11 Mayıs 2013 Cumartesi

Bulunmaz, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi avukatı Süleyman Anıl'a ders veriyor!

T.C.
İSTANBUL
ANADOLU 40. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2013/854

KONU: Başlayacak olan yargılanmamı, "ÖZNEL" değil "NESNEL", "TİKEL" değil "TÜMEL" bağlamda değerlendirmenizi arzu ediyorum.

AÇIKLAMALAR:

Öncelikle şunu belirtmeliyim; yüzeysel bakıldığında, davamızla ilintisi dolaylı gibi görünmekle birlikte, bu davanın tam yüreğinde bulunması gereken şu şıkları dikkatinize sunarak, üzerinde teker teker duracağım;

1 - "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYALARI" sürecindeki ciddi aktör Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Türkiye tiyatrosuna verdiği zararın

2 - "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" zararının

3 - "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" zararının

4 - "ÜÇÜNCÜ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" zararının anlatılması, anlaşılması, belirtilmesi, incelenmesi, tartışılması gerekir...

***

Davacı avukat Süleyman Anıl ve onun tuttuğu avukat İbrahim Demirci, güçlü "NESNEL" gerçekleri değil güçsüz "ÖZNEL" gerçekleri, aslında gerçek olmayan ifadeleri mahkeme yargıcına sunup, kendilerince beni, daha baştan mahkûm ettirebilmek için, gerçeklerin çok somut yanlarını gizlemeyi yeğliyorlar. Örnekse, net bir biçimde görülebileceği gibi, T.C. ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NDAKİ ESAS NO: 2013/306 ile başlatılan süreç yokmuş gibi davranmak istiyorlar.

Daha önce benimle ilgili olarak vukû bulmuş yargılanmalar sırasındaki bâzı belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt, tanık durumlarını gündeme getirip, suçsuzluğumu anlatacağım. Davanın ardılı olduğu gibi, öncülü de var...

1"ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYALARI" sürecindeki ciddi aktör Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Türkiye tiyatrosuna verdiği zarar

Şubat 1991 tarihinden bu yana bütün Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla kirleten, tiyatro sanatının dezestetize edilmesine neden olan bir yayın organı var: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi. Dergi, zamanında, resmî tiyatro kurumlarından aldığı reklâm (PARA) karşılığında, resmî tiyatro kurumlarının oyun programlarını işlevsel olarak, her ayın tam birinde yayınlaması gerekirken, hiçbir zaman gününde yayınlanmadığı, günlerce, hattâ bâzen haftalarca sonra yayınlandığından (derginin çok geç yayınlandığını saptamak için İstanbul'un en büyük caddesindeki en büyük kitapçı "MEPHISTO KİTABEVİ" şirketindeki bilgisayar girdi belgelerinin tümü izlenmesi gerekir), benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle maaş alan Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'den, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den ve de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Veysel Sami Berikan'dan haksız ve usûlsüz bir biçimde reklâm (PARA) alıyor. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin geç yayınlanmasını saptayabilmek için, bu derginin basıldığı matbaa tarihlerini, dergiyi dağıtan şirkete ulaşma tarihlerini, bu dergiyi satan kitapçıların bilgisayarlarına giriş tarihlerini, bu derginin Lemi Bilgin yönetimindeki Devlet Tiyatroları, Hilmi Zafer Şahin ile Veysel Sami Berikan yönetimindeki Şehir Tiyatroları ve diğer resmî tiyatro kurumlarına ulaşma tarihlerini öğrenebilmek yeterlidir... 

