14 Nisan 2007 Cumartesi

BÖYLE BİR "OYUN"DA YOKUM

Coşkun Büktel

"Oyun" dergisinin çıktığını duyuran yazımda, dergiyi çıkaran Hilmi Bulunmaz için, "hakikati görmezden gelmediği, okurların bilme hakkına saygılı olduğu ve teknik mükemmellik için gerekli emeği esirgemediği sürece, kendisine her türlü desteği vereceğimizi kamuoyu önünde taahhüt ediyoruz." demiştim.

Ama Bulunmaz, derginin daha ilk sayısında, (saydığım ilk iki kritere ne denli saygılı davranmış olursa olsun) üçüncü kriteri (derginin teknik mükemmelliğini) gerçekleştirmek için gerekli özeni ve emeği (tüm uyarılarıma rağmen) ortaya koymadı/koyamadı. Sonuçta, dergiyi de, internetteki Bulunmaz imzalı yazılar gibi, alelacele, yalapşap, derme-çatma biçimde yayınladı.

Dergiyi elime alıp şöyle bir baktığımda, korktuğum şeyin başıma geldiğini derhal anlamıştım. Derginin yalnızca ön kapağı, yüzüne bakılabilir nitelikteydi. (Hatta şıktı.) Ama derginin içi, çoğu kötü yerleştirilmiş ve çoğu kalitesiz/alakasız fotoğraflarla, berbat mizanpajlarla, liselilerin çıkardığı mezuniyet yıllıkları kadar sakil ve acemi bir görünüm sunuyordu. Mizanpaj hataları diğer yazılarda fazla sorun yaratmasa da, benim “Çığ” yazımda, okumayı oldukça zorlaştırıyordu. Söz konusu yazım, internetteki sitemden kopya edilip düz metin halinde sayfalara yerleştirildiği ve uyarlama için gereken emek esirgendiği için, yaptığım bir sürü alıntının (kaynak belirttiğim satırlara varılıncaya dek) alıntı olduğu anlaşılmıyor, alıntı olduğu anlaşıldığında ise, alıntının nerede başladığı belli olmuyordu. Sonuçta, nerede, kimin, ne dediği karmakarışık hale geliyor ; okurların yazımı anlamaları için, tarihten önceki tabletler üzerinde çalışan Sümerologlar misali, ciddi bir dikkat ve mesai harcaması gerekiyordu.

Bütün bunlara rağmen, sonunda hayal ettiği derginin ilk sayısını çıkarmış olmanın mutluluğunu yaşayan Bulunmaz’ın moralini çok fazla bozmak istemedim ve eleştirmekle yetindim. Ama akşam eve gelip de dergiyi yakından incelediğimde, yazımdaki son paragrafın tümüyle yok olduğunu, sondan önceki paragrafın da dört satırının eksilmiş olduğunu ve yazımın, bir cümlenin ortasında kesilerek, nokta ya da virgül konmadan sona erdiğini, fark ettim. Bu durum, bardağı taşıran son damla oldu. Bu kadar sorumsuzluk ve beceriksizlik içinde yer alamayacağıma karar verdim.

Bu durumda, Hilmi Bulunmaz’a, daha birkaç gün önce, kamuoyu önünde (şartlı olarak) verdiğim destek taahhüdünü, şartları yeterli bulmadığım için, geri almak ve bu kararımı (yine kamuoyu önünde) açıklamak zorundayım.

Türk tiyatrosunda Coşkun Büktel’e (bir başka deyişle “hakikate”) “açık” destek vermeye cesaret edebilen tek tiyatro insanının; böylesine özensiz bir karaktere sahip olması, (kılı kırk yaran Coşkun Büktel’in tersine) derme çatma işleri alışkanlık haline getirmiş olması; büyük bir talihsizlik.

Okurlar, “Oyun” dergisinde artık benim yazılarımı okuyamayacaklar. Ama Hilmi Bulunmaz, ileride, benim onaylayacağım mükemmellikte bir sayı çıkarabilirse ve benim katkımı o zaman da hâlâ talep ediyor olursa, “Oyun” dergisinin sayfalarında okurlarla buluşmayı, hiç kuşkusuz, ben de tercih ederim.

Coşkun Büktel / 8 Mart 2007