T.C.
İSTANBUL
10. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA
DOSYA NO: 2012/1758
KONU: Dâvâlarım yoğunluğu, yurt dışındaki işlerimin oluşturduğu yorgunluk ve sanatsal çalışmalarımın hareketliliği nedeniyle, yaklaşık bir yıldır değerlendirme olanağı bulamadığım "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenleyicisi Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ı yanlış yönlendirdiği suç duyurusu metnini çözümleme zorunluluğu...
AÇIKLAMALAR / YANITLAR:
1 - Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı'ın aşağıdaki metinde adı asla ve kesinlikle geçmemektedir. Mustafa Şükrü Demirkanlı, adı, sıfatı zerre kadar olsun hiç geçmemesine karşın, benim bir genelleme yaptığım yazıyı, sanki onun tanımlıyor gibi düşünerek, büyük bir alınganlık örneği göstermiş. Demirkanlı'nın yaptığı alıntıyı bir de ben yapmak istiyorum:
"LİNÇÇİ orospu çocukları", LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ aptallarla, LİNÇÇİ başarısızlarla, LİNÇÇİ beceriksizlerle, LİNÇÇİ cahillerle, LİNÇÇİ çanak yalayıcılarla, LİNÇÇİ çaresizlerle, LİNÇÇİ dangalaklarla, LİNÇÇİ deyyuslarla, LİNÇÇİ dübbüklerle, LİNÇÇİ düzenbazlarla, LİNÇÇİ eblehlerle, LİNÇÇİ enayilerle, LİNÇÇİ eşeklerle, LİNÇÇİ faşistlerle, LİNÇÇİ fesatçılarla, LİNÇÇİ fırlamalarla, LİNÇÇİ fırsatçılarla, LİNÇÇİ gebeşlerle, LİNÇÇİ gevezelerle, LİNÇÇİ göz yalayıcılarla, LİNÇÇİ halk düşmanlarıyla, LİNÇÇİ kuyruk sallayıcılarla, LİNÇÇİ namussuzlarla, LİNÇÇİ oportünistlerle, LİNÇÇİ orospu çocuklarıyla, LİNÇÇİ pezevenklerle, LİNÇÇİ pragmatistlerle, LİNÇÇİ pratisyenlerle, LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ repormistlerle, LİNÇÇİ revizyonistlerle, LİNÇÇİ şerefsizlerle,"
Bir kişiyi değil, bir eylemi, bir eylemliliği, bir çoğul eylemlilik hâline dile getirdiğim bu genellemeci anons yazısını, Demirkanlı üzerine alınarak ne yapmak istiyor? Yapmak istediği çok basit bir art niyetten ibarettir. Benim, kendisini, hem İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde, hem İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi'nde ve hem de İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargılatmama çok içerleyen Demirkanlı, adliyenin iş yoğunluğunu çarpıtarak, adliyeyi yanıltarak, adliyeyi boşuna boşuna, yasalara aykırı bir biçimde işgâl ederek, meşgûl ederek, sentetik, yapay bir ürettirmek istemektedir. Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ın yoğunluğundan yararlanan Demirkanlı, tâbir-i câizse, Sayın Karpınar'ı kötü emeline âlet etmiştir. Sayın Karpınar, iş yoğunluğu nedeniyle, iddianame hazırlarken, hatalı davranmıştır. Sayın Yargıç İsmail Ermiş, yanlışı görecek ve bu dâvâ daha ilk duruşmada yada Sayın Yargıç Ermiş'in uygun göreceği en kısa zamanda kapanacaktır. Kapanmayıp, sürse bile, Demirkanlı'nın aleyhine, benim lehime sonuçlanacaktır. Tam tersi bir bitiş söz konusu olsa bile, bu dâvâ, Yargıtay sürecinde benim lehime sonuçlanacaktır. O aşamayı geçme mucizesi gösterilme da, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine bir "CEZA HUKUKU SKANDALI" yaşanacaktır.
Çünkü...
Yineliyorum, Demirkanlı'nün tüm iddiaları "YALAN" olduğu gibi, yukarıdaki yazıda da, zerre kadar olsun kendi adı ve/ya sıfatı asla ve kesinlikle geçmemektedir. Demirkanlı, "ADLİYEYİ HAKSIZ YERE MEŞGÛL ETMEKTE" sakınca görmemektedir. Ayrıca, Demirkanlı, kendi ağzıyla ikrar etmektedir ki, "1100 KİŞİLİK ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" önderliği yapmaktadır. Sayın Yargıç, mahkemenin yetkisi kapsamında bir ceza hukuku algısı duyumsar ise, Demirkanlı hakkında diğer mahkemelerde süren dâvâlarımızın belgelerine ulaşabilirse, bu "örgüt" hakkında ayrıntılı belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt bulabilir. Bunun yanı sıra, benden istenebilecek her türlü somut belgeyi, net bilgiyi Sayın Yargıç'a aktarmaya hazırım.
Yukarıda yaptığım alıntı içeriğinde "LİNK" olduğunu söyleyen Demirkanlı, tamamıyla "YALAN" söylemektedir. O yazıda, asla ve kesinlikle herhangi bir "LİNK" yoktur. Olmamışı olmuş, olmuşu olmamış gibi gösterme alışkanlığındaki Demirkanlı'nın "YALAN" söyleme hâli, deyim yerindeyse, "ZİNCİRLEME" biçiminde sürüp gider. "LİNK" içermeyen, içinde hiçbir "LİNK" bulunmayan bir metne bile "İFTİRA" atabilen Demirkanlı, düşününüz ki, insanlara haydi haydi "İFTİRA" atabilmektedir. Benim dışında birçok kişiye "İFTİRA" atan Demirkanlı, örnekse, Coşkun Büktel, Feridun Çetinkaya gibi tiyatro insanlarına da, sürekli olarak "İFTİRA" atmış, "İFTİRA" atmakta ve sanırım, yargı bu şahsı durdurmazsa, "İFTİRA" atmaya devam edecektir.
2 - "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenleyicisi Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı adlı şahıs, Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ın iş yoğunluğundan, dikkatsizliğinden, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" olgusunu ayrımsayamamasından olsa gerek hatâlı davranmasından yararlanarak, sürekli "YALAN" söylemektedir. Benim yazdığım her yazıda "LİNÇÇİ" dediğimi ve "LİNK" verdiğimi söyleyerek, adliyeyi kandırmaya yeltenebilen Demirkanlı, "YALAN" söylemektedir. Çünkü ben, her yazımda mutlaka "LİNÇÇİ" demiyor ve her yazımda mutlaka "LİNK" vermiyorum. Ayrıca bunları yapsam bile, Demirkanlı'yı hiç ilgilendirmez. İstanbul 9. Asliye Mahkemesi Bilirkişi Raporu'na bakıldığında, "LİNÇÇİ" demek "SUÇ DEĞİL"dir.
Mustafa Şükrü Demirkanlı, aslında çok tehlikeli, gayet sakıncalı ve oldukça hukuk dışı bir "içtihat" oluşturmaktadır. Benim ve Coşkun Büktel'in "YARGISIZ İNFÂZ" ile susturulmak istendiğimizi ikrâr eden Demirkanlı, böylelikle, hukuka aykırı olarak bir "ALTERNATİF HUKUK" oluşturmaktadır. Benim ve Coşkun Büktel'in ne düşünmemiz, ne konuşmamız, nasıl davranmamız ve en önemlisi de ne yazmamız gerektiğini dikte eden Demirkanlı ve "1100 KİŞİLİK ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ", hiç de hakları değilken, hiç de hukuk sahibi olmamışlarken, kendilerini savcı, yargıç, Yargıtay ve neredeyse Türkiye Büyük Millet Meclisi konumu bağlamında algılayarak, hem "YASAMA", hem "YÜRÜTME" ve hem de "YARGI" zırhıyla donatma eğilimi içerisindedirler. Eğer, yargı süreci, adliye mekânı ve savcılık makamı, bunlara olanak verirse, basit bir dille söylemek gerekirse, resmen "ipin ucu" kaçar. Bizim hiçbir zaman "İFTİRA" atmadığımız, "KARALAMA" yapmadığımız, asla ve kesinlikle "YALAN" söylemediğimiz bilinmesine karşın, onlarca yıldır tiyatro konusundaki güvenilir olmamız somut bir gerçekken, bize (Hilmi Bulunmaz - Coşkun Büktel) "Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!" sözleriyle, bize yönelik olarak "İFTİRA" atılmış, "KARALAMA" yapılmış, "BASKI ALTINA ALMA GİRİŞİMİ" eylemine girişilmiştir. Ben, onlarca haksız, hukuksuz dâvâyla köşeye sıkıştırılmak istendiğim süreçte, sürekli olarak yargıçlara yönelik olarak "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" gerçekliğini dile getirmeme karşın başarılı olamamama karşın, Demirkan, yaptığı ikrârla, örgütlenmelerini somut olarak tanımlamıştır.
Eğer mevzuat elverişli olursa, Demirkanlı'nın sıraladığı örgütler ve kişiler yargılanmalıdır. Bu süreçte bu olası değilse, ayrıca suç duyurusunda bulunacağım. Böyle ciddi bir "ENTELEKTÜEL ÖRGÜT" ciddiye alınmazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dek başvuracağım.
Bizim hiçbir yasa dışı eylem içerisine girme gibi herhangi bir kastımız olmamasına karşın, Demirkanlı, savcıyı hızla geçtikten sonra, yargıcı da şimşek hızıyla geçme planları yaparken, net bir biçimde "YALAN" söylüyor. Bizi aynen şöyle "KARALAMA" sürecine terk ediyor:
"Biz aşağıda imzası olan kurumlar ve kişiler olarak bu iki şahsı; Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyor, ahlâki bir tutum geliştirmeye davet ediyoruz."
Bizi, sadece ve yalnızca, Türkiye Cumhuriyeti Adalete yargılayabilir. Eğer, "SUÇ VE CEZA" sadece Dostoyevski'nin roman adı olarak sınırlanmamış ise, ortada bir "SUÇ" varsa, bunun "CEZA" karşılığını Türkiye Cumhuriyeti Adaleti verir. Bunun "CEZA" karşılığını, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" veremez... Madem ki, ortada bir "SUÇ" vardı, neden üç yıl bekleyip de, şimdi sentetik, şişirme, yapay ifadelerle, "YALAN" beyanlarla bizim hakkımızda "SUÇ" üretiyorlar?
Demirkanlı, yineleme yöntemini kullanarak, Sayın Savcı'yı etkileyerek, hatâlı bir iddianame hazırlamayı başarmıştır. Bunu yaparken de, sürekli olarak "YALAN" söylemeyi ilke edinmiştir. Ancak, şuna eminim ki, Sayın Yargıç, kılı kırka yararak bir yargılama yapacağı için, Demirkanlı'nın "YALAN" söylemini deşifre edebilecektir. İkide bir, "AKTİF LİNK" kavramıyla saptırmacı bir dil kullanan Demirkanlı, iddianameye etki etmeyi başarırken, beni de, bir yazar değil, sanki bir "AKTİF LİNK" uzmanı olarak sunmuş. Ben, yazdığım yazıları bilimsel duyarlılık ve yöntemle yazdığım için, tabiî ki, durum gerektirdiğinde, mutlaka link kullanıyorum. Ancak, benim işim "YAZARLIK", "AKTİF LİNKÇİLİK" değil. İçeriğinde kendi adı bulunmayan, kendi sıfatı geçmeyen, kendisi düşünülerek yazılmamış yazıları bile kendisine mâl ederek, sentetik, şişme, yapay "SUÇLAR" imâl eden Demirkanlı, söylediği her sözün içerisinde adliyeyi yanıltmaya çabalıyor.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, hattâ taaa 1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğu zamanından günümüze dek hiçbir kimsenin kurmayı hayal bile edemeyeceği bir "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" kuran Demirkanlı, tarihe ve topluma mâl ettiği "YALAN" sözlerle yargılanmadan ortalık yerde gezebilecek ise, "vay memleketin hâline"... Demirkanlı ve şerikleri, "BELGE" gösterirken bile, bizim sitelerimizden örnek sunmak zorunda kalıyorlar. Bunun bir tek nedeni var: Çünkü onlar, yaptıklarının "YASA DIŞI" bir eylem olduğunu duyumsar duyumsamaz, onlarca, belki yüzlerce sayfadan olan "İFTİRA" metinlerini silip imhâ ettiler. Bizi suçlamak için bile, Coşkun Büktel'in sitesindeki belgeyi göstermek zorunda kalıyorlar. 2009 yılının mayıs ayında kendi dergisinde yayınladığı belgeyi neden gizliyor Demirkanlı? Benim ekte sunduğum ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden almış olduğum "DEMİRKANLI BELGELERİ" neden silinip atıldı? Bunların yanıtı verilmeden, Sayın Yargıç yargılamayı sürdürürse, kendisi de, Sayın Savcı'nın düştüğü hatâya düşer.