Benim asal olarak en ciddi eleştirim, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin tam zamanında yayınlanmaması yönündedir. avukat Süleyman Anıl'ı da, bu derginin yöneticileri Sayın Gülhan Avşar Demirkanlı ve Mustafa Şükrü Demirkanlı ile birlikte Oyun Atölyesi'nin düzenlemiş olduğu "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde destekleyen ve kampanyaya tiyatrosunun ününü katan Sayın Nihat Haluk Bilginer'in avukatı olarak, sadece avukatlık mesleğinin sorumluluğuyla değil, aynı zamanda, şu ânda bile T.C. ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NDAKİ ESAS NO: 2013/306 ile başlatılan süreçte bulunup, avukatlık mesleğini zorlayan bir eyleme yeltenmesi nedeniyle eleştirdim.  Süleyman Anıl'ı çok somut bir durum ve bu somut duruma benzer durumlar için eleştirdim... İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi ile İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi yargıçları, beni "MAHKÛM" etmiş olsalar bile, o dava dosyaları için, Fazıl Say'ın itirazının benzerini yapıp, bana açık bir dille anlatılmayan "HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI" ifadesine kesinlikle itiraz ederek "YARGITAY'A GİTME KARARI" çıkarılması yönünde büyük çaba harcayacağım. Fazıl Say'ın itirazı sonrası, bana da böyle ciddi bir hak doğacağı ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti hukuk sürecindeki yasal hakkımın henüz kaybolmadığı kanısındayım. Şu ânda bile, hâlâ, sadece "ŞÜPHELİ" ve "SANIK" sıfatının ötesine geçmediğim kanısındayım. Çünkü, ortada yeni bir durum söz konusu: 3. Yargı Paketi kapsamında açıklanan "6352 Sayılı Yasa'nın Geçici 1. Maddesi" göz önünde bulundurulup, işbu davalar Yargıtay'a gider ve Yargıtay benim aleyhime karar verirse, "MAHKÛM" sıfatıyla anılırım kanısındayım... Bu arada, "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ" süreci başlayabilir... "AİHM", her ne kadar, benim "MAHKÛM" olmamı engelleyemese bile, "TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'Nİ 'MAHKÛM' ETTİREBİLME OLASILIĞINI DEĞERLENDİREBİLİRİM..."

2 - BURAK CANEY adı uygun bulunan ilginç bir İnternet canavarına, sanal âlem teröristine yaslanarak "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlatıldı. İşbu kampanya, Nihat Haluk Bilginer'in sahibi olduğu Oyun Atölyesi'nin "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde desteklediği Gülhan Avşar Demirkanlı ile Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı yada arkadaşlarınca başlatılmıştır. 

"BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" NEDİR VE NE İŞE YARAMAK İÇİN, HANGİ AMAÇLA DÜZENLENDİ?..

Tiyatro yazarı Coşkun Büktel'in "THEOPE" adlı oyununa "iftira" atan Prof. Dr. Özdemir Nutku'yu sürekli olarak eleştirdiğimiz için, bize karşı başlatılan bu ilginç "kampanya", Coşkun Büktel'le benim sanatsal ifade olanaklarımızı ilelebet ilga ve imhâ etmek için örgütlenmiş çok ciddi bir "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" idi. Yaklaşık olarak beş yıl önce ve Özdemir Nutku'nun attığı iftiranın CD ile saptanmasının ardılı olarak gündeme gelen bu "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" içerisinde, Oyun Atölyesi'nin avukatı Süleyman Anıl bulunmasa da, bu şahsın sürekli olarak desteklemiş olduğu Oyun Atölyesi de, "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin kesin ardılı olan "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde ciddi aktif rol aldı. Bana karşı başlatılan bu ilginç "LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin özü, resmî kurumlardan haksız, usûlsüz olarak alınan reklâm (PARA) konusunda benim gösterdiğim çok ciddi estetik duyarlılıktır... Süleyman Anıl'ın bile dolaylı olarak içinde bulunabildiği Oyun Atölyesi, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ciddi desteğiyle düzenlenen bu kampanya, mahlas adlı BURAK CANEY'in bir eylemi gibi görünse de, kanım odur ki, bu kampanyada, Oyun Atölyesi'nin desteklediği Gülhan Avşar Demirkanlı ile Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın çok çabası vardır... İşte bu nedenle BURAK CANEY adlı kişinin ortaya çıkarılıp IP'sinin saptanması gerekir. Süleyman Anıl, "LİNÇ KAMPANYASI" sürecini bilmesine karşın, kendisi bu kampanyaya asla imza vermemiş olsa bile, farkında olduğu bu duruma neden olan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne edilgen biçimde de olsa, dolaylı destek sunabilmiştir. Hem bu "LİNÇ KAMPANYASI" ve hem de zamanında çıkmadığı için, almış olduğu reklâm (PARA) da haksız ve usûlsüz olan dergiye, çok dolaylı da olsa yardımcı olmak, hukuksal olmasa bile, toplumsal olarak bence suçtur...


