920
Dakika 13.45:
'... kardeşim diyorum, mahkeme kağıdının benim için osuruk kadar değeri yoktur, benim için sen önemlisin, proleter önemli...'
Açıklamalarıyla tavrını açıklamaktadır."
26.50 Dakikalık bir videodan, sadece ve yalnızca birkaç saniyelik bir alıntı yapıp, bir sanatçının sanatsal imge anlayışını "es" geçerek, bağlam kopukluğuyla savcıları kışkırtma cihetine giden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya, her ne kadar Sayın Savcı Halûk Gedikli gerekli hukuksal yanıtı vermiş olsa da, biz, tarihe estetik bir not düşme adına iki kelâm etme gereği duyduk. Zâten "Sosyalist Sanatçı" olarak tanınan bir kişi de, doğal olarak proleter kişilere sanatsal imge sunarlar.
***
"Ayrıca, İstanbul Barosu'na ilişikte sunduğum 2 adet video kaydında HAKARETLERDE bulunmaktadır.
Video 1
Yayın yerleri:
http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/07/sosyalist/sanatc-hilmi-bulunmaz-line_14.html
www.youtube.com
www.youtube.com/watch?v=0TQSom1A0YA
Dakika 16.10
'... İşte 1878 yılında kurulan İstanbul Barosu, tiyatrosunu bu delilde karartma yapan, hukuk dışı avukata teslim ediyor. Burhan Gün'e teslim ediyor. İstanbul Barosu kesin ve kesinlikle sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın mahkûm olması için yardım ve yataklık ediyor...'
Dakika 25.20
'... Madem ki yasalar var, ben şimdiye kadar hayatta kimseyi mahkemeye vermedim, bunun bir tek nedeni vardı: Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşıyoruz! Bu ülke hâlâ 12 Eylül faşizmini, 12 Mart faşizmini aşamadı hâlâ bu ülkede Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf 12 Mart faşizmi Kültür Bakanlı Talat Halman'a Emek Ödülü verebiliyor. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Faşizmin egemen olduğu, gericiliğin egemen olduğu, haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede ben yasalara güvenip kimseyi şimdiye kadar mahkemeye vermedim. Ancak, bundan sonra kesinlikle vereceğim...'"
***
"2 nolu Video
Yayın yeri:
1) http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/06/hilmi-bulunmaz-lincci-tiyatro-tiyatro_20.html
2) http://vimeo.com/25372566
3) www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jHeAJc2tpkw
4) www.dailymotion.com/video/xjf7gm_bulunmaz-lynccy-dergiyi-eleytiriyor_creation
Dakika 20.10
'... Burhan Gün de İstanbul Barosu Tiyatrosu'nun Genel Sanat Yönetmeni. Burhan Gün de Gülhan Avşar'ın ve Mustafa Demirkanlı'nın, LİNÇÇİ Gülhan Avşar ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın avukatıdır. Dolayısıyla Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın belgelerini sunarken delilde karartma yapmıştır. İstanbul Barosu Tiyatrosu'nu Genel Sanat Yönetmeni sıfatıyla Burhan Gün'e teslim ettiğine göre, avukattır Burhan Gün. Kendisi LİNÇÇİ değildir kesinlikle. O da, sahtekârlık yaptığı için adliyede, delil karartması yaptığı için, İstanbul Barosu da sahtekâr bir kurumdur bana göre. 1878 yılından bu yana sabıkası bulunmayan İstanbul Barosu, Orhan Aydın, düzeltiyorum nereden aklıma geldi o LİNÇÇİ Orhan Aydın. Orhan Apaydın gibi ilerici bir insanın bir dönem Baro Başkanlığı yaptığı İstanbul Barosu şu ânda LİNÇÇİLERİN avukatı olan Burhan Gün'ü sahiplenerek ki, Burhan Gün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki basın bürosundaki savcı İsmail Onaran'a benim hakkımda belge verirken, delilde karartma yapmıştır, sahtekârlık yapmıştır. İstanbul Barosu da bu sahtekârlığa, Burhan Gün'e tiyatrosunu teslim ederek, yardım ve yataklık etmiştir. Dolayısıyla, benim için İstanbul Barosu'nun hiçbir hukukî temeli kalmamıştır. İstanbul Barosu, hukuka aykırı bir kurumdur, kuruluştur...'
