7 Eylül 2007 Cuma

AZRA ERHAT'SIZ ÇEYREK YÜZYIL...

(Yazarın izniyle yayımlanmıştır. Kendisine teşekkür ederiz...)


Ahmet Cemal


Düşünce ve bilim insanı, yazar, çevirmen ve bir o kadar da gönül insanı Azra Erhat’ı bundan tam yirmi beş yıl önce bugün yitirmiştik.

Böyle insanların arkasından yazmanın bana en ağır geleni, ölümlerinden ötürü duyduğum acı değil; çünkü doğanın bu belki de en kesin yasası yüzünden yakınmak, gerçekten anlamsız. Ama asıl ağır olan, böyle değerlerin ölümlerinin üzerinden on, on beş, yirmi, yirmi beş yıl geçtikten sonra onlar hakkında yazmaya oturduğumda, onları önce ve hâlâ tanıtmak, bugünün insanlarına onların kim olduklarını anlatmak zorunluluğunu duymak. Çünkü böyle bir zorunluluk, ölümden çok daha korkunç bir kaderi, isteseydik eğer ve bu yolda çaba harcasaydık, asla yaşamayacağımız bir kaderi, başka deyişle, o insanlarla bugün arasında gereken köprüleri kurmakta başarısız olmak gibi bir kaderi yaşadığımızı kanıtlıyor. Üstelik o insanlar, yaşamları boyunca, çoğu kez şimdi akıllara sığması güç özveriler pahasına, tüm çabalarını, tüm üretkenliklerini o zamanların yarınları olan şimdinin bugünlerini hep daha aydınlık kılma hedefi üzerinde odaklaştırmışken!

Azra Erhat, 1923 yılında, Cumhuriyet’in ilânıyla başlayan ve ellili yılların ortasına kadar süren Türk Aydınlanması seferberliğinin en ön sırada yer alan aydınları arasındadır. Bu seferberliği Sabahattin Eyuboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Vedat Günyol, Nusret Hızır, Orhan Burian, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Nurullah Ataç ve daha niceleriyle paylaşan Azra Erhat’ı, söz konusu aydınlanma hareketinin hangi taşını kaldırsak altında bulabiliriz. Adı ister ‘Tercüme Bürosu’, ister ‘Köy Enstitüleri’, ister ‘Halkevleri’ olsun, bu taşların her birinin – o zamanlar – yerine oturtulmasında Azra Erhat’ın da doğrudan veya dolaylı katkıları vardır.
Kaynağını doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün : “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…” söyleminde bulan Türk Aydınlanması, yalnızca kentlerdeki okullar aracılığıyla gerçekleştirilebilecek, sınırlı ve ağır tempolu bir eğitim sürecini değil, fakat Köy Enstitüleri aracılığıyla ülkenin en sapa yerleşim birimlerine kadar uzanacak bir eğitim seferberliğini öngörmüştü. Üstelik bu, salt okuma-yazma öğretmekle, yöresel ihtiyaçları karşılamakla sınırlı olmayıp, bütün enstitülere ortak hümanist eğitim programları aracılığıyla gerçek anlamda “çağdaş uygarlık düzeyini yakalama” hedefine yönelik bir seferberlikti.

1940 yılında, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından başlatılan bu inanılması zor atılımın en büyük desteklerinden biri, aynı yıl yine bakanlık bürosunda oluşturulan Tercüme Bürosu eliyle çevrilecek kitapların Köy Enstitüleri’nin kitaplıklarına aktarılmasıydı. Üniversiteden hocası Sabahattin Eyuboğlu ve Nurullah Ataç tarafından bu büroya çağrılan Azra Erhat, hem kitap çevirileri yaptı, hem de Tercüme Bürosu tarafından hemen yayınlanmasına başlanılan Tercüme Mecmuası’da çalıştı.

Bundan sonrası, Azra Erhat için artık sürekli bir aydınlatma seferberliği yolu olacaktı. Erhat’ın bu yolda giderek artan şevkini ne üniversitedeki görevine son verilmesi, ne de 12 Mart’tan sonra, Sabahattin Eyuboğlu ve Vedat Günyol ile birlikte hapse atılıp, aylar süren bir yargılamanın ardından ‘aklanması’ kırabildi. Bugün, başta A. Kadir ile birlikte çevirdikleri “İliada” ve “Odysseia” olmak üzere, pek çok çeviri eser ve deneme kitabı, Azra Erhat’ın imzasını taşımaktadır. Azra Erhat’ın ölümünden sonra, yeğeni Semra Cemal ile eşi Mehmet Cemal tarafından Anadolu Üniversitesi Kitaplığı’na bağışlanan kitapları, bugün titiz bir düzenlemeyle bu kitaplığın “Azra Erhat Özel Koleksiyonu”nda bulunmaktadır.

Asıl acı kaynağı olması gereken, ölüm değil, fakat bu ülkeye bir zamanlar ışık getirmiş insanların ardından ortalığı gittikçe yoğunlaşan bir sessizliğin ve karanlığın kaplamasıdır; çünkü böylesi, o insanlara layık olamamanın yarattığı bir acıdır! Hamuru sevgiyle yoğrulmuş nice kültürlerin ortaklığına dayanan Anadolu’nun insanları günün birinde tüm ayrımcılıklardan içtenlikle arınmak istediklerinde, en değerli rehberlerinden birini de Azra Erhat’ın hep savunuculuğunu yaptığı ‘Sevgi Yönetimi’nde bulacaklardır…


e-posta : acem20@hotmail.com