3 - "BİRİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" tanılaması ile kavramsallaştırdığım süreç, bizim verdiğimiz "entelektüel mücadele" sonucu "OLUMSUZ" sonuçlanınca, Av. Süleyman Anıl'ın müvekkili "OYUN ATÖLYESİ", Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Sahibi Gülhan Avşar Demirkanlı ile Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Şükrü Demirkanlı, bu denemede de, kendi adlarını ve dergilerinin adını ortaya koymaktan çekinmeyerek, yine bize (YAZAR COŞKUN BÜKTEL ile SANATÇI HİLMİ BULUNMAZ) karşı, "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" başlattılar. Tam tamına 1100 KİŞİLİK İMZA toplayan avukat Süleyman Anıl'ın müvekkili "OYUN ATÖLYESİ"nin destekleğidi dergi, tiyatromuzdaki toplumsal yerimizi ilga ve imhâ etmek için, düzeysiz bir kavga sürecine girerek, bizi de bu düzeysiz kavga sürecine hızla dahil ettiler. Yine bizim vermiş olduğumuz "ENTELEKTÜEL" mücadeleyle birlikte yaptığımız bilimsel eleştiriler sonucunda, onlar yeniden "yenilgi" sürecine girdiler.

4 - Avukat Süleyman Anıl'ın müvekkili "OYUN ATÖLYESİ" ile dergi patronları, süreci tırmandırarak, "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" adıyla tanıladığım bir eylemlilik sürecine hızla girdiler. Başta Gülhan Avşar Demirkanlı ile Mustafa Şükrü Demirkanlı olmak üzere, onlarca kişi ve kuruluş sürekli olarak "NOTER ONAYLI İHTARNAME" göndererek beni savcılıklara "DAVA VE ŞİKÂYET" edip, benim hakkımda "HUKUK DAVALARI" başlattılar. Merkezden emir almış gibi davranarak, hepsi birden aynı ânda davalar başlatan bu kişilerin ve kuruluşların bu tutumu karşısında, ben, yineliyorum, buna "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" tanılamasını uygun buldum...

Ben, sadece ve yalnızca bir sanatçı olmakla yetinmeyerek, buna paralel olarak, aynı zamanda uluslararası işler yapan biri olduğum için, benden haksız bir biçimde para kazanmak isteyen kişi ve kuruluşlar, bana peş peşe manevi tazminat davası açmaya başladılar. İşbu kişi ve kuruluşlar, benim, hiçbir zaman için avukat tutmayan, avukatlara asla ve kesinlikle hiç güvenmeyen biri olduğumu bildikleri için, benim, ceza, hukuk, ceza hukuku, hukuk felsefesi konularında eksik biri olduğumu varsayarak, benden sürekli bir biçimde tazminat (PARA) talep etmeye başladılar... Yıllar önce benden 25.000,00 TL isteyen "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" elebaşılarından Sayın Ömer Faruk Kurhan, bana karşı başlattığı ve T.C. İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi "DOSYA NO: 2010/8"de sürdürülen "KAMU DAVASI" sonrası "BERAAT" etmiş olduğumdan, 25.000,00 TL tazminatı yıllardır alamamış olduğu için üzülüyor olsa gerek... Ömer Faruk Kurhan'ın ardından Mustafa Şükrü Demirkanlı da 25.000,00 TL'lik tazminat davası açtı. Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın tuttuğu avukat Reyhan Kayışlı bile 15.000,00 TL'lik ciddi bir tazminat davası açtı. Seval Deniz Karahaliloğlu da, malûmunuz 10.000,00 TL'lik tazminat davası açtı... Bunların tümü, asla derin bir üzüntü içerisinde bulundukları için değil, benim ciddi bir şirket sahibi olmamdan kaynaklanan nedenlerle, benden "para sızdırmak" istiyorlar.

***

Yukarıdaki tanılar, tanılamalar, tanımlamalar... genel ve nesnel somut saptamalar... Şimdi gelelim çok daha özel ve öznel somut saptamalara:

1 - "OYUN ATÖLYESİ" şirketinin avukatı Süleyman Anıl'ın avukatı İbrahim Demirci, 27.07.2012 tarihinde "KADIKÖY CUMHURİYET SAVCILIĞI'NA" sunduğu "Açıklamalar" başlıklı basit dilekçesinin "Konu"su olarak şunlara yazabilmiş; "Görevi nedeniyle avukata İnternet yoluyla hakaret suçuna dair şikayet dilekçesidir."

Ben, ne "OYUN ATÖLYESİ" şirketine, ne "OYUN ATÖLYESİ" 
şirketince tutulmuş avukat Süleyman Anıl'a ve ne de Süleyman Anıl'ın tuttuğu avukat İbrahim Demirci'ye hiçbir zaman için hakaret etmedim, etmeye de asla ve kesinlikle zerre kadar olsun hiç niyetim yok. Benim, 
"OYUN ATÖLYESİ" şirketine hakaret etmediğim, İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıçlığı'nda yargılandığım DOSYA NO: 2011/3218 sayılı dosyadan hemen incelenebilir. "OYUN ATÖLYESİ", Türk Ceza Kanunu 125. Maddesi içeriğindeki "HAKARET SUÇU" kavramlarıyla benim hakkımda "DAVACI VE ŞİKÂYETÇİ" olabilmekle birlikte, benim yargılanmam sonucunda, "OYUN ATÖLYESİ" ile ilgili olarak herhangi bir ceza almam hiçbir zaman kesinlikle söz konusu olmadı... 
Ben, "HAKARET SUÇU" işlemiş olsam bile, "HAK DÜŞÜRÜCÜ", "ZAMAN AŞIMI" olgularına neden olan durum hakkında TCK.'nun 125. Maddesi çok net ifadeler içeriyor. Ben, Basın - Yayın işiyle uğraşan biriyim. Basın İlan Kurumu'na kayıtlı olarak dergi yayınlıyorum. Benim yaptığım ciddi estetik eleştirileri, İnternet ortamında yapılmış "geyik" bağlamında değerlendirip, hemen savcıya ve/ya yargıca koşmak hiç de hoş değil. Gerçek anlamda, nesnel olarak, yüzde yüz kanıtlanmış bir biçimde "HAKARET SUÇU" işlemiş olsam da, şuna dikkat edilmeli:

"HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE"
"ZAMANAŞIMI SÜRESİ", 
"6352 SAYILI YASA"  

Burada bir parantez açarak, 6352 sayılı yasanın 1. maddesini okuyalım:

("6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin birinci fıkrasına göre, '31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davası açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkumiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir'. Hükümle birlikte, 31.12.2012 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da düşünce ve kanaat açıklamak suretiyle işlenen ve adli para cezasını ya da üst sınırı beş az hapis cezasını gerektiren suçlar için soruşturma aşamasında, CMK m.171’de öngörülen şartlara bakılmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, kovuşturma evresinde davanın ertelenmesine ve kesinleşmiş olan mahkumiyet hükmünün infazında ise infazın ertelenmesine karar verileceği belirtilmiştir. Belirtmeliyiz ki, hükmün uygulanabilmesi için işlenen veya işlendiği iddia olunan suçun, 31.12.2011 tarihinden önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir.")