Dakika 26.44
'Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, bizim deyimimizle Tiyatro... Tiyatro... paçavrasının kurucusu, yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, beni Burhan Gün kanalıyla, yani LİNÇ KAMPANYASINI destekleyen, 1878'den bu yana sabıkası olmamasına rağmen, yeni sabıkası oluşan İstanbul Barosu'nun desteklediği, İstanbul Barosu'nun tiyatrosunu teslim ettiği, Avukat Burhan Gün kanalıyla, bu LİNÇÇİ, alçak Mustafa Şükrü Demirkanlı, beni mahkemeye veren, savcılığa, oradan mahkemeye veren o alçak, LİNÇÇİ, alçak Mustafa Şükrü Demirkanlı...'"
***
İHBAR GEREKÇEM: İlgili şahıs Hüseyin Hilmi Bulunmaz, yaklaşık 4 yıldır tiyatro insanlarına yönelik olarak HAKARET ve KÜFÜRLERDE bulunmaktadır. Tiyatro yayıncıları, tiyatro sivil kuruluşları ve yaklaşık 1100 kişi, kendisini KÜFÜRSÜZ yayıncılığa davet ettiği çağrı metninden sonra, bizleri LİNÇÇİ olarak adlandırmakta ve ağza alınmayacak KÜFÜRLER etmektedir. Bu HAKARETLERİNİ artırmasından sonra, kendisi hakkında çeşitli dâvâlar açılmış, açılan dâvâların durumu şöyledir. Ancak, şikâyete bağlı suçlarda cezaların (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da para cezasına dönüşmesinden dolayı, şahış kuyumculuk ve uluslararası elmas kalemleri ticaretiyle uğraşan bir şirketin sahibi olduğu için parasal cezalara karşı umursamaz olmaktadır) HAKARET ettiği insanlardan birinin bu somut durum sonrası olumsuz bir durum yaratması endişesinden dolayı, Adliyeye yönelik HAKARETLERİNİ de iletme gereği duydum.
1. Şikâyetçi: Av. Mehmet Bozkır
Soma Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2011/578
Karar No: 2012/768
C. Savcılığı Esas No: 2011/768
Karar:125/4'den 105 gün adlî para cezası. Hükmün açıklanması geri bırakıldı.
2. Şikâyetçi: Seval Deniz Karahaliloğlu
Karşıyaka 3. Sulh Ceza Mahkemesi (İzmir)
Esas No: 2012-289
Karar No: 2012-1119
Karar: Adlî para cezası. Hüküm açıklandı.
3. Şikâyetçiler: Haluk Bilginer, Kemal Aydoğan
İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
Esas No: 2011/3218
Karar: 2 ayrı para cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
4. Şikâyetçi: Haluk Bilginer, Kemal Aydoğan
İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi
Esas No: 2011/217
Karar: 5 ay hapis cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
5. Mustafa Şükrü Demirkanlı
İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2011/3131
Karar: Adlî para cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
6. Şikâyetçi: Levent Çağlayan
Trabzon 3. Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2012/256
Dava aşaması: Adlî para cezası
7. Şikâyetçi: Av. Burhan Gün - Prof. Dr. Nurhan Tekerek
9. Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2010/337
Dava aşaması: 6352 sayılı yasa gereği ertelendi.
8. Şikâyetçi: Av. Süleyman Anıl
Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava devam ediyor.
Tüm bu gerekçelerden dolayı, savcılık makamına ve baroya yönelikHAKARETLER içerdiğini düşündüğüm ve halen yayında olan dökümanları gereği için bilginize sunarım.
İHBAR EDEN
MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI
Ekler:
Ek 1, Ek 2, Ek 3 ve Ek 4 olarak numaralandırılmış belgeler.
Video (2 adet video kaydı: 1 nolu video ve 2 nolu video ve bu videolara ait bant çözümleri.)
Oyun'un notu: İrdeleme daha bitmedi. İnşaat devam ediyor!
Türkiye tiyatrosuna yarardan çok zarar veren "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, seriye bağladığı doğru söylememe eylemini, şimdi de, "İHBAR EDEN: MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI" adı ve "T.C. Kimlik No: 37210675438" belgesiyle yürütmekte hiçbir sakınca görmüyor. Kendisiyle ilgili olarak yaptığı "DÂVÂ VE ŞİKÂYET" başvurularını, Anayasal hak olarak gördüğüm için, bu konuda kendisini eleştirmemeye özen gösterdiğim "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisin zerre kadar olsun hiç ilgilendirmemesine, bir sanat yapıtı olan "ey savcı" şiirimi, Türk Ceza Kanunu'nun 301. Maddesi'nden yargılatmak istedi. "İHBAR KONUSU" olarak bâzı anlamsız belge ve bilgiler sunan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, "ilişikte bilgisayar çıktıları ve word olarak metinler" sunduğunu belirterek, sanki, benim suçlu olduğumu kanıtlayabilecek delillere sahipmiş izlenimi oluşturuyor. İyi ki, Türkiye'de savcılar var da, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim bir hukuksal kazaya uğramamı başaramamış oldu.
"Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın kendisine ait blogspot'unda yayımlamış olduğu ve halen yayında olan şiirinin savcılık makamına yönelik HAKARET içerdiğini düşündüğüm ve yargıçlara yönelik HAKARET oluşturduğunu düşündüğüm kayıtları iletiyorum." diyerek, adliyenin yoğunluğunu fırsat bilerek, benim mahkûm ettirmek isteyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisiyle ilintili olarak hiçbir sıkıntısı, şikâyeti bulunmamasına karşın, halkın deyimiyle "hamamın namusunu kurtarmak" istiyor. Şubat 1991 tarihinde bu yana Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla kirleten, dezenforme eden Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin nüfuzuyla yargıyı etkileme telaşını düşmüş gibi bir izlenim veriyor.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim Anayasal hakkım olan eleştiri hakkı, hukuka uygunluk ve entelektüel tartışma olanağını hiçimseyen Mustafa Şükrü Demirkanlı, sanki kendisini, tiyatro sanatının kahyasıymış gibi, aynen şu sözleri söyleyebiliyor:
"Ayrıca, İstanbul Barosu'na yönelik HAKARETLERİ ilgili baroya iletilmiştir. Şahıs, tiyatro insanlarına yönelik HAKARETLERİ ile yetinmeyip yargının tüm kurumlarını da hedef almaktadır."
Ben, İstanbul Barosu gibi köklü bir hukuk kuruluşunu eleştirmiş isem, haydi "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın deyimiyle "HAKARET" etmiş isem, koskoca İstanbul Barosu, hukuksal olarak kendini savunmaktan aciz mi?
Ben, hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum, hem kırk bir yıldır tiyatro sanatıyla uğraştığım ve hem de yirmi beş yıldır Bulunmaz Tiyatro - İstanbul adlı profesyonel bir tiyatronun kurucusu, sahibi ve yöneticisi olduğum için, tiyatro sanatına zarar veren her türlü kişi, kuruluş ve kurumu eleştirme hakkına sahibim. İstanbul Barosu da, "İstanbul Barosu Tiyatro" adlı bir unsura sahip ve bu unsurun başındaki kişi de, şu ânda 2013/102971 numaralı soruşturma ile sürdürülen ve içeriğinde "İFTİRA SUÇU" ve "SUÇ UYDURMA SUÇU" bulunan bir gerçeklik söz konusu. Beni, gereksiz yere, hukuka aykırı bir biçimde savcılığa "DÂVÂ VE ŞİKÂYET" eden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın avukatı Burhan Gün'ün yöneticilik yaptığı "İstanbul Barosu Tiyatrosu" unsurunu eleştirmek, benim en doğal hakkımdır. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum, hem tiyatro sanatçısı olduğum, hem Bulunmaz Tiyatro - İstanbul adlı profesyonel tiyatro kuruluşunun sahibi oluşum ve hem de benim "LİNÇ EDİLMEM" için kolları sıvayan insanların sırtını dayadıkları kişi, kuruluş ve kurumları eleştirme hakkına sahibim. Benim Anayasal hakkım olan bu davranışıma hiçbir resmî ve/ya gayriresmî kişi, kuruluş ve kurum müdahale edemez. Zâten, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın tüyler ürpertici "İHBAR ŞİKÂYETİ DİLEKÇESİ" önüne gelen Sayın Savcı Halûk Gedikli de, hukuk üstünlüğü ilkesiyle hareket ettiği için, "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR" karar vererek, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya "DUR" demiştir.
Malûmunuz, herhangi bir sanatçı, sıradan insanlar gibi, günlük iki yüz sözcükle iletişim kurmaz. Sanatçı, binlerce, on binlerce, yüz binlerce kavram, yargı ve düşünceyle donanmıştır. Hele ki, "sanatçı" dediğimiz bu kişi bir şairse, o sanatçının kendine özgü kavramları, yargıları ve düşünceleri vardır. Nasıl ki, "savcı", "sav"layan kişi ise, "savcı" kavramını, sadece ve yalnızca Adalet Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan "kara cübbeli kişi" olarak indirgememek gerekir. Ancak, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, hayatı boyunca bir tek imge oluşturabilecek, bir tek dize yazabilecek, bir tek imgesel şiir kurgulayabilecek bir yeteneğe sahip olmadığı, hattâ, kötücül ve "ASILSIZ MUHBİR" kimliğine sahip olduğu için, benim "ey savcı" şiirimin kırıntısını bile asla ve kesinlikle hiç anlamamış.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, ağzından, elinden, kaleminden, klavyesinden çıkan sözün hangi değerleri çürüteceğini hiç düşünmeden, bakınız neler söyleyebiliyor:
"Örneğin, kendisi hakkında beğenmediği bir karar veren savcıya yönelik 'Hilmi Bulunmaz, İFTİRAyı HAKARET anlayan savcıya karşı çıktı!' (EK-1) başlıklı yazısının bir altında aşağıdaki şiir dediği yazıyı yayımlamakta, http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/10/blog-post_17.html adresinde yayında bulunmaktadır."
Benim on binlerce şiirim ve üç tane yayınlanmış şiir kitabım var. Şiirin "ş"sinde bile hiç anlamayan bir kişinin, "şiir dediği yazı" diye nitelemede bulunmasına gocunmam, kızmam. Bu niteleme, o kişinin, ne kadar "ŞİİR CAHİLİ" ve onun zifirî bir "ASILSIZ İHBARCI" olduğunu kanıtlar. Şiirden hiç anlamayan, hiç anlamak istemeyen bireylerin genel tavrı şöyledir: "Onun yazdığı da şiir mi? Çiziktirdiği şeyin şiirle, sanatla hiç ilgisi yok! Ben olsam daha iyisini yazarım!!!" Ancak, bu tür yetenek düşmanları o denli üşengeç ve o denli kıskanç olurlar ki, ellerine aldıkları kalemi kağıt üzerinde nasıl gezdirebileceklerini bile asla ve kesinlikle bilemezler. Bu tür insanlar, sırtlarını devletin ayrıcalıklarına yaslamak ile meşgul ve meşhurdurlar. Eğer konu tiyatro sanatıysa, bu yüce sanatın derin felsefesinin içinde kulaç atacaklarına, sürekli bir biçimde Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den, Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Veysel Sami Berikan'dan ve benzerlerinden nasıl reklâm (PARA) alırım derdindedir.
Ben, hiçbir zaman için yazdığım herhangi bir şiir ve/ya yazıyı silmeyi düşünmediğim için, yazdığım tüm şiir ve/ya yazılar bulundukları yerde muhafaza edilirler. Ancak, kendisi yazdığı "TEHLİKELİ" ve "HUKUK DIŞI" yazıları sürekli bir biçimde silip kaybeden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, herkesi ve beni kendisine benzetmiş olduğu için, "T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL SORUŞTURMA BÜROSU" kurumuna bile, benim hakkımda şaibe oluşturma yoluna sapmaktan hiç çekinmiyor. Savcıyı hafifseyip küçümseyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, şu paragrafta bile kafa karıştırıcı bir dil kullanıyor:
"Ancak, zaman zaman link değiştirdiği için, yukarıdaki link geçersiz olabilir. Örneğin: 'Maalesef aradığınız sayfa bu blogda yok.' (EK-2) Yukarıda bulunamayan link, http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/10/ey-savc.html (EK/3'de karşımıza çıkmakta). Muhtemelen arandığında, burada da bulunamayacak. Bir başka savcı ya da yargıç kararının altında bulunacaktır:"
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, yukarıdaki paragrafı öyle bir kurgulamış ki, "YALAN" desek, "İFTİRA SUÇU" nedeniyle müracaat savcısına koşabilir.
Benim ve şiir okurlarının "şiir" dediği, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "şiir dediği yazı" diyerek hafifseyip küçümsediği yapıtımı "İHBAR DİLEKÇESİ" içeriğine dahil ederek, sözüm ona, yaptığı "İHBAR" eyleminin belgesel niteliği olduğunu duyumsatıyor:
ey savcı
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
sana kirli kağıttan bir diploma
kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye
korkunç renkli bir kravat vermişler
sen
eline tutuşturulan kağıda fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
hilmi bulunmaz
Yukarıdaki şiir, nesnel olarak değerlendirildiğinde, şiir tadı alan damakla irdelendiğinde görülecektir ki, bu şiirin suç ögesi taşıması olanaksızdır. Bu bir "savcı eleştirisi" değil, bir şiirdir. Evet, yineliyorum; "savcı", "sav"layandır. Herhangi bir tezi ortaya koyan anlamına gelir. Ancak, kafatasının içerisinde imgesel bir zenginlik bulunmayan "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, önce kendisini kandırdıktan sonra, savcıyı da kandırma yoluma sapmıştır. Neyse ki, savcılar şiirden anlıyorlar ve Türkiye'de savcılar var.
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, âdeta bir mübaşir gibi yaklaştığı sanat konusunda, bana ikide bir "şahıs" diyerek, adlî bir bağlam oluşturma kaygısı taşıyor. Ben, "tiyatro insanlarına uzun süredir HAKARET etmekte" isem, Türk Ceza Kanunu'nun 125. Maddesi bu suçlara bakmaktadır. Ne var ki, "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, aklı sıra, kendisini hem polis, hem savcı ve hem de yargıç rolüne hazırlayarak, ilkel bir husumet mantığıyla, kendince, benim "YARGISIZ İNFAZ" biçiminde ilga ve imhâ olmamı arzulamaktadır. Bu kişinin şu sözleri oldukça düşündürücü ve üzerinde yorum bile yapılamayacak kadar hukuk dışıdır:
"Şahıs, tiyatro insanlarına uzun süredir HAKARET etmektedir. Yapılan şikâyetler sonrası kendisi hakkında dâvâ açan savcılara da hiddetlenerek, iletmiş olduğum şiiri yazmış ve kamuya açık sitesinde yayımlamaktadır."
"Yargıçlara:"
"ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim şiir yapıtımı "şiir dediği yazı" olarak niteleyerek, aklında savcıları kışkırtma süreci başlatmak istemekle birlikte, "Yargıçlara:" başlığıyla açmış olduğu paragrafta da, yine aklınca, yargıçları etkilemeye çalışmakta:
"Siz, (ben, halkım, tüyü bitmemiş yetim; bireyin, ailenin, kentin, ulusun, emekçi sınıfın nöbetini tutarken) 'LİNÇÇİ OROSPU ÇOCUKLARI' olarak götlerinize üşüşen pirelerin ezelî rekâbet maçlarındaki hakemlerin, 'maymungötürengi' kartlarına ve emekçilerin iktidar özlemini diri tutmak için 'varlığını emekçi varlığına armağan eden adam' hakkında kararlar vermesini istediğiniz hâkimlerin sopalarına götünüzü yaslama derdindesiniz!"
Benim, hangi harfi hangi harfin yanına hangi amaçla koyduğumu bile bilmekten yoksun "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, bir şair ruhuna sahip olmadığı için, örnekse "maymungötürengi" sözcüğünü hangi amaçla ve niçin kullandığıma asla kafa yormayıp, savcıları ve yargıçları, aklı sıra yönlendirme, kışkırtma cihetine gitmek istemektedir. Bir kez daha yinelemekte yarar var: İyi ki Türkiye'de savcılar ve yargıçlar var!
(Belge 4)
"Mahkemelere:"
Ben, bir şiir, bir yazı yazarken, sadece ve yalnızca bir tek ögeyi düşünerek, düzeysiz bir bağlamda yazı yazmam. Ben, "Mahkemelere:" seslenmeyi düşünsem bile, benim bu seslenmem, şiirsel ve yazınsal bir dille olur. Her ne kadar www.facebook.com ve https://twitter.com sosyal paylaşım sitelerine üye olup, buralarda yazı yazmak, hukuken yasak olmasa da, benim anlayışıma göre, entelektüel bir kişinin bu tür düzeysiz ve yüzeysel sosyal paylaşım sitelerinde ömür çürütmesi, sadece kendisine değil, ülkemiz entelektüel yaşamına da zarar verir. "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, neredeyse gün yirmi dört saat bu sosyal paylaşım siteleri arasında boğulduğu için, her sözcüğün bir kavram, her tümcenin bir yargı ve her paragrafın bir düşünce birimi olmakla birlikte, imgesel düşünceye sahip olan şairlerin derinlik anlayışını asla ve kesinlikle anlayamadığı için, benim "Mahkemelere:", "Savcılara:" yada "Yargıçlara:" seslenmemi son derecede yoksul ve yoksun bir biçimde yorumluyor. Kendisinin düzeysiz ve yüzeysel düşünsel evrenini, savcılara ve yargıçlara da ihraç etmek isteyen "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim oluşturduğum videolardan cımbızla topladığı söz öbeklerini, Sayın Savcı Halûk Gedikli'nin önüne boca etmekten kesinlikle utanç duymuyor:
"Video 1
Yayın yerleri:
http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/07/sosyalist-sanatc-hilmi-bulunmaz-linc_14.html
www.youtube.com
www.youtube.com/watch?v=0TQSom1A0YA#at=920
Dakika 13.45:
'... kardeşim diyorum, mahkeme kağıdının benim için osuruk kadar değeri yoktur, benim için sen önemlisin, proleter önemli...'
Açıklamalarıyla tavrını açıklamaktadır."
26.50 Dakikalık bir videodan, sadece ve yalnızca birkaç saniyelik bir alıntı yapıp, bir sanatçının sanatsal imge anlayışını "es" geçerek, bağlam kopukluğuyla savcıları kışkırtma cihetine giden "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya, her ne kadar Sayın Savcı Halûk Gedikli gerekli hukuksal yanıtı vermiş olsa da, biz, tarihe estetik bir not düşme adına iki kelâm etme gereği duyduk. Zâten "Sosyalist Sanatçı" olarak tanınan bir kişi de, doğal olarak proleter kişilere sanatsal imge sunarlar.
***
"Ayrıca, İstanbul Barosu'na ilişikte sunduğum 2 adet video kaydında HAKARETLERDE bulunmaktadır.
Video 1
Yayın yerleri:
http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/07/sosyalist/sanatc-hilmi-bulunmaz-line_14.html
www.youtube.com
www.youtube.com/watch?v=0TQSom1A0YA
Dakika 16.10
'... İşte 1878 yılında kurulan İstanbul Barosu, tiyatrosunu bu delilde karartma yapan, hukuk dışı avukata teslim ediyor. Burhan Gün'e teslim ediyor. İstanbul Barosu kesin ve kesinlikle sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın mahkûm olması için yardım ve yataklık ediyor...'
Dakika 25.20
'... Madem ki yasalar var, ben şimdiye kadar hayatta kimseyi mahkemeye vermedim, bunun bir tek nedeni vardı: Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşıyoruz! Bu ülke hâlâ 12 Eylül faşizmini, 12 Mart faşizmini aşamadı hâlâ bu ülkede Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf 12 Mart faşizmi Kültür Bakanlı Talat Halman'a Emek Ödülü verebiliyor. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Faşizmin egemen olduğu, gericiliğin egemen olduğu, haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede ben yasalara güvenip kimseyi şimdiye kadar mahkemeye vermedim. Ancak, bundan sonra kesinlikle vereceğim...'"
***
"2 nolu Video
Yayın yeri:
1) http://tiyatroyun.blogspot.com/2011/06/hilmi-bulunmaz-lincci-tiyatro-tiyatro_20.html
2) http://vimeo.com/25372566
3) www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jHeAJc2tpkw
4) www.dailymotion.com/video/xjf7gm_bulunmaz-lynccy-dergiyi-eleytiriyor_creation
Dakika 20.10
'... Burhan Gün de İstanbul Barosu Tiyatrosu'nun Genel Sanat Yönetmeni. Burhan Gün de Gülhan Avşar'ın ve Mustafa Demirkanlı'nın, LİNÇÇİ Gülhan Avşar ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın avukatıdır. Dolayısıyla Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın belgelerini sunarken delilde karartma yapmıştır. İstanbul Barosu Tiyatrosu'nu Genel Sanat Yönetmeni sıfatıyla Burhan Gün'e teslim ettiğine göre, avukattır Burhan Gün. Kendisi LİNÇÇİ değildir kesinlikle. O da, sahtekârlık yaptığı için adliyede, delil karartması yaptığı için, İstanbul Barosu da sahtekâr bir kurumdur bana göre. 1878 yılından bu yana sabıkası bulunmayan İstanbul Barosu, Orhan Aydın, düzeltiyorum nereden aklıma geldi o LİNÇÇİ Orhan Aydın. Orhan Apaydın gibi ilerici bir insanın bir dönem Baro Başkanlığı yaptığı İstanbul Barosu şu ânda LİNÇÇİLERİN avukatı olan Burhan Gün'ü sahiplenerek ki, Burhan Gün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki basın bürosundaki savcı İsmail Onaran'a benim hakkımda belge verirken, delilde karartma yapmıştır, sahtekârlık yapmıştır. İstanbul Barosu da bu sahtekârlığa, Burhan Gün'e tiyatrosunu teslim ederek, yardım ve yataklık etmiştir. Dolayısıyla, benim için İstanbul Barosu'nun hiçbir hukukî temeli kalmamıştır. İstanbul Barosu, hukuka aykırı bir kurumdur, kuruluştur...'
