A. Ertuğrul Timur
KİRLİLİKTEN, KİŞİSEL ÇIKARLARDAN, DÜŞÜLEN PİSLİKTEN KURTULMANIN YOLU
TİYATRONUN ÖNCELİKLİ SORUNU ÖRGÜTLÜLÜK VE BİLİNÇ!
Tiyatro her yıl biraz daha tırmanan tansiyonla ve biraz daha alçalan bir şekilde gündeme geliyor. Tiyatro dünyasının gençleri, gönüllüleri çok daha anlamlı tartışmalarla Devlet Tiyatrolarının varlığını, özerkliğini, Özel tiyatrolara yardımın nasıl olması gerektiğini, tiyatro eğitimini, toplumsal tiyatroyu ve daha pek çok konuyu internet sitelerinde, köşe yazılarında, mail gruplarında tartışırken kırk yılın tiyatrocuları sanatçı kimliklerini akıllarına bile getirme gereği duymadan alçaldıkça alçalıyorlar. Çok iyi birer oyuncu olabilirler, yada olmayabilirler, tiyatroya çok emek vermiş olabilirler yada olmayabilirler; ama önce bırakın sanatçı olmayı insan gibi insan olmayı öğrenememişlerse ve tiyatrocu kimlikleri ile ekranlarda gazetelerde tiyatrocu ve tiyatro kelimelerini küçük düşürmeye devam edeceklerse onlara bunun hesabı sorulmalıdır, tiyatro dünyası bu pislikten arınmalıdır.
Dünyanın en aşağılık suçlarının başında gelen (cezaevlerinde diğer adi suçlu tabir edilen mahkumların bile lanetledikleri) taciz ve çocuk tacizi suçlamaları (bir kişiden dolayı dahi olsa da) tiyatro sanatı içerisinde anılıyorsa, ve bu suçlanma festivallerde, sivil toplum örgütlerinde tiyatro ile bu sanat dallarını yada sivil toplum örgütlerini karşı karşıya getiriyorsa, tiyatro dünyası tacizle birlikte anılmaktan arındırılmalıdır. Arınmanın yolu açıklıktır, konuşmaktır, yüzleşmektir ve gerekiyorsa, suçlu olduğu genel kanısı uyanırsa o zaman her kim olur olsun dışlayabilmektir. Bu açıklık, bu yüzleşme tiyatro kamuoyu önünde yapılırsa ancak o zaman tiyatro kamuoyundan da gereğinin yapılmasını bekleme hakkı doğacaktır. Bunun da yolu yine yeterince örgütlü olmaktan geçer.
Artık tiyatro dünyası arınmak zorundadır. Yeni bir sezona başlarken sıkıntımız ne seneye kimin ne kadar para alacağı, ne amatörlerin iki festival daha fazla yapması, ne de sadece şahane oyunlarla ortaya çıkmaktan ibaret olmamalıdır. Kontrolsüz, ne idüğü tartışmalı tiyatro kursları, tartışmalı konservatuara giriş sınavları, pıtrak gibi çoğalan ve yeterlilikleri tartışılır özel üniversitelerin tiyatro bölümleri, işsizliğe mahkum olup yeteneksiz medya güllerinin altında kalitesiz yada karşı ideolojilere hizmet eden yapımlarda görev alan tiyatrocular, çocuk tiyatrosu adı altında sömürülen çocuklar, sınıflarda, koridorlarda oyun çalışıp tiyatroyu yaşayıp sevmeye çalışan gençler, emeklilik hakkı bile elde edememiş sefalete terk edilmiş ustalar, seneye bir oyunda sahneye çıkabilecek miyim endişesi yaşayan onlarca tiyatrocu, bütün salonlar çoktan kiralanmış nerde oynayacağım diye arananlar.. Ve daha onlarca soru ve sorun. Tiyatro dünyası işlevsel derneklerini, meslek birliklerini kuramamanın sancılarını yaşıyor. Ne zamanki bu yetkinlikte dernekler kurulursa tiyatronun sorununun devletten alınan üç beş kuruş olmadığı görülüp bütün bu konulara çözüm arayışı başlayacaktır. Tiyatronun mikropları, asalakları, tacizciler, sömürgenler, istismarcılar da ancak bu mesleki birlikler, dernekler yoluyla kendi özdenetimi içinde temizlenebilecektir. Tiyatro iyi günde de kötü günde de birlikte hareket etmek için örgütlü olmak ve kendi çözümlerini üretmek zorundadır. Örgütlü olmak Ali Poyrazoğlu'nun ne Hadi Çaman'ın para kapmak için kurduğu sözde dernekler değildir. örgütlü olmak en son Barışarock'da yaşananların ardından örneği görülen körü körüne yada ne olursa olsun biz bir takımız haydin yiğitler anlayışında bir örgütlenme değildir.. Hele ki merkeze kendini koyan ve mücadeleleri salt kendi sorunlarıyla başlayıp bitiyormuş izlenimi verenlerle hiç değildir. Örgütlü olmak TODER, TOBAV gibi derneklere üye olup aidat vermek (yada vermemek) ve sadece seçimde oy verip (yada buna bile gitmeyip) "Aman seçtik işte gördük onlarda bir şey yapmadı" demek değildir.
Epikmi seversiniz, Breht mi seçersiniz, klasikçi mi yoksa çağdaş olandan yana mısınız, vodvil mi, kukla tiyatrosu mu, toplumcu tiyatro mu? Bunlar bir noktaya dek sizin seçiminiz ve sizin sorununuz olabilir ama yukarıda sıraladıklarımız ortak sorunlardır ve işte asıl bunları bir arada konuşabilmek için örgütlülük.
Maaşınızı Devletten, belediyeden, Tiyatro İstanbul'dan yada başka bir yerden alıyor olabilirsiniz. Daha az güvenceli daha çok güvenceli , kadrolu, sözleşmeli olabilirsiniz. Devletin tiyatrosu olur diyenlerden yada olmaz diyenlerden olabilirsiniz. Bunlar değişse de değişmeyen ortak yada kişisel sorunların gereği olarak yine örgütlülük.
TİYATRONUN YARININA ÇÖZÜM ALİ POYRAZOĞLU'NDAN, LEVENT KIRCA'DAN, HADİ ÇAMAN'DAN YADA SAHNELERİNE BİLE SAHİP ÇIKMAYAN, PEŞKEŞ ÇEKEN KÜLTÜR BAKANLIĞINDAN GELMEYECEK. TİYATRONUN TEMİZ VE GÜÇLÜ YARININA ÇÖZÜM SİZİN ELİNİZDE.
tıkla