Peki, ben, hiçbir "HAKARET SUÇU" işlemediğim yönünde vicdani kanaatim bulunmasına karşın, bir ân düşünüp "OYUN ATÖLYESİ" savunucusu avukat Süleyman Anıl ile onun tuttuğu avukat İbrahim Demirci'nin iddialarına inanarak, ciddi bir "HAKARET SUÇU" işlemiş olduğumu kabul etsem bile, ben, bu "HAKARET SUÇU" eylemini ne zaman işlemişim? 31.12.2011 tarihinden önce mi, sonra mı işlemişim? Yani, 6352 Sayılı Yasa'nın "AF" kararından önce mi, "AF" kararından sonra mı? Evet, ilgili yasanın kapsamında "işlemişim", tam tamına 21 Nisan 2011 günü "işlemişim", yani adalete göre, hakka göre, hukuka göre, tüzeye göre, yasaya göre, ben zâten "AF" edilmişim!... Ancak, karınlarını adaletten, haktan, hukuktan, tüzeden, yasadan doyurabilen avukat Süleyman Anıl ile onun tuttuğu avukat İbrahim Demirci, "AF" kararını zerre kadar olsun hiç ciddiye almayıp, yasaya aykırı davranıyorlar. Bu davanın bitiminde, kendilerini hemen savcılığa "DAVA VE ŞİKÂYET" edeceğim!... Peki, ben, bu videonun "Yüklenme tarihi: 21 Nisan 2011" olduğunu nereden biliyorum?! 
"OYUN ATÖLYESİ" şirketince tutulan Süleyman Anıl ile avukatı İbrahim Demirci'nin "KADIKÖY CUMHURİYET SAVCILIĞI" makamına verdiği şikâyet dilekçesindeki şu link içeriğinden biliyorum: 
(http://www.youtube.com/watch?v=oVfyVfbY7Qs) 
Peki daha önce neden bilmiyordum? Savcı, bırakınız bana bu videonun bilgisini vermeyi bir yana, beni müthiş derecede azarlayıp, makamında sözlü olarak "SUÇLU" ilân etmişti. Tavrı reddedip, yazılı ifade verdim. 

Şöyle söylenebilir: "OYUN ATÖLYESİ" şirketince tutulan Süleyman Anıl ve onun avukatı İbrahim Demirci, savcılığa dilekçe verdiklerinde, henüz 6352 Sayılı Yasa söz konusu değildi belki de... Çünkü onlar birer avukat, benim gibi ilkokul mezunu birer zavallı değiller. Benim yerimde sıradan bir sade vatandaş olsa tir tir titrerdi. Bırakın benim durumumu, savcı bile, bu yasayı ciddiye almayarak soruşturma başlattı. Tabiî ki, bu arada şunu da ivedilikle ifade etmem gerekir: Benim ifademi alan savcı, bana öyle bağırdı ki, olağan işleyebilen demokratik yasalar söz konusu olsaydı, o savcının yargılanmasını sağlardım. Ancak, elimde hiçbir yazılı kanıt olmadığı gibi, savcının yardımcısı hanımefendi de, savcıdan yana durumu anımsayabilecektir. "OYUN ATÖLYESİ" şirketince tutulmış avukat Süleyman Anıl ve Süleyman Anıl'ın tuttuğu o avukat İbrahim Demirci'nin "KADIKÖY CUMHURİYET SAVCILIĞI" makamına sunduğu dilekçe metnini bile, o savcının hışmı nedeniyle, ancak, taaa 6 Mayıs 2013 tarihinde, "T.C. İSTANBUL ANADOLU 40. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI" makamına giderek alabildim.

a) 6352 SAYILI YASA ("YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN") 2 TEMMUZ 2012 GÜNÜ KABUL EDİLDİ.

b) 6352 SAYILI YASA 5 TEMMUZ 2012 GÜNÜ RESMİ GAZETEDE YAYINLANDI.