Dakika 26.44
'Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, bizim deyimimizle Tiyatro... Tiyatro... paçavrasının kurucusu, yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, beni Burhan Gün kanalıyla, yani LİNÇ KAMPANYASINI destekleyen, 1878'den bu yana sabıkası olmamasına rağmen, yeni sabıkası oluşan İstanbul Barosu'nun desteklediği, İstanbul Barosu'nun tiyatrosunu teslim ettiği, Avukat Burhan Gün kanalıyla, bu LİNÇÇİ, alçak Mustafa Şükrü Demirkanlı, beni mahkemeye veren, savcılığa, oradan mahkemeye veren o alçak, LİNÇÇİ, alçak Mustafa Şükrü Demirkanlı...'"
***
İHBAR GEREKÇEM: İlgili şahıs Hüseyin Hilmi Bulunmaz, yaklaşık 4 yıldır tiyatro insanlarına yönelik olarak HAKARET ve KÜFÜRLERDE bulunmaktadır. Tiyatro yayıncıları, tiyatro sivil kuruluşları ve yaklaşık 1100 kişi, kendisini KÜFÜRSÜZ yayıncılığa davet ettiği çağrı metninden sonra, bizleri LİNÇÇİ olarak adlandırmakta ve ağza alınmayacak KÜFÜRLER etmektedir. Bu HAKARETLERİNİ artırmasından sonra, kendisi hakkında çeşitli dâvâlar açılmış, açılan dâvâların durumu şöyledir. Ancak, şikâyete bağlı suçlarda cezaların (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da para cezasına dönüşmesinden dolayı, şahış kuyumculuk ve uluslararası elmas kalemleri ticaretiyle uğraşan bir şirketin sahibi olduğu için parasal cezalara karşı umursamaz olmaktadır) HAKARET ettiği insanlardan birinin bu somut durum sonrası olumsuz bir durum yaratması endişesinden dolayı, Adliyeye yönelik HAKARETLERİNİ de iletme gereği duydum.
1. Şikâyetçi: Av. Mehmet Bozkır
Soma Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2011/578
Karar No: 2012/768
C. Savcılığı Esas No: 2011/768
Karar:125/4'den 105 gün adlî para cezası. Hükmün açıklanması geri bırakıldı.
2. Şikâyetçi: Seval Deniz Karahaliloğlu
Karşıyaka 3. Sulh Ceza Mahkemesi (İzmir)
Esas No: 2012-289
Karar No: 2012-1119
Karar: Adlî para cezası. Hüküm açıklandı.
3. Şikâyetçiler: Haluk Bilginer, Kemal Aydoğan
İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
Esas No: 2011/3218
Karar: 2 ayrı para cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
4. Şikâyetçi: Haluk Bilginer, Kemal Aydoğan
İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi
Esas No: 2011/217
Karar: 5 ay hapis cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
5. Mustafa Şükrü Demirkanlı
İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2011/3131
Karar: Adlî para cezası, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
6. Şikâyetçi: Levent Çağlayan
Trabzon 3. Sulh Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2012/256
Dava aşaması: Adlî para cezası
7. Şikâyetçi: Av. Burhan Gün - Prof. Dr. Nurhan Tekerek
9. Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2010/337
Dava aşaması: 6352 sayılı yasa gereği ertelendi.
8. Şikâyetçi: Av. Süleyman Anıl
Anadolu 40. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava devam ediyor.
Tüm bu gerekçelerden dolayı, savcılık makamına ve baroya yönelikHAKARETLER içerdiğini düşündüğüm ve halen yayında olan dökümanları gereği için bilginize sunarım.
İHBAR EDEN
MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI
Ekler:
Ek 1, Ek 2, Ek 3 ve Ek 4 olarak numaralandırılmış belgeler.
Video (2 adet video kaydı: 1 nolu video ve 2 nolu video ve bu videolara ait bant çözümleri.)
Oyun'un notu: İrdeleme daha bitmedi. İnşaat devam ediyor!