Dün (8 Eylül 2007) bir panele katıldım: 12 Eylül ve Sanat... Panelden sonra, Denizli Edebiyat Dostları Tiyatrosu tarafından Ölüm ve Bakire (Ölüm ve Kız) oyunu oynandı. Bir bölümünü izledim. Acemice kotarılmış, amatörce kurgulanmış olsa da, belli bir düzey tutturan oyunun tamamını izleyemedim. Bunun birincil nedeni düzey sorunsalıysa, ikincil nedeni de bana anımsattıklarıydı...
12 Eylül Faşizmi öncesi Dr. Erkan Mete adlı bir "dostum" vardı. Belleğim beni yanıltmıyorsa, "Kurtuluş"un önde gelenlerindendi. Yada bana öyle "yutturmuştu"...
12 Eylül oldu, herkes gibi beni de işkenceye aldılar. Gözlerim bağlı olmasına karşın, tiyatronun verdiği avantajla sesleri tanıyabiliyordum. "Dostum", beni işkence sırasında da yalnız bırakmamıştı!...
Sonradan Yeni Gündem ve 2000'e Doğru dergilerinde fotoğrafını gördüm: "İşkenceci Doktor Erkan Mete"...
Uzun yıllar işkencecimi, işkencecimizi göremedim. Bir gün, Vatan Caddesi'nde bulunan vergi dairesinde asansör beklerken, asansörden inen kişi Erkan Mete idi. Saniyelik göz göze gelme ve her ikimizin de nutkunun tutulması; gözlerine sinen korkuyla hızla yanımdan uzaklaştı. Gözlerindeki korkuyu unutamıyorum. Oysa işkence yaparken, hiç de korkmuyordu!...
Edebiyat Dostları Tiyatro Topluluğu'nun oyununu aktarıyoruz: