Ayşe Yaprak
14 Mart tarihli BirGün gazetesi'nin Kültür&Sanat sayfasında Mustafa Demirkanlı adlı yazarın köşe yazısını okuyunca çok rahatsız oldum. Yazı "Biz adam olmayız" başlığını taşıyordu.
Yazının iki özelliği beni çok rahatsız etti. Birisi, yazarın genel olarak Türk milliyetçiliği yapması, Avrupalılar Türkiye'de çeşitli hatalar yaptığında, günlük yaşamda rahatsız edici davranışlarda bulunduğunda bu "biz"in çok müsamahakar davrandığını ama aynı hataları Türkler, yani "biz" yaptığında, aynı anlayışın gösterilmediğini anlatması çok rahatsız edici. Neymiş, Mustafa Demirkanlı Fransız Kültür Merkezi'nde bir oyun izlerken, Türk olmadığını bildiği görevliler kokteyl hazırlıyorlarmış ve çok gürültü yapmışlar. Oyunu izleyen kimse buna kızmamış da başka bir tiyatroda oyun oynanırken yazarın tahminine göre Türk olan birileri gürültü yapınca başkaları hemen ayağa kalkıp azarlamış.
Sen misin bu yapan, Mustafa Demirkanlı "Biz adam olmayız" diye bir yazı yazmış hemen.
Aynı yazıda ikinci bir rahatsız eden bölüm ise Demirkanlı'nın Orhan Pamuk'u da aynı anlayışla saf dışı etmeye çalışmasıydı. Alev Alatlı'nın Zaman gazetesinde yayınlanan bir makalesini de destek olarak alıntılayan köşe yazarı, bu bölümde ipleri tümüyle koparmış. Türklerin aşağılık komplesinde söz ederken, birden Orhan Pamuk'un "biz"i Avrupa'ya şikayet etmesini şiddetle eleştirmeye geçiyor.
Birincisi bu yazarların sandığı gibi, Türkiye'de ortak bir biz yok. Ezilenler ve ezenler, milliyetçi olanlar ve olmayanlar, ırkçı olanlar ve olmayanlar şeklinde bölünmüş toplum yapısı var.
İkincisi adam olup olmamayı hiç dert etmeyen benim de aralarında bulunduğum bir kesim var bu bizin içinde.
Üçüncüsü Türkiye'de gördüğü her siyaha, farklı olan, resmi ideolojiden ayrı olan her insana ve gelişmeye küfür etmeyi seven ırkçı bir damar var.
Dördüncüsü, evet, Türkiye'nin tarihinde kocaman bir Ermeni soykırımı yer almaktadır. Bunu bir gazetecinin yazması ya da anlatması neden şikayetçilik olsun.
İşkence var mı yok mu, ermeni soykırımı ve başka türden katliamlar yaşanmış mı yaşanmamış mı, polis kadınlara şiddet uyguladı mı uygulamadı mı, faili meçhuller var mı yok mu, binlerce köy boşaltıldı mı boşaltılmadı mı, Mehmet Ağar "Üç bin operasyon yaptım" dedi mi demedi mi, faşistler önce İbrahim Kaboğlu ve Baskın Oran'ı, ardından da Orhan Pamuk'u linç havası yarattı mı yaratmadı mı. Bunları Avrupalı gazetecilere ister söyleyin ister söylemeyin, bunlar gerçek.
Gerçekten kaçarak, Demirkanlı'nın köşe yazsının yaptığı gibi milliyetçilere ve ırkçılara kapı aralamış olursunuz. Hem de asla olmayan bir "biz" üzerinden fikirler geliştirerek.
(Kaynak: Sosyalist İşçi)