3 - Demirkanlı, her maddenin başında benim küfürbaz olduğumu yapıştırıyor. Yazı yazmak, iddiada bulunmak yerine, "kopyala yapıştır" yöntemiyle hareket eden Demirkanlı, söylediği her sözü, mutlaka "YALAN" kavramına yaslıyor. Ayrıca yinelemekte yarar var: İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi "BİLİRKİŞİ RAPORU" çok net: "LİNÇÇİ DEMEK HAKARET DEĞİL!"
Benim, bir genelleme yazısı içerisinde kullandığım "OROSPU ÇOCUĞU" sözünü, neden kendisine yakıştırıyor? Bunu bir türlü anlayamıyorum. Ben, bir tiyatro sahibiyim ve tiyatro çalışmalarına nasıl insanların katılabileceğine ancak ben karar verebilirim. Buna hiçbir kimse karışamaz, hele ki, her "OROSPU ÇOCUĞU" sözünü zorla kendine mâl eden Demirkanlı asla ve kesinlikle karışamaz bana. Benim "KÜLTÜR MERKEZİ" olarak kurduğum mekânın tek sorumlusu benim, Demirkanlı değil. Buna asla ve kesinlikle izin vermem. Ben, "OROSPU ÇOCUĞU" derken, Demirkanlı'yı kast etmiyorum. Ancak, her nedense, nerede bir "OROSPU ÇOCUĞU" sözü görse, Demirkanlı, bu sözün üzerine hemen atlıyor. Garip ve anlaşılması güç bir durumla karşı karşıya kaldığım için, inanın yorum bile yapamıyorum.
Hiçbir somut iddia, hiçbir gerçek sav, hiçbir inandırıcı veri sunmamasına karşın, savcıyı bile inandıracak kadar "YALAN" söyleyebilme dağarcığına sahip olan Demirkanlı, ayın günlerini arka arkaya sıralayarak, sözüm ona bilimsel bir veri veriyormuş izlenimi oluşturuyor. Kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan, tarihsel ve toplumsal gerçeklerin genellemesiyle kurgulanmış yazılarıma, deyim yerindeyse "İFTİRA" atan Demirkanlı, yirmi iki yıldır Türkiye tiyatrosunu kirlettiği yetmiyormuş gibi, şimdi de, Türkiye adliyesini kirletmeye yelteniyor. Bunun izin vermem. Buna izin vermeyiniz...
Tombaladan kart çeker gibi yazılarımın sıralayıp, içerisindeki "LİNÇÇİ VE OROSPU ÇOCUĞU" sözcüklerini kendisine yamayarak, yapay bir "SUÇ" üreten Demirkanlı, Sayın Yargıç tarafından ciddi bir dille uyarılıp, işini, sadece yayıncılığını, yalnızca tiyatro yayıncılığını yapması yönünde uyarılmalıdır.
İçerisinde, içeriğinde zerre kadar olsun herhangi bir "SUÇ" ögesi bulunmayan yazılarımı art arda sıralayan Demirkanlı, kendisinin tarihsel, toplumsal ve adlî suçluluk psikolojisine yamamaktadır. "SABIKALI" biri olan Demirkanlı, sürekli olarak "SUÇ İŞLEMEK" eğiliminde bulunan biridir. Bu şahsa, gerçekten çok dikkat edilmelidir.
Ben, düşündüklerimi, konuştuklarımı, davrandıklarımı, okuduklarımı, yazdıklarımı inkâr eden değil, ikrâr eden biriyim. Ancak, benim yazdığım yazıların içeriğinde zerre kadar olsun herhangi bir hile yoktur. Ne var ki, Demirkanlı'nın yazılarının içeriğinde ise, zerre kadar olsun herhangi bir hilesizlik yoktur.
Benim, Haluk Bilginer yada bir başkasını eleştirmemi bile kabullenmeyen Demirkanlı'ın uyarılması gerekir.
4 - Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı hakkında herhangi bir olumlu söz söyleyebilecek bir tek tiyatro sanatçısı kalmamıştır... Yirmi iki yılı aşkın bir zamandır kalbini kırmadığı, hakaret etmediği, iftira atmadığı hiçbir tiyatrocu kalmayan Demirkanlı, hırsına yenilerek, şimdi de, adliyeye karşı suç işleme eğilimi içerisine girmiştir. Bu adama dikkat edilmelidir.