c) "OYUN ATÖLYESİ" tarafından tutulan avukat Süleyman Anıl ve Süleyman Anıl'ın tuttuğu ilginç avukat İbrahim Demirci, "KADIKÖY CUMHURİYET SAVCISI" makamına 27 TEMMUZ 2012 GÜNÜ DİLEKÇE VERDİ.

d) Savcı benden ifade alırken, bir "HAKARET YEMEDİĞİM" kaldı.

e) "HAKARET SUÇU" içerdiği iddia edilen VİDEOYU 21 NİSAN 2011 GÜNÜ YÜKLEDİM.

f) 6352 SAYILI YASA EMREDİYOR:

'31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davası açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkumiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir'

Bir "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenleyecek kadar entelektüel ahlâktan ve estetik bilinçten uzak "OYUN ATÖLYESİ" için "HUKUKSAL DESTEK" sunan avukat Süleyman Anıl ve onun avukatı İbrahim Demirci, yasaları eğip bükerek nesnel davranmıyorlar.

TÜRK CEZA KANUNU'NUN 125. MADDESİ ÇOK AÇIKTIR.

"ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenlenmesine yardım ve yataklık yapan "OYUN ATÖLYESİ" şirketinin çok ilginç vekilleri avukat Süleyman Anıl ile onun tuttuğu avukat İbrahim Demirci, benim ilkokuldan başka herhangi bir okul yüzü görmemem, giyimime dikkat etmemem, konuşmalarımı çekinmeden, açıkça, dobra dobra yapmam, avukatlık mesleğinden kesinlikle hoşlanmamam, özellikle avukatlar karşısındaki hukuksal üstünlüğüm nedeniyle, duruşmalar sırasında bile, bana karşı, evrensel hukuksal normlarına hiç uymayan biçimlerde davranmışlardır. Hattâ hattâ, İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki 2011/217 E. dosyasına bağlı duruşmalar sırasında, benim "NORMAL BİRİ OLMADIĞIM, AKLİ DENGEMİN YERİNDE OLMADIĞI" yönünde söylemler geliştirmekle birlikte, duruşma salonundan henüz çıkarken, beni "ŞUBEYE ÇEKTİRECEĞİNİ" bile dile getirebilmiştir. Bununla ilgili olarak İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki "CELSE NO: 2" tutanağı incelenebilir. İşbu tutanaktan tadımlık sunuyorum:

"Müşteki vekilinden soruldu: 'İncelemeye bir diyeceğimiz yoktur. Sanığın cezaî ehliyetinin araştırılmasını istiyorum. Zîra bize duruşma sonrası bile hakaret etmiştir.' dedi.

3 - Katılan vekilinin sanığın akli dengesi konusunda rapor alınması talebinin dosya içeriğine göre reddine" 


"T.C. ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NDAKİ ESAS NO: 2013/306" ile başlatılan süreç bunun için devam ediyor...

2 Hiçbir zaman için tam zamanında, her ayın tam olarak birinde asla ve kesinlikle yayınlanmayan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, günlerce, hattâ bâzen haftalarca sonra zor yayınlanabilmesine karşın, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'den, İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den ve de Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Veysel Sami Berikan'dan, muadillerinden usûlsüz bir biçimde reklâm (PARA) alabilmeye devam edebilmektedir. Ben, böyle bir reklâm (PARA) alabilme "başarı"sının hangi koşulda, nasıl elde edildiğini merak edip, araştırarak, bu durumu tüm tiyatro kamuoyuna duyurdukça, hakkımdaki "LİNÇ"  çeşitlemeleri şimşek hızıyla artıyor...

