2 Eylül 2007 Pazar

Barışarock'ta neler oldu?... 4

Barışarock ile ilgili hiçbir bilgi, sitelerimizin hiçbirine (tiyatroyun, bulunmaztiyatro, hilmibulunmaz) gelmemektedir. Halktan yana, işçi sınıfından yana davranış geliştiren sitelere sahip olmamıza karşın, direkt bilgi almak yerine, ilgili sitelerin bölümlerinden derlediğimiz bilgileri, okurlarımıza aktarıyoruz. Bizim sitelerimiz, bilgi sahibi olmak isteyenlere hizmet ettiğinden, duyarlı davranıyor ve okurlarımıza, (gelmeyen bilgileri bile!) sunmayı bir görev olarak algılıyoruz:


BARIŞAROCK'TA NELER OLUYOR?


İSTANBUL BARIŞ İÇİN KADIN İNİSİYATİFİ “BARIŞAROCK’TA NELER OLUYOR?” ADLI BİLDİRİNİN TASHİH EDİLMİŞ METİN OLMADIĞINI VE ÜZERİNDE UZLAŞMAYA VARILAN NİHAİ METNİN AŞAĞIDAKİ METİN OLDUĞUNU BELİRTMİŞLERDİR. TALEPLERİNE UYGUN OLARAK BİLDİRİYİ YENİDEN YAYIMLIYORUZ.


İATP-G Yayıncılık İnisiyatifi


Cinsiyetçiliğe, ırkçılığa, militarizme, sömürüye ve savaşa karşı bir ses olma çağrısı ve iddiasıyla yola çıkan ve bu çağrısını dünyanın en etkili ve anlamlı sözü BARIŞ'ta birleştiren, kendisini Türkiye'nin en önemli festivali ve hatta barış eylemi olarak nitelendiren/duyuran Barışarock karşı festivalde Yolgezer adlı rock grubu kendi bestesi olan "Refika" parçasında, bu ülkede kadınları aşağılayan tüm sözlere yer vererek, kadına yönelik cinsiyetçi saldırıyı sanat adı altında meşrulaştırmaya, normalleştirmeye ve estetize etmeye çalışmaktadır. Yine parçada yer alan "gavur" ifadesiyle de ayrımcılığı körükleyen zihniyeti; programı oluştururken cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa karşı gereken özeni göstermeyen festival organizasyonunu protesto ediyoruz.

Bununla birlikte yer aldığı eğitim kurumundan taciz nedeniyle kovulduğu iddia edilen, eğitmenlik yaptığı kadın tiyatrocuları taciz ettiği için 2000 yılında Amatör Tiyatrolar Çevresi'nde teşhir edilen ancak bu tacizci eylemlerine dair hiçbir özeleştiride bulunmadığı gibi yalan, iftira klişeleri ile kendini savunan tiyatrocu Mehmet Esatoğlu'nun tüm itiraz ve eleştirilere rağmen festivalde yer alıyor olmasını da Barışarock'ın amaç ve mahiyetiyle bütünüyle çelişkili bir durum olarak görüyor ve protesto ediyoruz. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığa, şiddete, cinsiyetçi politikalara, eril ideoloji ve söylemlerine karşı mücadele eden ve barışa inanan biz kadınlar; Refika adlı parçayı ve Mehmet Esatoğlu'na gösterilen iltiması kadına yönelik bir şiddet olarak nitelendiriyor ve bu durumun takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.

İstanbul Barış İçin Kadın İnisiyatifi

tıkla: iatp-g


Tacize destek bir yana, suskun kalmak suça ortak olmaktır


Gizem Kurtsoy (02.09.2007)


Siyah giyip, saç uzatıp, küpe takarak içip kafa sallamanın tek başına “muhalif” olmaya yetmediği BARIŞAROCK organizatörleri tarafından da biliniyor olsa gerek ki festival yıllardır savaşa, cinsiyetçiliğe, homofobiye, ırkçılığa, milliyetçiliğe, militarizme, yasaklara, nükleere, özelleştirmelere, çok uluslu şirketlere, natoya, imf’ye, dtö’ye, işgale, işgalciye karşı yapılıyor; “başka bir dünya mümkün” diyor. Bu söylemdeki bir festivalde diyelim ki “Refika” şarkısının sözleri gözden kaçtı ve festivalde yer aldı, peki Mehmet Esatoğlu gibi tescilli bir tacizcinin festivalde yer alması nasıl bir gözden kaçmadır? Üstelik de bu kişi bir yıl önce de festivalde yer almış, feministlerin tepkisini çekmiş, bir yıl sonra festival adına yer almayacağı söylenmiş olmasına rağmen. Her ne kadar daha sonra Esatoğlu’nun alandan uzaklaştırılması duyarlılığı gösterilse de, cinsiyetçiliğe karşı olduğunu bildiren bir festivalin (üstelik bir yıl önce de aynı hata yapıldıysa) katılımcılar konusunda daha dikkatli davranması gerektiği aşikardır. Festivalin isminde “barış” ve “rock” olması onu özü itibarı ile alternatif-muhalif yapmıyor ne yazık ki, aksine söylemini pratiğe taşımak adına daha fazla uyanık olma sorumluluğunu yüklüyor. Aynı sorumluluk festival organizatörlerini önceden ve bıkmadan uyarma konusunda feministleri ve alternatif tiyatrocuları da bağlıyor elbette.

Bunun yanı sıra tacize karşı suskun kalmama, tepki göstermenin faşizm olarak nitelendirilmesi, meydanlarda çığırtkanlığı yapılan ırkçılığı sol sayan bir anlayışın bulunduğu bir ülkede çok da şaşırtıcı değil. Bugün “muhalif” çevrelerde faşist-cinsiyetçi bir anlayış öylesine normalleşmiş durumda ki tacizin savunusu açık bir şekilde yapılabiliyor, “ben de tacizciyim”ler havalarda uçuşuyor. Balık böylesine baştan kokmuşken alternatiflik adına popüler-medyatik olanla yetinen festivaldeki gençliğin homofobik tezahüratları da beklenen bir davranış olacaktır.

Bundan iki yıl önce ÖKM-EAT ve ÖKM Sahnesi tiyatrocuları sahne engeli ile karşılaştığında ve bunu protesto ettiğinde de tepkileri benzer şekilde “karalama kampanyası” olarak nitelendirilmiş, somut veriler göz ardı edilerek ifade özgürlüğünün kısıtlanması danışmanın “muhalif” kimliği referans alınarak bir takım tiyatro ve “sanat” çevrelerince doğal karşılanmıştı. Şimdiyse 2000 yılında tacizi yaşamış kişilerin ifadelerine ve söz konusu kişinin daha sonra aynı suçlamayla çalıştığı okuldan uzaklaştırılmasına rağmen protestolar bir “karalama kampanyası” olarak görülmekte yine. İki olay birbirinden çok uzak elbette, fakat temel bir hakkın engellenmesi ve taciz gibi olayların “alternatif-muhalif” alanlarda yaşanması ve bu çevrelerce desteklenmesi son derece vahim.

Görünen o ki başka bir dünyayı mümkün kılmak için alternatiflik iddiasındaki her kişinin, grubun, çevrenin, organizasyonun kendisini hiç durmadan sorgulaması ve denetlemesi gerekiyor. Taciz gibi bir saldırı karşısında ise bırakın destek sunmayı, suskun kalmak açıkça suça ortak olmaktır.

tıkla: iatp-g


(Ayrıca) tıkla:
Barışarock'ta neler oldu?... 1
Barışarock'ta neler oldu?... 2
Barışarock'ta neler oldu?... 3
Barışarock'ta neler oldu?... 4
Barışarock'ta neler oldu?... 5
Barışarock'ta neler oldu?... 6
Barışarock'ta neler oldu?... 7