18 Aralık 2008 Perşembe

Tiyatroya sadık kalmaya çalışan öykü: "Cicoz"

Tiyatroyu seven biri olduğum için, tiyatroya bir topluiğne ucu denli yararı olan kişi, kuruluş ve kurumları yakından izliyorum. M. Sadık Aslankara da bunlardan biri. İlk yazılarını yayımlamaya başladığından bu yana izlediğim Aslankara, "seri üretim" yapan bir yazar. Oyun, öykü, roman, makale, eleştiri, deneme... yazan Aslankara'yı, özellikle DE-Tİ (Denizli Tiyatrosu) dönemindeyken daha sıcak buluyordum. Mustafa Demirkanlı'nın sahibi olduğu Tiyatro... Tiyatro... dergisinde yazmaya başladıktan sonra, sorgulamama karşın, Aslankara'nın yeni yapıtları çıktığında, nedenini saptayamadığım bir heyecan duyuyorum. Bugün (18 Aralık 2008) Cumhuriyet gazetesinin KİTAP ekinde, Aslankara'yla Erdem Öztop'un yaptığı söyleşi hoşuma gitti. Aşağıda tadımlık olarak sunduğum söyleşiyi, Cumhuriyet / KİTAP'dan okuyabilirsiniz. (HB)


Erdem Öztop
18 Aralık 2008


Cumhuriyet / Kitap - Sadık Bey, yeni kitabınız Cicoz geçen günlerde yayımlandı. Sizinle Sığınak adlı romanınız üzerine söyleştikten sonra yeni kitaplarınız için geçen yıllarda, belli dönemler içinde hep ısrarcı sorular yönelttim. Ve sonunda, aradan epey de uzun bir zaman geçtikten sonra buluştunuz biz okurlarınızla! Romandı beklediğim ama öyküyle çıkageldiniz, neden?

M. Sadık Aslankara - Yeni öykülerim, romanlarım, oyunlarım, sırası geldiğinde masama alıp üzerinde çalıştığım, sonra da yayına hazırladığım dosyalar biçiminde gelişmiyor hiçbir zaman. Yani, 'Eh, sırası geldi, artık öykü yazayım', 'Hah, şimdi de sıra romanda' diye ne bir düşüncem ne de kaygım oluyor. Bunlar, tüm zamanlarıma, edimlerime katılıyor demeliyim. Bir biçimde öyküyle, romanla, oyunla hem de sürekli iç içe yaşıyorum da diyebilirim. Yazdığım, ama henüz yayımlamaya karar veremediğim azımsanmayacak sayıda öykünün, bunlara eklenebilecek roman, oyun dosyasının öylece bir köşede beklemesi, yayımlanmaya değer olmayışından değil, benim bunları yayımlamaya karar veremeyişimden kaynaklanıyor. Ancak romanla, oyunla değil de öyküyle çıkagelişimin, görece beni dürten bir yanı olduğunu söyleyebilirim yine de Sevgili Erdemciğim. Biliyorsun, öykülerim, bir 'ilk öykü kitabı' olarak yalnız başına duruyordu orada öyle. Uykusu Sakız'dan söz ediyorum. Üç romanım, üç oyunum okurun önündeydi de öykü kitabım tek'ti. Öykü sanatı, öykücülüğümüz, öykü kitapları, öykü yazarları üzerine bugüne dek bin sayfanın üzerinde düşünce üretmiş biri olarak istedim ki, okur, özellikle de öykü okuru, beni öykü dağarım bağlamında bütün çıplaklığımla görebilsin...

(...)

(Kaynak: Cumhuriyet)