3 - 1 Ağustos 2012 Çarşamba günü Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'ya karşı açmış olduğum 50.000,00 TL'lik tazminat davası dosyasına, işbu davanın gerekliliğini kuvvetlendirecek, mahkemenin kanaatini netleştirecek, 17 Mart 2008 tarihinde İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce onaylanıp, resmiyet kazanmış belgeler sundum. Belgeleri, bu davayla da ilgili olarak, huzurunuza sunuyorum:

- Ah Büktel, Vah Büktel...
- Artık Sıkıntı Vermeye Başladın Coşkun Büktel
- Büktel'in Saçmalıkları
- Coşkun Büktel Bulaşma, İşine Bak!
- Coşkun Büktel'i Anlamak...
- Coşkun Büktel'i Tanıyalım
- Coşkun Büktel'in doğruları ve yanılmaları / yalanları...
- Demirkanlı yalanları...
- Demirkanlı yalanlarını sürdürüyor
- Düzeysiz Yayıncılığa Yönelik Zorunlu ve Son Açıklama
- Hadlerini İyice Aştılar
- Hay Allah!
- H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (1)
- H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (2 ve son)
- İnternet kirliliği, hakaretler ve gerçekler...
- "KURNAZ KAMİKAZE"
- Layığını Bulmak...
- TİYATRONUN BAŞINA BELA OLAN BU DENGESİZLERE DUR DİYECEK 500 KİŞİ YOK MU?
- Tiyatro Sitelerine Tehdit ve Saldırı!
- İSTANBUL 3. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NE onaylatılan 17 Mart 2008 tarihli "Webmaster B. Dilek Sezer" imzalı tespit tutanağı
- T.C. İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'nda açtığımız 50.000,00 TL'lik manevi tazminat davası

4 - Ben, ne "OYUN ATÖLYESİ" şirketi, ne "OYUN ATÖLYESİ" şirketinin desteklediği Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin patronu Gülhan Avşar Demirkanlı, ne de derginin yöneticisi Mustafa Şükrü Demirkanlı ile "HUSUMET" içindeyim. Ben, ne "OYUN ATÖLYESİ" şirketinin avukatı Süleyman Anıl'a, ne de diğerlerine karşı, asla ve kesinlikle hiç 
"HAKARET SUÇU" işlemedim. Ben, tam tamına dört yüz (rakamla 400) yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten Shakespeare ve onun yerli işbirlikçilerini eleştirdim. Kendisine ait hiçbir sanat yapıtı bulunmayan, kendisinden önceki sanat yapıtlarını (ç)alarak, hukuk diliyle belirtmek gerekirse "İNTİHAL" ederek, tiyatro sanatına "DOĞRU" olanın değil 
"YALAN" olanın, "GERÇEK" olanın değil "SAHTE" olanın, (daha fazla kalıcı etki eden durum) "GÜZEL" olanın değil "ÇİRKİN" olanın geçmesine neden olan Shakespeare'in sanat hırsızlığını iyice anlamak için Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nca Eylül / 2007'de yayınlanan Lev Tolstoy'un "SANAT NEDİR?" kitabındaki son yetmiş beş sayfa ("SHAKESPEARE VE DRAM SANATI ÜZERİNE") çok dikkatle okunmalıdır. Sayın Yargıç, zaman yetersizliği yada başka nedenlerle bu yapıtı okuyamazsa, bu kitapla birlikte bu dilekçede dile getirdiğim diğer belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt ve tanıkların yetkin (mevzuat elverirse yabancı ülkelerden) bir "BİLİRKİŞİ" tarafından ele alınarak, ciddi bir "BİLİRKİŞİ RAPORU" hazırlanmalıdır. Bizim konumuz sanat...

5Belirtmiş olduğum nedenlerden ötürü, mevzuat elverirse, Şubat 1991 tarihinden başlayarak, tiyatro sanatını şimşek hızıyla dezestetize eden Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni usûle aykırı bir biçimde desteklemiş olan bütün Kültür Bakanları, bütün Devlet Tiyatroları Genel Müdürleri, bütün İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenleri ile bütün Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenleri ve diğer resmî sanat kurumlarının yöneticileri hakkında mutlaka savcılığa suç duyurusunda bulunup, her biri için ayrı ayrı "DAVACI VE ŞİKÂYETÇİ" olacağım. 

