12 Eylül 2007 Çarşamba

Tadına doyulmaz bir yapıt...

Akutagawa*’nın 1927’de, intiharından

hemen önce yazdığı ironik taşlama

“KAPPA”

Oğuz Baykara**’nın “Japonca aslından” çevirisiyle,

nihayet Türkçe’de...


Sinema sanatıyla ilgilenenler, ünlü Japon yönetmen Akira Kurosawa’yı ve onun 1950 yılında çektiği “Raşomon” adlı filmi iyi tanırlar. (“Raşomon”, Kyoto şehrinin güneyinde, “Edirnekapı” veya “Topkapı” gibi şehre giriş çıkışı sağlayan, 10. yüzyılda kullanılmış ve sonradan yok olmuş bir kapının özel ismidir ve “Raşô Kapısı” anlamına gelmektedir.) “Raşomon”, Ryunosuke Akutagawa (1892-1927) adlı Japon yazarın 1915’te yazdığı bir kısa hikaye idi. Yönetmen Kurosawa, “Raşomon” adlı filmin senaryosunu, aslında, yazar Akutagawa’nın yalnızca “Raşomon” adlı hikayesinden oluşturmuş değildi. Filmin senaryosu, Akutagawa’nın iki hikayesinden, “Raşomon” (1915) ve (“Çalılıklar Arasında” diye çevirebileceğimiz) “Yabuno Naka” (1922) adlı hikayelerinden oluşturulmuştu. Akutagawa, 1927 yılında, henüz 35 yaşındayken, ilaç içerek intihar etmişti. Ölümünden yaklaşık 25 yıl kadar sonra, Akutagawa’nın iki hikayesinden oluşturulan “Raşomon” adlı film, önce, Venedik Film Festivali'nde büyük ödül olan Altın Aslan’ı kazandı. Aynı yıl (1951) Holywood’un Akademi jürisince en iyi yabancı film seçilerek, Oscar ödülünün de sahibi oldu. Böylece “Raşomon”, hem yönetmen Kurosawa’nın, hem de yazar Akutagawa’nın dünya ölçüsünde tanınmasını sağladı.

Akutagawa’nın adı, Türkçe’de ilk kez, 1959 yılında yayınlanan, 128 sayfalık, küçük bir Japon hikayeleri antolojisinde, duyuldu. Varlık Yayınları arasında çıkan bu antoloji, “Cehennemin Kapıları” başlığını ve “Seçilmiş Japon Hikayeleri” üst başlığını taşıyordu. Yedi Japon yazarından yedi hikayeyi içeren bu küçük antolojideki tüm hikayeler, Samih Tiryakioğlu tarafından (büyük bir olasılıkla İngilizce’den) çevrilmişlerdi. Bu antolojideki ilk hikaye, Akutagawa’nın “Kesa ile Morito” adlı hikayesiydi ve çevirmen Tiryakioğlu bu hikayeye Türkçe’de “Cehennemin Kapıları” adını vermişti.

1966’da, Tarık Dursun K., Akutagawa’nın hikayelerinden yaptığı küçük bir seçmeyi (yine büyük bir ihtimalle İngilizce’den) Türkçe’ye çevirdi ve 112 sayfalık küçük bir hikaye kitabı olarak, “Raşomon” adıyla, Bilgi Yayınları arasında yayımladı.

(1972’de yine intihar ederek hayatına son vermiş olan 1899 doğumlu) Yasunari Kavabata’nın 1968 yılında Nobel ödülünü kazanan ilk Japon yazar olmasından sonra, dünyada ve Türkiye’de Japon edebiyatına yönelik ilgi, daha da arttı. Kavabata’dan başka, (yine 1970’de harakiri yaparak 45 yaşında intihar etmiş olan) Yukio Mişima ve (1965’de 79 yaşında ölmesinden bir yıl önce Amerikan Akademisi’nin ve Ulusal Sanatlar Enstitüsü’nün onur üyesi seçilen ilk Japon yazar olan) Junichiro Tanizaki ve (1994’te yine Nobel ödülünü kazanan ikinci Japon yazar olan) Kenzaburo Oe gibi Japon edebiyatçılar, çeşitli kitaplarının Japonca dışı dillerden yapılmış çevirileriyle, Türk okurlarına sunuldu.

