10 Mart 2009 Salı

Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 9

Kriz var, kriz!!!


Ozan Akgül
10 Mart 2009


Geçen hafta perşembe günü (5 Mart 2009), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’ne, Franz Kafka’nın aynı adlı romanından uyarlanan Dönüşüm'ü izlemeye giderken çok heyecanlıydım. Bu romanın oyunlaştırıldığını duyunca, oyunu izlemek için can attım.

İzlediğim bu oyunu değerlendirmeye başlamadan, Kafka’nın Dönüşüm'ünden kısaca bahsetmek istiyorum. Kafka'nın romanı şu cümle ile başlar: "Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."

Kafka, romanı kahramanı Samsa'nın dönüşümünü kitabın ilk cümlesiyle bize böyle aktarır. Ama buradaki dönüşüm, sadece Gregor’un böceğe dönüşmesi değildir; onunla birlikte dönüşen çevresinin bize yansıtılmasıdır. Gregor, pazarlama işiyle uğraşan bir gençtir. Her gün aynı rutinler içinde devinen bir yaşamı vardır. Ve bununla birlikte sorunların yaşandığı, hiyerarşinin çok etkili olduğu bir aile yapısının içindedir. Gregor böceğe dönüştüğünde, odasından dışarı çıkamaz. Bu durum, ailede tedirginlik yaratır. Odanın kapısı kilitli olduğu için içeri de giremezler. Gregor’un kız kardeşi Grete, yan odadan durmasızın Gregor’a seslenir ve ona ne olduğunu anlamaya çalışır. İleriki saatlerde, eve, Gregor’un iş yerinden müdürü gelir. O da durumu anlamaya çalışır. Aile bireyleri ve müdür, Gregor’un neden işe gitmek için hâlâ evden ayrılmadığını sorgulamaya başlarlar. Bu durum sürerken, Gregor böceksi haliyle kapıyı açmayı başarır; ailesine ve müdüre görünür. Onlar da artık Gregor’un dönüşümüne tanık olmuşlardır.

Kafka, buradaki keskin dönüşümü Gregor’a atfetse de, asıl dönüşen kişinin, Gregor'un kardeşi Grete olduğunu görürüz. Zira, Gregor böceğe dönüştükten sonra, ona destek veren kişi Grete'dir. Ona yemek getirir, onunla konuşmaya çalışır… Ama sonraları Grete’nin beklenmedik dönüşümünü görürüz. Gregor’un babası, durumu kanıksamaya başladığında, bu sefer devreye Grete girerek dönüşümünü aileye gösterir. Grete: "Fakat o nasıl Gregor olabilir ki? Gregor olsaydı eğer, insanların böyle bir hayvanla birlikte yaşamalarının olanaksızlığını çoktan anlar ve kendiliğinden çıkıp giderdi…" der. Böylece, Grete’nin dönüşümünü net olarak algılarız.

Dönüşüm'ü okuduğumda beni etkileyen karakter Grete olmuştu. Kafka, burada, ruh yapımızın evrimleşerek nasıl dönüştüğünü, keskin dönüşümün çevresinden bize yansıtmıştır. Kafka, bu romanında sadece karakterlerin dönüşümünü değil, tiksindirici aile ilişlerini de ortaya koymuştur. Kafka, "kutsal" olarak nitelendirilen ailenin, aslında samimiyetsiz ve çıkar ilişkileri üzerine kurulmuş bir burjuva yapısı olduğunu ele almıştır.

Görüldüğü üzere, Kafka, romanında birçok şey anlatmak istemiştir. Kafka’nın yaşadığı dönemlerde, belki de onun hayatla olan mücadelesinde "aile" ve "baba" kavramlarını hep sorgulamış ve toplum içindeki yerini tespit etmeye çalışmıştır.

Bu bilgiler ve hayallerle oyuna gittiğimde, çok büyük bir hüsrana uğradım. Kafka’nın anlatmak istediği hiçbir şeyi, oyunda bulamadım; birçok sahne anlamsız bir şekilde karşıma çıktı.

Perde açıldığında bir grup oyuncu çıkıp, küçük monologlar dillendirdiler. Sonrasında, Gregor Samsa’yı insan olarak sahnede gördük. Elinde not kâğıtları, durmadan bir şeyler yazıyor, sonra onları duvara yapıştırıyordu. Tabii bu aşamaya kadar Dönüşüm'den ibaret hiçbir olguyu sahnede göremedim. Ve kalabalık oyuncu grubunun içerisinden: "kriz, kriz" sözlerini duyduğumu anımsıyorum. Anımsıyorum diyorum, zira o kadar fazla yersiz sahne gördüm ki, kriz sözünü duyduğumda, belki de bir yanılsamayla, gerçek hayatla bağlantısını kurmuşumdur(!)

Sonunda, Gregor Samsa, bir bavulun içinden böceğe dönüşmüş halde karşımıza çıktı. Romanı okuyanların hayalindeki ilk sahne, perde açıldığında Gregor’un dönüşümünü görmektir. Maalesef bu sahne geçiştirilmek üzere konulmuş. Başta da anlatmış olduğum özet içerisinde, Gregor’un odasında yeni bedenini keşfetme süreci vardır. Vücudunu tanımaya çalışır, dönüşümünü anlamaya çalışır. Ama sahnede bu anlatımlardan küçücük bir iz bile göremedim!