- Benim aklım, benim beynim, benim cesaretim, benim çözümüm, benim direncim, benim estetiğim, benim fikrim, benim girişimim, benim hayalim, benim ısrarım, benim inadım, benim jargonum, benim kültürüm, benim liyâkatım, benim melekem, benim niteliğim, benim olurum, benim özelliğim, benim planım, benim rızam, benim statüm, benim şansım, benim tavrım, benim uygulamam, benim üstünlüğüm, benim varlığım, benim yeteneğim, benim zekâm doğrultusunda öznel bir karar verilebilse, ben, bana noter onaylı ihtarname gönderen, beni savcılığa dava ve şikâyet eden, benim hakkımda dava açan, benim suçlu yada suçsuz olduğuma karar veren kişilerin, sadece günlük hayattan, yalnızca ceza, hukuk, ceza hukukundan değil, aynı zamanda hem hukuk felsefesinden ve hem de şiirden (poetikadan) anlayan insanlar olmasını seçerim. Bu maddeyi (madde 12) yazmamın nedeni, yargıçta bir kanaat oluşturma kaygısı değil, yakında yayınlamayı planladığım
"TİYATRO TİYATRO'ya karşı" kitabına dayanak ve kaynaklık oluşturması kaygısıdır. Bu maddeyi yazmamdaki ikincil etmen ise, gelecek bir zamanda, tiyatro âşkıyla tutuşan insanların yapacakları "resmî araştırma" için, onlara "resmî bir belge" bırakma isteğidir.

TANIKLAR:

Mehmet Cemalettin Bulunmaz

Alibaba Türbe Sk. Onur Han 5/8-9 Çemberlitaş Fatih / İstanbul
Tel: 0212 513 47 32-33

Turgay Demirkaya

Çankaya Mah. 928. Sokak Tezcan İş Hanı 55 / 103 İzmir
Tel: 0232 489 24 43

DELİLLER:
1 - http://tiyatroyun.blogspot.com/search?q=%22ENTELEKT%C3%9CEL+L%C4%B0N%C3%87+KAMPANYALARI%22&max-results=20&by-date=true
2http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/03/bir-iftirann-bataklk-anatomisi.html
3http://tiyatroyun.blogspot.com/2009/04/yalan-makinesi-ve-kufurbaz-mustafa.html
4http://tiyatroyun.blogspot.com/search?q=HUKUKSAL+L%C4%B0N%C3%87+KAMPANYASI&max-results=20&by-date=true
5 - http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2013/04/t.html
6http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/04/blog-post_3511.html
7http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/03/asagdaki-yaz-taslaktr.html
8http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/03/blog-post_5658.html
9 - http://tiyatroyun.blogspot.com/2013/01/blog-post_7177.html
10http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/09/hilmi-bulunmazn-yarn-yargca-verecegi.html
11 http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/08/blog-post_4640.html
12 - http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/08/t_13.html
13 http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/08/blog-post_1251.html
14 http://tiyatroyun.blogspot.com/2012/08/t.html

Sunmuş olduğum tiyatro sanatı gerçekliğinin, "TİYATRO HUKUKU TARİHİ" kavramı ve kurumuyla birlikte tarihe geçmesine yapacağınız katkının önemini çok iyi bildiğim için, bu ceza davasının etik, sanatsal, tarihsel ve toplumsal önemi göz önünde bulundurulduğu ân, yukarıda adlarını verdiğim tanıklarla birlikte Coşkun Büktel'in, Feridun Çetinkaya'nın, Rahmi Dilligil'in, Melih Anık'ın "TANIK" olarak dinlenilmesi gerekir. Tarih ve topluma ciddi bir belge bırakılacaktır. Gereğinin yapılması için nesnel karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 13/05/2013 

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

***

Ayrıca tıklayınız:

LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin avukatı Süleyman Anıl için davacıyız!