Ama Japon edebiyatına yönelik ilginin böylesine gelişmesine rağmen; Japon edebiyatının sesini dünyaya ve Türkiye’ye ilk kez duyuran Akutagawa, 1966’dan sonra Türkçe’de tamamen unutulmuştu. Oysa, çevirmen Oğuz Baykara’nın “Kappa”ya yazdığı önsözden öğrendiğimize göre, Akutagawa, “Sadece 11 yıl süren bu kısa yazarlık hayatında öykü, roman, gezi, anı, eleştiri, antoloji gibi sayısı 150 yi geçen ve toplam 19 ciltte toplanan değişik türde yapıtlar” bırakmış ve “Çağdaş Japon edebiyatında hiçbir öykücü, yapıtları ve özel yaşantısıyla Akutagawa kadar derin tartışmalara yol açıp ilgi uyandırmamıştır.” (Bakınız: “Kappa”, Ryunosuke Akutagawa’nın aynı adlı eserinin Japonca orijinalinden çeviren Oğuz Baykara. Ürün Yayınları, İstanbul 2004. Sayfa 7.)


*Akutagawa

1 mart 1892 yılında doğmuş, 24 temmuz 1927 yılında ölmüş şair ve yazar. "Japon kısa hikayelerinin babası" olarak bilinir. Hiçbir zaman uzun romanlar yazmamış; 150'yi aşkın kısa öykü yazmıştır. Bunlardan bazıları the nose, the spider's thread, the hell screen, autumn, the ball (akutagawa story), the ball, in a grove (en ünlü öyküsü) ve Kappa'dır. Rashōmon adlı öyküsü, Akira Kurosawa tarafından 1950 yılında filme uyarlanmıştır. Yaşamının sonlarına doğru halüsinasyonlar görmeye başlamış ve aşırı dozda barbitürat alarak hayatına son vermiştir.


**Oğuz Baykara

İstanbul'da doğdu. İlk ve orta okulu Afyon-Bolvadin'de bitirdi. Lise son sınıfta burs kazanarak Amerika'ya gitti. Döndükten sonra genç yaşta mütercim-tercümanlık ve profesyonel turist rehberliğine başladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdi. Öğrenim yıllarında değişik Avrupa ülkelerine yaşayarak çeşitli yabancı diller öğrendi. İktisat Fakültesinden mezun olduktan sonra 1986-89 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesinde "Japonca ve Türkçe’nin Karşılaştırmalı Ses Yapısı" üzerinde master tezi yazdı.

Japon dili ve edebiyatı konusunda uzmanlaşmak için 1992 yılında Japonya'ya gitti ve Keio Üniversitesinde hazırlık okudu. Sophia Üniversitesinde Japonca fonetik ve sentaks konularında araştırma yaptı. 1996 da Kyorin Üniversitesinde ikinci master programına başladı ve "Temel Japonca-Türkçe Sözlük"ü hazırladı. Bu sözlükten verdiği çeşitli örneklerle Japonca ve Türkçe’yi karşılaştırarak "Çeviri Sözlükler ve Sözlükbilim Sorunsalı" adlı ikinci master tezini yazdı.


Aynı okulda doktoraya başladı. Doktora konusu olarak, Japon yazı dilinin, biçim ve söz dağarcığı açısından Çince’nin yoğun etkisinden kurtularak hızla ulusallaşmaya başladığı dönem olan “İmparator Taisho Devri Edebiyatı”nı seçti (1911-1927). Bu dönemin en önemli üç yazarı, Shiga Naoya, Tanizaki Jun’ichiro, Akutagawa Ryunosuke üzerinde yoğunlaştı. Çalışmasının ilk aşamasında sadece çeviri ile uğraştı ve bu yazarlardan irili ufaklı 40 yapıtı dilimize kazandırdı.

Japonca olarak kaleme aldığı tezini 2004 yılında bitirerek Japon Edebiyatı konusunda doktor unvanını alan ilk Türk oldu. Basılan yapıtlarının arasında “Temel Japonca-Türkçe Sözlük”, “ Japonca'dan Türkçe'ye Yolculuk” ve Japonca’dan çevirdiği “Kappa” adlı öykü kitabı bulunuyor. Yakında basılacak kitapları arasında ise Shakespeare’den yaptığı sone çevirileri ve Japonca’dan yaptığı üç öykü çeviri kitabı bulunmakta.

Toplam 12 yılını Japonya’da Japon Dili ve Edebiyatına hasreden Oğuz Baykara şimdi Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümünde öğretim üyesidir. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Japonca bilir. Oğuz Baykara, yabancı dil öğrenmenin dünya barışını koruma konusunda en etkin yöntem olduğu kanısında. Bu nedenle bütün okurlara en azından bir yabancı dil öğrenmelerini öğütler.

Ona göre, bir ülkenin dilini öğrenmek mekanik bir olay değildir. Bir dili öğrenmek o dilin kültürünü ve insanlarını sevmeyi de birlikte getirir ve her şey zaten insanı sevmekle başlar…

E-mail: oguz@bigglook.com

tıkla