Sahnelemede, Gregor dışındaki karakterlerin kullandığı tahta bacaklar, -ki bu da üstünlük ve hiyerarşinin belki de doruklarını vurgulamak için yapılmıştır(!)- seyircinin gözüne sokulurcasına: "Görün; biz yukardan bakıyoruz… Dönüşüm, esas kendini yükseklerde görenlerde" der gibi bir vurguyla, asıl olan Dönüşüm'ü dönüştürmüşlerdi(!)

Grete, oyunun başlangıcında Gregor’un karşısında olmuştur. Grete, romanın ruhuna aykırı olarak, kuliste dönüşüp sahneye adım atmıştır. Belki de bu, özgün yorumlar olarak değerlendirilebilir(!)

Benim için oyun, Grete’nin başlangıçta dönüşümünü(!) gördüğümde bitti. Zira bu durum, oyunun ileriki sahnelerinde, Kafka’nın anlatmak istediğini aktaramayacağının işaretini bağıra çağıra bize yansıttı.

Romanın içerdiği en önemli olaylardan biri de, Grete’nin, Gregor’un odasındaki eşyaları dışarı çıkartma düşüncesiydi. Zira oda boşalırsa, Gregor daha rahat hareket edebilecekti; fakat annesi bu konu üzerine şu sözleri söyler: "Bence en iyisi, odayı eskiden nasıl idiyse aynen öyle korumaya çalışmamızdır, böylece Gregor yine aramıza döndüğünde her şeyi eskisi gibi bulur, arada olup bitenleri unutması da o ölçüde kolaylaşır." Burada annenin bir umudu vardır. Fakat Grete’yi, annesinin bu sözü caydıramaz. Odadaki dolabı çıkarmaya karar verirler. Bu olay, sahnede neredeyse bir dakika bile sürmeden geçiştirildi. Kafka’nın anlatmak istediği temel konuların hepsi çarpıtılarak anlatıldı ya da hiç anlatılmadı.

Sizlere bu oyunun analizini sayfalarca yapabilirim. Fakat, yukarıda bahsetmiş olduğum tespitlerim, bu oyunun Kafka’nın Dönüşüm'ü olmadığını ortaya koymaktadır. Oyunun elli beş dakika sürmesi, anlatılan hikâyenin ne kadar yansıtıldığını da belirler bir durumdur. Ama birkaç noktanın ısrarla üzerinde durmanın yararlı olacağı kanısındayım:

..........1 - Metin, Ahmet Cemal çevirisiyle sahneye konulmuş. Romanın genelinde ağırlıklı olarak kullanılan "Müdür Bey" sözü, her nedense oyunda karşımıza "Patron" olarak çıkıyor.

..........2 - Grete’nin keman çaldığı sahne, romanda kiracılar tarafından beğenilmez. "…salt nezaketlerinden ötürü ses çıkarmadıkları açıkça belliydi. (…) Oysa kız çok güzel çalmaktaydı" şeklinde bize aktarılır. Fakat oyunda kiracılar keman sesini kapı gıcırtısına benzetirler.

..........3 - Sahnede seslerin ekolu bir şekilde verilmesi, oyunu etkileyici kılmaktan çok, kulakları tırmalamaya yönelikti.

..........4 - Sahnenin dekorsuz olması, bir sahneleme yorumudur ve oyuncular için zor bir durumdur. Eğer bu gibi oyunlarda oyuncular yetersiz kalırsa, sahneleme iyice güçleşir; aynı Dönüşüm oyununda olduğu gibi.

Oyun bittiğinde, izleyicilerin salonu boşaltmadığını gördüm. Yanımdaki bir hanımefendi, "Acaba ikinci perdesi var mı?", diye etrafa bakındı. Benim salonu terk etmeye hazırlandığımı görünce, o da oyunun bittiğini anladı. Düşünün, oyuncular selamlama merasimine çıktılar, ama seyirci ne olduğunu kavrayamadığı için yerinde kala kaldı!

Büyük umutlarla gittiğim oyundan, büyük hüsranla ayrıldım. Merak etmiyor da değilim, uyarlayan (Ümit Denizer) ve yöneten (Turgut Denizer) neyi anlatmaya çalıştılar. Bize Dönüşüm'ün içindeki sahne dönüşümünü mü anlattılar??.. Bilmiyorum. Ama öğrenmek istiyorum!!..

Franz Kafka yaşasaydı ve romanın bu halde sahnelendiğini görseydi, herhalde kalp krizi geçirirdi. Net olarak anımsayamadığım ön oyun benzeri girizgâhta bahsedilen "kriz" sözü, umarım benim dış koşullardan etkilenip duyduğum sözdür. Belki ileriki zamanlarda, hayallerimdeki Dönüşüm'ü sahnede görebilirim…

***

Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 4
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 5
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 6
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 7
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 8
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 9